Beynimin zor durumda kalınca nasıl da çabuk işlediğini gösteren durumlardan biriydi bu. Yani aslında zor bir durum felan da yoktu ki -sadece ne diyeceğimi bilmeden öylece bakıyordum. Işık hızıyla düşünmenin de işe yaramadığını anladıktan sonra cesareti mi toplayıp konuştum, ''Eh, şey... Ben merhaba diyecektim. Yani aslında Naber? diyip gidecektim. Öhöm, yani öyle değil, neyse boşver, nasılsın anne? Seni sadece ziyarete geldim...'' söylediklerim yavaş yavaş mırıltıya dönüştü. Niye bu kadar heyecanlanmıştım ki! Ben hiçbir zaman annemi suçlamadım, çünkü nasıl desem, sevgi benim için pek de önemli değildi. Hayır ya, kötümser ve bencil biri değilim ama annemi suçlamak Top 10 listemin başında gelmiyordu. Hem daha yeni karşılaşmışken sormaya gerek yoktu bunu, belki sonra felan. Annem biraz bana baktı -garipsemiş gibiydi. Ama sonra beni rahatlatarak konuşmaya başladı, ''Evet, bunu biliyorum Lyraa,'' dedi ve devam etti ''Ve iyiyim, sizi sürekli takip de ediyorum.'' Bizi sürekli takip mi ediyordu? Ya, öyle demek...'' dedim merakla. ''Evet, Lyraa, sizi gerçekten sevdiğimi biliyorsundur umarım.'' diye cevap verdi Demeter. ''Bilmiyordum, ama hissediyordum.'' dedim içtenlikle. Bu kesinlikle doğruydu, annem de gülümsedi ve tekrar konuştu, ''Ah, bu iyi işte. Yani bilmene sevinim kızım. Bana anlatacağın bir şey var mı?'' Tuhaf tuhaf bakıp konuştum ''Şey, aslında yok... Seni görmek istemiştim.'' Annem acaba bana kızmış mıydı? Onu rahatsız mı etmiştim? Yok canım, diye düşündüm. Öyle olsaydı şu an oturup sohbet ediyor olmazdık herhalde. Gözlerimi bir süre kaçırdım ama sonra baktığımda annemin gülümsediğini gördüm, ''Beni rahatsız etmedin kızım.'' dedi. Annem düşüncemi mi okumuştu?