Arkadaşlarımın yanından ayrılmış ormana doğru ilerliyordum. Kampa geldiğimden beri bu ormana ikinci gidişimdi. Bu sefer giderken etrafı iyice inceliyor, yolu ezberliyordum. Ormanda yürüyüş yapmayı, temiz hava almayı çok severdim. Tabi karşıma aksilikler çıkmadığı sürece. Yine ormandaydım ve ormandaki ağaçlar çok güzel görünüyordu. Daha güneş batmamıştı ve etraf aydınlıktı. Güneşin olması da bu ormanı korkunç değil güzel kılkıyordu.
Sakince ormanda ilerliyordum. Kuş sesleri kulağa çok hoş geliyordu. Etraftaki sincap ve tavşanlarda buraya güzellik katıyordu. Bir süre daha böyle yürüdükten sonra yorulmuştum. Kendime oturacak bir yer arıyordum. İlk geldiğimde oturduğum yıkık ağacı bu sefer bulamamıştım. Yine de onun gibi oturabileceğim yerlerin olmasını umut ediyordum. Ormanda ilerlerken karşı tarafında çok güzel bir çiçek duruyordu. Ne çiçeği olduğu hakkında bir fikrim olmasa da görüntüsü ve beyaz rengi çok uyum içindeydi. Çiçeği çok beğenmiştim. Çiçeklerin olduğu alanın oraya gittim ve aralarından bir çiçeği kopardım. Çiçeği kokladığımda hafif ve güzel bir kokusu vardı. tekrar çiçeği koklayarak gülümsedim.
Ardından biraz daha ilerledikten sonra oturup dinlendim. Çiçekle elimde oynarken avanın yavaş yavaş karardığını fark ettim. Hava kararmadan ormandan çıkmalıydım. Yoksa yolu karıştırabilirdim. Oturduğum yerden sakince kalktım ve geldiğim yoldan kampa geri dönmek için ilerlemeye başladım.