Gece bitiyordu ve gidiyordu. Yoksa başkası mı geliyordu? Bir misafir falan? Yok canım, nerede öyle şey? Aaa, evet bir misafir geliyordu. Apollon gökyüzüne çıkıyordu. Tabii Melez Kampı'na olmasa da gökyüzü gökyüzüdür. Koskoca Tanrı işi gücü bırakıp gökyüzüne çıkıyordu. Aaa doğru yaa, onun işi buydu. Neyse Apollon göğe çıkadursun, biz uyuyan bir kuğunun yanına gidelim. Genç kız gözlerini hevesle açtı. Azur mavisi gözleri havayı bir bıçak gibi keserken neredeyse nefes almayı unuttuğunu hissetti. Fazla heyecan yapmıştı. Ne yani, kulübe lideri olarak ilk temizlik kontrolü olacaksa... Tamam, kabul ediyoruz ki bu önemliydi. Yani, koskoca Kulübe Lideri olmuşsun. İyice temizlik yapman ve insanları görevlendirmen gerekiyordu.
Genç kız örtüyü hızlıca üzerinden atarak yatakta fırladı. Şöyle bir gerindi ve eliyle saçlarını umursamaz biçimde kaşıdı, ağzındaki esneminin arasından. Suratı evet, oldukça garip bir hal almış olsa da bu gariplik ona yakışıyordu. Hem zaten o mükemmeldi; ya da şöyle diyelim. Mükemmelliğin bağımlısıydı. Yavaşça yataktan kalktı ve her zamanki uyandırma taktiğini yapmanın bugün saçma olacağını düşündü birden. Bugün daha da berbat şeyler yapacaktı. Herkese yosun maskesi yapacaktı ki bunun için okyanusun dibinde epey zaman harcaması gerekmişti. Buz gibi yosunlar suratlarına değince alacakları ifadeyi görmek için sabırsızlanıyordu. Önce Pembe Panther gibi, dırım dırım dırım dırım dırıııım dıdıtıtım müziğini kafasında çalarak yosun kovasını kavradı, ardından odalara girip bir bir herkesi suratına yavaşça yerleştirdi. Çoğu yosunun suratlarına değmesiyle beraber şok etkisine uğramış ve yataktan lop diye kalkmışlardı. Yosunu takmayıp uyumaya devam edenler ise gerçek bir yosun maskesine maruz kalacaklardı.
Hepsinin neredeyse bütün vücudunu yosunla kaplamıştı. Derin içten kahkahalar atıyordu ki bu kahkahalarını kimse duyamıyordu. Sonunda yosun sayesinde oluşan çığlıklarla kapladığı son vücut da uyanmıştı. "Günaaydınlar, şimdi önce yosunları mı temizlemek istersiniz, yoksa direk kulübeyi mi?" dedi ve güldü. Evet, gülünmeyecek gibiydi, çünkü komikti. "Aslına bakarsanız, size bu yeşil görünüm çok yakıştı, bence hep kirli kalın." dedi ve kıkırdamaya başladı. Ardından aniden gülüşünü kesti ve kaşlarını çattı. Bu genç kızın dengesizliğinin göstergelerinden biriydi. Tazmanya canavarlığından aniden kuğuya dönüşebiliyordu yani. Evet, o mükemmeldi; yoksa değil miydi? Yoo, gayet mükemmel gözüküyordu. Dıştan içe. Evet biraz kaçıktı falan; ama mükemmelliğin tanımı şu ana kadar sadece genç kızda görülmüştü. Ahh Tanrım, bu genç kız beni de kendisine benzetmeye başladı.
Her neyse genç kız gülerek çevresindeki kardeşlerine bakıyordu. Sonra aniden hızlıca müzik çaların yanına gitti. "Şimdi hep birlikte dans ede ede burayı sileceğiz. Tamam mı? Benim Kulübe Lideri olduğum zamanlar böyle olur yavrularım. Alışsanız iyi edersiniz." dedi ve müzikçaların düğmesine bastı. Derinden gelen kulak doldurucu müziğin içinde kaybolurken diğer kardeşleri yavaş yavaş kalkıyorlardı. Genç kızın deliliğine alışmaya başladıkları için pek de umursamıyorlardı. He de geç felsefesini benimsemişlerdi. Vücutlarındaki yosunları toparlarken hepsi de komik gözüküyordu. Genç kız elindeki bezle deli gibi dans edip cam silerken fazlasıyla komikti. "Hadi gidin tuvaletleri silin yav. Onlar kendi kendini silmez." dedi ve gülümsedi. Kardeşlerden birinin öfleyerek tuvaletlerin yanına gittiğini görünce gülümsedi. Birden gözüne kapının yanındaki çamur dolu kova gözüktü. Büyük bir ikilemin içinde kalmıştı. Elindeki beze baktı, ardından kovaya baktı. Beze, kovaya... Beze, kovaya... Normal şartlarda bu kadar düşünmezdi bile; ancak Kulübe Lideri'ydi. Yani biraz daha ciddi- ahh salla gitsin- diyerekten kovadan eline bir miktar çamur aldı ve gördüğü ilk kardeşe fırlattı. "Kirlenmek güzeldir. Savaaşaaaa!" dedi ve kovadaki diğer çamurları da fırlatmaya başladı. Arkadan gelen müzik sesi ile cümbüş başlamıştı.