Her zamanki gibi yatağında dinlenirken babasının sesini duymuştu aklında. Biraz kızgın gibiydi. “Kevin, çabuk yanıma gel ! “ demişti. Kevin’ın ise gitmeye niyeti yoktu. Babası çoğu zaman onu yanına çağırırdı. Kevin gider fakat babası geri dönmesini söylerdi. İşte bu yüzden gitmemeye kararlıydı. Fakat birkaç dakika sonra babasının sesini tekrardan düşüncelerinde hissetmişti. “ Kevin çabuk buraya ! “ . Kevin da zorunlu olarak yatağından kalkmış , üstünü değiştirmiş ve kulübeden dışarı çıkmıştı. Pegasusu Mor Leke’ye bindikten sonra Empires State Binasına varmış, Olimpos’a çıkmıştı. Kevin, Olimposta babasını aramaya başlamıştı. Önüne birkaç Tanrı çıkmıştı. Tanrıların Tanrısı Zeus’a selam verirken utancından ölüyordu. Fakat Zeus “ Başarılar genç melez. “ demişti ve bu Kevin’ı çok mutlu etmişti. Zeus melezlerle fazla konuşmazdı. Kevin gezinmeye devam ederken babasını görmüştü. Her zamanki gibi şarap içiyordu. Yanına giderken babası onu fark etmiş ve şarap şişesini kırmıştı. Ayağa kalktığında gerçekten sinirli olduğu belli oluyordu. Babasının “ Sen kendini ne sanıyorsun Kevin Least!” demesi büyük bir tartışmanın geleceğini belli ediyordu. Kevin kendini tutmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. En sonunda arkasını dönmüştü ve bütün siniriyle “ Asıl sen kendini ne sanıyorsun. Bana hiçbir zaman yardım etmedin. Aksine hayatıma hep zorluk getirdin. ! “ diye bağırmıştı. Dionysos’un sinirlendiği belli oluyordu. Ama sinirini bastırdıktan sonra “ Oğlum, babanla böyle konuşmamalısın. “ demişti. Kevin “ Sen benim babam değilsin, beni hiç umursamıyorsun. “ dedikten sonra Olimpos’tan aşağı atlamıştı. Mor Leke’ye bindiği zaman gerçekten çok sinirliydi.