Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Kaçışın Ardından Gelenler. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Anastasia Ivanov Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 127 Kayıt tarihi : 15/07/11
| Konu: Kaçışın Ardından Gelenler. Perş. Ağus. 04, 2011 11:53 pm | |
| Ardına bile bakmadan, nefes almayı neredeyse unutarak koşmuştu. Nereye gittiğini bilmiyordu, fakat dört duvarın arasından çıktığı an hisettiği özgürlük duygusu bütün kontrolünü ele geçirmişti. Fakat, durması gerektiğinin o da farkındaydı. En sonunda sakinleşip, derin derin nefesler alarak yerinde duruyordu. Şimdi, önünde uzanan sahile bakıyordu. Dalgın bakışları geceyi delip geçiyordu. Nereye gelmişti böyle ? ''Lanet olsun. Şimdi de kayboldum, harika.'' Etrafa sinirle küfürler savuruyordu. Aslında sinirlendiği tam olarak o değildi, her zamanki hayata olan nefreti canlanmıştı yine. Usulca yere oturdu ve önüne bakıp düşünmeye başladı, hep yaptığı gibi. Neden bunları yaşamak zorundaydı ki ? Madem bir Tanrıça'nın çocuğu olarak çok şanslıydı, neden o bunu görememişti ? Normal insanlar gibi bir hayatı neden olamamıştı ? O, yalnızlığı isteyerek seçmemişti ki. O an bunları hissetmek bile büyük bir şeydi onun için.. Evet, buraya geldiğinden beri değişen şeyler vardı. Hisleri geri geliyor gibiydi. Biraz olsun insani duygulara sahip olmaya başlıyordu. Fakat, içindeki nefret hala duruyordu yerli yerinde. Geçmişi ve kendisi hakkında hiçbir şey bilememenin kızgınlığı daima üstündeydi. Bunları düşünürken sinirine hakim olamayıp, yumruklarını sıktı ve yere bir yumruk indirdi. Sinirle kafasını sallamaya başladı. Gittikçe kendini kaybediyor, saçmalamaya başlıyordu. ''Gece ne kadar güzel değil mi ? Bence biraz sakin olmalısın, güzel Athena kızı.'' Sesin geldiği yöne bir hışımla döndüğünde, genç bir adam yanına oturmuş, buğulu gözlerle sahili seyre dalmıştı. Anastasia, olduğu yerde kalakalmış, adamı incelemeye başlamıştı. Nostaljik bir havası vardı, eski dönemlerden çıkıp gelmiş gibiydi. Simsiyah saçları özenle taranmıştı, beyaz teni ay ışığında parlıyordu ve üstünde deri ceket ile kot pantolon vardı. Nazik bir şekilde oturmuş, siyaha yakın renkteki gözlerini uzaklara dikmişti. ''Kimsin sen ?'' Anastasia, ciddiyetini koruyordu. Fakat genç adam dinlemiyor gibiydi. | |
| | | Erebus Tanrı
Mesaj Sayısı : 73 Kayıt tarihi : 18/07/11
| Konu: Geri: Kaçışın Ardından Gelenler. Cuma Ağus. 05, 2011 12:26 am | |
| Karanlık o kadar güzeldi ki, bütün evrenin karanlığını ardına katıp her yeri dolaşabilirdi. Eski zamanlardan çıkma görüntüsüyle, o gece sakin bir yerde olmak istemişti. Ancak orada melezler çok olabilirdi, bu yüzden karanlığın içine girmişti. Kimse onu göremezdi artık. Fakat o, olan biten herşeyin farkındaydı her zamanki gibi. Dalgın bir şekilde, aynı zamanda büyük bir keyifle yapayalnız sahile yürürken geçen asırları düşünüyordu. Ne kadar olmuştu ? Asırlar demek, binlerce yılı küçümsemek olurdu aslında. Karanlığı altın kanatlarında taşımıştı daima. Ölümlülere bazen acırdı, hiçbir şeyden keyif alamadan ölüp gittikleri için. Onların hayatları, Erebus'un geçirdiği bir haftayla eşti neredeyse. O kadar basitti işte. Ancak, hayatından çılgınca bir zevk alan o kadar çok insan görmüştü ki. Bu onu şaşırtıyordu. Onun için karanlık varsa, hiçbir zaman yalnız değildi. Fakat ölümlüler gariptir ki kendileri gibi başkalarına ihtiyaç duyarak yaşıyorlardı. Yine uzun düşüncelerle seyre dalmıştı sahili. O sırada, orada olan birini hissetti. Hemen önüne döndüğünde bir melezin sinirle dolandığını gördü. Ona daha dikkatli baktığında, herşeyini çözmüştü. Bu onun için oldukça kolay bir şeydi, hele ki ortam karanlıksa. Yüzünü buruşturdu. Ne kadar korkunç bir hayatı vardı bu Athena melezinin ! İnsani arayışları umursamazdı fakat, bu kızın gerçekten ihtiyacı varmış gibi görünüyordu. Bir an, aklına bir şeyler gelir gibi oldu. Isaak Sergeevna. Kızın ölen babasının ismi, zihnini kurcalıyordu. İşte o an, kızın hayatıyla ilgili neler bildiğini tekrar hatırladı. Fakat, bu önceden bildikleriydi. Isaak Sergeevna'nın ölümünü Olimpos'ta yayılan sözlerden duymuştu. Anastasia'nın hikayesini de. Fakat, 6 yıl boyunca yaşadıklarından hiç haberi olmamıştı kimsenin. Hafızasını kaybettiğinden, öldüğünü sanmışlardı. Zaten dünya üzerinde o kadar çok melez vardı ki, kimin ne yaptığı bazen bilinemez raddelere geliyordu. Erebus, ilk defa birine karşı böyle bir duygu hissediyordu. Acıma ve kollama duygusu. Berbat bir hayatı vardı bu Athena melezinin. Gerçekten berbat.. Kıza tekrar baktığında, yere oturmuş dalgın bir şekilde düşünüyordu. Ne düşündüğünü kolaylıkla görebiliyordu. Bu durumdaki birine göre, oldukça sağlam duruyordu kız. Erebus, dayanamıyordu artık. Kızın yanına ilerledi. Hızla karanlığından çıkıp, dibinde belirdi. ''Gece ne kadar güzel değil mi ? Bence biraz sakin olmalısın, güzel Athena kızı.'' Ne kadar tuhaftı ? Erebus ilk defa çıkarı olmadan birine yardım etmek istiyordu. Aslında onu da düşünmüyor değildi, çıkarın nereden nasıl geleceği belli olmazdı. O sırada Athena melezi onu derinlemesine süzüyordu. En sonunda, konuşmuştu. ''Kimsin sen ?'' O an anlamıştı ki, bu kızın farkı vurdumduymazlığı ve cesaretindeydi. Şuna emindi ki, onun bir Tanrı olduğunu bilse bile aynı sertlikle konuşurdu. Bir süre cevap vermedi. Onu bekletmekten zevk alır gibiydi. Yüzüne çarpık gülümsemesini yerleştirip, kıza doğru döndü. ''Şu gördüğün karanlığın hepsi benim desem ?'' Kız, tepkisizdi. Söylediklerini umursamamış gibiydi. O, Erebus'un adını bilmek istiyordu. Böyle gizemli cümlelerden nefret eden birisi olduğu belliydi. Kızın gözleri nefretle baktığından, onu daha fazla zorlayıp çılgına çevirmek istememişti Erebus. ''Hakkında herşeyi biliyorum, Anastasia. Geçmişinden de, senin bilmediğin herşeyden de haberdarım. Burada gördüğün gibi karanlık hakim. Ve şu anda aklından geçen herşeyi okuyabilirim. Ah, kendimi tanıtmadım, sinirlenmekte haklısın sanırım. Ben Erebus. Karanlık Tanrısı.'' Sözlerini bitirdiğinde, dikkatle Anastasia'ya bakıyordu. Kızda biraz olsun merak uyanmış gibiydi. O an, aklından geçenleri bir bir görüyordu. Ona, geçmişini soracaktı. Bilmediği herşeyi anlatmasını isteyecekti. Bunun olamayacağını bilmiyor muydu acaba ? Bir Tanrı, bir meleze yardım edebilirdi. Ancak Anastasia'nın kendi geçmişi olsa bile, bunu ondan duyması gerekmiyordu. Eğer ebeveyni olan Tanrı anlatmak isterse, anlatabilirdi. Ya da öğrenmesini sağlardı. Ancak bu konuda Erebus kesinlikle konuşamazdı. Biraz içi burkulmuştu Erebus'un. Athena melezine yardım etmek isterken, daha çok kafasını karıştırmıştı. Bu kızda öyle bir güç vardı ki, her yeri yakıp yıkabilirdi. Bakalım, istediği bilgileri alamayınca tepkisi ne olacaktı ? | |
| | | Anastasia Ivanov Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 127 Kayıt tarihi : 15/07/11
| Konu: Geri: Kaçışın Ardından Gelenler. Cuma Ağus. 05, 2011 1:29 am | |
| ''Şu gördüğün karanlığın hepsi benim desem ?'' Anastasia, sinirlenmeye başlıyordu. Karşısındaki kimdi ve nasıl bir rahatlıkla konuşuyordu öyle ? Bu tür gizemli cümlelerden nefret ederdi o. ''Hakkında herşeyi biliyorum, Anastasia. Geçmişinden de, senin bilmediğin herşeyden de haberdarım. Burada gördüğün gibi karanlık hakim. Ve şu anda aklından geçen herşeyi okuyabilirim. Ah, kendimi tanıtmadım, sinirlenmekte haklısın sanırım. Ben Erebus. Karanlık Tanrısı.'' Herşeyini bilmek ? Anastasia, ilk defa ciddi şeyler hissetmeye başlamıştı. Ancak, çözümleyemezdi bunu. Merak, onunla karışık bir sinir ve şok dalgası.. Sinirlenmişti evet, geçmişi hakkında hiçbir şey bilmiyordu ancak önündeki adam herşeyi bildiğini söylemişti. O bir Tanrı'ydı evet, ama bunun neresi adildi ? Kendisinin bilmesi gereken şeyleri bir başkası biliyordu. Bir umut.. İçinde bir umut vardı. Belki, ona gerçekleri söyleyebilirdi Erebus. Bir meleze göre ne kadar rahat ve vurdumduymazdı Anastasia. Karşısındakinin Tanrı olduğundan çok, bildikleriyle ilgilenmişti. Fakat onun durumunda herşey farklıydı. Sonunda, kendini konuşmaya zorladı. Kelimeler, uyanan merak duygusunun etkisiyle ağzından dökülüyor gibiydi. ''Belki aklımdan geçenleri gördün. Evet, şimdi bana herşeyi anlatmanı istiyorum. Bu bilinmemezlik.. Beni çılgına çeviriyor. Kimseye ihtiyaç duymam, kimseden bir şey istemem. Ancak şimdi durum çok farklı. Anlat bana, lütfen.'' İlk defa, birisinden bir şey rica etmişti Anastasia. İlk defa, birisinin ağzından çıkacak sözlere bu kadar ihtiyaç duymuştu.. Geçmişinin getirdikleri bunlardı işte. Duygusuzluk, ruhsuzluk, korkunç bir bilinmezlik ve her an kapısını çalabilecek çaresizlik. Kendine asla acımamıştı, Erebus'un sözlerini duyana kadar. Şimdi ona dikkat kesilmiş, ağzından çıkacak sözleri bekliyordu. O sözleri bir kurtarıcı olarak görüyordu belki de. Ancak, istediği olmayacaktı. ''Bunu yapamam Anastasia, herşeyi yaparım ama senin hayatına böylesine karışamam. Kendin hakkındaki şeyleri bilmen gerekiyorsa, mutlaka öğrenirsin. Seni en iyi annen yönlendirir.'' Bütün umutları yıkılmıştı. Evet, ilk defa bir şeyler hissetmeye başlamıştı ve sonucunda ağır bir darbe yemiş gibiydi. Bu ne demek oluyordu şimdi ? Kendisi hakkındaki şeyleri elbette bilmeliydi ! Hiçbir şey bilmeden buraya getirilmişti, hoş, geldiği yer berbattı fakat nasıl yaşadığını bile bilememişti ki. Yıllarca ölüm ile kapı komşusu olmuş, ne hayatlar bitirmişti. Kendi hayatı zaten olamamıştı. Korkunç bir şeydi bu, hayatının başlangıcı olarak hatırladığı şeyin buz gibi bir dört duvar olması.. Kimseye benzememesi. Adı ve yaşı dışında hiçbir şey bilmemişti kendisiyle ilgili. O laboratuvarda uyandığında, sadece doğduğu yılı ve yaşını söyleyip, hayatına hoşgeldin demişlerdi. Ne hayat ama ! 20 yaşına kadar neler olduğu hakkında bir şey soramamıştı, kendini bilmeden yaşamıştı çünkü. Ona ilaçlar verirlerdi, ne olduğunu bilmeden içer ve kendini daha çok unuturdu. Birileri onun hayatını mahvetmişti evet, bundan öncesi vardı ve birileri onu yaşayan bir ölüye çevirmişti. Belki daha da kötüsüne.. Bunları düşünmek onu daha çok sinirlendirmişti. Konuşmaya başladığında, evreni yakacak kadar sinirliydi. ''Biliyorum ! Hayatımı birileri mahvetti ve bunun farkındayım ! Sana hiçbir şey sormayacağım, merak etme. Fakat şunu anlamıyorum, madem bir Tanrıça'nın çocuğuyum, neden bu kadar berbat bir hayatım oldu ? Şimdi sen söyle, hayatında gördüğün ilk şeyin bir laboratuvar ve vücudunun her yerine bağlanmış iğrenç kablolar olsaydı, ne yapardın ? Sana yaşını söyleyip, gerisini unutman istense ? 20 yaşından öncesini bilmesen ? Söylesene !'' Hızla ayağa kalkmıştı. O an, içindeki ölümcül dürtüler uyanıyordu. Fakat, Tanrı Erebus hala sakinliğini koruyordu. Bir çırpıda o söylemeden anlamıştı zihnindekileri. O da ayağa kalktı ve kadife gibi güzel ses tonuyla konuşmaya başladı. Eğer ona sinirli olmasaydı, belki hoşuna bile gidebilirdi Erebus. ''Ne hissettiğini bilmiyor ya da anlamıyor değilim Anastasia. Fakat, sen çok güçlü bir kızsın. Geçmişinin sır perdesini elbet aralayacaksın, işte o zaman bu gücün bazılarının korkulu rüyası olacak. Geçmişin yakınlarda bir yerlerde, onu öğreneceksin. Ve herşeyi kendin çözeceksin. Benden bu kadar Athena melezi, şimdi gitmem lazım. Evrenin karanlığı beni bekler.'' Anastasia, olduğu yerde dururken Erebus karanlıklara bürünüp, yok olmuştu. Şimdi sadece sahilin huzur veren sessizliği kalmıştı geriye. Tek bir kelime bile etmeden, arkasını dönüp ilerlemeye başladı. İlk geceden tuhaf bir şey yaşamıştı işte. Ancak, o an hiçbir şey düşünemiyordu. Tek istediği, kendini yatağa atmaktı. Düşünse biliyordu ki, aklını kaçıracaktı. Hafifçe esen rüzgara karışarak yeni yaşam alanına, kulübesine geri dönüyordu.
-Rp Bitmiştir !- | |
| | | | Kaçışın Ardından Gelenler. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|