Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kılıç Dersi | 15 Ağustos - 21 Ağustos.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Leonard L. Carter
Zeus'un Çocuğu/Kılıç Eğitmeni
Zeus'un Çocuğu/Kılıç Eğitmeni
Leonard L. Carter


Mesaj Sayısı : 1903
Kayıt tarihi : 09/10/10

Kılıç Dersi | 15 Ağustos - 21 Ağustos. Empty
MesajKonu: Kılıç Dersi | 15 Ağustos - 21 Ağustos.   Kılıç Dersi | 15 Ağustos - 21 Ağustos. Icon_minitimePaz Ağus. 14, 2011 10:05 am

Kardeşlerinden birinin kapısını yumruklaması sayesinde uyandı Leonard. Yataktan kalkmaya niyeti yoktu aslında, ama kardeşi kapıya gittikçe daha sert vuruyordu. Bu da Leonard’ı çileden çıkartmaya yetiyordu. Bir süre kardeşinin pes etmesini bekledi ama beklentisi karşılıksız kaldı. Kardeşinin pes etmeye niyeti yok gibiydi. Oflayıp puflayarak yatağından kalktı. ‘‘Tamam, kes artık.’’ Diye bağırdı kapıdaki kardeşine. Bununla birlikte ses kesildi ve Leonard banyosuna yürüdü. Elini yüzünü yıkadıktan sonra banyodan çıkıp dolabına yöneldi. İlk önce eli günlük kıyafetlerine gitti ama bugün ilk kılıç dersini vereceğini hatırlayınca yüzünü buruşturdu ve derslerde giyeceği kıyafeti üzerine geçirdi. Bunun ardından odasından çıkıp mutfağa yöneldi.
Kardeşlerinin hepsi mutfaktaydı ve kahvaltı da çoktan başlamıştı. ‘‘Günaydın.’’ Dedi Leonard hepsine hitaben ve masadaki tek boş yere oturdu. Bütün kardeşlerinden cevap aldıktan sonra kahvaltısına başladı. Bir süre sonra ‘‘O kıyafet ne Leo?’’ diye sordu Marcus küçümser bir edayla. Üzerindeki kıyafet eskiydi ve bu kıyafetle kötü göründüğünü de biliyordu. Fakat kılıç dersinde bunu giymesi gerekliydi. ‘‘Ders için.’’ Diye yanıt verdi kardeşine. Şaşkın bakışlar üzerine yönlendi bir anda. Leonard dersleri gereksiz bulurdu ve genelde hiçbirine girmezdi. Bu onlara garip gelmiş olmalıydı. ‘‘Bugün ilk kılıç dersim var. Mezun olmayanlarınızı orada görmek istiyorum.’’ Diyerek kardeşlerinin meraklarını giderdi ve kahvaltısına devam etti. Kahvaltısını bitirdiğinde masanın toplanması için kardeşlerine yardım etti. Ardından kulübeden çıktı ve arenaya yöneldi. On yılı aşkın süredir kamptaydı, canavarlarla mücadele ediyor, kendisini geliştiriyordu. Şimdi ise başkalarını eğitecekti. Eğitmeni olduğu kılıç dersi, bütün melezlerin zorunlu dersi olduğundan birçok melezin derste olacağını düşünüyordu. Eğer bugün bu dersten mezun olmazlarsa bir sonraki ay mezun olacaklardı. Ya da daha sonra. Bu düşüncelerle yürürken arenaya gelmiş olduğunu fark etti. Girişte bir süre bekledi ve kendini hazır hissettiği an içeri daldı. Arena neredeyse dolmuştu. Melezler ellerinde ilahi bronzdan yapılma, birer metre uzunluğundaki kılıçlarıyla eğitmenlerini bekliyorlardı. Leonard girişin yanında bulunan kılıçlardan birini kaptı ve arenanın ortasına doğru yürüdü. Yerine vardığında tüm dikkati üzerine toplamayı başarmıştı. ‘‘Kılıç dersine hoş geldiniz. Ben eğitmeniniz Leonard. Zeus’un oğluyum.’’ Diyerek kendini tanıttı. ‘‘Şimdi size kılıç hakkında biraz bilgi vermem gerekiyormuş. Kılıç, tarih boyunca birçok uygarlık tarafından kullanılmış, metal veya başka malzemelerden yapılmış çeşitli boyutlarda olabilen, keskin kenarlı, sivri uçlu, delici ve kesici olan ateşsiz silahtır. Ben keskin, sivri uçlu, delici ve kesici olduğunu söylemeseydim anlamayacaktınız zaten. Bazı kaynaklara göre kılıç, modern ateşsiz silahların atasıdır. Tarih boyunca birçok uygarlık kendi kültürlerine özgü kılıçlar yapmıştır. Bunlara örnek olarak, Romalılar tarafından kullanılan gladius, Japonlara özgü katana ve Türklere özgü yatağan sayılabilir falan filan. Bunların çoğunu zaten biliyorsunuz, bilmediklerinizi de boş verin. Bu bilgiler size savaş anında hiçbir şey sağlamaz. Derse başlarken bu bilgileri vermem gerekiyormuş yoksa benim de umurumda değiller.’’ Dedi dudak bükerek. Herkesin dikkatinin üzerinde olduğunu görünce devam etti. ‘‘Dersin bu saçma kısmını atlattığımıza göre eğitime geçebiliriz. Bu sefer söyleyeceklerim önemli, yani dinleyin. Kılıçta ustalaşmak istiyorsanız, kılıcı kolunuzun bir uzantısı gibi hissetmelisiniz. Bu kural ok, mızrak, hançer gibi diğer silahlar için de geçerlidir.’’ Dedi ve duraksadı. Tüm gözlerin üzerine doğrultulmuş her hareketini takip ettiğini fark ettiği sırada devam etti. ‘‘İlk olarak kılıcı nasıl tutacağınızla başlayalım. Öncelikle kılıcınızı tutarken, kabzanın ne üst ne de alt ucundan tutacaksınız. Tam ortasından sağlam ve dengeli bir biçimde kavramalısınız. Kılıcı tutan eliniz ise ne gevşek ne de sıkı olmalı. Gevşek olduğu zaman ilk darbede kılıcı düşürebilirsiniz, çok sıkarsanız da parmaklarınız çabuk zarar görür ve kılıcı tutamaz hale gelirsiniz. Kılıcı doğru tuttuktan sonra, kılıcı sağ elinizle tutuyorsanız, sol bacağınız bir adım önde, sol elinizle tutuyorsanız sağ bacağınız bir adım önde olacak şekilde bacaklarınızı kırmadan pozisyon alın.’’ Dedi ve söylediğinin yapılması için bir süre bekledi. ‘‘Şimdi biriniz yanıma gelsin.’’ Diyerek devam etti konuşmasına. İlk başta kimse yerinden kıpırdamasa da sonunda bir melez öne çıktı ve Leonard’ın yanına geldi. ‘‘Saldır bana.’’ Dedi Leonard. Melez bir süre şaşkınlıkla ona baktı. Şaşkınlığı geçince ise kılıcını kaldırdı ve Leonard’a doğru savurdu. Leonard kılıcını kaldırıp bu hamleyi karşıladı. İki kılıç sert bir şekilde çarpışınca Leonard sert bir şekilde kılıcını bastırdı ve daire çizecek şekilde çevirip melezin kılıcını elinden düşürdü. ‘‘Hepinizin bu hamleyi çalışmasını istiyorum. İkişerli gruplara ayrılın ve karşınızdakinin kılıcını düşürmeye çalışın.’’ Dedi ve melezlerin ikişerli gruplara ayrılmasını bekledi. Herkes biriyle eşleştikten sonra ‘‘Başlayın!’’ dedi ve aralarında gezinmeye başladı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Kılıç Dersi | 15 Ağustos - 21 Ağustos. Empty
MesajKonu: Geri: Kılıç Dersi | 15 Ağustos - 21 Ağustos.   Kılıç Dersi | 15 Ağustos - 21 Ağustos. Icon_minitimePtsi Ağus. 15, 2011 12:15 am

Azur mavisi gözlerini okyanusa çevirdi genç kız. Okyanus, git gide kararmaya başlamıştı. Aslında kararan şeyin okyanus olmadığını elbette biliyordu; ancak bunu her düşündüğünde inkar etmeye çalışırdı. Kendisinin yaşam kaynağı olan okyanusun aslında kendisinden de aciz olduğu gerçeğini duymak, kabul etmek, solumak istemezdi. Hep bunu daha da ileriye atar, ondan kurtulduğunu düşünürdü; ama bazı gerçekler vardı. Karşına çıktığı anda bütün ömrünü hiç yaşamamayı dilersin. Öyle bir gerçekle de karşılaşmak istemiyordu. Okyanusa yeniden çevirdi gözlerini. Bir kayanın üzerine oturmuştu ve rüzgar sanki ortama daha nahoş bir hava vermek istercesine esiyor ve genç kızın sırma, uzun saçlarını uçuşturuyordu. Rüzgarın onun kulağına fısıldadığını da hissediyordu. Rüzgar çok kibirliydi, onun kabul etmek istemediği gerçekleri ona hatırlatmak istercesine kulağına doluyordu.Genç kız gözlerini indirdi ve kafasını salladı. Rüzgarın fısıltı gibi kulağına dolmasını istemiyordu. Sadece okyanusun dalgalara vuruşundan çıkan sesi dinlemek istiyordu. Rüzgarın ise pes etmeye niyeti yoktu. Bugün bütün gerçekliğiyle genç kızın karşısına çıkacaktı. Gerçekleri kabul etmesini sağlayacaktı. Bu saklambacın sonuna varması gerekiyordu. Hep kaçıyordu genç kız bundan.

Genç kız, kibirli rüzgarın fısıltısından kurtulmak için ellerini kulaklarına götürdü. İstemiyordu, inkar etmek istiyordu. Bunu kabul etmeyecekti. Gözlerini de kapattı. Şimdi ne duyuyor ne de görüyordu. İstediği olmuştu. Sadece okyanusun kokusu burnuna doluyordu. Rüzgar ise acımasızdı. Aniden kesiliverdi. Bir bariyer gibi okyanus ve genç kızın arasına girdi. Artık genç kızın o çok sevdiği tuzlu koku yok olmuştu. Sinirle gözlerini açtı ve ellerini kulaklarından indirdi genç kız. Rüzgara bağırmak istiyordu içinden; ama Tanrıların hepsine de saygı duyması gerektiğini bilirdi. Bu yüzden hiçbir şey yapmadı. Kayanın üzerindeki bir noktaya gözlerini sabitledi ve bekledi. Çığlıklar kulağına dolmaya başlayınca dayanamadı ve gözlerini kaldırdı. Okyanus gittikçe kararıyordu, çünkü gökler kararıyordu. Genç kız hemen başka tarafa baktı. Bunu kabul etmek istemedi yeniden. Kendini o kadar çok sıkmıştı ki sonunda ilk patlak veren göz pınarları oldu.

Pınarlarından süzülen yaş damlaları yüzünde kademe kademe düşüyordu. Dudağı tuzlu suyla ıslanınca hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı. Elini kaldırdı ve parmağının ucuyla dudağını sildi. Tuzlu suyun tatlılığını hissedince buna hazır olduğunu fark etti. Gözlerini kaldırdı ve ufuk çizgisine, gökyüzü ve okyanusun birleştiği yere baktı. Mavi gözleri biraz önce akıttığı damlayla birlikte pırıl pırıl parlıyordu. Kendini hazır hissettiğini biliyordu. Bakışlarını yeniden denize getirdi.

Deniz, kendi rengini seçemiyordu. Gök ne derse ona uymak zorundaydı. Hep mavi kalabiliyor muydu; ya da hep beyaz? Gök ne renk olursa o oluyordu. Şimdi hava kararıyordu; deniz de git gide siyahileşmeye başlıyordu. Başka şansı yoktu. Deniz, özgürlüğü temsil eder der kimileri… Uçsuz bucaksızdır ya. İnsanlar oturur ve şimdi oturan genç kız gibi uzakları seyrederler. Özgürlüğü bulduklarını düşünürler. Oysa orada ufuk çizgisi vardır. Denizin kafesidir o. Deniz aslında görünmeyen kelepçelerle göğe bağlıdır. Özgürlüğü temsil edemeyecek kadar acizdir, aslında o bir köledir.

Genç kızın gözleri iyice yaşlanmıştı. Ellerine baktı ve orada görünmez kelepçeleri gördü. Bağlıydı, özgür değildi. Bir köle gibi acizdi; ama tuzlu suyun tatlılığında bir köle olarak yaşamayı diğer her şeye tercih ederdi. O buydu, başka hiçbir davet onu kendisine çekmezdi. Yolunu seçmişti. Tuzlu suyun tatlılığında yaşayacaktı. Kabul ettiği bu gerçek üzerine gönlünün daha hafiflediğini hissediyordu.

Oturduğu kayanın yanına baktı. Uzun zamandır kavramadığı kılıcı yanındaydı. Onu elleriyle kavramaya korkuyordu. Nedenini anlayamıyordu; ama kılıcını elleriyle kavramanın düşüncesi bile tüylerini diken diken etmeye yetiyordu. Nerdeyse dört yıldır kılıcını elleriyle kavramamıştı. Gerçekten özlediğini biliyordu. Onun havada çıkardığı sesler, mavi göz alıcı rengi… Her şeyini özlemişti. Sadece düğmesine basmak istiyordu; ama yapabilecek cesareti olduğundan emin değildi. Evet cesaretin kitabını yazmış kız, kılıcının ona eski sadakatini göstermeyeceğinden korkuyordu. Birden kendini düşük ve ezilmiş hissetti. Bu duyguları bilmezdi, hissetmezdi genellikle; ama şu anda kendini aciz hissediyordu. Elini ışın kılıcına uzattı. Parmaklarının ucu tam değecekken elini geri çekti. Bugün eski şeyleri geride bırakacağını söyledi kendisine. Kılıçların ruhları olduğunu düşünürdü genç kız. Şu anda onun sadakatini kabul edip etmeyeceğinden emin değildi; ama artık bunu yapması gerekiyordu. Elini havada süzüle süzüle kılıcın yanına kadar götürdü. İşaret parmağı kılıcın soğuk metal sapına değince içinde tanıdık bir şeylerin çırpındığını hissetti. Bu sefer içindeki hisle birlikte diğer parmaklarıyla kılıcı kavradı. Tek yapması gereken düğmesine basmaktı. İşte bu en zor andı. Düğmeye basmak ve kılıcın aniden çıkışıyla oluşan sesi duymak. Gözlerini yeniden okyanusa dikti ve cesaret bulmak istedi. Derin bir şekilde içini çekti.

Rüzgar bariyeri kırılmıştı. Şimdi kendisi getiriyordu, okyanusun tuzlu kokularını… Burnuna dolan kokuyla yarı sarhoş oldu genç kız; ama alışıktı kendini bırakmadı. Bütün eli kılıcını kavramıştı, baş parmağını kaldırdı ve kılıcının düğmesinin üstüne getirdi. Üçe kadar sayacaktı ve bastıracaktı. Bir… İki… Üç… Bütün gücünü ve cesaretini kullanarak düğmeye bastı. Kılıcı, eski bir dostu selamlarcasına hızlı ve atik bir şekilde ortaya çıkmıştı. Kayanın üzerinde ayağa kalktı ve iki eliyle kılıcını kavradı. Havada bütün gücüyle savurdu önce. Yetmedi bir daha savurdu. Kılıcın dengesini hissediyordu. Elinde, kılıcının mükemmelliğinin farkına varıyordu. Dayanamadan kahkaha atmaya başladı. Eski bir dosta kavuşmanın verdiği zevk içini titretmişti. Deli gibi kahkaha atıyordu.

***

Genç kız erkenden uyanmıştı. Dün yaptıkları aklına geldikçe gülümsüyordu. Eski dostuna yeniden kavuşmuştu. Yataktan hızlıca atladı ve yeniden yanı başında durmakta olan kılıcını eline aldı. Bundan sonra onu yanından ayırmayacaktı. Yanından ayırmadığı çantasının içine atıverdi kılıcını. Bugün Kılıç Eğitiminin olduğunu yeni öğrenmişti. Tesadüflere zerre inanmazdı; ancak bugün yaşadığı oldukça garipti. Tabii, buna tesadüf gözüyle bakacağı anlamına asla gelmezdi. Üstüne kıyafetlerinden birini geçirdi ve Kılıç Eğitimi alacağı yere gitti. Çantasıyla rahat hareket edemeyeceğinin bilincinde olarak çantasını bir köşeye bıraktı. Kendi silahını kullanamayacağını biliyordu; ama yine de burada öğrendiklerini kendi kılıcında deneyebilirdi. ‘‘Kılıç dersine hoş geldiniz. Ben eğitmeniniz Leonard. Zeus’un oğluyum.’’ Dedi Leonard. Zeus Kulübesinden bir çocuktu ve kılıç konusunda da oldukça iyi olduğunu biliyordu genç kız.

‘‘Şimdi size kılıç hakkında biraz bilgi vermem gerekiyormuş. Kılıç, tarih boyunca birçok uygarlık tarafından kullanılmış, metal veya başka malzemelerden yapılmış çeşitli boyutlarda olabilen, keskin kenarlı, sivri uçlu, delici ve kesici olan ateşsiz silahtır. Ben keskin, sivri uçlu, delici ve kesici olduğunu söylemeseydim anlamayacaktınız zaten. Bazı kaynaklara göre kılıç, modern ateşsiz silahların atasıdır. Tarih boyunca birçok uygarlık kendi kültürlerine özgü kılıçlar yapmıştır. Bunlara örnek olarak, Romalılar tarafından kullanılan gladius, Japonlara özgü katana ve Türklere özgü yatağan sayılabilir falan filan. Bunların çoğunu zaten biliyorsunuz, bilmediklerinizi de boş verin. Bu bilgiler size savaş anında hiçbir şey sağlamaz. Derse başlarken bu bilgileri vermem gerekiyormuş yoksa benim de umurumda değiller.’’ Teknik bilgiler, evet birçok kişinin canını çok sıkardı. Tabii, Athena çocuklarından bahsedilmiyordu. -Çoğu kişinin- teknik bilgilerden haz aldığı söylenemezdi. Genç kız da teknik kısmını pek sevmezdi. Genellikle doğaçlama girişirdi. Tabii, bazı özel hareketler işine yarayabilirdi.

‘‘Dersin bu saçma kısmını atlattığımıza göre eğitime geçebiliriz. Bu sefer söyleyeceklerim önemli, yani dinleyin. Kılıçta ustalaşmak istiyorsanız, kılıcı kolunuzun bir uzantısı gibi hissetmelisiniz. Bu kural ok, mızrak, hançer gibi diğer silahlar için de geçerlidir.’’ Genç kız zaten kılıcını her zaman kendinden bir parça gibi hissederdi. Kılıçların dengesine duruşuna, her şeyine hayran kalırdı. ‘‘İlk olarak kılıcı nasıl tutacağınızla başlayalım. Öncelikle kılıcınızı tutarken, kabzanın ne üst ne de alt ucundan tutacaksınız. Tam ortasından sağlam ve dengeli bir biçimde kavramalısınız. Kılıcı tutan eliniz ise ne gevşek ne de sıkı olmalı. Gevşek olduğu zaman ilk darbede kılıcı düşürebilirsiniz, çok sıkarsanız da parmaklarınız çabuk zarar görür ve kılıcı tutamaz hale gelirsiniz. Kılıcı doğru tuttuktan sonra, kılıcı sağ elinizle tutuyorsanız, sol bacağınız bir adım önde, sol elinizle tutuyorsanız sağ bacağınız bir adım önde olacak şekilde bacaklarınızı kırmadan pozisyon alın.’’ Dedi Leonard, genç kız ilahi bronzdan yapılma kılıçlardan birini kavradı. Kendi kılıcı gibi olmuyordu; ama oldukça işe yarardı.

Kılıç tutarken sağ elini kullanırdı her zaman. Kılıcın kabzasını hafifçe kavradı ve kolunu uzattı. Sol ayağını bir adım öne attı ve dengeyi sağladı. ‘‘Şimdi biriniz yanıma gelsin.’’ dedi aniden. Kimse bunu beklemediği için şaşırmışlardı. Sonunda bir tane melez aralarından çıktı ve Leonard’ın karşısında durdu. ‘‘Saldır bana.” Dedi Leonard. Pearl, gözlerini iri iri açmış; bir saniyeyi bile kaçırmadan izlemeye çalışıyordu. Leonard’ın karşısındaki melez bir süre şaşkınca bakındıktan sonra elindeki ilahi bronzdan yapılma kılıcı savurdu. Leonard hızlıca kılıcını kaldırıp hamleyi savuşturdu. İki bronz kılıç sert bir şekilde çarpışınca ortalığa tiz bir ses yayıldı. Leonard, elindeki kılıcı hızlıca çevirdi ve melezin elinden kılıcının düşmesine neden oldu. ‘‘Hepinizin bu hamleyi çalışmasını istiyorum. İkişerli gruplara ayrılın ve karşınızdakinin kılıcını düşürmeye çalışın.’’ Dedi, genç kız birden ne yapacağını bilemedi.

Karşısına çıkan melezlerden birine baktı. “Grup olalım mı?” diye fısıldadı. Melezin onaylarcasına kafasını sallaması üzerine karşı karşıya geçtiler. ‘‘Başlayın!” diyen sesi kulaklarında duyan genç kız kılıcını yavaşça kaldırdı. Karşısındaki melez hızlıca geldi ve bir hamle savurdu. Pearl, ağır ışın kılıcı taşımanın verdiği güçle kılıcını hızla döndürdü. Bir adım geri gitmişlerdi. Karşısındaki melez, kılıcı biraz hoyratça savuruyordu. Güçlü olduğu belli oluyordu; ama fazla hoyratça kılıcını sallıyordu. Pearl, dayanamadan gülümsedi. Kılıçların bu kadar hoyratça kullanılmaması gerekirdi. Kılıçlar özen isterdi, denge isterdi. Senden bir parça olmak isterdi; eğer kılıca izin vermezsen o da sana bütün sadakatini gösteremezdi. Yeniden gelen darbeye bu sefer eğilerek karşılık verdi ve uzatmadan kılıcı hızlıca döndürdü. Melezin elindeki kılıç birkaç metre öteye dik bir biçimde düşmüştü. Pearl, gülümsedi. “Biraz daha kılıcına senden bir parçası olması için izin ver ki, o da sana sadakatini sunsun.” Dedi ve göz kırptı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kılıç Dersi | 15 Ağustos - 21 Ağustos.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Şifa Sanati Dersi |15 Ağustos| ~ |25 Ağustos|
» Pegasus Dersi | 13 - 20 Ağustos
» Sanat ve Zanaat Dersi 1 || 30 temmuz~ 6 ağustos.
» Vahşi Yaşamda Hayatta Kalma Dersi | 30 Temmuz - 6 Ağustos
» Mitoloji Tarihi Sınavı | 7 Ağustos - 14 Ağustos

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Derslikler :: Kılıç Antrenmanları Sınıfı-
Buraya geçin: