Maalesef normal bir gün değildi ki öyle olmasını çok isterdim.Türlü türlü canavarlarla dövüşüp,onları yanlışlıkla meyveye dönüştürdükten sonra yorulmuştum ve bunu o aptal,yıllarca beni aramayan göya anne sevgisi tanrıçası Demeter'le buluşmam lazımdı.Onu tanımadan olmuyordu sanki.600 katı da benimle beraber çıkıp,yorulan Kıvırcık tir tir titriyordu.Ve karşıdan gelen pegasusu görünce kendi kendine antik yunanca bir şeyler söyleyip,durdu.Ardından onu duyduğumu anlayınca bana baktı ve sinirlendi.
-Kampta öğreneceksin.Git gör anneni.
Ben ise kıkır kıkır gülüyordum.Ama Kıvırcık'ın sinirlendiğini gördüm ve Demeter yazılı kenarlarından bitkiler çıkan kapıya yöneldim.Korkuyordum ama kapı birden açıldı.Sarı saçlı annem tam karşımda duruyordu.Bana sarılıverdi,tahtının boş olduğunu gördüm ve onu ittim.Onu itmem onu sinirlendirmiş olacaktı,hemen elindeki kemere başvurdu ama geri çekildim.Ne sevgi ama!
Onu görmüştüm,artık gidebilirdim.Kapıya yöneldim ama Demeter kapıyı kapattı ve beni tam tahtının karşısındaki yere oturttu.Yüz yapıyordum ama elime bir elma verince hemen ısırdım ve neşelendim.Büyülü olmalıydı.Tükürecektim ama vazgeçtim.Çünkü elmalara karşı bir zaafım var.Demeter'in konuşmasıyla kendime geldim.
-Evet Mitchie Heinz.Van Der Heinz'ın kızı,aynı zamanda benim kızım.
Şaşırmamı bekliyor gibiydi ama Kıvırcık otobüste bana her şeyi anlatmıştı.Onu tınmadım ve meyve tabağından bir salkım üzüm alarak ağzıma attım.Demeter'i tınmadığımı görmek onu kızdırmış olmalıydı.Sonunda o da konuşmaya başladı.