Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran

Aşağa gitmek 
+4
Lena H. Bryce
Steve J. Christensén
Hanna Olıvıa Temple
Zack Cliff Burton
8 posters
YazarMesaj
Zack Cliff Burton
Nyks'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Nyks'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Zack Cliff Burton


Mesaj Sayısı : 814
Kayıt tarihi : 23/02/11

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimeCuma Haz. 03, 2011 12:41 pm

İnsanın içine işleyen o gece rengindeki gözleriyle batan güneşe derin derin bakarken hafifçe içini çekti ve sehpasında duran yasemin çayını eline aldı. Çayın hafif ama derin kokusunu içine çekip küçük bir yudum aldı. Yasemin çayının o rahatlatıcı tadını aldıktan sonra hafif bir tebessümle oturduğu deri koltuğundan kalktı ve açık penceresinden tekrardan güneşe bir bakış attı. Yüzüne vuran güneş ışınları nedeniyle gözlerini kısarken bir yandan da elini gözlerine siper ediyordu. Pencereden yavaş yavaş uzaklaşıp aynasının karşısına geçti ve gözlerini çıplak vücudunda gezdirdi. Ellerini karın kaslarının üzerinde gezdirirken alaycı bir ses tonuyla '' Son günlerde antrenmanlarını mı aksatıyorsun ne? '' dedi kendi kendine ve bir kez daha gülümseyerek '' Haydi bir test yapalım bakalım. '' dedi kendinden emin bir şekilde. Gülümseyerek taş dolu kum torbasının yanına gitti ve gülümsemesinin yerini ciddi bir ifade aldı. Klasik dövüş pozisyonlarından birini aldıktan sonra hızlı bir ayak oyunu ile taş dolu kum torbasının arka tarafına geçti. Arka tarafına geçmesiyle birlikte yumruğunu hızlı ve sağlam bir şekilde kum torbasına geçirdi. Kum torbasına vurmasıyla birlikte hafif bir ezilme sesiyle birlikte kum torbasının gerginliği yavaş yavaş azalmaya başladı. Alaycı bir ifade ile patlayan kum torbasına baktı ve ellerini saçlarının arasından dolaştırırken hafif bir gülümseme ile '' Sanırım yeni bir kum torbasına ihtiyacım var. '' dedi. Kum torbasının içindeki kırılmış taşları eline alıp incelerken yüzüklerinden kırmızı bir duman çıkmaya başladı. Sakin bir şekilde dumanın dağılmasını beklerken dumanın içindeki yüzlere baktı. Duman dağıldıktan sonra önünde eğilmiş olan uşak kıyafeti giymiş siyah saçlı iki adama ifadesiz bir şekilde bakmaya devam ederken uşaklardan birisi konuşmaya başladı '' Efendim! Acele edin, dersiniz başlamak üzere ve siz daha hazırlanmamışsınız bile! Biliyorsunuz bu görev size direkt Tanrıça Athena tarafından verildi, görevi yerine getirmelisiniz. '' Uşak konuşmasını bitirdikten sonra cesaretini toplayıp kafasını kaldırdı ve Zack'in yüzüne baktı. Uşak kafasını kaldırmasıyla Zack'in ifadesiz ve keskin bakışlarıyla karşılaşınca başını tekrardan korku ile aşağı indirdi. Uşağın kafasını indirmesiyle birlikte Zack konuşmaya başladı '' Açıkçası Sebestian ders hiçbir şekilde umurumda değil .Tanrıça Athena'ya bu dersliği istemediğimi söylemiştim. Bir usta ile öğrencisinin ilişkisini hafife alıyorlar. Bir ustanın sadece bir tane öğrencisi olur. '' deyip elindeki taşları yere bıraktı ve yeniden penceresine yöneldi. Güneşin batmasıyla etraf tamamen karanlık olmuştu artık. Mutlu bir şekilde derin bir nefes aldı ve karanlığın içine işleyen gücüne sevgiyle kucak açtı. Rüzgâr bedenini yalarken Sebestian yeniden konuşmaya başladı '' En iyi tekniklerinizi öğretmeniz gerekmiyor efendim. Sadece kendilerini korumalarını sağlayacak birkaç teknik gösterin ve görevinizi tamamlayın lütfen. '' Zack Sebastian'ın söylediklerini biraz düşündükten sonra heyecanlı bir şekilde gözlerini irileştirdi ve Sebastian'a bakarak konuşmaya başladı '' Hayır. ''. Sebastian ilk başta Zack'in yüz ifadesi yüzünden heyecanlasa da cevabı yüzünden yeniden konuşmaya başladı. '' Pekala efendim. Bunu söylemek istemezdim ama siz istediniz bunu. Tanrıça Athena sizi kutsamayı bildiği gibi lanetlemeyi de bilir. Şirketinizi genç yaşta devraldığınız için sizi kutsamıştı ama bu davranışınız yüzünden sizi lanetleyeceğinden eminim. Bakalım şirketinizi kaybettikten sonra o patlattığınız yüzlerce kum torbasının parasını nasıl ödeyeceksiniz. '' Sebastian nefes almak için durduğunda Zack'in yüzüne yeniden cesaretini toplayarak baktı. Kafasını kaldırmasıyla birlikte Zack'in kapıdan çıkarken ona söylediği şeyi duydu '' Ben dersliğe gidiyorum. Etrafı temizleyince yüzüğe geri dönersiniz. ''


Karanlığın iyice bastırması ile içine işleyen gücün ona kazandırdığı hızla ormanın içinde koşmaya başladı. Ağaçların yanından hızlı ve atik bir şekilde geçerken vücudu yavaş yavaş karanlığa karışıyordu. Vücudu karanlığa karışırken yavaş yavaş görünmez olmaya başlamıştı. Ormanın içinde koşmaya devam ederken geniş bir açıklığa vardı. Bir sürü melez açıklığın ortasında toplanmış ve karanlıkta gürültülü bir şekilde birbirleriyle konuşuyordu. Bir ağaca omzunu dayadıktan sonra sessizce melezleri izledi. Bir çoğunun yüzünde karanlıkta tehlikeli ormanın içinde olmaktan dolayı endişe ifadesi vardı. Endişeli yüzlerini görünce kendini gülmekten alamayan Zack arkasındaki uşağı Claud ve Sebastian'a baktı ve '' İşiniz bitti mi? O zaman şu ışıkları açında muhteşem girişimizi yapalım. '' dedi gülümseyerek. Claud ve Sebastian kafalarıyla emri onayladıktan sonra birkaç gün önce astıkları dev ışıkları çalıştırmak için gözden kayboldu. Gözden kaybolmalarıyla birlikte açıklık bir anda aydınlandı. Işığın aniden açılması ile irkilen melezler birbirlerine daha da yaklaştı. Bunu gören Zack bir kahkaha koparıp açıklığın ortasına doğru yürüdü ve melezlerin karşısına geçti. Bütün melezler sinirli bir ifade ile Zack'e bakarken Zack biraz daha güldü ve daha sonra gülmeyi keserek tüm melezlere bir kez daha göz attı. Melezlerden birisi dayanamayıp '' Neden gecenin bir vakti ormanda eğitim yapmak zorundayız ?! '' diye bağırdı. Zack bağıran meleze bakıp hafif bir tebessüm ile birlikte '' Çünkü ben öyle istedim. '' dedi. Melezler söylediklerini duyunca daha da çok sinirlendi. Zack sinirlenenleri göz ardı ederek konuşmaya devam etti. '' Birçoğunuz beni tanıyor. Bazılarınız ise tanımıyor. Tanımayanlara söylüyorum. Beni tanımanıza gerek yok. Buradaki eğitiminizi tamamladıktan sonra hangi mağaradan çıktıysanız oraya geri dönebilirsiniz ama burada beni tanımasanız da bana ve size öğreteceklerime karşı saygılı olmalısınız. En ufak saygısızlığı affetmem. '' cümlesini bitirdikten sonra kollarını iki yana açarak arkasında duran uşakları Claud ve Sebastian’ı göstererek '' Bunlar yardımcılarım Sebastian ve Claud. Hepinizin elinizdeki tüm silahları bu arkadaşlara vermenizi istiyorum. '' dedi ve Sebastian ve Claud melezlere doğru yürürken oda üstündeki t-shirtü çıkarıp yarı çıplak bir şekilde herkesin hazırlanmasını bekledi. Sebastian ve Claud tüm silahları topladıktan sonra Zack'in yanına geçti. Zack görünmez kınıyla birlikte sırtında asılı olan kılıcı Rebellion'u Sebastian'a uzatıp melezlere doğru yürümeye başladı ve bir yandan da konuşmaya. '' Size bugün öğreteceğim sanatın ismi Aikido. Birçoğunuz bu sanatı biliyor. Ama ben bilmeyenleriniz için bir kez daha tekrar etmek istiyorum. '' dedi ve boğazını temizleyerek tekrardan konuşmaya başladı. '' Aikido'nun anlamı "Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu"dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak saf dışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarından özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve "kombo" tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı saf dışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir. '' nefes almak için konuşmasını bitirdi ve Sebastian'a onay verircesine kafasıyla bir komut verdi. Sebastian hemen eğilerek cevap verdi ve yanında duran cansız bir mankeni alarak hızlı bir şekilde Zack'in yanına vardı. Zack Cansız mankeni Sebastiandan aldı ve ayakta duracak şekilde yere yerleştirdi. Mankeni yere sabitledikten sonra '' Arkadaşlar bu tanrıça Athena'nın dersliğimize verdiği bir hediyedir. Size nasıl çalıştığını göstereceğim '' dedi ve mankenin karşısına geçerek her zamanki sabit duruşunu yaptı. Mankenin karşısında sabit bir şekilde dururken gözlerini mankenden ayırmadan '' Mankeni aktive edebilmek için içinizdeki savaşma arzunuzu dışa vurmanız gerekiyor. Ama bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin. Şimdi mankeni aktive edeceğim. Hareketlerime çok ama çok dikkat edin. '' dedi ve gözlerini kısa bir süre için kapattı ve birden açtı. Biraz önce konuşan Zack ile şimdiki Zack arasında dağlar kadar fark vardı. Gözlerinden tamamen nefret akıyor ve öldürme içgüdüsü yüz metre ilerideki birisi tarafından bile kolayca fark edilebiliyordu. Zack'in etrafındaki öldürme içgüdüsü gittikçe artarken cansız olan mankende yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştı. Manken kolunu ve bacağını esnetmek istercesine gerdikten sonra etrafına biraz bakındı ve gözlerini Zack'den ayırmadan olduğu yerde durmaya devam etti. Bir süre bekledikten sonra mankenin kol ve bacak kasları şişmeye başladı. Boyu gittikçe artıyor ve gittikçe daha da canavarlaşıyordu. Manken canavar gelişimini tamamladıktan sonra bir canavar misali kükredi ve Zack'in üzerine doğru deprem yaratırcasına koşmaya başladı. Boyu ve eni Minatordan biraz daha büyük olan manken canavar Zack'in yanına yaklaştığında kaslı kolunu bir çekiçmiş gibi Zack'in kafasına geçirmeye çalıştı ama Zack ondan önce davranıp sağ ayağını öne çıkartıp sol ayağını arka çapraza attı ve vücudunu döndürerek gelen yumruğun boşa çıkmasını sağladı. Boşa çıkan yumruğu bileğinden her ne kadar eline sığmasa da tutup omzunu dirseğine dayadı ve vücudunu tekrardan döndürerek mankeni kilitledi. Kolunun Zack tarafından kilitlenmesi sonucu şaşkınlıktan ne yapacağını şaşıran manken bağırarak kurtulmaya çalışsa da başaralı olamadı. Zack melezlerin şaşkın yüzlerine teker teker bakıp '' Anladınız mı? Şimdi bu azmanı serbest bırakacağım. Size göstermek istediğim ve benim aikidodan yorumladığım bir vuruş stili göstereceğim. '' dedi ve mankenin kolunu serbest bıraktı. Kolunun serbest kalmasıyla birlikte hızlıca doğrulan menken Zack'e ani bir saldırı girişiminde bulunmak için kolunu savurarak bir tokat atmaya çalıştı. Ama Zack yine tanrı ebeveyninden gelen reflekslerine ve yılların getirdiği tecrübesi sayesinde ondan daha hızlı davrandı. Manken tokat atmaya çalışırken Zack'de sol ayağını arkaya doğru attı ve sol elini de gelen tokada yerleştirdi. Sol eline tokada koymasıyla birlikte sağ elini parmakları birleşik bir şekilde açtı ve bir kılıç misali öne doğru dik bir vuruş yaptı. Sol eline gelen tokadın etkisiyle dönen vücudunun hızını sağ elindeki saldırıya ekleyerek daha büyük bir hız elde etti ve normal bir insanda şah damarının bulunması gereken noktaya geçirdi. Aldığı darbeyle afallayan manken neler olduğunu anlayamadan yere diz üstü çökerek eski boyutuna kavuştu. Mankenin düzelmesini izledikten sonra öğrencilere dönen Zack cansız mankeni yerden kaldırarak '' Hareketlerimi dikkatlice izleyip kavradığınızı umuyorum. Biraz sonra bu dostumuzla sizler kapışacaksınız. Ama tabii ki bu seviyede değil. Seviyeyi aşağıdan başlatıp yukarı doğru çıkaracağım. Sırayla buraya gelin ve öğrendiklerinizi gösterin. Ayrıca size bir ipucu vermeme izin verin. Kılıç eğitmenleri genellikle kılıcı bir uzuvlumuzmuş gibi kullanmamızı söyler değil mi? Bende size burada uzuvlunuzu bir kılıç gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum. '' dedi ve mankeni yeniden ayakta duracak şekilde yere yerleştirdi ve bir miktar öldürme içgüdüsü yaydı etrafa. Manken hafiften canlanmaya başlarken '' Şimdi çalışacağınız seviye bir melez seviyesi. Yani düşman bir melez ile dövüşüyor gibi olacaksınız. '' dedi son kez ve ilk kimin çıkacağını merakla beklemeye başladı.

(RP out; Manken düşman melez seviyesinde olacak derken görünümüde öyle olacak arkadaşlar.Küçük bir ipucu veriyim dedim )


En son Zack Cliff Burton tarafından Ptsi Haz. 06, 2011 11:32 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hanna Olıvıa Temple
Hera'nın (manevi) Çocuğu
Hera'nın (manevi) Çocuğu



Mesaj Sayısı : 988
Kayıt tarihi : 11/02/11

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Geri: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimePtsi Haz. 06, 2011 10:47 pm

Başına sardığı tülü tüm gücüyle sıktı."Lanet olsun,geç artık geç!" Başı,beynini hissettirmeyecek kadar çok ağrıyordu.Hızla banyoya gitti ve yüzünü bir kere daha yıkadı.Başını kaldırdığında komik yansımasıyla karşılaştı.Zorla da olsa gülümsedi.Yanağında ki gamzeler ve göz altı torbaları ortaya çıkınca hemen geriye atıldı.Evet,berbat görünüyordu.Ve berbat görünmekten nefret ediyordu.Odasına geri döndüğünde zamanın geldiğini farketti.Başında ki komik tülü çıkarıp,dolabına tıktı.Emily yatağına uzanmış,Hanna'nın geçen hafta Brooklyn'den getirdiği şekerlemeleri didikliyordu."Dövüş Sanatı şeysine gitmek yerine Monopolly oynamaya ne dersin?" dedi muzip bir şekilde yattığı yerden.Hanna iç geçirdi.Bunu çok ama çok isterdi,hem de bu lanet baş ağrısıyla.Ama Gaby'e ve Hoppy'e söz vermişti.Dolabın kapağını kapatırken "Öyle çok isterdim ki."dedi.Emily homurdanarak yattığı yerden kalktı.Hanna geri döndüğümde onun gönlünü alırım,dedi içinden.Konsolun üstünden tokasını aldı ve kapıya yöneldi."Sana iyi dersler" diye bağırdı Emily arkasından.Hanna hiç bir şey demedi.Kapıyı açmasıyla suratına çarpan rüzgar ve beraberinde getirdiği sükut Hanna'yı rahatlatmıştı.Sanki bir anda baş ağrısı geçmişti.Kapıyı çekmesine gerek kalmadı,rüzgardan dolayı kendisi kapanmıştı.Dışarısı tenha sayılırdı.Kulübesinin önünde oturmuş,elinde ki aynaya bakarak saçlarını düzelten Hoppy'i görünce hiç şaşırmamıştı nedense."Hoppy" diye bağırdı.Bir-iki saniye sonra sesi ona geri dönmüştü.Hoppy, kıkırdayarak oturduğu yerden doğruldu ve kapılarının önünde ki paspasın altına aynasını koydu.Hoppy'nin fikirleri Hanna'yı şaşırtmıyordu artık.Omuz omuza,ormana doğru ilerlemeye başladılar.Hoppy,gün içinde yaptıklarını anlatıyordu.Hanna dinliyormuş gibi yapıp babasını düşünüyordu.Arada sırada başını sallıyor,gülümsüyor,'evet evet,haklısın' gibisinden bir şeyler diyordu.Hoppy sustuğunda ormana dersin işleneceği yere gelmişlerdi bile.Ortalık melez kaynıyordu.Hanna bu karanlıkta melezleri nasıl gördüğüne bile anlam verememişti.Karanlığın içinden Gaby'nin çıkmasıyla yerlerinden sıçradılar."Korkunç değil mi?"dedi sırıtarak.Hanna başını sallamakla yetindi.Dersi böyle işlemeyiz umarım,diye düşündü.Kendine bile itiraf edemese de karanlık korkusu vardı.Hoppy'nin koluna girdi ve Gaby'nin peşinden yürümeye başladı.Diğer melezlerin arasına karışmalarıyla açıklık bir anda aydınlandı.Artık herkesi net bir şekilde görebiliyordu.En çokta karşılarında dikilmiş onları izleyen Zack'i. '' Neden gecenin bir vakti ormanda eğitim yapmak zorundayız?!"diye bağırdı tanımadığı bir melez.Hanna tam üstüne bastın,diye düşündü.Zack alaycı bir gülümsemeyle ''Çünkü ben öyle istedim." dedi.Hanna,herkes gibi şaşırmıştı.Hoppy kıkırdadı.Böyle şeylere bayılırdı çünkü.Zack'in söze girmesiyle homurdanmalar kesildi. '' Bir çoğunuz beni tanıyor. Bazılarınız ise tanımıyor. Tanımayanlara söylüyorum. Beni tanımanıza gerek yok. Buradaki eğitiminizi tamamladıktan sonra hangi mağaradan çıktıysanız oraya geri dönebilirsiniz ama burada beni tanımasanız da bana ve size öğreteceklerime karşı saygılı olmalısınız. En ufak saygısızlığı affetmem.'' Hanna 'mağara' kelimesini kaba bulmuştu.'' Bunlar yardımcılarım Sebastian ve Claud. Hepinizin elinizdeki tüm silahları bu arkadaşlara vermenizi istiyorum.'' dedi.Hanna arka cebinden DEATH'ı çıkardı ve yanına gelen adama uzattı.Melezlerin silahları toplandıktan sonra Zack sırtında ki silahlarını uşaklarına uzattı. ''Size bugün öğreteceğim sanatın ismi Aikido. Birçoğunuz bu sanatı biliyor. Ama ben bilmeyenleriniz için bir kez daha tekrar etmek istiyorum." Hanna'da bilenlerin arasındaydı.Üvey abisi Clark,Aikido'ya bayılırdı. ''Aikido'nun anlamı 'Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu'dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak saf dışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarından özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve "kombo" tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı saf dışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir." Konuşmasını bitirdiğinde derin bir nefes aldı ve uşağına döndü.Uşağı başını eğdi ve ağacın hemen yanında duran,alışveriş merkezlerinde,üzerlerine kıyafet geçirilen türden bir manken çıkardı.Zack,mankeni adamın elinden aldı ve önüne koydu. "Arkadaşlar bu tanrıça Athena'nın dersliğimize verdiği bir hediyedir. Size nasıl çalıştığını göstereceğim'' Mankenin tam karşısına geçti ve gözlerini mankene kilitledi.'' Mankeni aktive edebilmek için içinizdeki savaşma arzunuzu dışa vurmanız gerekiyor. Ama bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin. Şimdi mankeni aktive edeceğim. Hareketlerime çok ama çok dikkat edin.'' Gözlerini ağır ağır kapattı.Kapatmasıyla açması bir oldu.Görüntüsü Hanna'yı ürkütmüştü.Gözleri etrafa alevler saçıyor gibiydi.Dudaklarının kenarları kıvrıldı.Ellerini yumruk haline getirdi.Savaşma arzusu dedikleri şey bu olmalıydı ki manken yavaş yavaş kıpırdanmaya başladı.Kollarını ve bacaklarını gerdikten sonra vücudu şişmeye başladı.Boyu uzadı.Hanna mankenin yeni görüntüsünü minatora benzetti.Hoppy Hanna'nın kolunu sıktı.Korkmuş olmalıydı.Manken hızla Zack'in üzerine atıldı.Ama Zack önce davranıp,muhteşem bir hareketle mankenin yumruğunu savuşturdu.Vücudunu döndürerek mankeni kilitledi.Hanna bunları asla yapamam,diye iç geçirdi.Canavar şaşırmış gibiydi.Sürekli tıslaması melezleri rahatsız etmişti."Anladınız mı? Şimdi bu azmanı serbest bırakacağım. Size göstermek istediğim ve benim aikidodan yorumladığım bir vuruş stili göstereceğim." dedi mankenin kolunu bırakarak.Manken elini açarak Zack'e geçirmeye çalıştı.Ancak yine başarılı olamadı.Zack kendinden emin hareketlerle,sol ayağını arkaya attı.Sol eliniyse,gelen tokata yerleştirdi.Canavar sinirlenmiş gibiydi.Sağ elini,boynunda ki bir noktaya geçirdi.Öyle sert vurmuştu ki canavar diz üstü çöktü ve eski haline döndü.Böyle daha şirin,diye düşündü Hanna.Zack mankeni kaldırarak '' Hareketlerimi dikkatlice izleyip kavradığınızı umuyorum. Biraz sonra bu dostumuzla sizler kapışacaksınız. Ama tabii ki bu seviyede değil. Seviyeyi aşağıdan başlatıp yukarı doğru çıkaracağım. Sırayla buraya gelin ve öğrendiklerinizi gösterin. Ayrıca size bir ipucu vermeme izin verin. Kılıç eğitmenleri genellikle kılıcı bir uzuvlumuzmuş gibi kullanmamızı söyler değil mi? Bende size burada uzuvlunuzu bir kılıç gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum" dedi.Tuttuğu mankeni ayakta duracak şekilde sabitledi.' Şimdi çalışacağınız seviye bir melez seviyesi. Yani düşman bir melez ile dövüşüyor gibi olacaksınız.'' dedi geriye çekilerek.Sanırım birisinin çıkıp mankenle dövüşmesini istiyordu.Kimsenin öne çıkmaya niyeti yok gibiydi.Hanna,amaçsızca melezlerin arasından geçmeye başladı.Hope "Hanna,saçmalama!"diye bağırdı arkasından.Ancak,Hanna'ya daha önce hiç böyle bir cesaret gelmemişti.Mankenin yanına gitti ve önünde durdu.Zack başını salladı.Başlamasını istiyordu.Hanna'nın yapacağı ilk şey Zack'in de gösterdiği gibi mankeni aktive etmekti.Gözlerini kapadı ve kendini Titanlılara karşı savaşırken düşündü.Bu pek işe yaramamış gibiydi.Çünkü mankende hiç bir kıpırdanma olmadı.Daha kuvvetli bir şey düşünmeliydi.DEMETER.Gözlerini kapadı ve melez kampına geldiği ilk günleri düşündü.Hermes Kulübesinde kaldığı,Demeter'in onu sahiplenmediği günleri..Demeter'e duyduğu nefret içini yiyip bitiriyordu.Gözlerini açtığında,mankenin boyunun uzadığını gördü.Elini yumruk haline getirdi.Evet,işe yaramıştı.Manken canavar halini aldı.Hanna daha ne yapacağını bilemeden canavar üzerine atıldı.Hanna hemen yana yuvarlandı.Canavarın kafası karışmış gibiydi.Hanna'yı arıyordu.Hanna canavara arkadan yanaştı ve zayıf noktası olan,dirseğine bir yumruk indirdi.Canavar tıslayarak arkasına döndü.Hanna,bacaklarının arasından yuvarlandı ve canavarın kolunu çevirdi.Bunu New York'ta sık sık yapardı.Okulda ki şımarık kızların üzerinde defalarca kez denemişti.Hayvan inledi ama pes edecek gibi değildi.Ellerini yumruk haline getirerek Hanna'nın kafasına indirmeye hazırlandı.Hanna,canavarın dizine bir yumruk indirdi.Canavarın inlemesi korkunçtu.Diz üstü çöktü.Yorgun düşmüş olmalıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve J. Christensén
Hephaistos'un Çocuğu
Hephaistos'un Çocuğu
Steve J. Christensén


Mesaj Sayısı : 432
Kayıt tarihi : 07/05/11

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Geri: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimeSalı Haz. 07, 2011 10:48 am

Ufukta usul usulca terk ediyordu güneş bizi. Aydınlık yerini karanlığa bırakıyordu bir kere daha. Kısır bir döngü gibi dönen günün en güzel anıydı belkide şu an. Ufuk çizgisindeki güneşin etrafa verdiği turuncu rengi, zevkine doyum olmayan bir görüntü ortaya koyuyordu. Batana kadar güneşi izledim. Monoton bir gün daha sona eriyordu. Yorucu bir gün olmuştu ama henüz bitmemişti. Belkide en zor kısmı daha yeni başlıyordu. Bu gece ki Dövüş sanatları dersinde Zack'in bizi çok zorlayacağından emindim. Fiziksel olarak buna kesinlikle hazırdım. Ama mental olarak hazır sayılmazdım. Bir süre daha batan güneşi izledim. Sonra gözlerimi kapattım. Batan güneşin bütün yorgunluk hissini alıp götürdüğünü düşünmeye başladım. 5 dakika sonra güneş tamamen batmıştı. Ve şaşırtıcı bir şekilde yorgunluğumda azalmış gözüküyordu. Bunun işe yaramasına bayılıyordum. Somurtarak ve yorgun oturduğum taşın üstünden mutlu ve zinde bir şekilde kalktım. Artık bir dövüş sanatları eğitime her anlamda hazırdım.

Bir ağaca dayanıp Zack'ı beklemeye başladım. Yeni ve ufak melezler katılmıştı genelde bu eğitime. Daha genç ve deneyimsiz oldukları için bu saatte ormanda olmak onları ürkütmüştü. Tam etrafa göz gezdirirken birden ışıklar yandı. Işığın aniden yanması ile genç melezler birbirlerine daha da yakınlaştılar. Zack bir kahkaha koparıp açıklığın ortasına doğru yürüdü ve birbirine yakınlaşan karşısına dikildi. Herkes sinirli sinirli Zack'e bakıyordu. Ama bu bakışlar Zack'ın kahkasını kesmek yerine daha da yükseltmişti. Biraz daha güldükten sonra Zack melezlere göz gezdirmeye başladı. Bir tanesi dayanamadı ve '' Neden gecenin bir vakti ormanda eğitim yapmak zorundayız ?! '' diye bağırdı. Zack bağıran meleze bakıp hafif bir tebessüm ile birlikte '' Çünkü ben öyle istedim. '' dedi. Çocuk neye uğradığını şaşırmıştı. Bu tarz bir cevap beklemiyordu. Ama karşısında ki Zack'ti -Her durumda soğukkanlılığını koruyabilen ender melezlerden biri.- Zack'ın bu ters cevabı çocukları daha da sinirlendirmişti. Ama Zack'ın buna aldırış edeceğini zannetmiyordum. Zack sinirli çocukları göz ardı ederek konuşmasına başladı.'' Birçoğunuz beni tanıyor. Bazılarınız ise tanımıyor. Tanımayanlara söylüyorum. Beni tanımanıza gerek yok. Buradaki eğitiminizi tamamladıktan sonra hangi mağaradan çıktıysanız oraya geri dönebilirsiniz ama burada beni tanımasanız da bana ve size öğreteceklerime karşı saygılı olmalısınız. En ufak saygısızlığı affetmem. '' dedi. Daha sonra kollarını iki yana açıp arkasında duran uşakları Claud ve Sebastian’ı göstererek '' Bunlar yardımcılarım Sebastian ve Claud. Hepinizin elinizdeki tüm silahları bu arkadaşlara vermenizi istiyorum. '' dedi ve Sebastian ve Claud çaylaklara doğru yürürken Zack üstündeki T-shirt'u çıkartıp bir kenara attı.Sebastian ve Claud tüm silahları topladıktan sonra Zack'in yanına geçti. Zack onlara bir şeyler verdikten sonra melezlere doğru yürümeye başladı. Yürürken bir yandan konuşuyordu. ' Size bugün öğreteceğim sanatın ismi Aikido. Birçoğunuz bu sanatı biliyor. Ama ben bilmeyenleriniz için bir kez daha tekrar etmek istiyorum. '' dedi ve boğazını temizleyerek tekrardan konuşmaya başladı. '' Aikido'nun anlamı "Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu"dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak saf dışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarından özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve "kombo" tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı saf dışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir. '' Nefes alıp verişini düzeltmek için konuşmasına ara verdi.Daha sonra Sebastian'a onay verircesine kafasıyla bir komut verdi. Sebastian hemen eğilerek cevap verdi ve yanında duran cansız bir mankeni alarak hızlı bir şekilde Zack'in yanına vardı. Zack Cansız mankeni Sebastiandan aldı ve ayakta duracak şekilde yere yerleştirdi. Mankeni yere sabitledikten sonra '' Arkadaşlar bu tanrıça Athena'nın dersliğimize verdiği bir hediyedir. Size nasıl çalıştığını göstereceğim '' dedi ve mankenin karşısına geçti.Mankenin karşısında sabit bir şekilde dururken gözlerini mankenden ayırmadan '' Mankeni aktive edebilmek için içinizdeki savaşma arzunuzu dışa vurmanız gerekiyor. Ama bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin. Şimdi mankeni aktive edeceğim. Hareketlerime çok ama çok dikkat edin. '' dedi ve gözlerini kısa bir süre için kapattı ve birden açtı. Biraz önce konuşan Zack ile şimdiki Zack arasında dağlar kadar fark vardı. Gözlerinden tamamen nefret akıyor ve öldürme içgüdüsü yüz metre ilerideki birisi tarafından bile kolayca fark edilebiliyordu. Zack'in etrafındaki öldürme içgüdüsü gittikçe artarken cansız olan mankende yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştı. Manken kolunu ve bacağını esnetmek istercesine gerdikten sonra etrafına biraz bakındı ve gözlerini Zack'den ayırmadan olduğu yerde durmaya devam etti. Bir süre bekledikten sonra mankenin kol ve bacak kasları şişmeye başladı. Boyu gittikçe artıyor ve gittikçe daha da canavarlaşıyordu. Manken canavar gelişimini tamamladıktan sonra bir canavar misali kükredi ve Zack'in üzerine doğru deprem yaratırcasına koşmaya başladı. Boyu ve eni Minatordan biraz daha büyük olan manken canavar Zack'in yanına yaklaştığında kaslı kolunu bir çekiçmiş gibi Zack'in kafasına geçirmeye çalıştı ama Zack ondan önce davranıp sağ ayağını öne çıkartıp sol ayağını arka çapraza attı ve vücudunu döndürerek gelen yumruğun boşa çıkmasını sağladı. Boşa çıkan yumruğu bileğinden her ne kadar eline sığmasa da tutup omzunu dirseğine dayadı ve vücudunu tekrardan döndürerek mankeni kilitledi. Kolunun Zack tarafından kilitlenmesi sonucu şaşkınlıktan ne yapacağını şaşıran manken bağırarak kurtulmaya çalışsa da başaralı olamadı. Zack'ın bu yaptıkları ben dahil herkesi çok etkilemişti. Bir çok melezin karşısında kılıçla bile durmaya cesaret edemeyeceği bir yaratığı çıplak elle alt etmişti.Zack şaşkın yüzlere teker teker bakıp '' Anladınız mı? Şimdi bu azmanı serbest bırakacağım. Size göstermek istediğim ve benim aikidodan yorumladığım bir vuruş stili göstereceğim. '' dedi ve mankenin kolunu serbest bıraktı. Kolunun serbest kalmasıyla birlikte hızlıca doğrulan menken Zack'e ani bir saldırı girişiminde bulunmak için kolunu savurarak bir tokat atmaya çalıştı. Ama Zack yine tanrı ebeveyninden gelen reflekslerine ve yılların getirdiği tecrübesi sayesinde ondan daha hızlı davrandı. Manken tokat atmaya çalışırken Zack'de sol ayağını arkaya doğru attı ve sol elini de gelen tokada yerleştirdi. Sol eline tokada koymasıyla birlikte sağ elini parmakları birleşik bir şekilde açtı ve bir kılıç misali öne doğru dik bir vuruş yaptı. Sol eline gelen tokadın etkisiyle dönen vücudunun hızını sağ elindeki saldırıya ekleyerek daha büyük bir hız elde etti ve normal bir insanda şah damarının bulunması gereken noktaya geçirdi. Aldığı darbeyle afallayan manken neler olduğunu anlayamadan yere diz üstü çökerek eski boyutuna kavuştu. Mankenin düzelmesini izledikten sonra bize dönen Zack mankeni yerden kaldırıp '' Hareketlerimi dikkatlice izleyip kavradığınızı umuyorum. Biraz sonra bu dostumuzla sizler kapışacaksınız. Ama tabii ki bu seviyede değil. Seviyeyi aşağıdan başlatıp yukarı doğru çıkaracağım. Sırayla buraya gelin ve öğrendiklerinizi gösterin. Ayrıca size bir ipucu vermeme izin verin. Kılıç eğitmenleri genellikle kılıcı bir uzuvlumuzmuş gibi kullanmamızı söyler değil mi? Bende size burada uzuvlunuzu bir kılıç gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum. '' dedi ve mankeni yeniden ayakta duracak şekilde yere yerleştirdi ve bir miktar öldürme içgüdüsü yaydı etrafa. Manken hafiften canlanmaya başlarken '' Şimdi çalışacağınız seviye bir melez seviyesi. Yani düşman bir melez ile dövüşüyor gibi olacaksınız. '' dedi ve ilk antremanı yapacak kadar cesareti olan birini beklemeye başladı. Hemen öne atıldım. Bu son derece ilgimi çekmişti. Zack beni görünce şaşırdı. Çocukların arasında benim kadar büyük ve kıdemli birini nasıl fark etmediğini düşünür gibiydi. '' İlk Ben denemek istiyorum''dedim. Gülerek ''Elbette buyur bakalım'' dedi. Artık ipler benim elimdeydi. Roma da daha önce buna benzer bir ders almıştım ama hiç bu kadar gerçek bir eğitim yapma fırsatım olmamıştı. Öncelikle yaratığı aktive etmem gerekiyordu. Yaratığın karşına dikildim. Ayaklarımı yere oldukça sağlam bir şekilde bastım. Gözlerimi mankene diktim. Hera'ya olan bütün nefretimin ayaklarımdan ormana yayıldığını hayal ettim. Bütün nefretim sim siyah bir duman gibi tüm bedenimden ormana akmaya başladı. Manken biraz kıpırdandı ve daha sonra bir meleze dönüştü. '' Karşınızda ki bir melez gücünde olacak'' demişti Zack. Manken tamamen meleze benzediğinde hiç beklemeden saldırıya geçti. O an ki öfkem Praygian Mantis'i kullanarak yaratığı param parça edebilirdim. Ama hayır. Zack ne demişti ? ''... Bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin.'' Konsantre olmaya çalıştım. Fazla zamanım yoktu. sakinleşmeye çalıştım. Gözlerimi kapattım ve iyi şeyler hayal ettim. Kalp atışlarım yavaş yavaş normale dönüyordu. Öncelikle bir planım vardı. Saldırmayacaktım. ''Aikido bir savunma sanatıdır.'' diye telkinde bulundum kendi kendime. En uygun anı bekleyecek ve o ana kadar ki bütün hareketlerini ekarte edecektim. Planım buydu. Melez üzerime doğru atılarak sert bir yumruk attı. Sağ eli ile attığı yumruğu sol elimi havaya kaldırarak engelledim. Bu andan sonra her şeyi reflekslerime bıraktım. Romalı reflekslerim beni korumaya yetiyordu. Her hareketi engelliye biliyordum ama bunu yaparken az da olsa darbeler alıyordum. Arka arkaya gelen bu darbeler çoktan kolumun morarmasına neden olmuştu bile. Sert bir yumruktan sonra sinirlenip yumruk atmak istedim ama manken boş bıraktığım göğüs kafesime tekmeyi indirdi. Ayaklarım yerden kesildi ve çime kapaklandım. Hemen yerden kalktım. Darbenin şiddeti nefesimi kesmişti. Bu böyle olmayacaktı. Beynim oldukça hızlı çalışmaya başladı. '' Doğru zamanlama ve iyi gözlem, doğru zamanlama ve iyi gözlem '' bulmuştum. Şaşırtıcı bir biçimde manken sürekli aynı hareketleri yapıyordu. Düşüncemi kanıtlamak için mankenin bana saldırmasına izin verdim. Her darbeden korunuyor ama aynı zamanda mankeni izliyordum. Bulmuştum. Manken sırası ile Sol yumruk - Sağ yumruk - Sol yumruk - Sağ yumruk - Tekme kombinasyonlarını izliyordu. Ve yumrukları atarken ayağını hiç korumuyordu. Bu manken tamamen saldırmaya odaklıydı. Artık pek bir şansı yoktu . Zack'e baktım. Oldukça umutsuz gözüküyordu. Ama hilesini anlamıştım. Bu antrenman az sonra bitecekti. Sol yumruğunu savuşturdum. Sağ yumruğunu atarken eğildim.Sol yumruğunu iki elim ile durdurdum. Şimdi sıra sağ yumruktaydı. Tahmin ettiğim gibi sağı ile saldırdı. Atik bir şekilde sola doğru kaçarak kurtuldum.Sağ tekmesini hazırladığı sırada boşta olan ayağına çok hafif vurdum. Dengesini kaybetti. Arkasına geçip diğer ayağını da bir tekme attım. Dizlerinin üstüne düşmüştü. Sol yumruğumu sıktım ve arkadan melez mankene indirdim. Yere yığıldı ve eski haline döndü. Kan ter içinde kalmıştım. Zack'e baktım. Oldukça etkilenmiş duruyordu. Başı ile oturabilirsin işareti yaptı. Bir ağaca yaslandım ve terimi silmeye koyuldum. Yüzümde ve kolumda morarmalar vardı. Göğüs kafesim çılgınca acıyordu. Ama tüm acılarına karşın altın bir ders almıştım. '' Her düşman öfkeyle ve kaba kuvvet ile yenilmez. Bazen sakin kalıp düşmanın açıklarını iyi değerlendirmek gerekir.''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lena H. Bryce
Artemis Avcısı/Sanat ve Zanaat Eğitmeni
Artemis Avcısı/Sanat ve Zanaat Eğitmeni
Lena H. Bryce


Mesaj Sayısı : 3383
Kayıt tarihi : 23/01/11

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Geri: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimePerş. Haz. 09, 2011 8:03 am

Esneyerek yatağında doğruldu.Uykulu gözlerini kısarak başucundaki saate baktı.Hala bulanık görüyordu;ama bu saati okumasına engel değildi.Yan odadan gelen seslere göre annesi her zamanki gibi 06.30'da kalkmıştı.İstemeyerek yataktan çıktı ve uykusunu açmak için yüzünü yıkadı.Gözlerini ovuşturdu ve bahçeden gelen sese doğru ilerledi.Annesi yine küçük koruluğa gidecekti,bu yüzden kazma ve küreğini arıyordu.
Lena merakla onu izledi;o zamanlar henüz sekiz yaşındaydı.O küçük koruluğa neden gittiğini hep merak ederdi ve bunu öğrenmek için her gün,annesi çıktıktan beş dakika sonra o da koruluğa giderdi.Annesini bulunca küçük bedenini gür bir çalının ardına gizler,annesinin yaptıklarını izlemeye başlardı.Annesi her gün aynı şeyi yapıyordu.Her gün koruluğun aynı alanına gidiyor;alanın herhangi bir yerini kazıyordu.Kazdıkça kazıyordu;fakat nafile.Hiçbir şey bulamıyordu.Sonra,sanki bir şey bulması gerkiyormuş gibi,dizlerinin üzerine çöküyor;hıçkırarak ağlamaya başlıyordu.Annesini bu kadar çaresiz görmek Lena'yı üzüyordu.Bazen çalılıktan çıkıp onu teselli etmemek için kendini zor tutuyordu;fakat gizlendiği yerden çıkarsa annesinin ne tepki vereceğini bilmiyordu.
Annesinden birkaç dakika önce eve geri dönüyor;yatağının üzerinde oturup annesinin ne aradığını tahmin etmeye çalışıyordu.Bir hazine miydi?Yoksa büyülü bir kitap mı?O merakla bunları düşünürken annesi gözyaşlarını silerek eve geliyor;yatağının içine giriyor ve ağlamasına orada devam ediyordu.
Aradan yedi yıl geçmişti.Annesi hala takıntılı bir şekilde koruluğa gidiyordu.Bir gün yine saat 06.30'da kalktı;kazma ve küreğini aldı ve çıkış kapısına yöneldi.Lena,annesinin gidişiden haberi yokmuş gibi uyuyor taklidi yapıyordu.Fakat o gün beklemediği bir şey oldu.Annesi son anda eve geri döndü ve Lena'nın odasının kapısını çalmadan,sertçe açtı.Her zamankinin aksine duygulu bir tonda konuşmaya başladı:
-Bugün olmaz Lena;bugün yalnız gideceğim.
Ve sonra kapıyı çarparak evi terk etti.
Tabii Lena artık sekiz yaşında değildi;büyüyüp olgunlaşmıştı ve eskisi gibi saf değildi.Annesinin altın dolu bir sandık aramadığını biliyordu.Annesi Lena'nın ablasını arıyordu.Ablası on beş yaşındayken küçük korulukta kaybolmuştu.O kaybolduktan sonra ormanla ilgili bir sürü korkunç hikaye anlatılmaya başlanmıştı.Küçük çocukları kaçıran canavarlar,insan yiyen ağaçlar...Lena bunlara inanmasa da,ablasına neler olduğunu merak ediyordu.Ve bunu öğrenmekte kararlıydı.Hatta şimdi öğrenecekti.Hayatı boyunca annesinin sözünden çıkmamıştı;ama bugün bunu öğrenmekte kararlıydı.Annesinin ne sakladığın öğrenmek istiyordu.
Koruluktaki küçük bölgeye vardığında değişik bir görüntüyle karşılaşmadı.Annesi dizlerinin üzerine çökmüş ağlıyordu.Fakat bugün bir değişiklik hissediyordu,yalnız olmadıklarına dair.Gözlerini kısarak etrafına baktı,hiç kimse görünmüyordu.O da sesini çıkarmayarak annesini gözetlemeye devam etti.
Aradan biraz zaman geçince,kendine doğru yaklaşan ayak sesleri ve kuvvetli nefes sesleri geliyordu.Bu sesler bir insandan çıkıyor olamazdı.Arkasına dönmeden annesine doğru koşmaya başladı.Annesi şaşkınlıkla arkasındaki yaratığa bakıyordu.Onu tanıyordu.
-Minotor!Sen benim hayat neşemi aldın!Şimdi de canımı almana izin vermeyeceğim!
-Şey,Katlyn...Melezleri sevdiğimi bilirsin.Seni de yememi istemiyorsan,git buradan.
Korkuyla annesine baktı.
-Ona son defa sarılmama izin ver.
-Diğer kızını yediğim için kendimi borçlu hissediyorum;ama kısa sürsün.
Annesi ona sarlırken kulağına bir şeyler fısıldadı.
-Keçi adamı takip et.
Bu güzel vedadan sonra onu Minotor denen canavara teslim etmesini bekledi.Ama yapmadı.Onun yerine Lena'yı hızla geriye itti.
-Kooooooooşş!
Arkasına bile bakmadan koşmaya başlamıştı.İyice uzaklaştığından emin olunca arkasına dönüp annesinin ışık saçarak yok oluşunu izledi.
***
Melez kampına geldiğim günden beri her şeye nefret dolu bakıyordum.İlk başlarda herkesten,her şeyden nefret ediyordum.Hayatın neden adil olmadığını düşünüyordum.Yavaş yavaş anlıyorum,bir nedeni yoktu.Herkes kendisine uygun görülen kaderi yaşıyordu.Annemin ve kardeşimin ölümünün,Minotor'un hala melezleri öldürmesinin,melezlerin her an tehlikede olmasının bir nedeni yoktu.Bu bizim kaderimizdi;ve biz bunu yaşamak zorundaydık.Fakat zamanla düşüncelerim değişmeye başladı.Acaba annemin kaderi benim elimde miydi?Belki ben küçük bir bebek gibi kaçmamış olsaydım her şey farklı olacaktı.O canavarı öldürecek cesareti ve gücü kendimde bulsaydım her şey daha iyi olabilirdi.İşte bu düşünceler kafama yerleştikten sonra hissettiğim üç duygu var:öfke,suçluluk ve intikam.Bu yüzden avcı yaşamı bana göreydi.Her ava çıktığımızda gözümüzü kırpmadan düşmanları,canavarları,hatta bazen hayvanları öldürüyorduk.Duygusuz yaşamı öğreniyorduk.Artık korumam gereken hiç kimse yoktu,sadece ben vardım.Ve bu insanı daha güçlü kılıyordu.
Kendimi bu intikam işine çok kaptırmıştım.İşime yarayacak her türlü şeyi öğrenmeye çalışıyordum,bu yüzden 'Dövüş Sanatları Dersi' ne katılmıştım zaten.Ders eğitmenimiz Zack Cliff Burton,dersi geç saatte ve ormanda yapacağımızı söylemişti.Ben de avcı giysilerimi giydim;silahlarımı aldım ve istediği saatte ormanda olmak üzere kulübeden çıktım.
Ormana vardığımda melezlerin ürkek bakışlarıyla karşılaştım.Geç saatte ormanda olmak onları korkutmuş olmalıydı;ama benim için bir sorun yoktu.Hayatımın en kötü günü ormanda geçmişti;daha kötü bir şey olacağını sanmıyordum.
Zack beş dakika gecikmişti;ama girişiyle bunu telafi etmişti doğrusu.Birden bir sürü ışık yakarak ormana daldı.Melezlerin birçoğu korkuyla sıçradılar;ama bu giriş benim hoşuma gitmişti.Anlaşılan Zack'in de hoşuna gitmişti.Yanımıza gelip kahkahalar atmaya başladı.O bu kadar eğlenirken,diğer melezler ona sanki deliymiş gibi bakıyorlardı.En son bir çocuk sinir bozucu bir ses tonuyla '' Neden gecenin bir vakti ormanda eğitim yapmak zorundayız ?! '' diye haykırdı.Zack'in yüzündeki tebessüm,yerini ciddiyete bırakmıştı. ''Çünkü ben öyle istedim." dedi.Sonra sinir bozucu çocuğa buz gibi bir bakış fırlattı ve derse başladı. '' Bir çoğunuz beni tanıyor. Bazılarınız ise tanımıyor. Tanımayanlara söylüyorum. Beni tanımanıza gerek yok. Buradaki eğitiminizi tamamladıktan sonra hangi mağaradan çıktıysanız oraya geri dönebilirsiniz ama burada beni tanımasanız da bana ve size öğreteceklerime karşı saygılı olmalısınız. En ufak saygısızlığı affetmem.'' dedi.Mağara kelimesi oldukça komiğime gitmişti.Kendime engel olamayarak hafifçe kıkırdadım.Tüm melezler sinirle bana bakınca,istemeyerek yüzümdeki gülümsemeyi sildim ve ciddi duruşuma geri döndüm.Zack iki yanındaki insanları göstererek '' Bunlar yardımcılarım Sebastian ve Claud. Hepinizin elinizdeki tüm silahları bu arkadaşlara vermenizi istiyorum.'' dedi.Silahlarımı vermek istemiyordum;ama kuralları uygulamak zorundaydım.Cloud denen kişiye öldürücü bir bakış attım ve yerime geri döndüm.Zack artık konuya geçmişti.''Size bugün öğreteceğim sanatın ismi Aikido. Birçoğunuz bu sanatı biliyor. Ama ben bilmeyenleriniz için bir kez daha tekrar etmek istiyorum." dedi.Aikido,savunma sporları arasında en bilinenlerdendi.Adını ve ne anlama geldiğini falan biliyordum,ama daha önce hiç yapmamıştım.Merakla Zack'i dinledim.''Aikido'nun anlamı 'Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu'dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak saf dışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarından özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve "kombo" tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı saf dışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir." dedi.Şu ana kadar bilmediğim bir şeyle karşılaşmamıştım.Zack'in uygulamalı göstermesini istiyordum.Zack bir mankenin önüne geçti ve "Arkadaşlar bu tanrıça Athena'nın dersliğimize verdiği bir hediyedir. Size nasıl çalıştığını göstereceğim'' dedi.Canavarın karşısına geçti ve gözlerini kapadı.'' Mankeni aktive edebilmek için içinizdeki savaşma arzunuzu dışa vurmanız gerekiyor. Ama bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin. Şimdi mankeni aktive edeceğim. Hareketlerime çok ama çok dikkat edin.' dedi.Gözlerini açtığında karşımızda bambaşka bir Zack vardı sanki.Nefret dolu ve öfkeli...O an doğru dersliği seçtiğime bir daha emin oldum.Birden manken büyümeye başladı.Uzaması durunca kasları şişti ve Zack'e kükreyerek saldırdı;fakat Zack onun yumruğunu usta bir Aikidoka gibi geri savurdu ve canavarı bileğinden tutarak çevirdi.Canavarı kilitlemişti!Bu hareketi mutlaka öğrenmeliydim!
Zack bize havalı bir bakış attı ve "Anladınız mı? Şimdi bu azmanı serbest bırakacağım. Size göstermek istediğim ve benim aikidodan yorumladığım bir vuruş stili göstereceğim." dedi.Canavarın bileğini bıraktı.Canavar sinirle doğruldu ve Zack'e tokat atmak üzere bir hamle yaptı.Fakat Zack onu usta kol hareketleriyle geri püskürttü ve şah damarına bir darbe indirdi.Canavar son kez acıyla inledi ve eski,manken haline geri döndü.Zack mankeni yerden alıp eski yerine geri koydu ve bize dönerek '' Hareketlerimi dikkatlice izleyip kavradığınızı umuyorum. Biraz sonra bu dostumuzla sizler kapışacaksınız. Ama tabii ki bu seviyede değil. Seviyeyi aşağıdan başlatıp yukarı doğru çıkaracağım. Sırayla buraya gelin ve öğrendiklerinizi gösterin. Ayrıca size bir ipucu vermeme izin verin. Kılıç eğitmenleri genellikle kılıcı bir uzuvlumuzmuş gibi kullanmamızı söyler değil mi? Bende size burada uzuvlunuzu bir kılıç gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum" dedi.Bunun üzerine herkes sırayla denemeye başladı.Sıra bana geldiğinde öfkeyle mankene baktım;düşman bir meleze dönüşecekti.Ama bu benim için yeterli değildi,ben intikam istiyordum!Ve bir Minotorla savaşmak istiyordum.''Zack,acaba mankeni Minotor'a çevirebilir misin?'' dedim.Zack bana küçümser bir bakış attı. ''Ne oldu avcı?Kendini diğerlerinden daha yüksek mi görüyorsun?'' dedi.Tüm sınıf gülmeye başlamıştı.Onlar gülerken ben Zack'e yaklaştım ve ''Buraya nasıl geldiğimi ve neden savaş işini bu kadar ciddiye aldığımı bilmiyorsun.En azından mankeni yenmeme izin ver!'' dedim.Bu bir yalvarış mıydı,yoksa tehdit mi?Bilemiyordum,ama ben daha çok yalvarır gibi hissediyordum.Zack bana baktı.Bu korkmuş ya da küçümser bir bakış değildi.Anlayış doluydu.''Pekala avcı,dene bakalım.Ama seni öldürürse sorumluluğu almıyorum.'' dedi.
Mnakenin karşısına geçtim.Zack gibi gözlerimi kapadım ve yoğunlaştım.İçimdeki nefreti dışıma vurarak gözlerimi açtım.Ateş saçan bakışlarla büyüyen canavarı izliyordum.İçimden 'İntikam vakti...' diye mırıldandım.Ve canavar bana saldırmaya başladı.İlk başlarda kendimi savunuyordum;fakat sonra Minotor beni ayak bileğimden tutup aşağı doğru sarkıttı;ve birden yere bıraktı.Herkes gülmeye başlamıştı.Ve canavar daha da büyümeye başlamıştı.
-Bu sefer olmaz.Bugün ben kazanacağım!
Canavara bir tekme attım.Canının yandığını sanmıyordum,zaten amacım dikkatini tekrar üzerime çekmekti.Canavar büyük bir öfkeyle bana tokat atmak üzere saldırdı.Aklıma Zack'in yaptığı hareketler geldi.Doğru zamanlamayı yakalarsam onu yere devirebilirdim.Tüm sınıf gülüyordu ama artık onları duymuyordum.Ve en son parmaklarımı kapayarak sağ elimle canavarın şah damarına bir darbe indirdim.Hepimiz onun mankene dönüşünü izliyorduk.Artık hiç kimse gülmüyordu.Ben kazanmıştım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Terra M. Winchester
Hestia Rahibesi/Kılıç Eğitmeni
Hestia Rahibesi/Kılıç Eğitmeni
Terra M. Winchester


Mesaj Sayısı : 749
Kayıt tarihi : 18/02/11

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Geri: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimePerş. Haz. 09, 2011 8:57 am

Can sıkıntısı ile duvara bir yumruk attım. Canım biraz yanmıştı ama hissetmiyordum. Pataklayacak birilerine ihtiyacım vardı. Ah, kum torbam burada olsaydı keşke. En kısa zamanda eve bir ziyaret yapmam gerektiği kesinleşmişti artık. Aslında o ziyareti daha önce yapmam gerekiyordu ama itiraf etmek istemesem de annemden çekiniyordum. O kadını bir daha görmek istemiyordum. Onu bir daha görmek istemiyorsam ben de gece giderdim gerçi ama o şu derken hiç aklıma gelmemişti. Neden burada duruyordum ki. Biraz kılıç antremanı yapmaya giseydim hiç değilse. Bu niye daha önce aklıma gelmemişti ki? Bu düşüncelerle odamdan çıkıp merdivenden inerken Mia'nın Amanda'ya bir şey söylediğini duydum ve durup kulak kabartmaya karar verdim.

"- ormanda Dövüş Sanatları dersi başlayacakmış birazdan. Buna ne dersin?" Dövüş Sanatları dersi mi? Bunu niye daha önce duymamıştım. Galiba son zamanlarda kamptaki gelişmeleri daha dikkatle takip etmem gerekiyordu. Bugünden bir -hatta iki- ders öğrenmiştim. Bir, kamptaki gelişmeleri daha sık takip et. İki, konuşmalara daha sık kulak kabartmaya çalış. İkinci ders sayesinde bu akşam kııç antremanı ypmaktan daha iyi bir işim çıkmıştı. Dövüş, dövüş ve dövüş!

Ormana geldiğimde bir grup sızlanan melez vardı. Neden sızlandıklarını anlamak zor değildi. Ders neden gece yapılıyor diye sızlanıyorlardı. Bunların gündüzleri yok mu vesaire vesaire...

Birden etraf gündüz olmuşçasına aydınlanınca yerimden sıçradım. Diğer melezler de kaygıyla birbirlerine daha da yaklaştılar. Zavallılar. Aniden bir kahkaha duydum. Anlaşılan melezlerin bu haline gülüyordu. Gülünmeyecek gibi değildi ki. Gülen kişiye baktım. Nyks oğlu Zack'ti. Onunla biraz konuşmuşluğumuz vardı ama çok da iyi tanıyor sayılmazdım. Anlaşılan eğitmen oydu. Eğitmen geldiğine göre derse başlardık herhalde. Tabii eğitmenin ufak(!) bir nutuğundan sonra. Öte yandan diğer çoğu melez onun gelişine -daha çok da gülmesine- sinirlenmiş görünüyordu.

"Neden gecenin bir vakti ormanda eğitim yapmak zorundayız?!" diye sordu tanımadığım bir melez bağırarak. Ah, ah. Bu kampta zeki melezler olduğu kadar aptal melezler de vardı ve bu çocuk da onlardan biriydi. Yanıt gayet açıktı bence. Zack soruyu soran meleze küçük bir tebessümle bakıp "Çünkü ben öyle istedim." diye cevap verdi. Melezler bunu üstüne daha da sinirli görünüyorlardı. Açıkçası bu sefer onları suçlayamıyordum. Onların yerinde olsam ben de sinirli olurdum. Kimse sizin bir başkasının isteğiyle oraya geldiğinin hatırlatılmasını istemez. En azından ben istemezdim yani. Bu arada Zack ufak(!) nutuğunu çekmeye başlamıştı.

"Birçoğunuz beni tanıyor. Bazılarınız ise tanımıyor. Tanımayanlara söylüyorum. Beni tanımanıza gerek yok. Buradaki eğitiminizi tamamladıktan sonra hangi mağaradan çıktıysanız oraya geri dönebilirsiniz ama burada beni tanımasanız da bana ve size öğreteceklerime karşı saygılı olmalısınız. En ufak saygısızlığı affetmem." Mağara lafı hoşuma gitmişti. Tam taşı gediğine koymuştu bana göre. Zack konuşmasına devam etti. "Bunlar yardımcılarım Sebastian ve Claud. Hepinizin elinizdeki tüm silahları bu arkadaşlara vermenizi istiyorum." Arkasında duran adamlara baktım. Onları daha önce hiç farketmemiştim. Gönülsüzce kalem şeklindeki kılıcımı ve hançerim Kanın Parıltısı'nı yardımcılardan birine verdim. Yardımcıları bize doğru yaklaşırken Zack üstündeki t-shirtü çıkarttı. Gece havası hararet yapmıştı herhalde.

Zack hepimizin silahları toplandıktan sonra kendi silahlarını da uşaklarına uzattı. "Size bugün öğreteceğim sanatın ismi Aikido. Birçoğunuz bu sanatı biliyor. Ama ben bilmeyenleriniz için bir kez daha tekrar etmek istiyorum." Açıkçası ben aikidonun adece adını duymuştum. Anneme gittiğim bir okuldaki aikdo kursuna göndersin diye beni yakvarmıştım ama gaddar kadın göndermemişti. Eğer o kursa gitmiş olsaydım bugün dövüş yeteneklerim daha iyi olabilirdi. Aikidoyu bilmediğim için o konuyu anlatırken Zack can kulağıyla dinlemeye başladım. "Aikido'nun anlamı "Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu"dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak saf dışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarından özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve "kombo" tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı saf dışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir." Zack konuşmasını bitirdikten sonra yanındaki adama başıyla bir işaret verdi. Adam işareti -ya da sessiz emri mi desek?- alıp iki saniye falan sonra yanında bir mankenle geri döndü. Manken bana alışveriş merkezlerinde üstlerine kıyafet giydirilen mankenleri hatırlatmıştı. Acaba mankeni o mağazalardan birinden mi yürütmüşlerdi? Fakat Zack konuşmaya başladığından mankenin nereden bulunduğunu öğrenmiş olduk.

"Arkadaşlar bu tanrıça Athena'nın dersliğimize verdiği bir hediyedir. Size nasıl çalıştığını göstereceğim." Nasıl yani? Mankenin çalışması mı gerekiyordu? Bir manken nasıl çalışabilirdi ki? O sırada onun Bilgelik Tanrıçası'nın hediye ettiği bir şey olduğunu unutmuştum tabii. Athena asla öylesine bir şey hediye etmezdi. Zack gözleri mankende sabitlenmiş bir şekilde açıklamaya koyulmuştu. "Mankeni aktive edebilmek için içinizdeki savaşma arzunuzu dışa vurmanız gerekiyor. Ama bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin. Şimdi mankeni aktive edeceğim. Hareketlerime çok ama çok dikkat edin." Sonra gözlerini kapattı. Açtığında görünüşü beni ürkütmüştü doğrusu. Gözlei nefret doluydu, her an birini öldürmeye hazır görünüyordu. Öldürme içgüdüsü bu olsa gerekti. Açıkçası bir deliğe girip saklanmamak için kendimi zor tutuyordum. Evet, o kadar korkmuştum.

Bu arada manken de hareket etmeye başlamıştı. Mankenin dönüşümü bittiğinde karşımızda boyu ve eni Minotor'dan daha büyük bir canavar vardı. Manken canavar Zack'e yaklaşıp -koşup mu deseydim?- kafasına vurmaya çalıştı ama Zack ondan daha atikti. Canavara karşı yaptığı hareketleri dikkatle izliyordum. Yaptığı her hareketi aklıma kazıyordum. Bir süre sonra olduğum yerde o hareketeri yaptığımı fark ettim. Yüzüm kızararak kendimi durdurdum ve daha deminki anı kimsenin görmemiş olduğunu umut ettim. Vücudumun hareket ettirmemeye çalışarak tekrar Zack'in dövüşüne odaklandım. Canavarın devasa yumruğunu tutarak dirseğini omzuna dayadı ve balerin gibi -Zack böyle düşündüğümü duysa beni öldürürdü herhalde- dönerek canavarın hareket etmesini engelledi. Vay canına! İtiraf etmeliydim ki hayatımda sayısız kişi dövmüş olsam da böyle hareketler yapamazdım. Canavar kurtulmaya çalıştı tabii ama bir türlü başaramadı. Melezler şaşkındı tabii. Zack bütün melezlere bakarak "Anladınız mı? Şimdi bu azmanı serbest bırakacağım. Size göstermek istediğim ve benim aikidodan yorumladığım bir vuruş stili göstereceğim." deyip mankeni serbest bıraktı. Bunu fırsat bilen manken canavar koluyla Zack'e bir tokat atmaya çalıştı ama yine Zack daha hızlıydı. Sol ayağını arkaya doğru atıp sol elini manken canavarın yumruğuna yerleştirdi. Sonra sağ elini bir kılıç gibi kullanarak mankenin eline bir darbe indirdi. İtiraf etmeliydim ki çok artist bir hareketti. Gerçi Zack'in çoğu hareketi artistti. Daha demin son derece hızlı bir şekilde -nasıl o kadar hızlı olabildiğini anlayamamıştım- canavarın boynunda bir yere vurması da öyleydi. Boynuna gelen darbeyle canavar diz üstü çöküp eski haline döndü. Zack artık cansız olan mankeni yerden kaldırırken konuştu.

"Hareketlerimi dikkatlice izleyip kavradığınızı umuyorum. Biraz sonra bu dostumuzla sizler kapışacaksınız. Ama tabii ki bu seviyede değil. Seviyeyi aşağıdan başlatıp yukarı doğru çıkaracağım. Sırayla buraya gelin ve öğrendiklerinizi gösterin. Ayrıca size bir ipucu vermeme izin verin. Kılıç eğitmenleri genellikle kılıcı bir uzuvlumuzmuş gibi kullanmamızı söyler değil mi? Bende size burada uzuvlunuzu bir kılıç gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum." Ne? Biz mi kapışacaktık? Bu düşünce paniklediğim kadar heyecanlanmama da sebep oldu. Sonuçta en aşağı seviye demişti değil mi? Acaba en aşağı seviye hangisi oluyordu?Bu sorunun cevabını daha fazla merak etmeme gerek kalmadı. Zack son bir açıklamayla bu sorunun cevabını söyledi. "Şimdi çalışacağınız seviye bir melez seviyesi. Yani düşman bir melez ile dövüşüyor gibi olacaksınız." Sonra kim çıkmaya gönüllü olacak diye melezlere bakmaya başladı. Normal şartlarda olsam ilk gönüllü olan ilk ben olurdum ama nedense şimdi gönüllü olmayıp benden önce gönüllü olacak birkaç melezi izlemek istiyordum. Neden mi? Çünkü benden önce gönüllü olacak melezleri izleyip mankenin hareketlerini saptamak istiyordum. Rezil olmak istediğim son şeydi.

Benden önce çıkan iki üç melezi ve mankeni dikkatle izledim. Farketmiştim ki manken hiç kendini korumaya yönelik bir şey yapmıyor, hep saldırıyordu. Bana okullardaki kendini bir halt sanan iri yarı erkek çocuklarını hatırlatmıştı. Şimdi dövüşen melez de canavarın işini bitirir bitirmez el kaldırmadan ya da hiçbir şey söylemeden direk canavarın karşısına geçtim. Tüm sınıf beni izliyordu. Manken ancak öldürme içgüdüsüyle aktifleşiyordu. Gözlerimi kapatıp aklıma annemin beni ilk kez dövdüğü veya evden kaçtığım geceyi getirmeye çalıştım. Annemden dünyadaki tüm varlıklardan daha fazla nefret ediyordum. Öfkeden ve nefretten içim içimi yiyordu. Gözlerimi açtığımda karşımda düşman bir melezin gerinmekte olduğunu gördüm. Tam vaktinde açmıştım gözlerimi. Biraz daha geciksem melez beni ikiye bölecekti. Melezin bana attğı tokattan kaçıp eğildim. O sırada meleze bir tekme atmayı da ihmal etmedim. Melez geriledi ama henüz yenilmemişti. Kenara kaçarken saçlarımı tuttu. Hay lanet! Keşke saçlarımı açık bırakmasaydım. Tüm melezler bu halime gülüyordu ama artık hiçbir şey duymuyordum. Tüm dikkatim düşman melezle olan dövüşümdeydi. Kafamı yana çevirip nasıl olduysa melezin saçımı tutan elini ısırdım bu arada da dirseğimle suratına vurdum. Bunu sık sık yapardım. O sırada aklıma Zack'in söylediği ve diğer melezlerin mankeni yenmek için yaptıkları şey geldi. Sağ elimin parmaklarını birleştirdim ve kılıç gibi melezin boğazına doğru savurdum. Melez hareketsizleşti ve eski haline döndü. Bu dövüş bana bir şey öğretmişti. Düşman her zaman kaba kuvvetle yenilmez ve dövüşürken her zaman saçlarını bağlı tut!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Theodor Aquila
Apollon'un Çocuğu
Apollon'un Çocuğu
Theodor Aquila


Mesaj Sayısı : 710
Kayıt tarihi : 30/10/10

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Geri: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimeCuma Haz. 10, 2011 9:29 am

Uyandığımda kendimi ıssız ve uçsuz bucaksız bir arazide buldum. Etrafımda ne ağaç vardı ne de bir bina. Telaşla ayağa kalktım ve nereye gideceğimi kestirmeye çalıştım. Yarım saate yakın bir süre yürüdükten sonra bir çift karaltı gördüm. Heyecanla onlara doğru yürümeye başladım ama bir yandan da tedbir amaçlı olarak elimi saatime götürdüm. Fakat elime ne saatim geldi, ne de diğer bileğimde olması gereken bilekliğim. Telaşla geldiğim yola döndüm. Onları düşürdüysem kendimi asla affedemezdim. Bu sırada omuzumda bir el hissettim. Ani bir şekilde arkamı döndüm ve iki tane simsiyah giyinmiş adamla karşılaştım. Beynim "Hey bunlar nasıl bu kadar çabuk buraya geldi?" diye tepki verdi. Çok haklıydı, bu işte normal olmayan bir şey vardı. Ama karşımdakiler bana pek düşünmek için fırsat vermediler. Sanırım onların düşünecek yerlerinde de kas olduğu için bu aktiviteyi pek yapmıyorlardı. İlk başlarda biraz dirensem de biri arkama geçip kolumu tutunca hamlelerim yavaşladı. Sonra diğer kolumu da yakaladılar ve beni tamamen kilitlediler. Ne yapmaya çalıştıklarını keşfettiğimde kalbim son atışlarını yaşadığını fark etti. Canım o kadar çok yanıyordu ki... O sırada bana saldıranlardan biri ağzını kulağıma iyice yaklaştırarak "Kendi acını durdurmak her zaman senin elindedir." dedi. Sonra da beni nereden geldiğini anlamadığım bir kuyuya attılar. Beynim çarpmanın vereceği acıyı şimdiden yaşamaya başlamıştı. Artık sona varmış olmalıydım. Bir anda kulağımın dibinde biri "I think I'm drowning, asphyxiated. I wanna break this spell that you've created..." diye bağırmaya başladı. O anda her şeyi anladım ve gerçek hayata döndüm. Gördüğüm kabus yüzünden kan ter içindeydim. Aceleyle çalan alarmımı kapattım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve kendime gelmeye çalıştım. Başaramayınca da duşa girdim ve suyun rahatlatıcı etkisiyle kendime geldim. Fakat Apollon çocuğu olduğum için rüyamda gördüğüm şeylerin küçük birer kehanet görevi gördüğüne inanıyordum. Kafayı yemek üzere olduğum için kardeşlerimden Tiff'e rüyamı anlattım. Ona "Daha önce silahsız kaldığımda başımın çaresine bakabilmek için silah ve zırh yapımı sınıfından ders aldım. Fakat rüyamdaki gibi bir durumda, yani etrafımda hiçbir şey yokken, nasıl silah yapabilirim ki? Sürekli olarak bunu düşünüyorum, bana yardımcı olabilir misin?" dedim. Tiff çok kısa bir süre düşündükten sonra "Teo, bak aklıma ne geldi. Dün Yemek Gazinosu'ndan gelirken bugün güneş battıktan sonra Orman'da Dövüş Sanatları Dersi'nin olduğunu belirten bir afiş gördüm. Oraya katılmaya ne ersin?" dedi. Bunu çok kısa bir süre düşündüm ve Tiff'e "Bu harika bir fikir kardeşim. Çok teşekkürler." diyip ayağa kalktım. Sonra da güneşin batmasını beklerken enerji toplamaya başladım. Son birkaç dakika kala da birkaç esneme hareketi yaptım.

Güneş tam dağların arkasından kaybolduğu sırada ben de ona veda ederek Orman'a daldım. Zaten sık ve gür olan bir Orman'da bulunduğum için isterse Güneş tüm gücüyle parlasın, yine de birkaç huzmeden başka bir şey elde edemezdim. Bu yüzden tüylerim diken diken bir şekilde, ekstra dikkat ve önlemle yürümeye koyuldum. Sanırım Tanrı Boreas biraz tembellik yapmaya karar vermişti çünkü ufak bir meltemin dışında hiçbir esinti yoktu. O ufak meltem de ağaçların yapraklarının hafif bir şekilde gidip gelmesini sağlıyordu. Bu bana bir hamakta yatmış, sağa sola gidip gelen, minik bir bebeğin uykuya merhaba demesini hatırlattı. İçim huzurla dolmuştu, ki bu da bana vücudumun her yerini hissedebilme ve kullanabilme olanağı veriyordu. Çok kısa bir mesafe daha yürüdükten sonra bir grup melezin bulunduğu açıklığı buldum. Hepsi de hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Tanıdığım birkaç meleze selam verdim, biri beni yanına çağırdı. Fakat işaretlerimle kenarda durmak istediğimi anlattım. Bundan kısa bir süre sonra aniden kuvvetli bir şekilde parlayan ışıklar yandı. İstemsiz bir refleksle sıçradım ve gözlerim gülmeye başlayan meleze kaydı. Bu daha önce sadece gördüğüm fakat tanışmadımı Nyks kulübesinden Zack'ti. Acınası şekilde sokulmuş olan melezlere bakıp bir daha güldü. Sinirlenen bir melez "Neden gecenin bir vakti ormanda eğitim yapmak zorundayız?!" diye bağırdı. Bu saçma bir soruydu. Buraya gelirken benim aklımda sürekli Fight Club vardı. Aynı o filmdeki gibi gece olunca bir yerde buluşup dövüş sanatları öğreniyorduk. Fakat Zack'in "Çünkü ben öyle istedim." cevabı çoğu melezi dumur etmişti. Biraz megalomanca gelse de fazla üzerinde durmamaya karar vermiştim. Çünkü bende de bu özellikten biraz vardı. Ayrıca Zack "Birçoğunuz beni tanıyor. Bazılarınız ise tanımıyor. Tanımayanlara söylüyorum. Beni tanımanıza gerek yok. Buradaki eğitiminizi tamamladıktan sonra hangi mağaradan çıktıysanız oraya geri dönebilirsiniz ama burada beni tanımasanız da bana ve size öğreteceklerime karşı saygılı olmalısınız. En ufak saygısızlığı affetmem." dediği için onu dinlemeye koyulmuştum. Güzel bir konuşma yapmıştı. Dövüş Sanatları'nı ilk duyduğumdan beri sürekli disiplini de yanında duymuştum. Bu yüzden gayet gerekli bir konuşma olmuştu. Zack kollarını iki yana açıp "Bunlar yardımcılarım Sebastian ve Claud. Hepinizin elinizdeki tüm silahları bu arkadaşlara vermenizi istiyorum." dedi. Ben de bilekliğimi ve saatimi çıkarıp onlara verdim. "İşte başlıyoruz." diye düşünürken Zack "Size bugün öğreteceğim sanatın ismi Aikido. Birçoğunuz bu sanatı biliyor. Ama ben bilmeyenleriniz için bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Aikido'nun anlamı 'Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu'dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak saf dışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarından özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve 'kombo' tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı saf dışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir." dedi. Bütün bunları beynime yerleştirmeye başladım. Aikido'nun anlamını ilk defa öğrenmiştim. Tek bildiğim bir savunma sanatı olduğuydu ve hep özendiğim bir şey olduğuydu. Bu yüzden bugün buraya gelmiş olmama ve rüyamdaki garip giyimli adamlara minnettar oldum. Zack kafasını sallayınca yardımcısı Sebastian sönük gibi duran bir mankeni kaldırıp onun yanına getirdi. Bu manken bir tür devleştirilmiş Voodoo oyuncağı gibi duruyordu. Ya da benim hayal gücüm fazla gelişmiş de olabilirdi tabi. Eğitmenimiz "Arkadaşlar bu tanrıça Athena'nın dersliğimize verdiği bir hediyedir. Size nasıl çalıştığını göstereceğim." dediğinde bunun bir Voodoo oyuncağından daha öte bir şey olduğunu anlamış oldum.

"Mankeni aktive edebilmek için içinizdeki savaşma arzunuzu dışa vurmanız gerekiyor. Ama bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin. Şimdi mankeni aktive edeceğim. Hareketlerime çok ama çok dikkat edin." dendiğinde zamanında okçulukta daha başarılı hale gelmek için geliştirdiğim dikkatimi son haddesine kadar kullanmaya başladım. Zack bir an gözlerini kapattı ve geri açtığında Tanrı Ares'in ateş saçan gözleriyle filan karşılaştığımı sandım. Adeta bir ölüm makinasına dönüşmüştü. Karşısındaki manken de canlanmıştı. Canlanmakla kalmayıp büyümeye, genişlemeye ve şişmeye başlamıştı. Bir Minotor'la boy ölçüştürebilecek düzeye geldiğinde kollarını ve bacaklarını esnetti. Daha sonra da Zack ile bir düelloya başladılar. Canavar aşırı derecedeki kaslı kolunu Zack'in kafasına geçirmeye çalıştı. Zack ise ayaklarıyla hızlı bir hareket yaptı ve mankenin hamlesini boşa çıkarmış oldu. Yine hızlı hareketlerle bileğini yakaladı ve dirseğini omzuna dayadı. Bu sayede manken hareket edemeyecek bir duruma gelmişti. Zack "Anladınız mı? Şimdi bu azmanı serbest bırakacağım. Size göstermek istediğim ve benim aikidodan yorumladığım bir vuruş stili göstereceğim." dedi ve canavarı serbest bıraktı. Manken hemen harekete geçti ve tokat atma girişiminde bulundu. Zack refleksleri sayesinde kendini geri attı ve sol eliyle tokatı karşıladı. Bu sayede aşırı bir hız kazanmıştı. Diğer elini de adeta bir kılıca dönüştürerek mankenin boynuna vurdu. Manken anında yere yığıldı ve ufalmaya başladı. Eski haline geldiği anda Zack "Hareketlerimi dikkatlice izleyip kavradığınızı umuyorum. Biraz sonra bu dostumuzla sizler kapışacaksınız. Ama tabii ki bu seviyede değil. Seviyeyi aşağıdan başlatıp yukarı doğru çıkaracağım. Sırayla buraya gelin ve öğrendiklerinizi gösterin. Ayrıca size bir ipucu vermeme izin verin. Kılıç eğitmenleri genellikle kılıcı bir uzuvlumuzmuş gibi kullanmamızı söyler değil mi? Bende size burada uzuvlunuzu bir kılıç gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum." dedi. Evet, bu demin yaptığı şeyin bir özeti sayılabilirdi. Üstelik de büyük bir kolaylık sağlayabilirdi. Mankeni yerine yerleştirip "Şimdi çalışacağınız seviye bir melez seviyesi. Yani düşman bir melez ile dövüşüyor gibi olacaksınız." dedi.

lk dört gönüllünün ardından artık sıranın bana gelmesi gerektiğine karar verdim. İzin isteyip mankenin karşısına geçtim. Zack yine bir ölüm makinasına dönüşene kadar öfke yaydı. Manken benim boyutlarımdaydı. Belki birkaç santim uzun veya kısaydı, ki bu pek önemli değildi. Canlanmaya başladığında ben de konsantrasyonumu sağlamıştım. Aklımda sadece gördüğüm rüyadaki adamlar vardı. Bu sefer ne yapmam gerektiğini bildiğim için bir özgüven duyuyordum. Melez üzerime atılıp yumruk atmaya çalıştığında son anda yana kaçtım. Yumruğu sadece birkaç santimle beni ıskalamıştı. Fakat ben hiçbir tepki verememiştim. Bu yüzden bir dahaki saldırı girişiminde kolunu geri çekmesine fırsat vermeden elimi dümdüz ve kaskatı bir hale getirip elimde kılıç olsaydı vuracağım noktaya, yani tam eklem noktasına, vurdum. Kolu bir anda yere düştü ve aceleyle geri çekti. Bu onu öfkelendirdiği için diğer kolunu da bana savurdu. Ondan kaçmayı başarmıştım fakat hesaba katmadığım bir şey vardı: ayağını tam gidiş yoluma koymuştu. Sırtüstü bir şekilde yere kapaklandım. Melez tam üstüme çıkıp suratıma bir yumruk attı. Burnum son anda kırılmaktan kurtulmuştu ama bir dahaki saldırıya dayanamazdı. Fakat gözlerim yanıyordu, üzerime oturduğu için kaburgalarım ezilmek üzereydi. O anda çok derinden bir ses "Kendi acını durdurmak her zaman senin elindedir." dedi. Gözlerimi kapatıp tüm acılarımı yok etmeye çalıştım. Bu gerçekten işe yarıyordu. Aklım göğsümdeki ve burnumdaki acıdan sıyrılıp reflekslerime kaydı. Sağ bacağımla melezin kafasına bir tekme atmayı denedim. Bu başarılı olmadı ama onun dikkatini dağıtmamı sağlamıştı. Biraz geriye gitmek için kalktığı sırada iki elimin de parmaklarını birleştirip birini karnına, diğerini de boynuna savurdum. Boynunu ıskalamış olsam da karnını tutturmuştum ve bu yeterli olmuştu. Manken yere yığılmamak için direnirken tek kolumun üstünde doğruldum ve onu yere bağlayan ayaklarını yerden kestim. Bu sayede melez eski manken formatına dönmüştü. Zack'e baktığımda bana kafasını salladığını gördüm. Aynı şeyi ben de tekrarladım ve eski yerime döndüm. Aklımda sadece rüyam ve artık melez hayatımda daha rahat bir yaşam süreceğimin garantisi vardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Satellite Morgan
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Satellite Morgan


Mesaj Sayısı : 3387
Kayıt tarihi : 24/08/10

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Geri: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimeC.tesi Haz. 11, 2011 10:15 pm


    Bugün sonunda bana zorunlu olan bir derse gidecektim. Kampta bulunduğum süre içerisinde Artemis avcılarına zorunlu olan gerçekten çok az ders vardı. Ben de mümkün olduğunca kendime bir şeyler katmak amacıyla bana zorunlu olmayan derslere gidiyordum. Zaten kısa bir zaman içerisinde avlanmaya çıkacaktık, gerçekten geniş operasyonlar olacaktı. Sadece abimiz Lucas kampta kalacaktı, o zaman kulübemizin nasıl bir hal alacağını düşünmek istemiyordum. Birkaç arkadaşımızdan temizlik için rica edecektik artık, başka yapacak bir şeyimiz yoktu. O zaman ne yapacağımızı düşündüm kısa bir süre, sonra bunun gerçekten saçma olduğunu fark ettim. Daha maceraya çıkmamıza zaman vardı ve ben de anı yaşamalıydım. Yatağımda dönüp dolaşırken anı yaşamak pek mümkün olmuyordu tabi. Sızlanarak ayağa kalktım ve yanı başımda zangur zungur çalan saati kapattım. Tuvalete gittim ve yüzümü yıkadım. Biraz kendime gelmiştim, bunun rahatlığıyla odama giderek kapıyı kapattım. Ardından ne giyeceğime karar vermek üzere dolabımı açtım. Zaten giymemiz zorunlu olan turuncu tişörtü üzerime geçirdim . Altıma ne giyeceğimi düşündüm, rahat etmek amacıyla açık turuncu bir kapriyi altıma geçirdim. Tamamıyla turuncu olmuştum. Sarı saçlarımı arkaya attım ve fosforlu turuncu rengindeki tokamı saçıma taktım. Bol bir şekilde topladığım saçımı yanıma aldım ve odamdan çıktım. Koridorda ilerlerken son zamanlarda birçok derse katılan, hatta benim katılamadığım mitoloji dersine bile katılan Lena'nın odasında olmadığını gördüm. Muhtemelen benden erken gitmişti, kulübeden başka giden olup olmadığını sorduğumdaysa ses gelmeyince diğerlerinin gelecek ay gidebileceğini düşündüm. Bu biraz kendimi avutma yöntemiydi ama ben kardeşlerime güveniyordum. Gerçi gece gece yapılan bir derse hevesle gitmelerini beklemezdim. Gitmeden önce buzdolabını açtım ve buzdolabındaki çileklerden birkaç tane alarak dersliğe doğru ilerlemeye başladım.

    Gece gece yalnız başıma ormanda yürümek gerçekten ürkütücüydü. Yön bulmamı sağlayan tek şey avcı iç güdülerimdi. Fakat birlikte hareket etmediğim arkadaşlarım, en azından bir arkadaşım olmadıkça ben korkuyordum. Olabildiğince hızlı bir şekilde ormanın derinliklerine doğru gitmek istiyordum. Birden kıkırdamalar duymaya başladım, daha hızlı koştum fakat birden ayağım takılınca yere düştüm. En acı çığlığımla bağırdım ama kimse gelmedi. O an anladım, kısık sesle söylendim. "Avcının, avcıdan başka kardeşi yoktur." Zar zor ayağa kalktım fakat yine de canım acıyordu. Ayağımın, bacağımın kanamamasına şükrettikten sonra ilerlemeye başladım. Seke seke ilerlerken gülüşen ve sohbet eden melezlerin olduğu yere geldim. Yine ışık yoktu, ben de ellerimle bulduğum bir ağacın altına oturarak beklemeye başladım. Ama kimseyle konuşmuyordum, sadece öylecene oturuyordum. Bugün nedense melezler bana sıcak gelmiyordu. Sevgi pıtırcığı olan ben, sanırın bugünlerde alıngan dönemlerimdeydim. Fakat bir yandan da haklı olduğumu düşünüyordum. Daha fazla kurcalamamaya karar vererek derin bir iç çekişin ardından oturduğum ağacın altındaki çimleri yolmaya başladım. Yoldukça yoluyordum, etrafta bir Demeter çocuğu olmadığını umut ederek. O sırada eğitmenimiz Nyks oğlu Zack gelmişti. Arkasında iki adamla beraber. O kampın en zenginlerindendi, hatta en zenginiydi. Bir sürü arabası olduğunu, bir sürü uşağı olduğunu duymuştum. Belki de arkasındakiler onun uşaklarıydılar. Zack onlarla kısa bir süre konuştuktan sonra iki adam gitti ve ortalık birden bire aydınlandı. Gülümsedim ama etrafta tanıdık yüzler görünce başımı yere eğdim, gözlerimi devirerek. Toplu saçlarımdan dışarıya sarkan ince telleri geriye attım, sıkıldığımı belirtircesine ofladım ve ortaya doğru ilerleyen Zack'e baktım. Gerçekten bir Nyks çocuğu için ideal bir zamandı gece, onu suçlayamazdım. Ve bu ders için en ideal öğretmen de Zack'ti, belki Lexi de olabilirdi. Zack yıllardır eğitim aldığını söyleyip duruyordu, biraz megolamandı fakat ben yine de onunla iyi anlaşıyordum, onu seviyordum.

    Birden tanımadığım bir melez ayağa kalkıp sordu. Muhtemelen onunla Maria ilgilenmişti. '' Neden gecenin bir vakti ormanda eğitim yapmak zorundayız ?! '' Haklı sayılırdı fakat Nyks çocuğuydu Zack, Gece Tanrıçası'nın çocuğu. Hem istemiyorsa gelmesin, bir sonraki aylarda katılabilirdi derse. Kampa daha çok alıştıktan sonra. Zack umursamaz bir tavırla gülümsedi, her zamanki artist duruşuyla beklenen açıklamayı yaptı. '' Çünkü ben öyle istedim. '' Gayet mantıklı bir açıklamaydı kıkırdadım, bunu gizlemeye çalışırcasına. Bazı melezler sinirlenmiştii fakat komikti ve ben espriyi severdim, bunu herkes de bilirdi. '' Birçoğunuz beni tanıyor. Bazılarınız ise tanımıyor. Tanımayanlara söylüyorum. Beni tanımanıza gerek yok. Buradaki eğitiminizi tamamladıktan sonra hangi mağaradan çıktıysanız oraya geri dönebilirsiniz ama burada beni tanımasanız da bana ve size öğreteceklerime karşı saygılı olmalısınız. En ufak saygısızlığı affetmem. '' Zack bu sefer ciddi bir eğitmen rolüne bürünmüştü. Neler olmuştu bu çocuğa böyle, sanırsam o da benim gibi derslerde ciddi bir eğitmen rolüne bürünüp arkadaşlığı göz önüne almamayı planlıyordu. Ne güzel, o da benim gibi değişim geçirenlerdendi. Şu anda iç dünyamdakileri dışarıya yansıtamıyordum ama sanırsam yavaş yavaş tam bir avcı oluyordum. Üstelik bu değişimin, bu sinirliliğimin Dövüş Sanatları Dersi'ne denk gelmesi de oldukça güzeldi. Başımla onayladım kendi dediğimi ve sırtımı dikleştirerek oturmaya başladım. Zack arkasındaki iki adamı gösterdi, daha deminki muhteşem bir şekilde ışığı yakıp buradaki melezlerin sızlayışlarını durduran büyük (!) kahramanları. '' Bunlar yardımcılarım Sebastian ve Claud. Hepinizin elinizdeki tüm silahları bu arkadaşlara vermenizi istiyorum. '' Sebastian ve Claud, aslında daha önceden uşak olabileceklerini düşünmüştüm fakat Zack'in bu kadar da ileri gidebileceğini düşünmemiştim doğrusu. İnsan zengin olabilirdi fakat uşaklarını kampa getirmesi, bence biraz komikti. Zengin olduğunu gözümüze sokmaktan başka bir şey değildi bu yaptığı. Sebastian'ın verdiği kılıcı teşekkür eşliğinde aldıktan sonra Zack'in tişörtünü çıkardığını gördüm. Kısa bir kıkırdamadan sonra artık derse geçmenin verdiği huzurla Zack'i dinlemeye başladım.

    Zack elinde bir şey varmışcasına onu sallıyordu. Dersin çıkışında onun fotoğrafını çekip Immortales'e koyacaktım. Bu çocuk istemeyerek de olsa beni güldürüyordu. Bize doğru yürümeye başladı ve ağzında ciklet varmışcasına dersi anlatmaya başladı. '' Size bugün öğreteceğim sanatın ismi Aikido. Birçoğunuz bu sanatı biliyor. Ama ben bilmeyenleriniz için bir kez daha tekrar etmek istiyorum. '' Aikido, adını muhtemelen herkesin duyduğu bir dövüş sporuydu fakat hiç daha önce denememiştim, hiç ansiklopediyi açıp teorisini öğrenmek için de çabalamamıştım. Fakat ilginç bir ders olacağa benziyordu, dövüş her zaman ilginç olmuştur zaten. Dövüşmeyi seviyordum fakat bunu amatörce yapıyordum, daha önce hiç bir rakibe karşı yapmamıştım. '' Aikido'nun anlamı "Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu"dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak saf dışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarından özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve "kombo" tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı saf dışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir. '' Bunları dinlerken kafama not alıyordum. Doğrusu Zack, gerçekten iyi bir eğitmendi. Daha uygulamalı olarak göstermeden bile aikidonun amacını öğrencilere kavrattırmıştı. Ayrıca bir "aikidoka" olmaktan da gurur duymuştum o anda. Kombo da Zack'in anlattığına göre yapılması zor ama bir o kadar da eğlenceli bir hareketti. Kendimi göstermek için sabırsızlanıyordum. Fiziğe gerek olmaması da beni sevindirmişti, çünkü fizik denen şeyden bende yoktu. Kampta o kadar güzeller vardı ki, manken gibi hatta mankenden öte. Ayrıca onlar zayıflıklarından, boylarının uzunluklarından birçok sporu rahatlıkla yapabiliyorlardı. Ben de büyüseydim, eğer bana böyle bir şans tanınsaydı belki ben de güzel olabilirdim fakat iki yıldır olduğum yerdeydim, on beş yaşında ergen bir genç kız. Gülümsüyordum, Zack'in anlatacaklarını dinlemeye koyuldum. Bir an önce kendimi göstermek istiyordum, dövüşmek beni şu anda en çok cezbeden şeydi. Zack, Sebastian'a komut verdi ve Sebastian Zack'e cansız bir heykel getirdi. Gülümsedim, mankenin üzerinde bunu uygulamak zevkli gibi görünüyordu. O anda kanımın dövüş isteğiyle dolduğunu hissettim, evet ben şu anda hıncımı bu zavallı mankenden çıkarmak istiyordum, delilercesine. Zack cansız mankeni kendine göre ayarladı, yere sabitledi ve anlatmaya başladı. '' Arkadaşlar bu tanrıça Athena'nın dersliğimize verdiği bir hediyedir. Size nasıl çalıştığını göstereceğim. '' Athena bugünlerde gerçekten çok çalışıyordu, bunu inkar etmek boşa bir çaba olurdu. Sanırım kampın gelmiş geçmiş en iyi müdürüydü, daha doğrusu müdiresiydi. Bizleri pek sevmediğini biliyordum ama en azından çabalıyordu bizler için, görevini layıkıyla hatta gereğinden çok daha fazla bir şekilde yerine getiriyordu. Eğer ben bir tanrıça olsam bir melez dersliğine hediye yapmaktan çok daha önemli ve çok daha güzel işlerim olurdu, bundan emindim. Onu takdir ettim içten içe. O sırada da Zack mankene bakıyordu, gözleri mankenin gözleriyle buluşmuştu. '' Mankeni aktive edebilmek için içinizdeki savaşma arzunuzu dışa vurmanız gerekiyor. Ama bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin. Şimdi mankeni aktive edeceğim. Hareketlerime çok ama çok dikkat edin. '' Aktive etmek ? Demek ki bu bir robot gibiydi. Doğrusu bu ders gittikçe hoşuma gitmeye başlamıştı, çıkıştaki bütün planlarımdan vazgeçtim ve sadece Zack'i tebrik etmeye karar verdim. Dikkatle onu izliyordum şu anda. Gözlerini kapattı, doğrusu biraz korkmuştum. Gözlerini aniden açtığında ise korkularımda haklı olduğumu fark ettim, gözleri gerçekten fazla korkutucuydu. Nefret akıyordu, kan çanağına dönmüştü, yazın izlediğim korku filmlerindeki zombilerden farksızdı. Resmen kendini dünyadan soyutlamıştı. Zack'in nefes alışverişleri fark edilebilir düzeye gelmişti, resmen bir canavara dönüşmüştü. Fakat manken de bundan geri kalmıyordu. İkisi de birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Manken vücudunu esnetiyordu, bu gerçekten heyecanlı bir maçtı. Ellerini, kollarını kullanıyorlardı ikisi de. Manken büyümüştü, tam bir canavar haline gelmişti. Ama eğitmenimiz Zack'in onu yeneceğinden hiç şüphem yoktu. Takip edebildiğim kadarıyla manken Zack'in kafasına vurmaya çalışmıştı fakat Zack bunu savuşturmuştu. Ayağıyla birkaç minik hareket yapmıştı, mankeni tutuyordu ve onu yenmişti. Çok hızlı bir mücadele olmuştu. '' Anladınız mı? Şimdi bu azmanı serbest bırakacağım. Size göstermek istediğim ve benim aikidodan yorumladığım bir vuruş stili göstereceğim. '' dedi hepimize bakarak. Hala bağıran manken, beni ürkütüyordu. Hele bu dersin gece gece yapılması, resmen bir korku filmiydi. Zack mankenin kolunu serbest bıraktı. Manken Zack'e hızla ve beklenmedik bir atak yaptı lakin Zack her zamanki gibi mankeni yendi. İnsan zengin olunca ve yıllarca bunun eğitimini alınca, doğaldı aslında. Hele Zack gibi hırslı bir Nyks çocuğu için... Zack mankenin muhtemelen atacağı tokatı kendi eliyle engelledi ve ayağıyla da mankenin üzerine gitti. Bir vuruşun ardından mankenin boynuna vurdu ve ardından manken öldü, yani eski haline geldi. Bunu nasıl yapacağımı düşünüyordum. Muhtemelen beceremeyecektim ama yine de denemeye değerdi. '' Hareketlerimi dikkatlice izleyip kavradığınızı umuyorum. Biraz sonra bu dostumuzla sizler kapışacaksınız. Ama tabii ki bu seviyede değil. Seviyeyi aşağıdan başlatıp yukarı doğru çıkaracağım. Sırayla buraya gelin ve öğrendiklerinizi gösterin. Ayrıca size bir ipucu vermeme izin verin. Kılıç eğitmenleri genellikle kılıcı bir uzuvlumuzmuş gibi kullanmamızı söyler değil mi? Bende size burada uzuvlunuzu bir kılıç gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum. '' Mantıklı ,efsanevi ve felsefik bir sözle bize bunu açıkladı. Açıkçası hareketleri tam olarak takip edememiştim, Zack o kadar profesyoneldi ki. Derin bir iç çektim Zack'in canlandırdığı mankene bakarak. Zack ardından bize döndü ve içimde anlayamadığım bir öldürme isteği uyandı. '' Şimdi çalışacağınız seviye bir melez seviyesi. Yani düşman bir melez ile dövüşüyor gibi olacaksınız. '' dedi. Bunun üzerine hemen el kaldırdım fakat benden önce davrananlar da vardı. İçimde durduramadığım bir öldürme isteğiyle, altıncı sırada mankeni öldürmek üzere öne çıktım.

    Manken, bir meleze benzeyecekti şimdi de. Daha önce melez öldürmemiştim, bu beni zorlayacaktı. Fakat az önce melezlere kızmıştım, şimdi de içimde anlam veremediğim ve muhtemelen Zack'in de içinde olduğu bir iç güdüyle mankeni öldürmeye odaklanmıştım. Aynen Zack'in yaptığı gibi gözlerimi kapadım. Sadece öldürmeyi düşünüyordum. Şu ana kadar benim karşılık veremediğim bütün bana yapılan kötülükleri gözden geçirdim. Gözlerimi açtığımdaysa manken bana bakıyordu. Hala cansızdı fakat bir süre sonra yavaşça şişmeye başladı. Benim boylarıma geldi, karşımda erkek bir melez duruyordu. Avcılığımdan mıdır nedir bana da bu gelmişti. Gerçi kız olsaydı da öldürürdüm, şu anda tek istediğim buydu çünkü. Birden üzerime doğru koşmaya başlayınca refleks olarak kenara çekildim. O anda Zack'e baktım, o ise bana meleze bakmamı söylüyordu. Onun dediğine uydum ve karşımdakine bakmaya başladım. Sinirlenmişti, üzerime geliyordu. Artık kaçmak istemiyordum. Ayağına çelme taktım, yere düşmedi ama sendeledi. Bunun üzerine biraz atak yapma gerekliliği hissettim ve üzerine doğru koşmaya başladığım melez mankenin koluna sert bir şekilde vurdum. Sol koluna gelen darbe, onu acıtmış mıydı bilemiyordum fakat arkasını dönerek bana baktı. Gülümsedim asice ve kalçasına bir tekmeyle vurdum. Daha önce hiç yapmadığım bir şeydi fakat yaptıkça yapasım geliyordu, sevmiştim bu işi. Kalçasına attığım tekmenin ardından bana vurmak üzere gelen mankene karşı şimdi ne yapacağımı düşünmeye başladım. Zack'in dediği aklıma geldi, ben eskiden kılıç eğitmeniydim ve melezlere kılıcı bir uzuvmuşcasına kullanmalarını öğretiyordum. Bu sefer tam tersiydi, ben uzuvumu kılıç gibi kullanacaktım. Bu konuda tek rakibim Lucy'di, bu manken değildi. Sinirlendim ve koşmaya başladım. Kendi dersimden hatırladıklarımı yapıyordum, sağ elim öndeydi sağ ayağım öndeyken. Bacağımı kırmıyordum ve diktim. Şimdi elimi kılıç gibi kullanabilirdim. Üzerime koşan mankenin karın boşluğuna elimle vurdum ve ardından geride olan sol ayağımı hızlı bir şekilde ileriye alarak mankenin dizlerine vurdum. Bu mankenin yere düşmesini sağlamıştı. Son darbeyi yapmak için hazırlandım, aynen Zack'in yaptığı gibi mankenin şah damarına geçirmek üzere hazırdım. Sol ayağımla mankenin boynunu resmen ezdikten sonra onun gözlerini kapatıp eski haline dönmesini gülümseyerek izledim. Artık huzur benimdi, Zack'e büyük minnet borçluydum. Bütün stresim gitmişti, resmen rahatlamıştım. Dövüş, kesinlikle bir sanattı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.platis.forummum.net
Elena Chantelle Mellark
Hestia Rahibesi
Hestia Rahibesi
Elena Chantelle Mellark


Mesaj Sayısı : 190
Kayıt tarihi : 21/05/11

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Geri: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimePaz Haz. 12, 2011 12:52 am

Karanlık ormanın derinliklerinde dersin başlamasını beklerken hepimiz sessizce duruyorduk. Eğitmenimiz ne zaman gelecek diye merak etmeden edemiyordum doğrusu. Dersin çoktan başlaması gerekiyordu oysaki. Bir bildiği vardır diye düşündüm ve beklemeye devam ettim.

Bir süre bekledikten sonra fısıldaşmaların ve iç çekmelerin arasından bir ses duyuldu, “İşiniz bitti mi? O zaman şu ışıkları açında muhteşem girişimizi yapalım.” Kime dediğini anlayamadan ışıklar teker teker yanmaya başladı. Çoğu melez bu durumdan irkilircesine birbirlerine kenetlendiler. Sesin sahibi bu durumu gördüğünden olsa gerek, bir kahkaha patlattı. Gülüşünü sürdürürken hepimizin görebileceği bir yere geldi ve bize döndü. Bir çoğumuz –ben dahil- ona sinirli bir şekilde bakıyorduk ki bu onu daha da güldürmüştü. Aramızdan bir melez gerçekten korku dolu bir sesle “Neden gecenin bir vakti ormanda eğitim yapmak zorundayız?!” diye sordu eğitmenimiz Zack’e. Zack’in yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Bu sorunun karşısında kahkahadan yerlere yatar diye düşünmüştüm. “Çünkü ben öyle istedim,” diyerek kestirip attı soruyu. Bizi kısa bir süre süzdükten sonra konuşmaya başladı ve “Birçoğunuz beni tanıyor. Bazılarınız ise tanımıyor. Tanımayanlara söylüyorum. Beni tanımanıza gerek yok. Buradaki eğitiminizi tamamladıktan sonra hangi mağaradan çıktıysanız oraya geri dönebilirsiniz ama burada beni tanımasanız da bana ve size öğreteceklerime karşı saygılı olmalısınız. En ufak saygısızlığı affetmem,” dedi. Ardından kollarını iki yana açtı ve arkasındaki iki kişiyi göstererek "Bunlar yardımcılarım Sebastian ve Claud. Hepinizin elinizdeki tüm silahları bu arkadaşlara vermenizi istiyorum,” dedi. Ne olduğunu anlayamamıştım ki Sebastian denen kişi silahımı almak için elini bana doğru uzatmıştı. Ona anlamsız bir ifadeyle baktım. Silahımı gecenin bir yarısı ormandayken başkasına vermek pek de tekin değildi, fakat eğitmenimiz bunu istemişti ve yapmak zorundaydık. Sebastian da ısrar edercesine elini önümde tutuyordu. Eh, eğitmen var yanımızda sonuçta, diye geçirdim içimden ve parmağımdaki yüzüğümü çıkarıp sertçe Sebastian’ın eline koydum.

Herkes silahlarını Sebastian ve Claud’a verirken eğitmenimiz Zack de üstündeki tişörtü çıkarıp kendini hazırladı. Sebastian ve Claud herkesin silahını da alınca Zack kendi silahı olan kılıcını da onlara verdikten sonra bize doğru yürüyerek “Size bugün öğreteceğim sanatın ismi Aikido. Birçoğunuz bu sanatı biliyor. Ama ben bilmeyenleriniz için bir kez daha tekrar etmek istiyorum,” dedi ve boğazını temizledikten sonra devam etti, “Aikido'nun anlamı "Yaşam Gücü İle Bütünleşme Yolu"dur. Aikidonun felsefesi insanın kendi yaşam gücünü geliştirmekten ibarettir. Yaşam gücünü geliştirmek ama kazanım ile veya yenilgi ile bağlanmamaktır. Aikido öğrencilerine aikidoka denir. Karşılaşma sırasında amaç kendini korumak ve saldırganın gücünü saldırgana karşı kullanarak saf dışı bırakmaktır. Diğer savaş sanatlarından özellikle farkı düşmanın dengesini yitirmesini sağlamak ve "kombo" tabir edilen arka arkaya yapılan birkaç teknik ile saldırganı saf dışı bırakmaktır. Saldırganın enerjisinin kendisine karşı kullanılmasi fiziksel güçten çok, doğru zamanlama ve iyi gözlem gerektirir.” Dedikten sonra Sebastian’a işaret etti. Sebastian da başıyla onaylayarak yanındaki mankeni alarak Zack’in yanına geldi. Zack cansız mankeni aldı ve yere sabitledikten sonra “Arkadaşlar bu tanrıça Athena'nın dersliğimize verdiği bir hediyedir. Size nasıl çalıştığını göstereceğim,” dedi. Mankenin karşısına geçti ve mankenden gözlerini ayırmadan bizimle konuştu, “Mankeni aktive edebilmek için içinizdeki savaşma arzunuzu dışa vurmanız gerekiyor. Ama bunu yaptıktan hemen sonra konsantre olarak yeniden sakinleşmeniz lazım ki aikido'nun temellerini unutmadan saldırıları engelleyebilin. Şimdi mankeni aktive edeceğim. Hareketlerime çok ama çok dikkat edin.” Gözlerini kısa bir süre için kapadıktan sonra birden bire açtı. Gözlerinden resmen nefret fışkırıyordu. Bir an için cansız mankene saldıracağını hissettim, fakat manken artık cansız değildi. Zack’in nefret dolu enerjisinen dolayı hareketlenmeye başlamıştı. Gerinip etrafına göz gezdirdikten sonra Zack’e döndü. Bir süre sessizce bekleyişimizden sonra mankenin bacakları ve kolları büyümeye başladı, boyu uzadı ve yüzünde de canavarlarınki kadar korkunç bir ifade belirmişti. Değişim geçiren manken ulaşmak istediği boya ve büyüklüğe ulaşınca Zack’e kükredi ve ona doğru koşmaya başladı. Her adımında yer titriyor ve gümbür gümbür sesler çıkıyordu. Zack’in kafasına yumruğunu atacakken Zack ondan öce davrandı ve olağanüstü bir hareketle yumruğu savurduktan sonra canavarın bileğini kavradığı gibi onu etkisiz hale getirmeyi başardı. Canavar tutsak kalmaktan pek hoşnut görünmüyordu ve garip iniltiler çıkarıyordu. Zack canavarı bu halde tutarken “Anladınız mı? Şimdi bu azmanı serbest bırakacağım. Size göstermek istediğim ve benim aikidodan yorumladığım bir vuruş stili göstereceğim,” dedi ve mankeni serbest bıraktı. Kolununun serbest kalmasıyla manken aniden hareketlendi ve Zack'e atağa geçti. Manken Zack’e tokat atma girişiminde bulunduysa da Zack tekrar ondan önce davranarak bu hamlesini de engelledi. Ardından bir kolunu kılıç gibi kullanarak muhteşem hareketlerle mankeni etkisiz hale getirmeyi başardı. Kılıç gibi kullandığı kolunu mankenin şah damarı olması gereken yerine savurmuştu. Manken afallayıp yere kapaklandı ve yavaşça eski boyutuna döndü. Zack cansız hale gelen mankeni yerden kaldırarak “Hareketlerimi dikkatlice izleyip kavradığınızı umuyorum. Biraz sonra bu dostumuzla sizler kapışacaksınız. Ama tabii ki bu seviyede değil. Seviyeyi aşağıdan başlatıp yukarı doğru çıkaracağım. Sırayla buraya gelin ve öğrendiklerinizi gösterin. Ayrıca size bir ipucu vermeme izin verin. Kılıç eğitmenleri genellikle kılıcı bir uzuvlumuzmuş gibi kullanmamızı söyler değil mi? Bende size burada uzuvlunuzu bir kılıç gibi kullanmanızı tavsiye ediyorum,” dedi ve mankeni ayakta duracak şekilde yere sabitledi. Herkes sessizce Zack’i izliyordu. Ben de şaşırmış bir ifadeyle bakıyordum. Ben bu hareketleri nasıl yapabilirdim ki? Aikido hakkında en ufak bir bilgim yoktu benim. Sadece filmlerden izlediğim kadarıyla birkaç hareket biliyordum ki bu hareketler de pratikte yoktu. Derin bir iç çekerek mankenin kıpraşmalarını izledim.

“Şimdi çalışacağınız seviye bir melez seviyesi. Yani düşman bir melez ile dövüşüyor gibi olacaksınız,” dedikten sonra Zack geri çekilerek bir melezin çıkmasını bekledi. İlk Hanna çıktı mankenin karşısına. Gerçekten de iyi dövüşüyordu, sanki eğitimini almış gibiydi. Onu görünce daha da korkmaya başlamıştım, ben asla böyle şeyler yapamazdım.

Birkaç kişi de çıktıktan sonra, artık ben de çıkıp kurtulsam iyi olacak, diye düşünüp Satellite’ın ardından kendimi açıklığa attım. Etrafıma bakınarak mankenin karşısında geçtim ve derin bir nefes alıp gözlerimi mankene diktim. İçimdeki mücadele duygusunu açığa çıkarmalıydım, mankeni bir canavar olarak hayal ettim. Gözlerimi kapadım ve odaklanmaya çalıştım, ardından gözlerimi açıp mankene baktım tekrar. Tüm sinirimi açığa çıkararak mankenin canlanmasını sağladım. Manken kıpırdamaya başlamıştı, beni karşısında görünce kafasını hafifçe yana eğdi ve boyutunu değiştirmeye başladı. Sonunda benimle aynı boyuta gelince bağırarak saldırıya geçti. Bana yumruk atmak için var gücüyle koşuyordu ki kendimi savunmam gerektiğini anladım. Yumruğu yüzüme yaklaştığı anda kendimi kenara çektim ve mankenin dengesini kaybedişini izledim. Manken kendini toparlayarak tekrar bana döndü. Saldırıya geçmeyecektim, çünkü Zack’in söylediğine göre aikido’nun amacı saldırı değildi, saldırı yapan kişinin hareketlerini lehimize çevirmekti. Bense sadece mankenden kaçıyordum. Saldırılarını kullanmanın bir yolunu bulmalıydım, tabi aklımda kalırsa.

Manken kısa sürede saldırıya geçmişti. Bana doğra koşuyordu tekrar. İşte tam zamanı, diye düşünerek sağa döndüm. Kolumu kılıç gibi dümdüz tutarak mankenin ensesine hizaladım ve onu kendi etrafımda dönmesini sağladım. Ardından diğer kolumu da kılıç gibi tuttum ve ensesinde tuttuğum elimi kaldırarak bu sefer diğer kolumu enlemesine mankenin boğazına götürdüm. Mankenin boğazını çok hızlı geriye itmiş olmalıydım ki havada bir takla atıp yüz üstü yere düştü. Birkaç iniltiden sonra manken eski formuna geri dönerek cansız haline geri döndü. Ben ise mankeni alt ettiğimden dolayı duyduğum sevinci yüzüme yansıtarak eski yerime döndüm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Zack Cliff Burton
Nyks'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Nyks'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Zack Cliff Burton


Mesaj Sayısı : 814
Kayıt tarihi : 23/02/11

Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Empty
MesajKonu: Geri: Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran    Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran  Icon_minitimeCuma Haz. 17, 2011 3:23 am

Ders Bitmiştir!
En geç 19 Haziran'da açıklanacaktır!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dövüş Sanatları Dersi / 4 haziran - 11 haziran
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Dövüş Sanatları Sınıfı / 30 Haziran - 6 temmuz
» Bilgilendirme // Dövüş Sanatları Sınıfı
» Büyü Teknikleri Dersi / 3 Haziran - 15 Haziran
» Şifa Sanatı Dersi |~| 1 Haziran ~ 7 Haziran
» CKK Dersi | 29 Mayıs-5 Haziran

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Derslikler :: Dövüş Sanatları Sınıfı-
Buraya geçin: