Güneş gözlerimi yakarken Apollon'a tüm nefretimi kustum. Artemis gibi hem parlasa, hem de gözümüzü yormasa ne olurdu sanki? Bu adamın ciddi sorunları vardı... Ama benim daha büyük bir sorunum vardı: odam Kronos'un ağzından beter kokuyordu. Acilen toparlanması gerekiyordu. Sadece benim odam değil, herkesin odası bu durumdaydı. Bu yüzden yatağımdan sıçrarcasına kalktım ve durumun ne kadar vahim olduğunu fark ettim. Bu işe tek başıma girişecek kadar enayi olmadığım için salona geçtim ve sesimi yükseltebildiğim kadar yükselterek "Ares kulübesinin değerli sakinleri, sizi temizliğe davet ediyorum! Geçen seferki fiyaskomuzdan sonra eğer bir daha temizlik yapmazsak Tanrıça Athena kulübemizin kapısına mühür vurabilir." diye bağırdım. Birkaç kişi bağırarak susmamı söyledi, fakat üç dört kardeşim gözlerini ovuşturarak salona geldiler. Kulübe Liderimiz Hermia hemen kontrolü ele aldı ve "Pekala, siz kendi odalarınızı temizlemekle işe başlayın. Ben de uyuyan kardeşlerimizi kaldıracağım." dedi. Ona karşı çıkmak gibi bir niyetim yoktu. Gerekli temizlik malzemelerini banyodan aldıktan sonra odama döndüm ve tişörtlerimi kirlilik testinden geçirdim. Hepsini tek tek kokladığım için burnum sonunda isyan çıkarmaya hazırlanıyordu. Sanırım deodarant güzel bir çözüm olabilirdi, ama bunları yıkamam daha iyi olurdu. Etrafa bakındım ve varlığından bile haberdar olmadığım temizlik sepetini gördüm. Oraya kirlileri attım, gerçi geri kalanların da durumu pek iyi değildi ama birkaç gün idare edebilirlerdi. Daha sonra çarşafıma bakınca onun da yenilenmesi gerektiğine karar verdim. Bunu temizlemek için üç beş defa yıkamam gerekecekti. Yakmak güzel bir çözüm olabilirdi, tabi yakarsam bir daha nevresim takımı almak için çaba göstermeyeceğimi bildiğim için böyle bir şey yapmadım. Perdeleri de birkaç yıldır yıkamadığım için kırmızıdan siyaha dönmüşlerdi. "Tamam temizlik insanı değilim, bugün öğrendiğim ilk şey bu." diye mırıldandım. Sepet artık dolduğu için onu götürüp boş bulduğum bir çamaşır makinasına attım ve uygun programı seçtiğimi umarak odama geri döndüm. Temizlik beziyle dolabımdaki rafların, askıların ve çekmecelerin tozunu aldım. Daha sonra çürüyen bezi çöpe attım ve yeni bir bezle önce yeri, sonra da halımı sildim. Neyse ki ufak bir halım vardı, yoksa Namea Aslanı'yla güreşmekten daha zor bir iş yapmam gerekirdi. İsyan eden bezi de çöpe attıktan sonra sıra camımı silmeye gelmişti. Dışarıyı içeride gibi göstermeyi başardığımda, bir nevi üç boyutlu televizyon gibi, sırıttım -ki bunu nadiren yaparım- ve işimin bittiğine karar verdim. Şimdi sırada kulübenin geri kalanını temizlemek kalıyordu.