Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran

Aşağa gitmek 
+31
Drake Tyrell Stanislaus
Satellite Morgan
Steve J. Christensén
Theodor Aquila
Cornelia Fackrell
Annabel Lorianne Marlyn
Justin Lanchaster
Lucianna Fackrell
Mark William Trully
David Killer
Georgina Orwell
Hermia Aigian Cocteau
Barney Awesome
Tiffany Trully
Camillia Dowlickt
Clara Thompson
Mirabella LaPiere
Leo Zack Lamartine
Walter Andrews
Paul Christensén
Kevin Least
Fenix Blume
Luke Winchester
Serena Su Hanzadeoğlu
Felix Zenger
Thalia A. Carter
Zellana L. Tyler
Terra M. Winchester
David Tyler
Katherine M. von Dorff
Robert Harris
35 posters
Sayfaya git : Önceki  1, 2
YazarMesaj
Satellite Morgan
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Satellite Morgan


Mesaj Sayısı : 3387
Kayıt tarihi : 24/08/10

CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran   CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Icon_minitimeC.tesi Haz. 04, 2011 12:08 pm


    Melez Kampı'ndaki melezlerin çoğundan eskiyken, birkaçından da yeniydim. Burası benim Quebec'teki evimden çok daha sıcak bir yuva olmuştu bana. Yaklaşık on altı tane kardeşim ve bana ebeveynlik yapan Artemis'le beraber avlanmak, günümü gün etmek ve hiç yaşlanmamak gerçekten paha biçilemezdi benim için. Elbette Quebec'i özlüyordum; annem Nike'dan çok daha fazla üzerimde emeği geçen Ange'nin annesi ama benim de öz annemden daha çok değer verdiğim annem, bana bakmak için yıllarca çalışan ve çok iyi konumlara gelen babam ve hizmetçimiz Hanna burnumda tütmüyor değildi. Fakat burada kendime bir yaşam oturtmuştum, görevden göreve koşuyordum ve bundan oldukça memnundum. Kahramanlık statüm vardı, tanrıçalar tarafından dışlanmıyordum ve kampta bir adım vardı, hem de oldukça popüler bir şekilde. O yüzden burada ben gerçekten huzurluydum. Bugün de yine kendime bir şeyler katmak amacıyla daimi ittifakımın sınıfına gidecektim, Canavarlara Karşı Koruma Sınıfı. İlginç bir ismi vardı, ama benim gitmem için eğitmenimin Robyn olması bile yeterliydi. O yüzden gayet mutlu, huzurlu ve hevesli bir şekilde kulübemin kapısında bekliyordum.

    Üzerimde her zamanki turuncu kamp tişörtümle beraber altımda beyaz kaprim kulübenin kapısında Lexi'yi bekliyordum. Her önemli olaya beraber gidiyorduk, kamptaki ilk Canavarlara Karşı Koruma dersine de beraber gitmeye karar vermiştik. O benden biraz daha geç kalktığı için birkaç dakikalığına onu beklemiştim, o da kapıdan görününce gülümsedim ve koluna girdim. Beraber dersin yapılacağı ormana doğru yürümeye başlamıştık ki tam o sırada kampa yeni gelen kuzenime de söz verdiğimi hatırlamıştım. Felix'in kampa alışması için derslere katılması gerekiyordu, ona ilk dersinde beraber gidebileceğimizi söylemiştim ama muhteşem aklımla bunu unutup Lexi'ye de söz vermiştim. Sonradan aklıma geldi, ikisiyle de gidebilirdim değil mi? Lexi'den özür dileyerek birkaç adım ötedeki Apollon Kulübesi'nin yanına gittim. Pencereden de olsa Yon'u veya Ange'yi görmek istiyordum fakat boynumu sonuna kadar uzatsam da görememiştim. Dışarıdan Felix'e sesleniyordum ama kimse beni takmamıştı. Son zamanlarda çok sık gerçekleşen bu olay karşısında sonunda gerçekten sinirlenmiştim ve yerden aldığım taşı hızla kulübeye fırlatmıştım. Lexi bana şaşkın gözlerle bakarken ben de işittiğim ses karşısında donakalmıştım. Cebimden hızla çıkardığım kalem ve kağıdı derste not almak için kullanamayacağımı fark edince üzülmüştüm ama burada bekleyecek halim yoktu. Bir çırpıda not yazdıktan sonra hızlıca Lexi'yle beraber ormanın derinliklerine doğru koşmaya başlamıştık. Bir yandan kalbim küt küt atıyordu, diğer yandan gözüm ormandaki bir grup melezi arıyordu. Bir ara dinlenmek için duraksadığımda Lexi bana karşıda oturan melezleri gösterdi. Gülümsedim ve Lexi'nin koluna girerek onların yanına doğru ilerlemeye başladım. Etrafta tanıdık birçok melez vardı, çoğuna selam verdikten sonra ders başlamadan önce biraz kendime gelmek amacıyla yerdeki çimlere uzandım. Bir süre sonraysa etraftaki melezlerin kıpraştığını gördüm, hemen ayağa kalktım ve Lexi'yi görür görmez yanına gittim.

    Robyn yüzünde ilginç bir ifadeyle herkese hitap etmek amacıyla ortamıza gelmişti. Çoğu melezin yüzüne anlamsız anlamsız bakarken bu benim gülümsememe sebep olmuştu. Fakat bir anda yüzü değişti, bu da benim gülümsememi kesmeme hatta korkmama mahal verdi. Tek kaşımı kaldırdım ve Robyn söze başlayınca kendime gelerek düzgün öğrenci pozisyonuna geçtim. "Canavarlara karşı korunma dersine hoş geldiniz. Unutmayın ki burada yalnızca hayatta kalmanız için en temel bilgileri öğreneceksiniz. Zeka ve deneyim sahibi değilseniz, bu eğitim sizin Minotor'u alt etmenizi sağlamaz." Daha ilk cümleden bile Robyn'in artistliği ve buna bağlı olarak mükemmel bir profesör olacağı belliydi. Anlatımında bir otoriterlik vardı, Robyn'in iyi bir eğitmen olacağını biliyordum ama daha ilk cümlesinden dersini dinleyip kulakların ona yönelmesine sebep olacağını da tahmin etmemiştim. "Aramızda üç metrelik bir alan bıraktıktan sonra etrafımda kümelenip oturun." Hemen geri gitmeye başladık, kendimi anaokulu öğrencisi gibi hissetmeme neden olan bu harekete burnumdan nefes vererek karşılık verdim. Süre geçtikçe, suratımdaki ifade ciddileşiyordu çünkü etraftaki melezlerin hepsinin suratları gayet ciddiydi. Geri geri gitmeye devam ederken yüz ifadem tamamıyla ciddileşmişti, artık örnek ve inek bir öğrenciye benziyordum. Yanımda duran Lexi'yi kaybetmemek için ona baktıktan sonra saçlarımı arkaya attım ve yüzümü elime yaslayarak dersi dinlemeye koyuldum. "Şu anda burada etrafıma kümelenmiş olan melezlerin birçoğu, yirmili yaşlarını göremeden önce canavar saldırılarında ölecek. Bazılarınız Asphodel Tarlaları'na gidecek, gerçekten iyi olanlarınız ise babam tarafından Eliysium'a gönderilerek ödüllendirilecek. Yakın dostlarınız ardınızdan kampın meydanında uyduruk bir kefen yakacak. Ölümünüzün üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, sizi öldüren iblis Tartarus'tan kurtulup bu dünyaya geri dönecek ve kendine yeni kurbanlar arayacak... Bunun bir sonu yok. Buradaki amacımız sizin ölme şansınızı azaltmak. Tabii içi boş olan kafalara hiçbir eğitim fayda etmez. O nedenle, tüm dikkatini benim söylediklerime veremeyecek kadar meşgul olanların şimdi dersi terk etmesini isteyeceğim." Robyn gayet sert bir giriş yapmıştı. İçimizde bulunan küçük melezlerin yüzündeki korku görülmeye değerdi. Zaten her zaman için açık konuşmak, doğruları söylemek insanların içini acıtırdı. Robyn'in bu sözleri karşısında gülümsedim sadece. Henüz iki yıl önce avcı olmuştum, yani normalde on yedi yaşındaydım. Binlerce yıl on beş yaşında kalarak yaşayabilecektim, eğer bir savaşta ölmezsem. Ama ben bu ihtimale inanmıyordum zaten, dayanak vermiyordum. Hayatım pahasına savaşabilir miydim, onu da bilmiyordum. Parmağımla oynarken Lexi'ye döndüm ve fısıldadım. "Çok rahatlatıcı bir konuşma oldu, gerçekten." dedim Robyn'in duymasını istemezcesine. O da diğer melezlere baktı, onları korkuttuğu için mutlu olmuş gibiydi gülümseyerek mırıldandı.

    Robyn etrafta gezinmeye başladı, ben de o sırada diğer melezleri inceliyordum. Fakat Robyn'in gür sesiyle kendime geldim ve ona dikkat kesildim. "İçlerinizden bazıları daha önce sayısız kez ölüm riskiyle karşı karşıya kaldı, tarihin en zorlu canavarlarını yenmeyi başardı ve bu derse yalnızca hünerlerini göstererek statüsünü almak için katılıyor. Bazılarınız ise henüz melez olduğu gerçeğini yeni öğrendi ve mitolojik canavarlar hakkında bilgi sahibi değil. O nedenle sizlere hem kendinizi göstereceğiniz, hem de bilgi edinme imkanı bulabileceğiniz bir ders vereceğim. Benim yapacağım tanıtımın ardından, gönüllü öğrencilerden bildikleri canavarlar hakkında sınıfı bilgilendirmelerini isteyeceğim. Böylece derste çok daha fazla canavardan bahsedebileceğiz." Gülümsedim ve kendi kendime başımı sallayarak ona hak verdim. Ben ilk örnekte yer alıyordum, bunu kimse inkar edemezdi. İsterseler artistlik, megolamanlık olarak nitelendirebilirlerdi ama ben hiçbirini takmıyordum açıkçası. Kampın ilk kahramanı olmanın verdiği gururu yaşamıştım bir kere, sayılamayacak kadar çok göreve çıkmıştım ve ölmem için önümde daha çok seneler vardı, bir savaşta ölmezsem eğer. Fakat Artemis yanımda olduğu sürece bunu da dert etmiyordum. Ardından kamptaki yenilere baktım, onların bu kampa uyumunda görev aldığım için birden kendimle gurur duydum, işte o anda dikleşen vücudumu ve başımı kibir olarak nitelendirebilirlerdi. Gökyüzüne baktım, hangi canavarı anlatacağımı düşünüyordum. Çoğu şeyde aktif rol alan ben, elbet bu derste de kendimi kanıtlamak istiyordum.

    Robyn düşünüyor gibiydi, sonunda durdu ve derse geçti. Sanırım ilk dersimizin, ilk gerçek konusuydu bu. "Arkadaşlar, sizlere Gorgonlar hakkında bilgi vereceğim. Üç kız kardeş olan Stheno, Euryale ve birçoğunuzun ismini duyduğu Medusa hakkında." Medusa'yı zaten kampta bilmeyen yoktu, buna emindim. Ama ne yalan söyleyeyim diğer kardeşlerin adlarını daha önce duymamıştım, zaten kampta o kadar uzun bir geçmişim de yoktu. Ben sadece avlanırdım, avlardım ama sekiz ay önce kampa yerleşmiştim işte. Stheno ve Euryale yabancı gelmiyordu ama o kadar, içeriğini bilmediğim adlardı sadece. Robyn'in anlattığına göre Gorgo, Antik Yunanca korkunç demekmiş. Ki bu tanım bana göre de o şeytani varlıklara uyuyordu, Medusa'nın yüzü oldukça iğrençti. Diğerlerinin yüzünü de görmemiştim, görmek istediğimi de düşünmüyordum. Robyn'in anlattıklarını Medusa'yla özdeşleştiriyordum, upuzun, keskin dişler ve her daim başında dönüp dolaşan -bence oldukça ilgi çekici- canlı yılan saçları. Medusa bir ölümlüydü, diğer kız kardeşlerinin aksine. Stheno ve Euryale ölümsüz olmalarına rağmen, Medusa daha bir önemliydi mitoloji tarihi için. Onun üzerine yazılmış onlarca hikaye, efsane bulunuyor ki... Ayrıca kamptaki çoğu kişinin Medusa'yla karşılaştığını varsayarsak bizim için o üç gorgondan en önemlisi Medusa'ydı elbet. Robyn bu ayrıntılara girmek istemese de, Medusa'nın Poseidon'la yaşadığı aşk sonucunda Athena'nın onu cezalandırıp bir ölümlü yaptığını biliyordum, ayrıca Medusa ile Poseidon'un birlikteliğinden doğan pegasusları. Öyle güzel bir bayandan ve öylesine kudretli bir tanrıdan böyle bir yaratık doğması garibime kaçmıştı doğrusu. Pegasuslar kötü değillerdi fakat, sonuçta attılar ve atlar, pek doğurulası varlıklar değil benim gözümde. Robyn'in söylediğine göre bu gorgonları öldürmenin çok yolu varmış fakat genelde herkesin yaptığı gibi Robyn de kolay olanı seçerek bir ilahi bronzla onların kafalarını uçuruyormuş. İğrenç bir zevk olabilir ama gerekli bir şey bence de. Bunları anlatırken Robyn, birden Stheno'yu konuk edeceğimizi söyleyince gülümsedim. Daha önce görmediğim bir varlığı canlı olarak burada ve ders için görmek heyecanlı olacaktı. Euryale'ı da görmek isterdim fakat maalesef Stell, onu öldürmüş. Kıkırdadım ve omuz silktim. Şu dev gorgonun gelişine gözlerimle konsantre oldum, kulak kesildim. Robyn'in çağrısıyla canavar için giriş kapıları açılmıştı. "Seni kampımıza davet ediyorum Stheno!" Normal şartlarda kampımız koruma altındaydı, bu korumaları ancak biz melezler canavarları isteyerek kampımıza davet edersek geçebiliyorlardı. Birkaç dakika beklemiştik, ardından ortaya çıkan sis bulutu eğitmenimiz dahil hepimizi gülümsetmişti. Bir süre sonra sisler dağıldı ve ortaya iğrenç varlık çıktı. Ona gözlerimi büyüterek baktım, bu kadar da iğrenç olmasını beklemiyordum hani. Robyn'le biraz restleştikten sonra, Robyn canavarın boynuna indirdiği bir darbeyle onu hakladı. Ardından artist bir şekilde dolandıktan sonra ders sırasının bizde olduğunu ima etti.

    Birkaç kişi kendi belirlediği canavarları anlatmıştı. İlgimi çeken yerleri not alıyordum, ayrıca beynimin bir köşesinde bulundurmak üzere bekletiyordum. Iason da yerine oturduktan sonra ben söz istedim. O sırada hangi canavarı anlatacağımı hala tam olarak belirleyememiştim ama Robyn bana söz verince ağzımdan çıkan ilk canavarı anlatmaya başlamadan önce kendimi tanıtma ihtiyacı hissettim. "Merhaba melezler, ben Artemis Avcısı Satellite Morgan." dedim gülümseyerek ve mimiklerimle kendimi destekleyerek. "Şimdi size anlatacağım canavar Enceladus." dedim yutkunduktan sonra. Beni dinleyen birkaç melezi gözlerimle takip ettikten sonra anlatmaya başladım. "Enceladus, yunanca silahların borozancısı demektir." dedim parmaklarımı çıtlattıktan sonra. "Yunan mitolojisindeki en güçlü giganttır." dedim yüzümü buruşturarak. Gigantlardan nefret ediyordum haliyle. Onlar iğrenç ve pis varlıklardı. "Gaia ve Uranüs'ün oğludur, bu durumda bayağa eski bir yaratık oluyor." dedim kaşımı kaldırarak. Biraz gezindikten sonra anlatmaya devam ettim. "Ayrıca kendisine Gigant Kral da deniyor." dedim gözlerimi devirerek. Onların kralı nasıl bir varlık oluyosa artık. "Olimpos Tanrıları ve Gigantlar arsında yapılan büyük savaşta Athena'nın mızrağı Enkelados'a isabet etmiştir.Ve Sicilya'daki Etna Dağı'nın altına kapatılmıştır." dedim kendime ayrı bir hava katmaya çalışarak ve anlattıklarımı gizemli hale getirmeye çalışarak. Bence bu yaratık, gayet ilgi çekiciydi ama çoğu kişinin beni dinlemediği gözümden kaçmamıştı. Çoğu dediğim de, iki üç kişi dışındaki herkesti. Kendimi dinletme çabası içerisinde çeşitli hareketlere girişmiştim, kendimi kanıtlamak amacıyla oradan buraya dolanıyordum. " Yunan mitolojisinde Enkelados'un yer altında yarattığı sarsıntılar deprem olarak adlandırılmaktadır." dedim son cümlemi kurarak. Beni dinlemeyen insanlara bir şey anlatmak istemiyordum çünkü, kimsenin beni takmadığını bilsem de sinir ve triple yerime geçtim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.platis.forummum.net
Drake Tyrell Stanislaus
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Drake Tyrell Stanislaus


Mesaj Sayısı : 1178
Kayıt tarihi : 15/04/11

CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran   CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Icon_minitimeC.tesi Haz. 04, 2011 12:47 pm

Herkes ona 'yeni çocuk' muamelesi yapıyordu ve Drake, bu duruma her gün biraz daha alışıyordu. Aslında, teknik olarak kampa yeni geldiği için gerçekten de yeni çocuk sayılabilirdi. Tabii böyle kabul görmek onun yaşına ve kişiliğine epeyce aykırıydı. Ne olursa olsun, ortamdaki çaylak olmak ona göre değildi. Drake ağır ağabeyi oynamayı severdi, hayatının her alanında. On sekiz yaşındayken, omuzları dik bir şekilde arenada dolaşmak isterdi ama on üç yaşındaki çömezlerle birlikte ormana gidip canavarlara karşı korunma dersine girmesi gerekiyordu. Kampa ilk geldiğinde okuldan ve sınavlardan kurtulduğu için sevinmişti ama şimdi burada da sorumluluklar ve sıkıcı bilgilendirmeler olduğunu fark ediyordu, boşuna sevinmişti. Bu fantastik şeylerin hepsi gerçekse, belki de Hogwarts'a gitmesi daha az yorucu olurdu. Orada da sınavlar vardı ama Tartarus'tan çıkma cavanarlar yaşadığı dünyada kol gezmiyordu.

Sıkıntıyla ormana vardığında, etrafta tanıdığı birçok kişinin olduğunu fark etti. Onun akranı olan pek çok kişi de Robert'ın etrafındaki kümeye katılmıştı. Demek ki buradaki ekip bir birlik olarak düşünülecek olursa, onun arkadaşları asker kaçaklarıydı. Drake de... Öyle biriydi işte. Fazla kişiye görünmemeye çalışarak kalabalığın ortasında bir yerlere karıştı. En ön sıralar onun gibi bilgisiz biri için tehlikeli olabilirdi ve kesinlikle dikkat çekiciydi, arka sıralar ise fazla çaylak işiydi. Robert'ın yaptığı konuşmayı dinlerken, eğitmenliğin hiç de ona göre bir şey olmadığını anladı. Drake asla böyle iyi açıklama yapamazdı. Uygulamada başarılıydı belki ama anlatımda çok ciddi sorunları vardı. Kendini ifade etmeyi başarıyordu elbette, tabii onun ötesine biraz zor giderdi. Ciddi bir havayla verilen ders zaman zaman Drake'in ilgisini çekiyor, zaman zaman da onu sıkıyordu. Yine de ne olursa olsun eğitim bitene kadar oturduğu yerden kalkmaması gerektiğini düşünüyordu. Bir kere az da olsa işkencesine katlandıktan sonra bırakıp gitmek, kendine haksızlık yapması anlamına gelirdi. Sonuna kadar dayanarak, kulübesine dönüşünde biraz daha bilgili bir melez olmak istiyordu. Tabii derste öğrendiği kadarıyla sadece bilgili olmakla Minotor'u yenemezdi. "Bu ders daha şimdiden bana bir şeyler kattı." diye mırıldandı ve çarpık bir biçimde gülümsedi.

Melez reflekslerine ve içgüdülerine fazlasıyla güveniyordu Drake, her durumda bu özelliklerinin onu kurtarabileceğini düşünüyordu. Eğer kendi özelliklerinin yararı dokunmazsa, işin içine babasından aldığı özellikler ve güçler girerdi. En kötü, kaçması gerekirse kartala dönüşür ve giderdi. Bu kadar basitti olay, eğitim almak ona göre gereksizdi. Onun tüm bu düşüncelerine rağmen kampın müdiresi Athena ile Kheiron, derslerin bazılarını melezler için zorunlu kılmıştı. Drake için zorunluluğun geldiği yerde özgürlük biterdi. Bu kampta da tam olarak özgür sayılmazdı. Belki her türlü kararı verme şansı ona aitti ama derslere katılması zorunlu olduğu müddetçe hiçbirinin bir önemi yoktu. Elbette kimse onu ormana silah zoruyla getirmemişti ama istemeyerek de olsa gelmesinin nedeni kulübesi ve kardeşleriydi. Onlara karşı sorumlulukları vardı. Drake'e göre sorumluluklar, kutsaldı. Yerlerine getirilmeleri gerekirdi. O bir gün bir canavarla karşılaşıp öldüğünde kardeşleri üzülecekse, bu durumu imkanı varken engellemesi oldukça mantıklıydı. Tabii Robert'ın da söylediği gibi, ders çok fazla işe yaramazdı. Önemli olan savaş alanındaki kabiliyetti. O da kendi düşüncesine göre Drake'te vardı. Sonuçta, canavarları mıknatıs gibi çeken biriydi ve kampa gelmeden bu yaşına kadar hayatta kalmayı başarırdı. Bazı durumlar için şans yeterli olmazdı, yanında beceriye de gereksinim duyardı. Neyse ki Drake'in çok hayat kurtarıcı bir becerisi vardı; Ne olursa olsun hayatta kalmak için elinden gelen her şeyi yapabilecek kadar gözünü karartırdı. Onun için hayatta kalmak bu kadar değerli ve önemli olduğu müddetçe de, kendini geliştirmek için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Buna sıkıcı ve korkutucu derslere katılmak da dahildi.

"Bir de sonrasında sınava girmek zorunda kalmasam..." diye söylendi sessizce. Derse bir şekilde tahammül edebilirdi belki, ne yazık ki sonrasında bir de sınava girmesi gerekecekti. Sınavlar kendini bildi bileli onun için kabustu. Drake asla çalışkan ve not konusunda korkusuz biri olmamıştı. Artık bir yarı-tanrı olduğu gerçeğini kabullendiği şu günlerde de durum değişmemişti. Hala korkuyordu sınavlardan ve neticelerinde alacağı notlardan. Her şeyi kafasında büyüttüğünü biliyordu, aslında sınava girse şu anda Robert'ın etrafında oturmakta olan çoğu melezi geçebilecek kadar kabiliyete sahipti. Yine de düşüncelerinde yanılıp yanılmadığından emin değildi ve bundan emin değilken kendini riske atmak istemiyordu. Kaçışı olmadığını da biliyordu, er veya geç o sınava girmek zorundaydı. Tabii hepsinden önce yapması gereken şey, şu lanet olasıca dersi atlatmaktı. Arada kendine hakim olamayarak esniyor, sonra da suçu başkasının üzerine atmak için bakışlarını başka bir tarafa çeviriyordu. Büyük ihtimalle Robert onun esneyip durduğunu çoktan fark etmişti ama Drake'i bozmak istemiyordu. Bunu istemesinde mantıklı hiçbir neden yoktu gerçi; fiilen kuzen olsalar bile Zeus çocukları ve Hades çocukları pek iyi anlaşamazdı. Arada çok iyi anlaşan kuzenler de çıkardı tabii ama öyle bir arkadaş grubuna henüz hiç rastlamamıştı Drake. Kendisi, genel olarak tüm kulübelere ve melezlere gıcık oluyordu ki bu durum bir Zeus çocuğu için oldukça kabul edilebilrdi, birçok kişinin de ona gıcık olduğu görüşündeydi.

Aklındaki düşüncelerden sıyrılıp bir süre etrafında olup bitenleri incelemeye karar verdi. Bazı melezler dersi can kulağıyla dinlerken bazıları tıpkı Drake gibi hayaller alemine yol alıyordu. Artık Robert konuşmuyordu, sırayla öğrenciler ayağa kalkıyor ve kendilerini tanıtmalarının ardından mitolojik bir canavardan bahsediyorlardı. Güzel bir uygulamaydı, tabii Drake'in uykusunu getirdiği gerçeği de su götürmezdi. Ona göre dersin şu ana kadarki en heyecanlı anı, Stheno'nun konukları olduğu birkaç dakikaydı. Drake daha önce hiç gorgonlarla savaşmamıştı ama Stheno Robert tarafından birkaç dakikada öldürülünce, kendine duyduğu güven artmıştı. Robert yapabildiğine göre, Drake de bir gorgonun kafasını bedeninden ayırabilirdi. Belki de kendini kıyasladığı kişi biraz yanlış seçimdi. Çoğu melez Robert'ın kamptaki kıdem durumunu bilirdi. Adam yıllar önce kampa gelmiş, burada bir kıza aşık olmuş, büyümüş ve o kızla evlenmişti. Her ne kadar durumu kabullenmek istemese de, çocuk Drake'den birkaç adım öndeydi ve Drake bunu içten içe biliyordu. O ise daha hayatının aşkını bile bulamamıştı ve Robert'tan bir, taş çatlasın iki yaş küçüktü. Artık hayatını kurmaya başlaması gerekiyordu, bunun için de kampın dışarısında hayatta kalmayı bir şekilde öğrenmeliydi. İşte, derse gelmesinin bir sebebi de buydu. Burada kendini geliştirecek ve birkaç tiyo kapacaktı. Şimdi ona önemsiz gibi görünen bir bilgi belki aklında kalacak ve ilerde Drake'in hayatını kurtaracaktı. Yaşadığı dünyada tanrıların varlığını da öğrendikten sonra, koyu bir şekilde her şeyin gerçek olabileceğini savunmaya başlamıştı.

Sıkıcı dersin sona ermesi için yapması gereken şeyin bir canavardan bahsetmek olduğunu biliyordu. Aslında, anlatmak için sık sık karşılaştığı ventusları tercih ederdi ama ne yazık ki biri o canavarları anlatmak konusunda ondan erkenci davranmıştı. Neyse ki mitolojide pek çok canavar vardı ve onca melezin gevezeliğine rağmen hala anlatılmamış olan birkaç tanesi onun aklına geliyordu. Biri konuşmasını bitirdikten sonra elini kaldırarak Robert'tan ayağa kalkmak için izin istedi. Eğitmeni iznini verdikten sonra ayağa kalktı ve ağzına kadar gelen esnemeyi zorla da olsa geri götürdükten sonra sözlerine başladı. "Ben Drake Tyrell Carter. Zeus kulübesine bu yıl içerisinde gelen melezlerden biriyim. Sizlere telekinelerden bahsedeceğim." dedi. Tüm dikkatlerin üzerine toplanmış olduğunu gördükten sonra "Bir telekineyi tarif etmek oldukça zordur. Gözünüzün önüne sıradan bir insan getirin, onu biraz deniz aslanı ve biraz da doberman ile karıştırın. Bir de, aşırı zeki sayılmayacak iblisler olduklarını hesaba katın. Telekineler, Tanrı Poseidon'un meşhur Üçlü Yaba'sını yapmışlardı. Bu da sizlere onların bu tarz sanatlarda iyi olduklarını kanıtlar. Geçenlerde Hephaistos'un dağına yerleşmiş olduklarını duymuştum ama sanırım orada ciddi bir patlama yaşanmış ve onlar da yok olmuş. Şu anda soyları tükenmiş olsa bile birkaç yıl içerisinde Tartarus'tan geri gelirler tabii. Onun için, ben lafı daha fazla uzatmayayım. Bir telekineyi öldürmek için aklınıza gelen her yolu deneyebilirsiniz, oldukça kolay lokmalardır. Yalnız birkaçı gerçekten de iyi kılıç kullanır, bunu bimenizde fayda var. Beyin üstünlüğünüzü kullanabilirsiniz, bu telekineler karşısında her zaman işe yarar." diyerek sözlerini devam ettirdi.

Robert'a 'bu kadar' tarzı bir bakış attıktan sonra "Teşekkür ederiz Drake, oturabilirsin." yanıtını aldı. Resmi bir şekilde gülümsedikten sonra az önceki yerine oturdu ve yeni kişilerin anlattığı canavarları dinlemeye koyuldu. Daha önce Yunan mitolojisinin bu kadar fazla canavara ev sahipliği yaptığını hiç düşünmemişti. Dünya üzerinde kaç farklı canavar vardı acaba? Daha da önemlisi... Bu canavarların niyeti neydi? Neden sürekli onları öldürmek istiyor ve bunun için yaşıyorlardı? Bir gün bir canavarın eline düşerse ölmeden birkaç saniye önce belki bu sorunun cevabını alırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leo von Dorff
Nyks'in Çocuğu
Nyks'in Çocuğu
Leo von Dorff


Mesaj Sayısı : 753
Kayıt tarihi : 31/05/11

CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran   CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Icon_minitimeC.tesi Haz. 04, 2011 5:27 pm

Sabah erken kalkmam normalmiydi bilmiyorum.Canavarlardan korunma dersine geç kalmamam gerektiğini biliyorum ama.Hemen dersliğe gittim.İlk ben gitmiştim.Sonra sıra sıra gelmeye başladılar.Arkadaşlar ile 5 10 dakika sohbet ettik.Rüyalarımızdan bahsettik.Benim son gördüğüm rüya biraz garipti.Medusa benim dediklerimi yapıyordu.Benim kadar onlar da şaşırdılar.Ögretmenim içeri girdi ve herkes ayağı kaldı.Sonra yerimize oturduk ve başladı konuşmaya. "Canavarlara karşı korunma dersine hoş geldiniz. Unutmayın ki burada yalnızca hayatta kalmanız için en temel bilgileri öğreneceksiniz. Zeka ve deneyim sahibi değilseniz, bu eğitim sizin Minotor'u alt etmenizi sağlamaz." dedi ve sözüne devam etti "Aramızda üç metrelik bir alan bıraktıktan kümelenip oturun."diye ekledi.Dediği gibi oturduk.Sonra devam etti.Şu anda burada etrafıma kümelenmiş olan melezlerin birçoğu, yirmili yaşlarını göremeden önce canavar saldırılarında ölecek. Bazılarınız Asphodel Tarlaları'na gidecek, gerçekten iyi olanlarınız ise babam tarafından Eliysium'a gönderilerek ödüllendirilecek. Yakın dostlarınız ardınızdan kampın meydanında uyduruk bir kefen yakacak. Ölümünüzün üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, sizi öldüren iblis Tartarus'tan kurtulup bu dünyaya geri dönecek ve kendine yeni kurbanlar arayacak... Bunun bir sonu yok. Buradaki amacımız sizin ölme şansınızı azaltmak. Tabii içi boş olan kafalara hiçbir eğitim fayda etmez. O nedenle, tüm dikkatini benim söylediklerime veremeyecek kadar meşgul olanların şimdi dersi terk etmesini isteyeceğim." dedi.Ses tonu yüksekti.Bir kaç küçük melez korkmaya başlamıştı.Aralarından teki işemişti ve herkes gülmüştü.Ama ben gülmedim çünkü ses tonu gerçekten de yüksek ve kızgındı.Devam etti."Sen altına yapan çocuk git üstüne başına dogru dürüst şeyler giy"dedi.Yüz ifadesinde sanki şu küçük pire torbalarını niye dersime alıyorlar gibi gözüküyordu.Bu arada ögretmenimin yüz ifadesine hiç bakmamıştım.Sarı saçlı, uzun boylu,mavi gözlü tam bana benzer bir ögretmendi.Devam etti.İçlerinizden bazıları daha önce sayısız kez ölüm riskiyle karşı karşıya kaldı, tarihin en zorlu canavarlarını yenmeyi başardı ve bu derse yalnızca hünerlerini göstererek statüsünü almak için katılıyor. Bazılarınız ise henüz melez olduğu gerçeğini yeni öğrendi ve mitolojik canavarlar hakkında bilgi sahibi değil. O nedenle sizlere hem kendinizi göstereceğiniz, hem de bilgi edinme imkanı bulabileceğiniz bir ders vereceğim. Benim yapacağım tanıtımın ardından, gönüllü öğrencilerden bildikleri canavarlar hakkında sınıfı bilgilendirmelerini isteyeceğim.
Böylece derste çok daha fazla canavardan bahsedebileceğiz"
dedi.Bir anda 2 grup oluşuverdi.Güzel Afrodit kızları ve sevgilileri diğerleriyse karışık melez topluluğu.Neyse yanımdaki Sorin'e sordum."Senin onların yanında olman gerekmiyormu?" Sorin şöyle cevap verdi."Biz onunla ayrıldık."dedi.İçten içe üzülmüştüm .En yakın arkadaşımdı.Üzüldüm der gibi hareketler yaptım ve ögretmen devam etti."Arkadaşlar, sizlere Gorgonlar hakkında bilgi vereceğim. Üç kız kardeş olan Stheno, Euryale ve birçoğunuzun ismini duyduğu Medusa hakkında." ders dikkatimi çekmeye başlamıştı.Devam etmeye başladı.Gorgo Antik Yunancada korkunç, berbat anlamına gelir. Gorgon kelimesi de oradan geliyor çünkü o kız kardeşler gerçekten berbat ve korkunç. Onları tabir etmek oldukça basit çünkü çok dikkat çekici iki özellikleri var. Fazlasıyla keskin dişlere sahipler, bir de başlarında saç yerine canlı yılanlar bulunuyor. Stheno ve Euryale ölümsüz, Medusa ise baktığı her insanı taşa çevirebilme yetisine sahip, ölümlü. Medusa'nın magazinel hikayesine girmeyeceğim ama doğduğunda çok güzel bir kız olduğunu, sonradan Tanrıça Athena tarafından bir Gorgona çevirildiğini bilmenizde fayda var. Ben daha önce bu üç kardeşin üçüyle de karşılaşma şanssızlığını yaşadım ve hepsini öldürme şerefine eriştim, darısı başınıza diyorum." ben aralarından sadece Medusa'yı görmüştüm.Hiç sevecen biri değildi.Rob tüm dikkati üstüne çekmişti konu anlatarak.Devam etceğini düşündüm ama arkadakilere dersi dinle yada dışarı çık gibi bir bakış attı.Şimdi devam edebilirdi."Bir Gorgonu öldürmenin birçok yolu vardır. Ben genellikle en basit yolu tercih ederim, biraz artist oldukları için zırh falan giymez bu kız kardeşler. Kafalarını vücutlarından ayırmak için de sıradan bir ilahi bronz kılıç yeterlidir çünkü derileri pek sert değil. Şimdi, anlattıklarımı daha iyi kavrayabilmeniz için Stheno'yu dersimize davet edeceğim. Medusa şu sıralar bildiğim kadarıyla Tartarus'ta, bir de herkesi taşa çevirebilecekken onu buraya getirmek istemem. Euryale ise hatırladığım kadarıyla kardeşim Stella tarafından öldürülmüştü geçenlerde."dedi.Hmm...demek Stella.Güzel isim.Amam merak ediyorum.Stella tarafından öldürülmüşse kampta niye yok.Pes doğrusu devam etti ögretmenim."Seni kampımıza davet ediyorum Stheno!" dedi.Bu ders sayesinde kampa canavar,satir getirebiliyorduk.Bunu da ögretmenimden ögrenmiştim.Ve gökyüzünde bir şeyler oldu ve yere bir melez indi.Bu Stella olmayıldı.Davetin için teşekkürler. Ne zamandır melez öldürmüyordum." dedi.Bu biraz saçmaydı.Melez melezimi öldürecekti.Gülmemek için zor tuttum.2 melez korkmuştu ama kalanların hepsi gülmemek için zor tuttular kendilerini.Her neyse
ögretmenim ve kardeşi Stella selamlaştıktan sonra derse devam etti."Asıl ben seni ne zamandır öldürmüyordum Stheno. Kardeşlerini özlemişsindir, ziyaretlerine gitmen onları sevindirir." dedi. Stella bir süre öyle kaldı ve çığlıgı pattlattı.Ben şakalaşırlar diye düşündüm ama gerçek kavga ediyorlardı.Onları hemen ayırdım ve"Burası bir sınıf burda olmaz ders bittikten sonra nerede isterseniz ederseniz kavganızı"dedim.Birbirlerine sinirli sinirli baktılar ama sonra devam etti."Dediğim gibi çocuklar, en kolay yöntem her zaman boynu hedef almaktır."dedi.Benim canım gerçekten de sıkılmaya başlamıştı.Dışarıyı izledi.Sanki derste olduğumuzu unutmuş kendini kulübesinde hissetmişti.2 3 dakika sonra konuşmasına devam etti.Öldürdüğünüz Gorgon Medusa'ysa, kafasını saklamanızı öneririm. Birini taşa çevirmenin nerede işinize yarayacağınızı bilemezsiniz." dedi. Bu çok güzel bir şey olabilirdi. Ama Rob "Dersin benim anlatacağım kısmı bitti. Şimdi sizlerden, bildiğiniz mitolojik canavarlardan bahsetmenizi istiyorum. Anlattığınız canavarların eksik bıraktığınız özelliklerini ben tamamlayacağım. Canavarlar hakkında bilgi sahibi olmayan öğrenciler yalnızca dinlemekle yetinebilir."dedi.10 dakika düşündükten sonra kalktım ayağa ve anlatmaya başladım."Ben Nyks oğlu Leo.Size bugün Kerberos'u anlatacağım.
Yunan mitolojisinde, Hades'in yönettiği, ölülerin bulunduğu yeraltının kapısında bekçilik yapan üç başlı köpek (Hesiode'a göre 50, Horace'a göre ise 100 başı vardı). Kuyruğu bir yılan olan ve sırtında sayısız yılanbaşı bulunan , ısırıkları zehirli bu köpek Herakles'ün 12 görevi arasında yer alır. Kerberos Yunanca 'çukur (çok derinlerdeki, şeytani çukur)iblisi demektedir.Yarı kadın yarı yılan Ekhidna ile dev Typhon'un oğlu olan Kerberos'un kardeşi Orthros'tur
Dev zincirlerle bağlı olan bu köpeğin görevi yer altına giren ölülerin tekrar yeryüzüne çıkmalarını önlemektir. Sadece beş kere yenilmiştir:

  • Son görevi Kerberos'u yakalamak olan Herakles tarafından yakalanarak.
  • Müzik yeteneğini kullanan Orpheus tarafından uyutularak,
  • Lethe ırmağındaki su yardımıyla Hermes tarafından uyutularak,
  • Roma mitolojisinde, ilaçlı keklerle Aineias tarafından uyutularak,
  • Yine bir Roma masalında, ilaçlı keklerle Psykhe tarafından uyutularak.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


En son Leo von Dorff tarafından Salı Haz. 28, 2011 5:50 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://blgsyrs.sozlukspot.com/
Alicia Roxanne Wideen
Demeter'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Demeter'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Alicia Roxanne Wideen


Mesaj Sayısı : 590
Kayıt tarihi : 22/02/11

CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran   CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Icon_minitimeC.tesi Haz. 04, 2011 9:03 pm

Kampta değişen ders sisteminin ilk dersi, bugün gerçekleşecekti. Bu ders, yeni sistemin ilk dersi olmakla birlikte yeni eklenen bir dersti. 'Canavarlara Karşı Korunma Dersi' Ben de hem bu dersin önemini bilerek hem de tüm kampın mezun olması zorunluluğu doğrultusunda derse gitmek için sabah erkenden kalkmıştım. Ders sabah 6.30'da ormanda başlayacaktı. Güneş her zamanki gibi doğmuş, tepeye doğru yükselirken hazırlanmaya başladım. Derse uygun giyinmek ve rahat olmak için dolabımdan kaptığım eşofmanları giyer giymez saçıma yaptığım kuyrukla birlikte kulübemden çıktım. Dışarısı hem rüzgarlı hem de sıcaktı. Yüzümü yalayıp geçerken saçlarımın da bir o yana bir bu yana uçuşmasına sebep olan rüzgar sıcağın etkisini azaltıyordu. Dışarıya tam bir ılık hava hakimdi. Normal günlere göre bugünün her günden farklı olduğu her şekilde belli oluyordu. Etrafta hareket eden, ormana doğru koşuşturan melezlerin telaşı bir bakışta anlaşılıyordu. Ben de biraz telaşlı sayılabilirdim. Yepyeni bir ders bizi bekliyordu fakat bu telaşım beni rahatsız edecek kadar fazla değildi. Adımlarımı hızlandırarak yönümü ormana çevirdim. Saatim yavaş yavaş 6.30'a doğru yaklaşırken ormana, dersi yapacağımız alana ulaşmıştım.

Tam bir yere geçeceğim sırada eğitmenimiz Robert'de bir anda karşımızda beliriverdi. Eğitmenin gelmesiyle birlikte etraftaki gülürtü son bulmuş, uzun bir sessizlik oluşmuştu. ''Canavarlara karşı korunma dersine hoş geldiniz. Unutmayın ki burada yalnızca hayatta kalmanız için en temel bilgileri öğreneceksiniz. Zeka ve deneyim sahibi değilseniz, bu eğitim sizin Minotor'u alt etmenizi sağlamaz.'' dedi. Hemen ardından da şu sözleri ekledi. ''Aramızda üç metrelik bir alan bıraktıktan sonra etrafımda kümelenip oturun.'' Aynen Robert'in dediği gibi, onun etrafında kümelenip oturduk. Şimdi hepimiz daha rahat bir şekilde görülüyorduk. Belki de Robert'ın niyeti, tüm melezleri en rahat şekilde görmekti. Robert ciddi sözlerine tekrar devam etmek üzere konuşmaya başladı. ''Şu anda burada etrafıma kümelenmiş olan melezlerin birçoğu, yirmili yaşlarını göremeden önce canavar saldırılarında ölecek. Bazılarınız Asphodel Tarlaları'na gidecek, gerçekten iyi olanlarınız ise babam tarafından Eliysium'a gönderilerek ödüllendirilecek. Yakın dostlarınız ardınızdan kampın meydanında uyduruk bir kefen yakacak. Ölümünüzün üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, sizi öldüren iblis Tartarus'tan kurtulup bu dünyaya geri dönecek ve kendine yeni kurbanlar arayacak... Bunun bir sonu yok. Buradaki amacımız sizin ölme şansınızı azaltmak. Tabii içi boş olan kafalara hiçbir eğitim fayda etmez. O nedenle, tüm dikkatini benim söylediklerime veremeyecek kadar meşgul olanların şimdi dersi terk etmesini isteyeceğim.'' Bu sözlerin ardından hangi melezin yerinden kalkıp, buradan ayrılacağını düşündüm. Robert'de herhangi birinin kalkıp kalkmayacağına dikkatle bakıyordu. Konuşmasına karşı herkesi bir ciddiyet bürümüştü. Bu konuşmanın ardından ciddiye alınan bu ders, daha da fazla önem kazanacaktı. Robert melezleri tekrar taradıktan sonra konuşmasından kendi de etkilenmişcesine ''Güzel.'' diye mırıldandı. Mırıldanmasına karşın sesi her taraftan rahatlıkla duyuluyordu.

Eğitmenimiz Robert, bir yandan içinde bulunduğumuz alanda dolaşırken bir yandan da konuşmasını sürdürüyordu. ''İçlerinizden bazıları daha önce sayısız kez ölüm riskiyle karşı karşıya kaldı, tarihin en zorlu canavarlarını yenmeyi başardı ve bu derse yalnızca hünerlerini göstererek statüsünü almak için katılıyor. Bazılarınız ise henüz melez olduğu gerçeğini yeni öğrendi ve mitolojik canavarlar hakkında bilgi sahibi değil. O nedenle sizlere hem kendinizi göstereceğiniz, hem de bilgi edinme imkanı bulabileceğiniz bir ders vereceğim. Benim yapacağım tanıtımın ardından, gönüllü öğrencilerden bildikleri canavarlar hakkında sınıfı bilgilendirmelerini isteyeceğim. Böylece derste çok daha fazla canavardan bahsedebileceğiz.'' Daha önce birçok canavarla mücadele etmiş ve birçoğunu öldürmeyi başarmış olsam bile bu konuda fazlaca eksiğim olduğunu biliyordum. Karşılaştığım ölüm riskleri her zaman eksiklerimi görmeme sebep olmuştu. Bu ders de zaten hem eksiklerimi gidermek, hem de yeni bilgiler öğrenmem için gerekliydi. ''Arkadaşlar, sizlere Gorgonlar hakkında bilgi vereceğim. Üç kız kardeş olan Stheno, Euryale ve birçoğunuzun ismini duyduğu Medusa hakkında.'' Bu üç kız kardeşten, en iyi bildiğim Medusa'ydı. Zaten her zaman ismini duyduğumuz bir canavardı. Fakat bu üç canavar hakkında pek ayrıntılı bilgi bildiğim söylenemezdi. Çevremdeki bir sürü melez gibi, gözlerimi eğitmene dikmiş, merakla dinliyordum. ''Gorgo Antik Yunancada korkunç, berbat anlamına gelir. Gorgon kelimesi de oradan geliyor çünkü o kız kardeşler gerçekten berbat ve korkunç. Onları tabir etmek oldukça basit çünkü çok dikkat çekici iki özellikleri var. Fazlasıyla keskin dişlere sahipler, bir de başlarında saç yerine canlı yılanlar bulunuyor. Stheno ve Euryale ölümsüz, Medusa ise baktığı her insanı taşa çevirebilme yetisine sahip, ölümlü. Medusa'nın magazinel hikayesine girmeyeceğim ama doğduğunda çok güzel bir kız olduğunu, sonradan Tanrıça Athena tarafından bir Gorgona çevirildiğini bilmenizde fayda var. Ben daha önce bu üç kardeşin üçüyle de karşılaşma şanssızlığını yaşadım ve hepsini öldürme şerefine eriştim, darısı başınıza diyorum.'' diyerek açıklamasını tamamladı. Hemen ardından alanın en ortasına gelerek tekrar konuşmasına döndü. ''Bir Gorgonu öldürmenin birçok yolu vardır. Ben genellikle en basit yolu tercih ederim, biraz artist oldukları için zırh falan giymez bu kız kardeşler. Kafalarını vücutlarından ayırmak için de sıradan bir ilahi bronz kılıç yeterlidir çünkü derileri pek sert değil. Şimdi, anlattıklarımı daha iyi kavrayabilmeniz için Stheno'yu dersimize davet edeceğim. Medusa şu sıralar bildiğim kadarıyla Tartarus'ta, bir de herkesi taşa çevirebilecekken onu buraya getirmek istemem. Euryale ise hatırladığım kadarıyla kardeşim Stella tarafından öldürülmüştü geçenlerde.'' Bir canavar birazdan kamp sınırlarını aşarak buraya gelecekti. Bunun heyecanı tüm melezleri sarmış, etrafta fısıldaşmalar başlamışken, Robert sesini yükselterek o sözleri söyledi. ''Seni kampımıza davet ediyorum Stheno!'' Stheno'nun birazdan burada olacağını düşünüyordum. Normalde canavarlar kampa giremese bile, içeriden birinin davetiyle birlikte kamp sınırlarını geçebileceklerini duymuştum. Kısa bir bekleyişin ardından hafif bir sis bulutu meydana geldi. Sis bulutu yavaşça dağılırken Stheno tamamen net bir görünüm kazandı. Her canavar gibi iğrenç bir vücudu vardı. Yüzünün iğrençliğini ise kelimelerle bile tanımlamak zordu. Hemen sonra Stheno, Robert'e dönerek konuşmaya başladı. ''Davetin için teşekkürler. Ne zamandır melez öldürmüyordum.'' Robert, Stheno'nun sözlerine karşı bir kahkaha atıp tekrar konuşmasına döndü. ''Asıl ben seni ne zamandır öldürmüyordum Stheno. Kardeşlerini özlemişsindir, ziyaretlerine gitmen onları sevindirir.'' Stheno bir süre kararsızca boş boş bakınmasının ardından attığı çığlıkla birlikte Robert'e hücum etti. Ama tamda o sırada Robert kılıcını çıkarmış, Stheno'ya saldırmıştı. Biraz mücadelenin ardından Stheno yavaşça buharlaştı. Robert'ın söylediği birkaç sözü tam işitememiş olsam bile, son sözü her kelimesini algılayacak kadar duymuştum. ''Dersin benim anlatacağım kısmı bitti. Şimdi sizlerden, bildiğiniz mitolojik canavarlardan bahsetmenizi istiyorum. Anlattığınız canavarların eksik bıraktığınız özelliklerini ben tamamlayacağım. Canavarlar hakkında bilgi sahibi olmayan öğrenciler yalnızca dinlemekle yetinebilir.'' Düşünmeye başladım. İyi bildiğim, anlatacağım bir canavar arıyordum. Ben bunları düşünürken ortaya çıkan melezler herhangi bir canavarı anlatıyordu. Hem düşünüyor, hem de onları dinliyordum. Derste bulunan çoğu melez bir canavar anlatmıştı. Sona kalanlardan biri de bendim. Ama sonunda anlatacağım canavarı bulmuş olmanın sevinciyle el kaldırdım. Benim dışımda el kaldıran olmadığı için Robert beni çağırdı. Yerimden yavaşça kalkarak ön tarafa giderken anlatacağım canavarı düşünüyordum.

Orta yere ulaştığımda sesimi normal bir tonda ayarlayarak konuşmaya başladım. ''Beni tanırsınız ya da tanımazsınız. Yine de kendimi size tanıtmak istiyorum. Ben Charleen, Demeter'in kızıyım.'' Kendimi tanıtmamın ardından yavaş ve sessizce bir soluk aldım. Ardından konuşmama dönmek için anlatacağım canavara geçtim. ''Anlatacağım canavar, Chimera. Kendisinden yeraltı dünyasının, korkulu ateş püsküren canavarı olarak bahsedilmektedir. Chimera kafası aslan kafası, vücudu keçi ve arka tarafı yılan olan bir canavardır. Chimera ile ilgili birçok efsane vardır. Bunlardan en bilinenini size kısaca anlatmak istiyorum. Anlatılanlara göre, zamanlar öncesinde Belerefon adlı yakışıklı bir delikanlı varmış. Tek isteği pegasus denen kanatlı ata binmekmiş. Bu atı ne yapıp edip ele geçirmek isteyen delikanlı uğraşır, didinir, sonunda karşısına çıkan iyi yürekli bir yaşlının tavsiyeleri ile Athena'nın Tapınağında bir gece uyur ve rüyasında tanrıçadan bir gem alır. Uyandıktan sonra atı arar, bulur ve altın gemi takarak üstüne atlar. Böylece gökler hakimi olur. Bir çok serüvenden sonra baş tarafı aslan, ortası keçi, kuyruğu da yılan olup ağızından alevler çıkaran Chimera canavarı ile karşılaşmak mecburiyetinde kalır. Yayını ve oklarını alarak uçan atına atlar, Chimera'nın bulunduğu yere gider. Canavar üstünde uçan Belerefon ve pegasus'a bir şey yapamaz. Delikanlı da onu oklayarak öldürür. Fakat canavarın ağzından çıkan alevi söndüremez. Chimera'nın sönmeyen bu ateşine de, Efsanevi Ateş adı verilir. Homer ve diğer ozanların eserlerinde sözünü ettikleri alev bu efsanedeki alevdir.'' Konuşmamı sonlandırmamın ardından sessizce yerime geçerek oturdum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexis Kwon
Artemis Avcısı
Artemis Avcısı
Alexis Kwon


Mesaj Sayısı : 1315
Kayıt tarihi : 30/12/10

CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran   CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Icon_minitimePaz Haz. 05, 2011 1:25 am

Sabah istemeye istemeye gözlerimi açmıştım. Havanın güzelliğine rağmen hiç uyanmak istemiyor, akşama kadar uyumak istiyordum. Ama nedense kalkmak zorunda olduğumu hissediyordum. Birkaç dakikalık zihin taramasından sonra aniden yatakta doğruldum ve "Tabii ya, Canavarlara Karşı Korunma dersi! Nasıl unuttum?" dedim ve yataktan fırlayarak kıyafetlerime yöneldim. Elime ilk geçen şeyi giymeyi planlıyordum fakat elime ilk geçen kıyafet turuncu melez kampı tişörtü olunca bu kararımda vazgeçtim ve kısa kollu mor, bol bir tişört seçtim ve altına kısa kot şortumu geçirerek odamdan dışarı çıktım. Sat'i çok bekletmemeyi umdum ve ayakkabılarımı giymek için kulübe kapısına doğru yöneldim. Sat'in bana gülümseyen yüzünü görünce onu fazla bekletmediğimi anladım ve koluna girdim. O da turuncu melez kampı tişörtünü giymişti. Bu tişörtü hiç sevememiştim ve giymeyi hep reddetmiştim. Burası melez kampıydı ve ben de bir melez olmadığım için kendimi bu kampa ait hissetmiyordum. Bu yüzden bu tişörtü hiç sevmemiştim.

Sat ile kol kola dersin yapılacağı yere, yani ormana doğru yürüyorduk ki, Sat birden durdu ve bir şey unutmuşçasına geriye doğru yürüdü. Ne yapacağını anlamamıştım fakat Apollon kulübesine gidiyor gibiydi. Birine sesleniyordu, ama kulübeden ses gelmiyordu. Birkaç dakika daha çabaladıktan sonra Sat yerden aldığı bir taşı kulübeye doğru fırlattı. 'Bu kızın ne yapacağı hiç belli olmuyor.' diye düşündüm ve gülümsememe engel olamadım. Sat de en sonunda vazgeçmiş olacak ki yanıma geldi ve zaten geç kalmış olduğumuz derse daha da geç kalmamak için hızlı bir şekilde ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladık. Bir süre koştuktan sonra ileride, bir grup melez gördüm ve koşmaktan bitap düşmüş Sat'e dönerek melezleri gösterdim. Sat geldiğimizi anlayınca kendini çimlerin üzerine attı. 'Bir Nike kızı nasıl koşmaktan yorulabilir ki?' diye düşündüm ve güldüm. Sat'i orada bırakmaya karar verip tanıdığım birkaç yüzün yanına gittim. Biraz muhabbet ettikten sonra melezlerin ayaklanmaya başladığını fark ettim. Galiba ders başlıyordu. Sat'i buldum ve melezlerin arasında kendimize yer bulduk. Birkaç saniye sonra eğitmenimiz Hades oğlu Robert geldi. Gelmesiyle beraber konuşmaların yerini fısıltılar, bir süre sonra da fısıltıların yerini sessizlik almıştı. Hades oğlunun yüzü ve bakışları adeta 'ben kıdemli ve sert bir Hades meleziyim' diyordu. Çoğu kişi de benim gibi düşünüyor olacaktı ki yüzlerinde dehşete uğramış bir ifadeyle eğitmenimize bakıyorlardı. Bu çocuk işini gerçekten ciddiye almış gibi görünüyordu.

"Canavarlara karşı korunma dersine hoş geldiniz. Unutmayın ki burada yalnızca hayatta kalmanız için en temel bilgileri öğreneceksiniz. Zeka ve deneyim sahibi değilseniz, bu eğitim sizin Minotor'u alt etmenizi sağlamaz." dedi Robert. Ardından hepimizi tek tek süzdü. "Aramızda üç metrelik bir alan bıraktıktan sonra etrafımda kümelenip oturun." Robert'in çok kıdemli bir melez olduğunu biliyordum ama bu cümle kulağıma emir gibi gelmişti dolayısıyla hiç hoşuma gitmemişti. Sesimi çıkarmamaya karar verdim. Yerleştirdikten sonra sırtımı dikleştirip tüm dikkatimle dersi dinlemeye koyuldum ve sakin olacağıma dair kendime söz verdim. "Şu anda burada etrafıma kümelenmiş olan melezlerin birçoğu, yirmili yaşlarını göremeden önce canavar saldırılarında ölecek. Bazılarınız Asphodel Tarlaları'na gidecek, gerçekten iyi olanlarınız ise babam tarafından Eliysium'a gönderilerek ödüllendirilecek. Yakın dostlarınız ardınızdan kampın meydanında uyduruk bir kefen yakacak. Ölümünüzün üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, sizi öldüren iblis Tartarus'tan kurtulup bu dünyaya geri dönecek ve kendine yeni kurbanlar arayacak... Bunun bir sonu yok. Buradaki amacımız sizin ölme şansınızı azaltmak. Tabii içi boş olan kafalara hiçbir eğitim fayda etmez. O nedenle, tüm dikkatini benim söylediklerime veremeyecek kadar meşgul olanların şimdi dersi terk etmesini isteyeceğim." Robert'in sesini yükseltmesi beni rahatsız ediyordu. Kaşlarımı çattım ve içimden 'En az senin kadar canavar görmüşümdür Hades melezi!' diye geçirdim. Neden böyle düşündüğümü bilmiyordum ama bir an kendimi onunla kıyaslamak istemiştim. Ben düşünce alemindeyken eğitmenimiz konuşmasına devam ediyordu. Dikkatimi derse odaklamaya çalıştım ve daha fazla şey kaçırmamak için düşüncelerimi kafamdan attım."...yenmeyi başardı ve bu derse yalnızca hünerlerini göstererek statüsünü almak için katılıyor. Bazılarınız ise henüz melez olduğu gerçeğini yeni öğrendi ve mitolojik canavarlar hakkında bilgi sahibi değil. O nedenle sizlere hem kendinizi göstereceğiniz, hem de bilgi edinme imkanı bulabileceğiniz bir ders vereceğim. Benim yapacağım tanıtımın ardından, gönüllü öğrencilerden bildikleri canavarlar hakkında sınıfı bilgilendirmelerini isteyeceğim. Böylece derste çok daha fazla canavardan bahsedebileceğiz." "Bilmediğim canavar olduğunu sanmıyorum." diye mırıldandım tüm kendimi beğenmişliğimle. Normalde megaloman biri sayılmazdım ve bu davranışlarıma akıl erdiremiyordum. Silkinir gibi başımı salladım ve daha fazla çocukça davranmamaya karar verdim. Eğitmenimiz devam ediyordu; "Arkadaşlar, sizlere Gorgonlar hakkında bilgi vereceğim. Üç kız kardeş olan Stheno, Euryale ve birçoğunuzun ismini duyduğu Medusa hakkında." Bu konu ilgimi çekmişti. Daha önce gorgon avına çıkmıştık ama melezler sağolsun pek canlı yakalayamıyorduk. Dikkatlice Robert'i dinlemeye başladım. "Gorgo Antik Yunancada korkunç, berbat anlamına gelir. Gorgon kelimesi de oradan geliyor çünkü o kız kardeşler gerçekten berbat ve korkunç. Onları tabir etmek oldukça basit çünkü çok dikkat çekici iki özellikleri var. Fazlasıyla keskin dişlere sahipler, bir de başlarında saç yerine canlı yılanlar bulunuyor. Stheno ve Euryale ölümsüz, Medusa ise baktığı her insanı taşa çevirebilme yetisine sahip, ölümlü. Medusa'nın magazinel hikayesine girmeyeceğim ama doğduğunda çok güzel bir kız olduğunu, sonradan Tanrıça Athena tarafından bir Gorgona çevirildiğini bilmenizde fayda var. Ben daha önce bu üç kardeşin üçüyle de karşılaşma şanssızlığını yaşadım ve hepsini öldürme şerefine eriştim, darısı başınıza diyorum." 'Etkileyici...' diye düşündüm. Robert oluşturduğumuz çemberin ortasını dpğru geldi ve "Bir Gorgonu öldürmenin birçok yolu vardır. Ben genellikle en basit yolu tercih ederim, biraz artist oldukları için zırh falan giymez bu kız kardeşler. Kafalarını vücutlarından ayırmak için de sıradan bir ilahi bronz kılıç yeterlidir çünkü derileri pek sert değil. Şimdi, anlattıklarımı daha iyi kavrayabilmeniz için Stheno'yu dersimize davet edeceğim. Medusa şu sıralar bildiğim kadarıyla Tartarus'ta, bir de herkesi taşa çevirebilecekken onu buraya getirmek istemem. Euryale ise hatırladığım kadarıyla kardeşim Stella tarafından öldürülmüştü geçenlerde." dedi. Robert'in buraya bir gorgonu çağıracak olması, gerçekten şaşırtmıştı beni. Bazıları telaşlanmış, bazıları kılıçlarını çekmiş, bazıları da ağlamak üzereydi. Kahkahama engel olamayarak birkaç melezin dikkatini çektim. Yüzlerinde 'böyle bir durumda nasıl gülebiliyorsun?' dercesine bir ifade vardı ama umrumda değildi. Madem Robert daha önce üçüyle de karşılaşmıştı ve bir tanesini kampa çağırma cesaretini gösteriyordu, tehlikeli bir durum olmayacaktı. "Seni kampımıza davet ediyorum Stheno!" Eğitmenimizin bu sözüyle herkes sus pus olmuştu. Korkarak yerine sinenler bile meraklarına yenilerek saklandıkları yerden çıkmışlardı. Robert ile gorgonun birkaç dakikalık atışmasından sonra şimdi sıra uygulamalı eğitimdeydi. 'Eğlenceli olacak.' diye düşünmüştüm ki, Hades oğlunun sadece birkaç harekette gorgonu indirmesi, hevesimi kursağımda bırakmıştı. Şimdi sıra bizdeydi. 'Pff, şimdi herkes bildiği canavarları anlatacak falan filan...' diye içimden geçirdim ve tüm canavarlar anlatılana kadar yanımdaki taşın arkasına kıvrılarak uyumaya karar verdim. Tam uzanmak üzereydim ki Sat'in dürtmesiyle yerime geçmek zorunda kaldım. Melezler sıra sıra kalkarak bildikleri canavarları anlatırken, yarı uyur yarı uyanık bir şekilde ormanı seyrediyor, kuşlara bale yaptırıp tavşanları kullanarak bazı çaylakları rahatsız ediyordum. Tam sivrisineklere yüzme öğretirken Sat beni tekrar dürttü ve benimde bir canavar hakkında bilgi vermem için uyardı. Dersi takip etmediğim için hangi canavarların söylenip söylenmediğini bilmiyordum ama birden ayağa kalkarak uykulu bir sesle "Ben Alexis, avcıyım vesaire, vesaire." dedim. Herkes bana garip bir şekilde bakıyordu ama umursamadan konuşmama devam ettim; "Şimdi Girit Boğası'ndan bahsedeceğim ve daha önce anlatılıp anlatılmamış olması umrumda değil. Herkül'ün 12 görevi içerisinde 7.sırada gerçekleştirdiği Girit Boğası vazifesinde, Herkül, Girit Adası kralı Minos'tan aldığı izin ile, hayvanı önce yorup daha sonra kolları ile kavrayarak yakalamış ardından Atina'ya, Eurystheus'a ulaştırmayı başarmış. Eurystheus'un hayvanı Hera için kurban etmek istemesi üzerine, Hera bunun Herkül'e daha fazla şan ve şöhret kazandıracağını düşünerek reddedip, hayvanın salıverilmesini emretmiş. İşte bu canavarı öldürmek istiyorsanız, Herkül gibi güç gösterisi yapmanıza gerek yok, ilahi bronz oklarla da gayet kolay indirilebiliyor bu zavallı." Uykulu ve umursamaz tavrım eğitmenimizi hoşnut etmemiş gibiydi ama o an tek düşünebildiğim sonsuz bir uykuya yatmaktı. Konuşmam bittikten sonra adeta kendimi yere attım ve dik durmak ve uyumamak için tüm enerjimi kullanmak zorunda kaldım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Elena Chantelle Mellark
Hestia Rahibesi
Hestia Rahibesi
Elena Chantelle Mellark


Mesaj Sayısı : 190
Kayıt tarihi : 21/05/11

CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran   CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran - Sayfa 2 Icon_minitimePaz Haz. 05, 2011 7:07 am

~

Sabah yatağımın kenarındaki alarmla uyandım. Saat sabahın 6’ıydı. Bu kadar erken kalkmamın nedeni Canavarlara Karşı Korunma dersimizin saat 6.30’da başlayacak olmasıydı. Kamptaki duyurular bölümünde dersin bu saatte başlayacağını görünce şok geçirmiştim. Bu kadar erken bir saat neyin nesiydi? Yine de herkesin eli mahkumdu, gitmemiz gerekiyordu. Malum, bu dersten bir şekilde geçmemiz gerekiyordu. Melez Kampı’nda neden ders geçmek gibi bir şeyin olduğunu bilmiyordum, fakat ben bunu sorgulayamazdım.

Kendimi zorlayarak yataktan kalktım. Gözlerimi açamıyordum adeta. Odamdan çıkıp kulübenin lavabosuna yol aldım. Buz gibi suyu açtım ve yüzümü yıkadım. Kulübenin içinde sesler duymaya çalıştım, fakat görünüşe göre kulübe arkadaşlarım ya çoktan gitmiş, ya da hala uyuyorlardı. Tuvaletten çıktım ve etrafa bakındım. “Uyanın uykucular! Yoksa geç kalacaksınız!” diye bağırdım kulübenin ortasında. Birkaç gerinme ve onaylama sesi duyduktan sonra odama yöneldim. Hemen altıma bir şort, üstüme de turuncu kamp tişörtümü geçirdikten sonra saçımı taradım ve deniz terliklerimi giyip kulübeden çıktım.

Canavarlara Karşı Korunma dersinin ormanda yapılacağı yazıyordu duyurularda, bu nedenle ormanın yolunu tuttum. Melezler benim gibi bugünkü erken derse yetişmek için erken kalkmışlardı. Karşılaştığım kişilerle selamlaşarak ilerledim ormana doğru. Çoğu kişi dersin işleneceği yere gelmişti bile. İçlerinden en yakın arkadaşım Finnick’i seçtim ve yanına gittim. Birbirimize günaydın dedikten sonra açıklıkta, herkesin ortasında beliren eğitmenimizi görünce diğer herkes gibi konuşmayı kestik. Eğitmenimiz Robert Harris’ti, Hades Çocuğu. Genelde eğitmen deyince herkesin aklına büyük, bilge görünümlü tipler gelir, fakat Robert Harris benden sadece 3 yaş büyüktü. Yine de canavarlar hakkında oldukça bilgiliydi, bu nedenle bize bu dersi anlatma görevini o üstlenmişti.

"Canavarlara karşı korunma dersine hoş geldiniz. Unutmayın ki burada yalnızca hayatta kalmanız için en temel bilgileri öğreneceksiniz. Zeka ve deneyim sahibi değilseniz, bu eğitim sizin Minotor'u alt etmenizi sağlamaz." diye söze başladı eğitmenimiz, yüz ifadesi son derece sinirliydi. "Aramızda üç metrelik bir alan bıraktıktan sonra etrafımda kümelenip oturun." Diye devam ettikten sonra, herkes dediğini yaptı. Ben de olduğum yerden biraz uzaklaştım ve çimenlere oturdum.

"Şu anda burada etrafıma kümelenmiş olan melezlerin birçoğu, yirmili yaşlarını göremeden önce canavar saldırılarında ölecek. Bazılarınız Asphodel Tarlaları'na gidecek, gerçekten iyi olanlarınız ise babam tarafından Eliysium'a gönderilerek ödüllendirilecek. Yakın dostlarınız ardınızdan kampın meydanında uyduruk bir kefen yakacak. Ölümünüzün üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra, sizi öldüren iblis Tartarus'tan kurtulup bu dünyaya geri dönecek ve kendine yeni kurbanlar arayacak... Bunun bir sonu yok. Buradaki amacımız sizin ölme şansınızı azaltmak. Tabii içi boş olan kafalara hiçbir eğitim fayda etmez. O nedenle, tüm dikkatini benim söylediklerime veremeyecek kadar meşgul olanların şimdi dersi terk etmesini isteyeceğim.” dedi eğitmen Robert Harris, son sözlerini gitgide yükseltmişti. İçimden, bu hiç motive edici bir konuşma değildi, diye geçirdim. Gerçeklik payı son derece yüksekti, fakat bunları bu kadar korkutucu bir şekilde söylemek? Robert Harris de bunları korkutmak için söylemişti, biliyordum. Amacına da ulaşmıştı. Oturan tüm melezler etrafına bakınıyor, yutkunuyordu. Eğitmenimiz oluşan bu havadan oldukça memnun olmuş gibi görünüyordu. Hiç kimse yerinden kalkmayınca “Güzel.” diyerek giriş konuşmasını sonlandırdı. Ellerini arkasında birleştirerek volta atmaya başladı.

"İçlerinizden bazıları daha önce sayısız kez ölüm riskiyle karşı karşıya kaldı, tarihin en zorlu canavarlarını yenmeyi başardı ve bu derse yalnızca hünerlerini göstererek statüsünü almak için katılıyor. Bazılarınız ise henüz melez olduğu gerçeğini yeni öğrendi ve mitolojik canavarlar hakkında bilgi sahibi değil. O nedenle sizlere hem kendinizi göstereceğiniz, hem de bilgi edinme imkanı bulabileceğiniz bir ders vereceğim. Benim yapacağım tanıtımın ardından, gönüllü öğrencilerden bildikleri canavarlar hakkında sınıfı bilgilendirmelerini isteyeceğim. Böylece derste çok daha fazla canavardan bahsedebileceğiz." dedi Robyn. Kulağa gerçekten hoş geliyordu, büyük ihtimalle melezlerin çoğu karşı karşıya geldiği canavarlardan birini anlatacaktı.

"Arkadaşlar, sizlere Gorgonlar hakkında bilgi vereceğim. Üç kız kardeş olan Stheno, Euryale ve birçoğunuzun ismini duyduğu Medusa hakkında." diye tekrardan söze başladı Robyn. Onun anlatacağı canavar buydu, Gorgonlar’dan Medusa. Herkesi hızlıca süzen Robert devam etti ve "Gorgo Antik Yunancada korkunç, berbat anlamına gelir. Gorgon kelimesi de oradan geliyor çünkü o kız kardeşler gerçekten berbat ve korkunç. Onları tabir etmek oldukça basit çünkü çok dikkat çekici iki özellikleri var. Fazlasıyla keskin dişlere sahipler, bir de başlarında saç yerine canlı yılanlar bulunuyor. Stheno ve Euryale ölümsüz, Medusa ise baktığı her insanı taşa çevirebilme yetisine sahip, ölümlü. Medusa'nın magazinel hikayesine girmeyeceğim ama doğduğunda çok güzel bir kız olduğunu, sonradan Tanrıça Athena tarafından bir Gorgona çevirildiğini bilmenizde fayda var. Ben daha önce bu üç kardeşin üçüyle de karşılaşma şanssızlığını yaşadım ve hepsini öldürme şerefine eriştim, darısı başınıza diyorum." dedi. İçimden, darısı başımıza, diye tekrarladım ve hafifçe gülümsedim. "Bir Gorgonu öldürmenin birçok yolu vardır. Ben genellikle en basit yolu tercih ederim, biraz artist oldukları için zırh falan giymez bu kız kardeşler. Kafalarını vücutlarından ayırmak için de sıradan bir ilahi bronz kılıç yeterlidir çünkü derileri pek sert değil. Şimdi, anlattıklarımı daha iyi kavrayabilmeniz için Stheno'yu dersimize davet edeceğim. Medusa şu sıralar bildiğim kadarıyla Tartarus'ta, bir de herkesi taşa çevirebilecekken onu buraya getirmek istemem. Euryale ise hatırladığım kadarıyla kardeşim Stella tarafından öldürülmüştü geçenlerde." Birden gözlerim fal taşı gibi açıldı, Stheno denen Gorgon buraya mı gelecekti? Sorun çıkacağına dair endişelenmeli miydim, yoksa bir hemen yanımıza bir canavar geleceği için sevinmeli miydim, bilemiyordum. Fakat Gorgonlar içinde Stheno’nun en aptalları olduğunu duymuştum.

Robyn Stheno’yu çağırmadan önce bazı melezler silahlarını çıkarıp kendilerini hazırladılar, bazıları ise geri çekilerek kendilerini korumaya aldılar. Ben de parmağımdaki yüzüğü çıkardım ve havaya fırlatarak bir kılıç haline getirdim. Pek gerek olacağını sanmıyordum, fakat önlemden zarar gelmezdi. Herkes hazır olunca Robyn “Seni kampımıza davet ediyorum, Stheno!” diye bağırdı. İki dakika kadar bir süre boyunca sessizce bekledik. Ardından bir sis bulutu belirdi. Sis bulutu yavaş yavaş dağılarak yılan saçlı yaratığı daha da belirginleştirdi. Stheno ona en yakın kişi olan Robert’a dönüp "Davetin için teşekkürler. Ne zamandır melez öldürmüyordum." dedi çatallı bir sesle. Kafasındaki saçların yerine duran yılanların durmadan tıslaması beni son derece rahatsız ediyordu. Robyn herkesin ortasında bir kahkaha patlattıktan sonra "Asıl ben seni ne zamandır öldürmüyordum Stheno. Kardeşlerini özlemişsindir, ziyaretlerine gitmen onları sevindirir.” Dedi Stheno’ya. Söyledikleri onu sinirlendirmiş olacaktı ki, suratı ciddileşti ve haykırış kopararak Robert’a koştu. Robert bunu bekliyordu sanki, hemen kılıcını çekip savaşmaya başladı. Birkaç dakikannın sonunda dövüşün ortasında "Dediğim gibi çocuklar, en kolay yöntem her zaman boynu hedef almaktır." diyerek Stheno’nun boynuna kılıcı savurdu. Boynu kesilen Gorgon bir sis bulutuna dönüşerek ortadan kayboldu. Kılıcını indiren Robyn "Öldürdüğünüz Gorgon Medusa'ysa, kafasını saklamanızı öneririm. Birini taşa çevirmenin nerede işinize yarayacağınızı bilemezsiniz." dedi hepimize, ardından şeytani bir edayla gülümsedi. "Dersin benim anlatacağım kısmı bitti. Şimdi sizlerden, bildiğiniz mitolojik canavarlardan bahsetmenizi istiyorum. Anlattığınız canavarların eksik bıraktığınız özelliklerini ben tamamlayacağım. Canavarlar hakkında bilgi sahibi olmayan öğrenciler yalnızca dinlemekle yetinebilir." dedikten sonra biz öğrencilere sözü bıraktı.

Herkes teker teker akıllarına gelen birer canavarı anlatıyordu. Kikloplar, Minotor, Empusalar gibi bir çok canavar anlatıldıktan sonra sıra bana gelmişti. Anlatılan canavarlar sırasında ben de hakkında bahsedeceğim yaratığı düşünmüştüm. Yavaşça ayağa kalktım ve konuşmaya başladım. “Herkese selam. Adım Elena ve size bahsedeceğim canavarlar Skylla ve Kharybdis. Messina boğazından geçen gemileri yiyerek beslenen canavarlardır. Boğazın iki yanında girdap oluşturarak gemileri denizin dibine çekerler.” Biraz duraksadım ve beni dinleyen arkadaşlarımın yüzlerine göz gezdirdim. Ardından anlattığım şeye duyulan ilginin verdiği heyecanla devam ettim. “Kharybdis Gaia ve Poseidon’nun çocuklarıdır. Herkülün Zeus’a getirdiği bir sürüye saldırıp onları yediği için Zeus Kharybdis’i denizin dibine göndermiştir. Skylla ise Kharybdis’in kızı olarak bilinir. Diyeceklerim bu kadar, teşekkür ederim.” Diyerek konuşmamı bitirdim. Birkaç kişi alkışladıktan sonra yerime oturdum ve sırayı yanımdaki kişiye verdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran
Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2
 Similar topics
-
» Şifa Sanatı Dersi |~| 1 Haziran ~ 7 Haziran
» Büyü Teknikleri Dersi / 3 Haziran - 15 Haziran
» Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran
» Mitoloji Tarihi Dersi | 1-7 Haziran
» Kara ve Su Bitkileri dersi (21-28 Haziran)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Derslikler :: Canavarlara Karşı Korunma Sınıfı-
Buraya geçin: