Uzun zamandır kulübeye uğramıyordum. Derslerim, kardeşimin düğün hazırlıkları, taşınmam derken baya bir zamanımı yemişti ve kampa uğrayamaz olmuştum. Okulda ve evde Rose ile sık görüşsem de diğer kardeşlerimden haber alamıyordum. Hem onları merak ettiğim, hem de kampı ve arkadaşlarımı özlediğim için bugünlük okulu ekerek kampa doğru ilerlemeye başladım. Pegasusum ile uzun zamandır ilgilenemiyor, hatta uçamıyordum. Bunun bende büyük bir eksiklik yarattığını henüz fark etsem de sadece gülümsemekle yetindim. Şimdilik sadece hava da olmanın tadını çıkaracaktım. Paris'ten kulübeye gelene kadar şehrin tepeden görüntüsünü izleyerek iç geçirdim. Artık bir an önce okulların kapanmasını ve kendimi eskisi gibi kampta bulmayı hayal ediyordum. Ne de olsa artık çok az kalmıştı. Sadece iki ay. Mutlulukla iç çekerek kulübemizin halini düşünmeye başladım. Rose hazırlıkları olduğu için bir günlük bile olsa kampa benimle gelememişti. Buna çok üzülse de doğru olanın Paris'te kalması olduğunu hepimiz biliyorduk.
Bir süreyi yolda geçirdikten sonra sonunda kampa ulaştım. Pegasusumdan inip kampa giriş yaptığımda çoğu arkadaşımın kampta olduğunu görerek gülümsedim. Tabi arkadaşlarımdan çok yeni melezlerde gelmiş ve kulübedeki melez sayıları oldukça artmıştı. Bunun kampa yeni bir hava kattığını ve kampın neşesinin arttığını fark ederek gülümsedim. Önceki gelişlerim gibi kampı durağan görmektense böyle cıvıl cıvıl görmek çok daha güzeldi. Hemen kulübeme gitmek yerine bir süre etrafı dolaşarak arkadaşlarımla selamlaştım. Kısa gülüşmelerin, mutlulukla sarılmaların ve eğlenceli fikirlerin ardından önce kulübeye gitmem gerektiğini söyleyerek arkadaşlarımın yanından ayrılarak kulübeme doğru ilerledim. Kampa geldiğimde yeni gelen üvey kardeşlerimin kulübesini görerek gülümsedim. Amphitrite ve Poseidon'u o kadar sevmesem bile üvey kardeşlerimi oldukça çok seviyordum. Yanlarına gidip gitmemekte bir süre kararsız kalsam da sonunda önce kulübeme uğramam gerektiğinin farkındaydım. En azından elimdeki çantaları bırakır ve öyle gezerdim kampı.
Kulübemin önüne geldiğimde güzelliği görerek gülümsedim. Kulübemizin dışarıdan görüşüne hayrandım. Mavinin her tonunu kapsayan duvarları deniz kabukları, inciler, deniz yıldızları ve hatta camdan yapılma deniz hayvanlarıyla kaplıydı. Bu camdan yapılma taşlar, denizi yani Poseidon'u gerçekten de güzel anlatıyordu. Kulübemize karşıdan son kez bakarak içeri doğru ilerledim. Kapıyı açıp kulübeye girdiğim an burasının bizim kulübemiz olduğuna inanamadım. Bir ara sadece Rose ve ben varken kulübemiz ne kadar da temizdi. Şimdi ise hiç görmediğim kadar kötü ve kirliydi. Bir an hiç gelmeseydim diye düşünsem de bunun hesabını kardeşlerime sormak için burayı görmemin iyi olduğunu düşündüm. Ne de olsa eninde sonunda hepsi kulübeye geleceklerdi. İç çekerek çantamı koltuğun üzerine bıraktım ve panoya doğru ilerlemeye başladım. Panonun önünde durduğumda ise daha büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Bütün kardeşlerim kaç kere gelmişler ve hep not bırakmışlardı ama hiç biri bu dağınıklığa bir el atmayı düşünmemişti. Sinirle iç çekerek kağıtları alarak çöpe attım. İçeri ki odadan vileda, toz bezi, süpürge, gazete, yeni perdeler ve yatak takımlarını getirerek bir koltuğa bıraktım. Buraya temizlik yapmak için gelmemiştim ama kulübemi de onlar gibi bırakıp çıkamazdım, bunu kendime yakıştıramıyordum. Suyu kendim yaratarak bütün pencereleri silmeye başladım. Bir yandan camı siliyor, diğer yandan da kirli perdeleri çıkararak yerine yeni ve temiz olanları takıyordum. Camlar ile işim bittiğinde şimdiden yorulmaya başladığımı fark ettim. Kulübemizde cam çoktu ve hiçbir kardeşim bana temizlik konusunda destek olmadığı için neredeyse bir aydır temizlik görmeyen kulübeyi adam etmek tek başıma pekte kolay olmuyordu. Kirli perdeleri yıkamak için çamaşır makinesine attıktan sonra geri dönerek yerleri süpürmeye başladım. Yerdeki kilimleri toparlayıp dışarı çıkardıktan sonra önce yerleri süpürdüm, ardından da bir güzel sildim. Yerlerinde tamam olduğunu düşündüğüm de temizliği bırakarak kilimleri banyoya kirlilerin yanına güzelce yerleştirdim ve yerine yenilerini serdim. Bunlar şimdi daha hoş duruyor ve kulübeyi temiz gösteriyordu. Ama daha işimin bitmediğinin bende farkındaydım. Süpürge ve viledayı kaldırdıktan sonra yatakların üzerinde olan kirlileri kirli kutusuna attım ve yatak örtülerini tek tek değiştirmeye başladım. En azından toplamda beş kardeşim olduğuna şükrediyordum. Eğer daha fazla kardeşim olup bunlara benzeseydi bu kulübeyi temizlemeye benim bile cesaretim yetmezdi.
Uzun süren uğraşların sonunda yatak örtülerini ve yorganları değiştirmeyi başardım. Kirlileri tekrar içeri götürüp bu sefer geri döndüğümde toz bezini elime aldım ve her yerin tozunu almaya başladım. Koltuklar, tablolar, dolaplar... Sonunda kitaplığa geldiğimde bütün kitaplarımızı tek tek alarak kitaplığı sildim. Bu iş beklediğimden de uzun sürmüştü yine de değdiğini fark ediyordum. Tabi daha rahatlamak için erkendi. Akvaryumun yanına gittiğimde balıkların hala yaşadığını fark ederek şaşırdım. Bu kadar kötü olan bir kulübede balıklara yem atmayı unutmamaları büyük mucizeydi doğrusu. İçeriden başka bir kap getirerek balıkları o kaba doldurdum ve akvaryumun içini temizlemeye başladım. Evet, en azından akvaryumu temizlemesini seviyordum. Ne de olsa bunu balıklar için yapıyordum ve onların kulübenin pisliğinden hiç bir sorumlulukları yoktu. İşimi bitirip akvaryumu temiz su ile doldurdum ve balıkları içine bırakarak sonunda temizliğimi tamamladım. Saate baktığımda temizliğin gerçekten de çok uzun sürdüğünü ve zamanımın dolduğunu fark ederek üzüldüm. Rose'ye bugün içinde döneceğime söz verdiğim için hava kararmadan bir an önce kamptan ayrılmalıydım. Çantamı boşaltmama gerek kalmamıştı ve çantamı alıp tam çıkacağım anda kardeşlerime not bırakmaya karar verdim. Panonun önündeki kalemi alarak yazdım. "Kardeşlerim, bu kirliliğin hesabını sizden bir güzel soracağım, sadece yazı bekliyorum. Bu sefer temizledim ama bir daha benden beklemeyin! Emin olun görüşeceğiz." yazdıktan sonra sonuna Cornelia'yı da ekledim ve panoya astım. Umarım bu sefer bu uyarımı dikkate alırlardı yoksa bir daha ki sefere bulaşık cezasına onları bırakacaktım, her seferinde ben kurtaracak değildim onları. Panoya yazımı astıktan sonra işimin bittiğini fark ederek kulübeye son defa baktım ve çıkarak ahırlara doğru ilerlemeye başladım.