Çimenlerin üzerinde uzanmış yatıyordum. Yorulmuştum. Daha sabah olmasına rağmen yorulmuştum. Çünkü burada her zaman atraksiyon vardı. Gözlerimi kapattım. Güneş göz kapaklarımı bile geçecek gibiydi. Kuşların sesleri, çiçeklerin kokuları bir tatil havası katıyordu ama uzaklardan gelen kılıç sesleri bu ortamı bozuyordu. Bugün güzel geçecek diye düşündüm. Böyle olmasını umuyordum. Biraz böyle uzandıktan sonra üzerimin kirlendiği aklıma geldi. Hemen yattığım yerden kalkıp kulübeme doğru gittim. Kardeşlerimin bazıları uzanmıştı, bazıları televizyon izliyor, bazıları da bir şeyler atıştırıyorlardı. Dolabıma doğru yürüdüm. Kapağını açtığımda ise pek eşya yoktu. Bugün temizlik günü müydü acaba. Turkuaz gömleğime doğru elimi uzattım. Çoğu zaman giydiğim kotumu da aldım. Kotumu giydikten sonra biraz parfüm sıktım. Gömleğimi de giydim ve artık hazırdım. Neye hazırdım bilmiyorum ama öyle işte. Dışarı çıktım. Çiçeklerin kokusunu derince içime çektim. Sanki bir daha bu kokuyu alamayacaktım. Birden uzaklarda birinin bana doğru koştuğunu gördüm. Nefes nefese yanıma geldi. "Kahin sen ve Zellana'yı istiyormuş!" dedi. Ben ve Zell'i mi? Neden? Kafamda binlerce soruyla Zell'i aramaya başladım. Neredeydi bu kız? Gene öylece geziniyor muydu. Sonunda onu bulmuştum. Onu bulduğum için sevinmiştim. Hemen yanına gittim ve ''Merhaba Zell. Zaman yok kahin bizi istemiş.'' dedim. Yolda bin tane soru sordu. Ben nereden bilecektim bunları. Benim de sorularım vardı tabii. Sonunda kahinin mağarasına geldik. İçerisi hiç de güzel bir yer değildi. Hayatta gelmek isteyeceğim son yerlerden biriydi. Kafasını kaldırdı ve:
İki dost baş koyacaklar bir yola ,
Bulacaklar kendilerini bir kaplıcada ,
Şölen yaşarlarken olucak biri hamster bir anda ,
O zamanda belli olucak gerçek yüzler aslında.
Nefesi hiç de güzel kokmuyordu. Şimdi ne yapacaktık? Bir şey diyemeden, Zell ile birbirimize bakarak dışarı çıktık. Öylece geziniyorduk. Zell'e "Herhangi bir fikrin var mı?" diye sordum. "Hayır yok. İki dost baş koyacaklar bir yola. Herhalde bizden bahsediyor." "Bunu ben de anladım." Biraz gerilmiştik. "Şölen yaşarlarken olucak biri hamster bir anda. Hamster? Sanki bu hikayeyi birilerinden duymuştum. Kirke mi Mirke mi diye bir büyücü insanları fareye dönüştürüyormuş. Herhalde ona gitmeliyiz." "Peki neredeymiş bu?" Apollon Kulübesi'ne gelmiştik. İçeri davet ettim Zell'i. Duvarda büyük bir harita vardı. Oradan yerini gösterdim. Zell'in ağzı açık kalmıştı. "Pegasuslarımızı alsak iyi olur. Alman gereken eşyaları al ve Pegasus Ahır'nda buluşalım." "Peki." Bir çanta hazırladım ve hemen ahıra gittim. Zell benden önce gelmişti. Selam verdim ve Hyourinmaru'ya bir paket dolusu jelibon verdim.