Üzgün bir şekilde yatağımın üzerinde otururken yanıma Hermia geldi.
“Günaydın, uykucu!” dedi gülerek.
“Günaydın!” dedim.
Hep o aklıma takılan soruyu sordum. “Babamı yani babamızı gördün mü?” dedim.
“Gördüm. Sende en kısa zamanda görmelisin.” Dedi.
“Hermia bu konuyu çok düşündüm ve babamı görmeye gideceğim.” Dedim.
“Ama kurallar Zeus’un kuralları…”
“Kurallar çiğnenmek içindir.” Dedim gülerek.
“Scarlett!”
“Şaka yapıyorum ama ne olursa olsun isterse kimse izin vermesin kamp’tan kaçacağım.” Dedim. “Herkes ebeveynini görmüş peki benim gibi yeni gelenlerin görmeye hakkı yok mu?”
“Var, tabi ki. Sadece biraz daha beklemelisin.”
“Bıktım artık beklemekten kararım kesin! Herkesin boş bulunduğu bir anda gideceğim.”
“Neyle gideceksin?”
“Pegasusumla."
“Hadi bana yardım ette yanıma alacağım birkaç eşyayı çantama koyalım.” Dedim.
“Tamam.” Dedi.
Çantayı hazırladıktan sonra ahıra gittik. Ambrosia’nın yanına gittim onu biraz okşadıktan sonra kapının önüne doğru getirdim. Hermia dışarıyı gözetliyordu. Ambrosia’yı ahırların arka tarafına götürdüm ve üstüne bindim. Hermia yanımıza geldi.
“Dikkat et!” dedi.
“Merak etme!” dedim.
Ambrosia’nın kulağına “Empire State Binasına!” dedim. Beni anladı mı bilmiyorum ama kanatlarını çırpıyordu sanırım havalanacaktı.
“Hoşça kal.” Dedim Hermia’ya.
“Hoşça kal, dikkatli ol!” dedi.
Ambrosia havalandı ve Empire State Binası’na doğru yol aldı. Aşağıya baktığımda manzara süperdi.
Ambrosia çalıların arkasına beni indirdi. “Beni bekle!” dedim gülerek.
Tüm cesaretimi toplayıp binanın içerisine girdim. Kimseye görünmeden asansöre bindim ve yukarı doğru çıkmaya başladım. Çok heyecanlıydım. Asansörden dışarı çıktım biraz ilerledikten sonra önümde kocaman bir kapı belirdi kesinlikle burasıydı. Kapıyı tam açacakken kapı kendiliğinden açıldı ve karşımda dev gibi boyu olan sarışın bir adam çıktı biraz öfkeliydi. Karşımdaki adam kesinlikle tanrılardan biriydi ama kimdi? Kalbim deli gibi atıyordu.
“Baba?!” dedim. Babam beni gördüğünde birden insan boyuna geldi ve “Scarlett senin ne işin var burada?” dedi.
Öfkeli bir şekilde “Sen beni görmeye gelmedin ben seni görmeye geldim!” dedim.
“Zeus seni görürse olacakları umarım biliyorsundur.” Dedi.
Endişeli bir şekilde beni kolumdan tuttu ve bizi kimsenin görmeyeceği bir yere götürdü.
“Bizim çocuklarımızı görmemizin yasak olduğunu biliyorsun ve sen buraya kadar geldin!” dedi.
“Anlamıyor musun ben her gün seni düşünüyorum bütün kardeşlerim seni görmüş benimde seni görmeye hakkım yok mu baba?” dedim o anda gözümden bir yaş indi. “Ben her şeyi göze alarak geldim buraya!”
Ne yapacağımı bilemedim babam’a sarıldım, sonra arkam’a bakmadan ilerlerken… “Scarlett dur!” diye bir ses duydum. Arkamı döndüm babam’a doğru koştum ve ona tekrar sarıldım.
“Seni seviyorum baba!” dedim. Gözümdeki yaşları sildim ve “Senin başını derde sokmadan en iyisi ben gideyim.” Dedim gülerek.
Koşar adımlarla asansöre doğru bindim en azından bir işi elime yüzüme bulaştırmadan hallettim dedim içimden. Asansörden çıktım ve pegasusum ambrosia’nın yanına gittim.
Pegasusum’a “Melez kamp’ına gidelim!” dedim.
Ambrosia havalandı ve melez kampın’a doğru ilerledi…