Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Denetleme 16

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Denetleme 16 Empty
MesajKonu: Denetleme 16   Denetleme 16 Icon_minitimeÇarş. Ağus. 10, 2011 3:40 am

Ahh Tanrılarım, kesinlikle çok içmiştim. Gece boyunca plajda parti yapmıştık kardeşlerimle. Ateşin karşısında şarkılar mı söylemedik, içki mi içmedik. Yapmadığımız hiçbir şey kalmamıştı. Denizin içine para atıp, dip dalışı bile yaptık. O para ne kadar değerlenmişti öyle. Yani, sokakta yerde görsem almazdım; ama oyunda çok değerli olmuştu. Suyun içinde oldukça da eğlenmiştik. Sonunda da plajda sızıvermiştik. Sızdık sızmasına ama üst üste uyuyakalmıştık. Yani, uyandığımda bir bacağımı bulamıyordum. Şaka etmiyorum. Ciddiyim bir bacağımı bulamadım. O kol ve bacak yığının arasından bacağımı çıkarmak epey vaktimi de aldı. O kadar yorgundum ki, kalkacak halim yoktu. Bacağımla kavuşunca biraz ileride yine kumların üzerine serpildim. Bu içkiyi içmemeliydim; ama tadı güzeldi ve güzel kafa yapıyordu. Yine uykuya dalmıştım, suyun dibinde deniz analarıyla dans ediyordum ki birden bir fırtına çıktı. Sürükleniyordum ve aniden gözlerimi açtım. Meğersem üzerimden dalga gelmiş yaa. Suyun üzerime gelmesiyle uyanmıştım; ama kardeşlerim deha uyuyorlardı. Şöyle bir gerindikten sonra birden bugün kulübe denetlemesi olduğu kafama dank etti. Bakınız: DAAANK!

Aniden zıpladım ve deli gibi bağırmaya başladım. "Kalkın, kalkııın, kalkııın. Denetlemeeeee..." Evet çok hoş, melodi gibi bir sesim yoktu; ama insanları uyandırmak konusunda iyi olmadığım söylenemezdi. Dün içtiğimiz şişelerden birkaçını aldım ve içlerini deniz suyuyla doldurdum. Sanırım fışkiye-öhöm pardon- fıskiye tarzı bir şeyler yapabilirdim. Şişeleri ters döndürdüm ve kardeşlerimin üzerlerine serpmeye başladım. Evet, hepsi soğuk suyun etkisiyle uyanmıştı. Sonunda durdum ve konuşmaya başladım. "Hadi hadi toparlanın, acilen gitmemiz gerekiyor. Denetleme var. Dakikalarımı mutfakta geçiremem. Sanırım siz de mutfağı pek sevmiyorsunuz. Hadi toparlanın." diye bağırdım. Kardeşlerimin büyük bir özveriyle kalkmaya çalıştıklarını görünce çok duygulandım. Vallaha hepsi de mükemmel yaratıklardı. Seviyorum onları.

Hep birlikte eşyaları topladıktan sonra salak gibi kol kola girdik. Birbirimizin desteğine ihtiyacımız vardı, çünkü düz yolda yürüyemiyorduk. Hepimizde içmiştik sanırım. Kol kola salak gibi görünsek de kulübemize gitmeyi başardığımızda pıtır pıtır herkes düştü. Yeniden onları ayıltmak bayağı vaktimi aldı tabii ki. Hemen hemen herkes ayıldığında konuşmaya başladım. "Tamam bugün çamur savaşı yapmıyoruz. Çamur savaşının etkileri geçen denetlemede çıkmadı yani. Bugün akıllı uslu olarak temizleyeceğiz tamam mı yavrularım?" dedim ve gülümsedim. Evet, bugün çamur yoktu. Sadece suyla temizlik olmasını istiyordum. "Şimdi her ne kadar sarhoş olsak ve arada bayılsanız da elinizden geldiği şekilde temizlik yapın. Size inanıyorum." dedim ve odama gidip süpürgeyi açtım. Her karışını tek tek süpürüyordum. Bu denetlemeler olmasa odamı affedersiniz ama bok götürürdü. Ben sürekli temiz olan biri değildim; ama başladım mı hakkını verirdim hani. Her odayı ben süpürecektim işte. Odamdan çıktığımda birkaç kardeşimin elindeki toz beziyle kanepeye kıvrıldığını gördüm. Yanına hızlıca gittim ve elektrik süpürgesini açıp süpürgeyi üzerinde gezdirdim, üzerindeki kumlar da temizlenmiş oldu. Temizlik temizliktir, nereyi temizlersek temizleyelim... Aniden kalkıp gözleriyle çevresine bakındı, beni karşısında görünce başını öne eğdi ve elindeki toz bezini sıkıca kavrayarak önümden kaçtı. Dayanamadan kıkırdadım. Tüyme anı komikti çünkü.

Tek tek bütün kardeşlerimin odasına elektrikli süpürgemle girip çıktım. Size bir not düşeyim elektrik süpürgesiyle süper tango yapılıyor. Bakmayın öyle. Dans etmeye bayılırım. Kütük gibi süpürge yapacak değilim ya. Bütün odaları tek tek süpürdükten sonra geri döndüm. Bazı kişiler artık yere oturmuş, aynı yeri boş gözlerle ovalıyorlardı. Saate baktım ve bir saatimiz olduğunu fark ettim. Hepsini zorla kaldırdım ve banyoya yolladım tek tek. Çünkü çoğu başka alemlerde geziyordu. Hem banyolarını da yavaş yavaş temizleyebilirlerdi. "Heey, yıkandıktan sonra siz kendinize gelirsiniz. Banyolarınızı da temizleyin." diye bağırdım. Hepsi de bıkkın ve sıkılmış gibiydiler. Biraz su hepsine iyi gelecekti.





Spoiler:


En son Pearl Chérie Dior tarafından C.tesi Ağus. 13, 2011 4:10 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andrea McIntyre
Amphitrite'nin Çocuğu
Amphitrite'nin Çocuğu
Andrea McIntyre


Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 09/08/11

Denetleme 16 Empty
MesajKonu: Geri: Denetleme 16   Denetleme 16 Icon_minitimeÇarş. Ağus. 10, 2011 7:25 am

Kendimi bildim bileli temizlik yapmayı sevmem. Yani, evde biri zaten sizin yerinize odanızı temizliyorsa -ki, ne kadar söylendiği umurumda bile değil.- niçin temizlik yapmakla uğraşasanız ki? Melez kampına geldiğimde ilk baş her şey çok güzeldi. Fakat denetleme için tüm kulübenin temizlik yapması! Hadi ama, ben henüz yeniyim neden bana işkence ediyorlar ki. Banyonun fayansındaki ne olduğunu bile çözemediğim lekeyi çıkarmaya çalışırken aklımdan geçen tam da bunlardı. Dün geceden ötürü başım zonkluyordu. Aslında çok içmiş sayılmazdım. Büyükannemin yanında daha önce hiç içmemiştim, ama dün kardeşlerime ayak uydurmak için bende hiç bozuntuya vermeden içmiştim ama bir süre sonra kusmamak için içmeyi kesmiştim. Aslında içki fena sayılmazdı, ama ben kesinlikle buna alışkın değilim. Kardeşlerim gerçekten eğlenceli tiplerdi, kulübe danışmanımızsa gözlemlerime göre gerçek manada çatlaktı. Yani çok tatlı biriydi ama deli doluydu. Tüm kardeşlerimle gece boyunca gülüşüp eğlenmiştik. Sanırım, onlarla gerçekten iyi anlaşacağım.
Ayağımın sabunlu fayansta kaymasıyla az kalsın düşüyordum.
'Lanet olsun...' diye homurdandım. Düşüncelere dalmak için hiçte iyi bir zamanla da değildim.
Acaba bırakıp kimseye görünmeden kaçsam ve temizlik bitince geri dönsem yokluğumu farkederler miydi? Ama hayır, kardeşlerime bunu yapamazdım. Daha çabuk bitmesi için hırsla fayansı sildim. Beni gören biri heralde onu yerinden çıkarmaya çalıştığımı sanırdı. Ama yine de lekenin çıktığını görünce kendimle gurur duydum. Yani sonuçta banyo için küçük, benim için büyük bir adım! Bezi kovanın içine attım. Gidip viledayı aldım. Leke yoksa, viledayla bir üstünden geçmem yeter diye ummuştum. Ama bir yandanda Pearl'ün bakışlarıyla karşılaşmaktan çekiniyordum. Ama bununla da uğraşılmaz ki! Kardeşlerim duvar dibine oturmuş, kimi ayılmaya çalışıyor kimiyse dalgın bir şekilde yerleri veya duvarları siliyordu. Kaşlarımı çattım. Bunu eğlenceli hale getirmenin bir yolu olmalıydı.

Sonra aklıma bir fikir geldi ve hınzırca gülümsedim. Kardeşlerime döndüm. 'Üzgünüm kardeşlerim, suyun sizi rahatsız edeceğini sanmıyorum gerçi.' dedim ve içinde köpüklü su olan vileda kovasını kaptığım gibi banyonun zeminine döktüm. Ayaklarım suyun içindeydi. Kardeşlerim soğuk su onlara değince birden ciyaklayıp şaşkınlıkla bana baktılar. Bense yalnızca sırıttım ve viledayı aldım ve buzda kayar gibi etrafta kayarak silmeye başladım. Silerken bir yandanda ayılmaları için bilerek kardeşlerimi ıslattım. Soğuk suyla kendilerine gelmişlerdi ve beni görünce kahkaha atanlar bile oldu. Ben ise sanki bale yapıyormuş gibi sıçrıyor, viledanın etrafında dönüyor ve buzda dans edercesine yerleri siliyordum. Sonra içlerinden biri -bu bana kahkaha atandı.- kalktı ve eline bir diğer vileda sopasına alıp bana katıldı. Beraber uyumlu hareket etmeye çalışarak banyonun zemininde kayarak dans ettik, şey, aslında silmeyi biraz unutmuş gibiydik ama kardeşlerimizin gülerek yaptığı tezahüratlar arasında referans yapıp eğildikten sonra banyoya göz atınca bunun gerçekten işe yaradığını gördüm. Banyo gerçekten temizlenmişti- gerçekten! Kendime hayret ettim, ben + temizlik ve eğlence? Şaşılmayacak şey değil. Sonra bir kahkaha attım. Hep beraber gülüştük ve üstümüze başımıza baktık. Hepimiz ıslanmıştık, aslında hiçbirimiz bunu pekte umursamıyordu. Ama denetleme günü olduğu için üstümüze değiştirmemiz gerekti. Fakat ondan önce, daha banyoya girmeden kendine gelmiş olan kardeşlerimle beraber yıkanıp içki kokusundan kurtulmaya karar verdik. Aslında Pearl banyo yapmamızı büyük ihtimalle ayılmamız için söylemişti, bizler de ayılmıştık zaten ama yine de denetleme sırasında içki kokmak pek güzel karşılanmazdı heralde. O sıra da Pearl 'Burada neler oluyor?' diyerek banyonun kapısına geldi ve şaşkınlıkla kapıda durdu. 'Burada ne oldu?' diye sordu. Neden bu kadar çabuk ayılıp banyoyu bu kadar temizlediğimizi anlayamıyordu sanırım. Ben ise sırıtıp yalnızca 'Hiç, sadece sanırım bundan sonra temizlikte ben banyoyu almak istiyorum.' dedim. Sanırım kanepeye kıvrılıp sızmanın hakkını vermiştim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alishia Marianna Allen
Amphitrite'nin Çocuğu
Amphitrite'nin Çocuğu
Alishia Marianna Allen


Mesaj Sayısı : 48
Kayıt tarihi : 10/07/11

Denetleme 16 Empty
MesajKonu: Geri: Denetleme 16   Denetleme 16 Icon_minitimeC.tesi Ağus. 13, 2011 1:31 am

Dün gece hiç içmemiştim ama yorgundum.Diğer kardeşlerime bakınca en iyi durumda olan bendim.Ne yazık ki hiç temizlik yapasım yoktu.Ama başka şansımda yoktu.Kulübemiz temiz olmazsa bir hafta bulaşık yıkamak zorunda kalırdık.Aslında ben bir şekilde ekerdim bu işleri ama kardeşlerimi zor durumda bırakmak istemiyordum.O yüzden temizliğe odamla başladım.
Çok düzensiz olmadığım için kötü bir durumda değildi.Aslında aklımda uzun bir süredir kamtan kaçıp New York'a gitmek vardı.Ama tek başıma gitmek istemiyordum çünkü tek başıma vakit geçirmekten yada dolaşmaktan hoşlanan biri değildim.Hangi kardeşime sorsam diye düşünüyordum.Aklımda Andrea yada Dekka vardı.En çok onlara güvenirdim ama emin olmayordum.Bu düşünceleri değerlendirirken odamı temizlemeyi bitirdim ve aşağıya indim.Orada beni daha büyük bir temizlik sorunu bekliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Denetleme 16 Empty
MesajKonu: Geri: Denetleme 16   Denetleme 16 Icon_minitimeC.tesi Ağus. 13, 2011 5:41 am

Salonu süpürmem bittiğinde gerçekten yorulduğumu hissetmiştim. Yorucu bir sabah olmuştu. Eğer erken kalkıp buraya gelmesek kesinlikle bulaşıkları yıkardık. Yani ben neydim? Mükemmeldim. Kendi sorduğum soruları kendim cevaplarım. Öyle bir huyum vardır. Neyse, salonun her zerreciğini süpürdükten sonra elektrik süpürgesini durdurdum ve kendimi bir kanepeye attım, yorulmuştum. Çoooook yorulmuştum. Derin derin nefes alıp verdiğimi hissediyordum. Şimdi banyo yapma sırası bendeydi. Hak etmiştim yani. Merdivenlerden yukarı çıktım ve banyolarımızın bulunduğu kısma girince şöyle bir durdum. ''Burada neler oluyor?'' diye sordum. Çünkü herkes bir garipti. Kardeşlerimin bana boş boş baktığını fark edince sorumu yeniledim. ''Burada ne oldu?'' diye sordum. Andrea, gülerek ortaya çıktı ve sonudna konuştu. ''Hiç, sadece sanırım bundan sonra temizlikte ben banyoyu almak istiyorum.''dedi.

Demek bensiz eğlence yapmışlardı? Bensiz... Ben bunu onlara ödetirdim. Önce kaşlarımı çatıp kötü kötü baktım. Pis pis bakışımın üstüne birkaç kardeşimin şaşkın şaşkın baktığını görebiliyordum. Ellerimi belime koydum ve kaşlarımı iyice çattım. "Demek bensiz eğlence yaparsınız haa? Bensiz, eğlence yapılmayacak uleeynn." dedim ve banyoya daldım ve suları fışkırtmaya başladım. Benim de temizliğe ihtiyacım olduğuna göre benim de banyo yapmamda bir sakınca yoktu.

Hızlıca su kalabalığının içine girdiğimde kendimi yenilenmiş hissediyordum. İşte hayat buydu. Su vücudumdan akıp giderken yeniden hayat bulduğumu hissediyordum. Kendi banyomu da iyice temizledikten sonra dışarıya çıktım. Yeterince eğlenmiştik. Giyinmem, yepyeni olmam gerekiyordu. Ahh Tanrılarım az daha unutuyordum. Bahçeye de inmem gerekiyordu. Orada halledilmesi gereken işler, toplanması gereken yabani otlar vardı. Hızlıca odama girdim ve üzerime bir elbise geçirip dışarıya çıktım.

Bahçede yabani otlar toplanmıştı. Ahh, biz Amphitrite çocukları, bahçe konusunda Demeter çocukları kadar iyi olmayabilirdik; ama en azından yabani otları yolabilirdim. Elime bahçe makasını aldım, yanıma da bir tane poşet aldım. Kardeşlerimden bir tanesini yanımda gelmeye ikna ettikten sonra işe koyuldum. Yerdeki yabani otları kardeşim Dekka toplayıp poşete atıyordu. Ben de bahçe makasıyla uzamış çimleri kesiyordum. Çimler oldukça uzamıştı. Biraz kırpıldığı takdirde çok hoş olabileceği görüşündeydim. Birden gözüme bir ağaç ilişti. Canım ona deniz kızı şekli vermek istemişti. Asıl sorun bunu nasıl yapacağımı bilmememdi. Televizyonda izlemiştim birkaç şey; belki de yapabilirdim. Bahçe makasımla ağacın yanına yürüdüm ve yabani ot toplamakla uğraşan Dekka'ya dönüp "Benim şu ağaçla ufak bir buluşmam var." dedim ve gülümseyerek ağacın yanına gittim.

Elimdeki bahçe makasıyla bir deniz kızı oluşturmaya başlamıştım. Nasıl bir şey yaptığımdan kesinlikle haberim yoktu; ama ciddi anlamda çok eğlenceliydi. Önce kuyruğa benzer bir şey oluşturdum. Ardından da böyle kum saati gibi bir vücut. Tam saçlarına başlamıştım ki makas aniden parmağımı kesti. Iyyy kanıyordu. Off ama ya. Makası elimden hızlıca attım. Elimin kanı hiç hoşuma gitmemişti. Hemen arka kapıdan girdim ve mutfak benzeri küçük yere gittim, elimi musluğa tuttum. Mini buzdolabının üzerinde yara bandı vb. malzemeler bulunurdu. Melezler, bir sürü macera yaşadıkları için yara almaya açıktılar; tabii kulübemizde böyle bir köşe olması olağandı. Elimdeki kesik çok derin değildi; ama hoş da değildi. Suyun iyileştiriciliği sayesinde biraz rahatlamıştı; ama hala kan sızıyordu. Yara bandını parmağıma yapıştırdım ve salona geçtim.

Geçmez olaydım. Salonda çok büyük bir temizlik sorunu vardı. O sorunu görmektense bir daha parmağımı kesmeyi tercih ederdim. Bir daha dikkatle baktığımda midemin bulanmaya başladığını hissettim. Sorun gözümde gittikçe büyüyordu. Saate baktım ve yirmi beş dakikamızın kaldığını fark ettim.


En son Pearl Chérie Dior tarafından Paz Ağus. 14, 2011 9:51 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dekka Emily Chawlea
Amphitrite'nin Çocuğu
Amphitrite'nin Çocuğu
Dekka Emily Chawlea


Mesaj Sayısı : 31
Kayıt tarihi : 13/07/11

Denetleme 16 Empty
MesajKonu: Geri: Denetleme 16   Denetleme 16 Icon_minitimePaz Ağus. 14, 2011 3:43 am

Pearl beni zorla bahçeye çıkardı ve elime bir poşet tutuşturdu, ona yardım etmemi istiyordu. Oysa ki ben daha odamı bile toplamamıştım. Böyle giderse bir haftamızı Kamp Mutfağı'nda geçirecektik. Fakat Pearl bunun farkında değil gibiydi, elindeki bahçe makası ile uzamış çimleri kesiyordu. Ben de onu örnek alarak çalışmaya başladım. Onun yaptığı gibi çimleri kesmiyordum, sadece yerdeki yabani otları toplayıp Pearl'ün bana verdiği poşete atıyordum. Hayır, atmıyordum, tıkıyordum. Hem de hırsla. Birden Pearl çimleri kesmeyi bıraktı. Bakışlarımı ona diktim. Ne yani, beni burada çalıştırıp kendisi dinlenecek miydi? Pearl bu sorunun cevabını kısa sürede verdi. Cevap olarak nitelendirdiğim şey kardeşimin gülümseyerek "Benim şu ağaçla ufak bir buluşmam var." demesiydi. Belli ki çalışmayı bırakmayacaktı. Bu yüzden onu umursamayıp yabani otları poşete tıkmaya devam ettim. Bir süre daha bununla uğraştım. Hep aynı hareketleri tekrarlıyordum; bul, topla, poşete at. Bul, topla, poşete at. Bir süre sonra Pearl'ün hala ağaçla uğraşıyor olduğunu fark ettim. Denetleyiciler ağaçların şekillerini hesaba katarlar mıydı, emin değildim. Bu yüzden ona yanıma gelip işine devam etmesi için seslenmeye karar verdim. Tam kararımı yerine getiriyordum ki Pearl'ün bahçe makasını hızla yere fırlattığını gördüm. Parmaklarından birine bakıyordu, ben de parmağına bakınca aramızdaki mesafeye rağmen kanıyor olduğunu kolayca gördüm. Bu yüzden onu rahatsız etmemeye karar verdim. Pearl de ona baktığımın farkına varmadı ve arka kapıdan kulübemize girdi. Önüme döndüm ve geniş bahçeye baktım. Şimdi otları toplamaya devam etmem gerekiyordu. Birkaç dakika önce yaptığım işe tekrar başladım. Aradan bir süre geçince eğilip kalkmaktan sırtım ağrımaya başlamıştı. Ama yine de bir robot gibi aynı hareketleri tekrarlamaya devam ettim. Ben otları topladıkça otlar da çoğalıyorlardı sanki. En sonunda "Bu son. Bundan sonra gidip başka bir kardeşimi çağıracağım ve yardım isteyeceğim." diye düşündüm. İşte ne olduysa o sırada oldu. Ben elimi toplamak için bir yabani otun çevresine sardım, ne yazık ki otun hemen dibinde hareket eden uzun ve ince şekli göremedim. Ben otu çeker çekmez şekilde harekete geçti ve üzerime doğru atıldı. İlk baştan hiçbir şey hissetmedim, fakat birkaç saniye içinde durum değişti ve tüm bileğimi saran keskin bir acı kaslarımı kilitledi. Aslında o kadar çok acımıyordu, asıl sorun da acı değildi, acı ile baş edebilirdim. Asıl sorun beni ısıran şeyin bir yılan olmasıydı. Hatta bileğimdeki diş izlerini görebiliyordum bile. Kendi kendime "Sakin ol, bu zehirli bir yılan olmayabilir de." diye fısıldadım. Ama o gün şansımın pek iyi olmadığını biliyordum. Aklıma babamın söylediği şeyler geldi. Babam doğa ile çok ilgilenirdi, bana da bu konu ile ilgili pek çok bilgi verirdi. Her ne kadar konu ilgimi çekmese bile kalbini kırmamak için dinlerdim babamı. "Zehirli bir yılanı diğerlerinden ayırt etmenin pek çok yolu vardır. Ama en iyisi yılanın gözleridir. Zehirsiz bir yılanın gözbebekleri yuvarlak olur, zehirli olanlarınki ise elips şeklindedir." demişti bir keresinde babam bana. Bu sözler aklıma gelince bakışlarımı tutmakta olduğum bileğimden yılana çevirdim ve gördüğüm şey ile gözyaşlarına boğulacak oldum. Yılanın gözleri dümdüzdü, yani elips şeklinde. Ben gördüğüm şey ile çığlık atacak gibi olurken yılan kuyruğunu kullanarak hafifçe havaya yükseldi, zehirli olduğunua nlatmak istercesine elips şeklindeki gözbebeklerini bana dikti ve ardından da geri dönüp sürünerek hızla uzaklaşmaya başladı. Kısa süre içinde de gözden kayboldu. Tüm bunlar sanki dakikalar içinde yaşanmış gibi görünüyor biliyorum, ama sadece birkaç saniye geçmişti aradan. Yılan gözden kaybolunca gözlerim yaşlarla dolu bir halde burnumu çektim ve yılanın vücuduma hiç zehir boşaltmamış olması için bildiğim tüm tanrılara dua ettim. Bir yılan her ısırığında zehir bırakmak zorunda değildi, bu onun kontrolündeydi. Elimdeki poşet sanki ağırlaşmıştı birden. Onu yere bırakarak kulübeye doğru yürümeye başladım ve Pearl'ün yaptığı gibi arka kapıdan içeri girdim. Az önce yılanların istediği zaman zehir bırakmamaları hakkında söylediğim şeyi unutun, vücudum inanılmaz şekilde ağırlaşmıştı ve bu da yılanın beni zehirlediği anlamına gelirdi. Artık yılanın zehrini tam olarak damarlarımdan birine bırakmadığını ummaktan başka bir şansım yoktu. Salona girerek hala tam ayılmamış bir şekilde yerleri silen ve masaların tozunu alan kardeşlerime bakarak "Ben kendimi hiç iyi hissetmiyorum!" diyerek yere yığıldım. Pearl de oradaydı ve bana her zamanki alaycı cevaplarından birini verdi "Hiçbirimiz iyi hissetmiyoruz. Akşamdan kalma olmak berbat bir durumdur." dedi. Andrea "İyi ama Dekka hiçbir şey içmemişti ki Pearl." diyerek yerde boylu boyunca uzanan ben denizin yerine karşılık verdi. Pearl onun böyle demesi üzerine dikkat kesildi ve "Tamam, durum kontrolden çıkmaya başlıyor. Ne oldu Dekka, az önce bahçedeyken gayet iyi görünüyordun." diye mırıldandı. Bu sırada dikkatlice yanıma çömelmişti. Bileğimi ona doğru uzatıp küçük diş izlerini görmesini sağladım ve "Yılan!" diye inlemekle yetindim. Pearl durumu diğerlerinin aksine çabucak kavradı ve etrafa emirler yağdırmaya başladı. Kardeşlerimizin bir kısmı Pearl'ün dediklerini yapmak için dağılırken bir kısmı da etrafımıza toplandı ve beni izlemeye başladılar. Pearl "Yeter, geri çekilin de kız biraz nefes alsın!" diye bağırdı onlara. Onlar da çabucak dağıldılar. Bazen Pearl'ü gerçekten çok seviyordum, üstün bir kavrama ve hükmeteme yeteneği vardı, doğal olarak da zor durumda kaldığınızda size kolayca yardımcı olabilirdi. Bir kardeşimiz Pearl'ün dediğini yaparak uzun ve geniş iki parça bez ile ip getirdi, bir diğeri ise bir kova su. Pearl yılanın ısırdığı kolumun yüzeyinde kalan zehri temizlemek amacı ile bez parçalarından birini kovaya batırdı. Bunu yapmadan önce de bana "Yılanın zehirli olduğundan eminsin, değil mi?" diye sordu. Cevap olumlu olunca da bedenimin içine girmemiş olan zehri temizlemek amacı ile bezi bileğimin ve dirseğimin arasında kalan bölgeye sürtmeye başladı. Önceden fark etmesem de yılanın keskin dişleri derimi biraz fazla sıkmıştı ve hafifçe yaralanmasına yol açmıştı. Doğal olarak kolumda azıcık da kan vardı. Pearl bedenimin dışındaki zehri temizleyince bez parçalarından diğerini aldı ve yılanın ısırdığı yerin yaklaşık 10 cm üzerine bağladı. Zehrin bedenime yayılmasını engellemeye çalışıyordu. Yüzünde aşırı derece gergin ve üzgün bir ifade vardı. Kardeşlerimizden biri (sanırım bu Andrea idi) "Başka bir şey gerekiyor mu?" diye sorunca "Evet, gerekiyor! Siz yüzünüzde ahmakça ifadeler ile orada dikilip durmaktansa yardım için birilerini çağırın!" diye haykırdı. Daha önce hiç haykırırken görmemiştim onu. Korkunç ve son derece ciddi görünüyordu. Bir başka kardeşimiz "Kimi çağı-" dedi fakat devamını getiremeden Pearl onun sözünü keserek "Kimi çağırırsanız çağırın, yeter ki Dekka'ya yardım edebilecek birisi olsun!" diye bağırdı ona. Bana döndüğünde ise yüz ifadesi yumuşadı. Kardeşimin bu yönünü ilk kez görüyordum. Alishia yanımıza yaklaştı. Pearl tam onu kovacakken o "Konuşmadan önce bir dinle. Şu bizim en rahat koltuğumuzun orada bir kusmuk yığını var ve gerçekten iğrenç kokuyor. Ne yapacağız?" dedi. Pearl ilk başta düşündü, ardından ise "Kim kustu yahu? Gerçi dün geceden sonra midemizdekileri çıkarmamak olanaksız ama yine de kusan kimse iyi bir cezayı hak ediyor." diye cevap verdi. Alishia "Kimin kustuğunu bilmiyoruz ve hiçbirimiz de orayı temizlemek istemiyoruz." diye karşılık verdi. Pearl ise tereddütsüz bir şekilde "Üç-dört kardeşimizi karşına al ve Pearl ablalarının onlara 'O kusmuğu hemen temizlemeleri gerekiyor!' dediğini söyle. Şunu da ekle; eğer hemen temizlemezseniz Pearl sizi Poseidon'a kendi elleri ile verecek ve Tartarus'taki en berbat yeri sizin için ayırtmayı da unutmayacak!" diye kararını bildirdi. Alishia'nın dudakları bir sırıtış ile yukarı doğru kıvrıldı ve "Hemen kaptan!" diyerek yanımızdan ayrıldı. Harika, beni yılan sokmuştu ve denetlemede sonuncu olacaktık. Kulübenin durumu vahimdi. Ceza için hazırlansak iyi olacaktı. Ama bunları düşünmesi gereken kişi ben değildim. Aradan biraz zaman geçince Alishia geri geldi ve "Sanırım Poseidon ve Tartarus ile ilgili söyledğin sözler onları korkuttu, ama hala temizlemeye bile uğraşmıyorlar, acilen bir şeyler yapmalıyız!" diye mırıldandı. Pearl bu lafları duyunca "Ne yani, şimdi orayı temizlemiyorlar mı? Pekala, olaya el koyuyorum." diye ayağa kalktı ve Alishia'ya 'Dekka ile kal.' şeklinde bir bakış fılatarak yanımızdan ayrıldı. Alishia Pearl'ün yaptığı gibi yanıma çömeldi. Pearl'ü göremesem de "Hmm... Olayları bir kez daha gözden geçirelim bakalım. Hiçbiriniz kusmadınız, ancak en rahat koltuğumuzun yanında iğrenç bir yığın var. Dalga falan mı geçiyorsunuz siz benimle?! Eğer öyle ise hiç komik değil, ceza alırsak da bütün hafta Kamp Mutfağı'na sizi gönderirim ona göre!" diye bağırdığını duyabiliyordum. Alishia hafif bir kıkırdama ile "Diğerlerini sıraya dizdi ve fena halde haşlıyor onları." diyerek durumu bildirdi. Bir an için gözümün önüne tren gibi dizilmiş Amphitrite melezleri ve onları azarlayan Pearl geldi. Aralarında ben olmadığım için gayet komik bir durumdu. Fakat bir-iki dakika sonra yılanın ısırdığı yer şişmeye başladı, komik lafını edecek halim kalmadı. Gözlerimi artık iyi kullanamıyordum, etrafım bulanıklaşmıştı. Vücudum ritmik bir şekilde kasılıp gevşiyordu. Arada sırada da titriyordum. Aradan zaman geçtikçe Alishia temizliğe devam eden kardeşlerimizi izledi, ama kendisi yanımda kaldı. Ona minnettar bir bakış attım. Yılanın ısırdığı yerin de rengi değişiyordu bu arada. İki küçük diş izi yeşilimsi sarı bir renk alıyordu. Görüşümü düzeltmek için gözlerimi kırpıştırıp çabalarken kulübenin kapısından revirdeki şifacılardan birinin girdiğini hayal meyal gördüm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Andrea McIntyre
Amphitrite'nin Çocuğu
Amphitrite'nin Çocuğu
Andrea McIntyre


Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 09/08/11

Denetleme 16 Empty
MesajKonu: Geri: Denetleme 16   Denetleme 16 Icon_minitimePaz Ağus. 14, 2011 5:23 am

Banyodan çıkınca doğru odama gidip üstüme temiz kıyafetler giydim. Odama şöyle bir göz atınca durumun vasat olduğunu gördüm. Kıyafetlerim, mayolarım, kitaplarım.. Her şey bir yana dağılmıştı. Bunları toplamak... Gerçekten canım hiç istemiyordu. Kısaca bitirmek için mayolarımı ve kıyafetlerimi alıp dolabın içine tıktım. Kitapları masanın üstünde düzledim. Yatak örtümü düzeltmek en zoruydu.Biraz yamuk yumuk olsa da yatak örtüsünü düzelttim. Eh, elimden gelen budur. Süper temizlik yapan biri sayılmam. Odaya bakıp bir şey var mı diye geri geri giderken masanın üstündeki boş sıcak çikolata bardağını gördüm ve tam oraya gidecekken bir şeyin üstüne basıp yeri boyladım. 'Lanet olsun.' diye homurdanıp ayağı kalkarken neye bastığıma baktım. Bu balık şeklinde bir peluş oyuncaktı. Tamam, öncelikle oyuncaklarla falan oynamadığımı belirtmeliyim. Fakat bu peluş hayvanlardan hoşlanmadığım anlamına gelmez.
Peluş oyuncağın biraz ötesindeki eski ödev kağıtlarının yığınını görünce dünyam başıma yıkıldı. Gerçekten, benim odamdan bahsediyoruz. Bu kadar çabuk toplanacağını düşünmem hata. Denetleme vaktinin gelmesine çok az kalmış olmalıydı. Onlarla uğraşmak istemiyordum. Kağıt yığınını itip yatağın altına sokuşturdum. Tek yapabileceğim denetleyen kişinin kağıtları görmemesini ummaktı. Peluş balığı alıp yatağın başına yerleştirdim. Yatak böyle çok tatlı duruyordu. Çok dikkatli incelemedikçe ve eğilip yatağın altına bakmadıkça da kağıtlar görünmüyordu. Kendi kendime idare eder deyip masanın üstünden bardağı aldım ve aşağı indim.
Aşağı inmemle Dekka'nın 'Ben kendimi iyi hissetmiyorum.' deyip yere yığılması bir oldu. Pearl Dekka'ya alaycı bir tavırla "Hiçbirimiz iyi hissetmiyoruz. Akşamdan kalma olmak berbat bir durumdur." diye cevap verdi. Ben ise "İyi ama Dekka hiçbir şey içmemişti ki Pearl." dedim tereddütle. Bunun üzerine Pearl ciddileşti. "Tamam, durum kontrolden çıkmaya başlıyor. Ne oldu Dekka, az önce bahçedeyken gayet iyi görünüyordun." diye sordu mırıldanarak. Dekka yavaşça bileğini uzattı ve kısık bir sesle "Yılan!" dedi. Pearl durumu bizlerin aksine çabucak
kavradı ve etrafa emirler yağdırmaya başladı. Kardeşlerimin bir kısmı
Pearl'ün dediklerini yapmak için dağılırken ben diğer bir kısmıyla beraber hemen Dekka ve Pearl'ün yanına gittim. Pearl
"Yeter, geri çekilin de kız biraz nefes alsın!" diye bağırdı bize. Daha önce onu bağırırken görmediğim için işin gerçekten ciddi olduğunu hemen anladım. Sürekli çatlak olan kız bile bu kadar ciddi bir hale büründüyse iş gerçekten ciddiydi. İşlerine engel olmamak için anında geri çekildim. Pearl yılanın ısırdığı kolun yüzeyinde kalan
zehri temizlemek amacı ile bez parçalarından birini kovaya batırdı. Bunu
yapmadan önce de Dekka'ya
"Yılanın zehirli olduğundan eminsin, değil mi?" diye sordu. Hala bir umut bunu umuyordu anlaşılan. Aslında hepimiz bunu umuyorduk. Dekka yavaşça başıyla onayladı. Pearl yarayı ve sanırım zehri temizlemeye başladı. Pearl Dekka'nın koluna bir şeyler yapıyordu ama ben tam olarak ne bilmiyorum. Benim yılan zehrine karşı yapılabilir diye bildiğim tek şey zehri emmekti. Bu filmlerde her zaman işe yarasa da gerçek hayatta işe yarar mı bilemiyorum ve Pearl de o kadar kendinden emin görünüyordu ki bahsini etmemeye karar verdim. Fakat bir şey yapmadan durmakta hiç bana göre değil yahu! "Başka bir şey gerekiyor mu?" diye sordum. İtiraf edeyim, sorduğuma pişman olmasam da Pearl'ün tepkisinden korktum. "Evet, gerekiyor! Siz yüzünüzde ahmakça ifadeler ile orada dikilip durmaktansa yardım için birilerini çağırın!" gerçekten onu kızdırmak istemediğime karar verdim. Ben tam hiç düşünmeden kulübeden dışarı çıkarken biri 'Kimi çağı-' diye soruyordu kiP earl "Kimi çağırırsanız çağırın, yeter ki Dekka'ya yardım edebilecek birisi olsun!" diye bağırdı ve o soruyu ben sormadığım için şükredip doğruca kulübeden çıktım. Nereye gittiğimi tam bilmeden yardım edebilecek birilerini bulmaya gidiyordum. Arkamdan başka kardeşim geliyor mu diye bakmadan hızlı adımlarla ilerledim. Şifacılıktan anlayan birileri, neden bunu düşünmeye ihtiyaç duyduğumu bile anlayamadan doğruca revire yöneldim. Pearl'ün zehrin yayılmasını ne kadar engellediğini bilmiyordum. O yüzden yarı yolda koşmaya başladım. Revirin kapısından içeri girince az kalsın kayıp düşüyordum neyse ki son anda kapıya tutundum. Bir de benimle uğraşacak zamanımız yoktu. 'Dekka.. Onu, onu yılan ısırdı. Zehirli, kulübede acele etmeliyiz.' dedim aceleyle. Kelimeler adeta iç içe geçmişti ama şifacı beni anlamayı başardı ve bu seferde Amphitrite kulübesine koşmaya başladık. Şifacı benden daha hızlı kouşuyordu.
Kulübeden içeri girdiğimiz anda Dekka'nın bilincini kaybetmekte olduğunu gördüm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Denetleme 16 Empty
MesajKonu: Geri: Denetleme 16   Denetleme 16 Icon_minitimePaz Ağus. 14, 2011 10:07 pm

"Ben kendimi hiç iyi hissetmiyorum!" dedi Dekka; ben tozu alınmamış televizyona bakarken. Çattık yaa, sanki hepimiz mükemmeldi. Benim kafam zaten hep güzeldi; ama üzerine içki içince belki biraz dönebiliyordu. Yani, suçlusu ben değildim. "Hiçbirimiz iyi hissetmiyoruz. Akşamdan kalma olmak berbat bir durumdur." Teori itibariyle berbattır. Aslında ben akşamdan kalma olmayı seviyorum. Çok cigs bir adı var. Nesin diye sorduklarında akşamdan kalma diye cevap vermek bana çok cigs geliyor açıkçası. Çaktırmayın bu aramızda kalsın. Bana deli- bir dakika yaa- bana zaten deli gözüyle bakılıyor- Boş verin çaktırabilirsiniz.

"İyi ama Dekka hiçbir şey içmemişti ki Pearl." diye atıldı Andrea. Hımm, ortada hoş olmayan şeyler vardı ve bunlar benim hiç hoşuma gitmemişti. İçmediyse neden yerde boylu boyunca uzanmıştı? Bir şey mi olmuştu? Bizim ağız kokumuzdan mı midesi bulanmıştı? Tamam ortada yolunda olmayan bir şeyler vardı. "Tamam, durum kontrolden çıkmaya başlıyor. Ne oldu Dekka, az önce bahçedeyken gayet iyi görünüyordun." diye sordum. Demin benim arkamdan, Ah Pearl, off Pearl diye söyleniyordu. Hoş olmayan şeyler vardı ve kardeşlerimin bir süreliğine yaptıkları işten kafalarını kaldırmaları gerekiyordu. Yani, çok da dalarak iş yaptığımız söylenemezdi. Pardon, aslında dalıyorduk; ama işe değil. Uykuya...

Dekka, bileğini yavaşça uzattı ve zorlukla mırıldandı. "Yılan!" Tamam, şimdi kontrolleri ele alma vaktiydi. Dekka'yı dışarıda yılan ısırmıştı ve halsizliğine bakılacak olursa zehirli olma ihtimali çok yüksekti. Hızlıca yerdeki kızın yanına gittim. Neredeyse etrafı sarılmıştı. Hızlıca düşündüm ve nelere ihtiyacımız olduğunu kafamda tarttım. "Yeter, geri çekilin de kız biraz nefes alsın!" Sesim normalden farklı çıkıyor olabilirdi; ama bir kardeşimin kolu ısırılmıştı bir yılan tarafından. Ve Dekka acı çekiyordu. Kendi parçalarımdan bir tanesi yanıyor gibiydi.

"Şimdi gidin bana ipler, bezler ve sıcak su getirin. Soğuk su da gelsin. Çabuk!" diye bağırdım ve yerdeki genç kızın elini elime aldım. Isırık hoş gözükmüyordu. Hemen bildiğim bütün tedavi yöntemlerini hızlıca aklımdan geçiriyordum. İsteklerim yanıma gelince bezlerden bir tanesini alıp suya batırdım. "Yılanın zehirli olduğundan eminsin, değil mi?" diye sordum, cevabı biliyordum; ama yine de belki bir umut... Dekka'nın gözlerinde o onaylamayı görünce umudumun boşa çıktığını anladım. Önce başka insanlara da bulaşmaması için yaranın etrafını hızlıca sildim. Kan da ortaya çıkmıştı. Bu iyi bir şey değildi. Damarını kesmişti. Direk zehrini damarının içine salmamış olması için dua ediyordum.

Sert bir ip aldım ve kolunun 10 santim yukarısına sert bir şekilde bağladım. Kan dolaşımına katılsa bile bu yavaşlatacaktı. Birazdan da eli moraracaktı. Kulağımda Andrea'nın sesi yankılandı. "Başka bir şey gerekiyor mu?" diye sordu. Sinirleniyordum. Kardeşim elimde gittikçe eriyordu. Şimdi plastik bir enjektörümüz olsa zehri emmeye çalışabilirdim; ama ecza dolabımızda o kadar detay olmadığını biliyordum. "Evet, gerekiyor! Siz yüzünüzde ahmakça ifadeler ile orada dikilip durmaktansa yardım için birilerini çağırın!" diye bağırdım. Revirden gelebilecek birisi enjektörle falan zehri çekebilirdi.

"Kimi çağı-" sinirle arkama döndüm ve bağırdım. "Kimi çağırırsanız çağırın, yeter ki Dekka'ya yardım edebilecek birisi olsun!" Elimde gittikçe eriyordu ve ben mükemmel iyileştirme yeteneklerine sahip birisi değildim. Dekka'ya geri döndüğümde ona gülümsedim. Desteğe ihtiyacı olduğunu biliyordum. Her şey yoluna girecek diye gülümserken Alishia yanıma geldi. Birilerinin artık merak edip buraya gelmesini istemiyordum. Dekka zaten zor zamanlar geçiriyordu. Hızlıca arkama döndüm ve bağırmak için nefes aldım. "Konuşmadan önce bir dinle. Şu bizim en rahat koltuğumuzun orada bir kusmuk yığını var ve gerçekten iğrenç kokuyor. Ne yapacağız?" Kusmuk mu? Koltuğumuz mu? Koku mu? Lanet olsun, tam zamanı... İçeriye doğru bağırdım. "Kim kustu len? Gerçi dün geceden sonra midemizdekileri çıkarmamak olanaksız ama yine de kusan kimse iyi bir cezayı hak ediyor." diye bağırdım. Şimdi Dekka can çekişiyordu bir de kusmukla mı uğraşacaktım?

"Kimin kustuğunu bilmiyoruz ve hiçbirimiz de orayı temizlemek istemiyoruz." dedi Alishia."Üç-dört kardeşimizi karşına al ve Pearl ablalarının onlara 'O kusmuğu hemen temizlemeleri gerekiyor!' dediğini söyle. Şunu da ekle; eğer hemen temizlemezseniz Pearl sizi Poseidon'a kendi elleri ile verecek ve Tartarus'taki en berbat yeri sizin için ayırtmayı da unutmayacak!" En dibinden bile ayırırdım. Dekka'yı yalnız bırakmamam gerekiyordu. Zehri sıkarak akıtmam bir şeyi değiştirmiyordu. Eğer emersem direk bana bulaşacağını da biliyordum. Amerikan filmlerindeki gibi olmuyordu bazı işler. Alishia "Hemen kaptan!" diyerek arkasını döndü. Şu anda denetlemede birinci olmamız sonuncu olmamız pek umurumda değildi. Dekka'nın durumu ağırlaşıyordu, bunu görebiliyordum. "Sanırım Poseidon ve Tartarus ile ilgili söyledğin sözler onları korkuttu, ama hala temizlemeye bile uğraşmıyorlar, acilen bir şeyler yapmalıyız!" dedi Alishia. Tamam, şu anda çok fena kızmıştım. Tersime çok pis gelmişlerdi. Hızlıca ayağa kalktım. Hemen iki dakikada şu işi halledip geri dönebilirdim. Alishia'ya baktım, o ne demek istediğimi anlamış gibi Dekka'nın yanına çöktü.

"Hmm... Olayları bir kez daha gözden geçirelim bakalım. Hiçbiriniz kusmadınız, ancak en rahat koltuğumuzun yanında iğrenç bir yığın var. Dalga falan mı geçiyorsunuz siz benimle?! Eğer öyle ise hiç komik değil, ceza alırsak da bütün hafta Kamp Mutfağı'na sizi gönderirim ona göre!" Sinirliydim bugün. Bir de kusanı bulursam çok pis dayak yiyecekti benden. Ciddi anlamda dayak yiyecekti. Eğer Dekka olmasaydı bir bez alıp o yığınının içine dalmaya bile razıydım. Yeter ki Dekka iyileşsin. "Şimdi hemen orayı temizleyin yoksa hepinizi ben tek tek temizleyeceğim." diye bağırdım. Sanırım bazıları ne demek istediğimi anlamıştı ve ellerine eldiven geçirmişlerdi. İyi yol katediyorduk. Arkama döndüğümde Dekka'nın durumunun daha da kötüleştiğini gördüm. Başı dönüyordu. Hayır bu hiç de iyi değildi. Elimdeki bezi fırlattım, tam o sırada kapıdan şifacı ve Andrea gözüktü. Evet, sonunda gelebilmişlerdi. Aslında, şimdi şifacıyı bile azarlayabilirdim; ama çok anlamsız olurdu. Onun hiçbir suçu yoktu. Yaparsam da çok anlamsız olacaktı. Sinirimi kontrol edebilirdim.

Şifacı Dekka'nın yanına çöktü ve kızın nabzına baktı. Biraz bekledikten sonra suratında bir ifade oluştu. O ifadeyi hiç beğenmemiştim. Genç kızın ısırılmış eline baktı. Yaptığım ilk yardımı görünce onaylarcasına baktı. "Bunu emeniniz oldu mu?" diye sordu. "Hayır, kimse emmedi. Bulaşabileceği kesin. Lütfen o çantanızda enjektörlerden olduğunu söyleyin. "dedim. Yani, şimdi yapılacak bir ponpa zehri çıkartmamıza yardımcı olabilirdi. Onaylarcasına bir bakış attıktan sonra çantasını gösterdi. Hızlıca çantaya atıldım ve içinden şırıngalardan çıkardım. "Bir bıçak getirin." diye bağırdım. Andrea, bir Hermes çocuğundan daha da hızlı bir biçimde gidip bir bıçak getirdi. Şırınganın ucunu kestim ve şifacıya verdim. Bundan sonraki iş şifacıya kalmıştı.

Şifacının elleri şifalı mıydı bana mı öyle geliyordu? Ellerini çok iyi bir biçimde kullanıyordu. Yılan zehrini çabucak çıkarmıştı; ama durmuyordu. Sürekli çekmeye devam ediyordu. Ne yaptığını sadece izliyorduk; bir süre sonra şifacıyı fazla sıktığımızı fark edip ayağa kalktım ve kardeşlerimi de biraz geriye çektim. Dekka'nın canının yandığını hissedebiliyordum; ama bir uyuşturucu durumu daha da beter yapardı. Dayanması gerekiyordu ve onun dayanabileceğini biliyordum. O benim kardeşimdi. O Amphitrite kızıydı. Şifacı çantasından bir şey çıkardı ve Dekka'nın ağzına tıktı. "Lütfen ye, ambrosia bu kendini daha iyi hissedeceksin." dedi. Dekka, onaylarcasına baktı ve istemeyerek de olsa çiğnemeye başladı. Çiğnedikçe gözlerinin daha iyi açıldığını fark ediyordum. Bir rahatlama belirtisi göstermiştim; ama daha tamamen kendimi bırakamazdım. Tamamen iyileştiğini görmem gerekiyordu.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Denetleme 16
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Denetleme 13
» Denetleme 9
» Denetleme 14
» 16. Denetleme
» Denetleme 11

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Kulübeler :: Amphitrite Kulübesi-
Buraya geçin: