I know you wanna stay in bed,
But it’s light outsidee…
Odamdaki koca pofuduk yatağımda yüz üstü yatmış, dergi okuyup müzik dinliyordum. Havada duran ayaklarımla ritim tutuyor ve şarkıyı kısık sesle mırıldanıyordum. Uyuyamadığım zamanlar genelde böyle yapardım. Saat pek de erken değildi, bu nedenle çoğu kişinin uyuduğunu düşünüyordum; yanılmışım.
Şarkı sözlerinin arasından şarkıya ait olmayan bir takım sesler duymuştum. Kulaklığımı çıkarıp ne olduğunu duymaya çalışırken Isis’inki olduğuna emin olduğum bir ses “…denetlemeye kadar rahat oturacağız! Anlaşıldı mı?” diye bağırdı. Kime bağırdığını bilmiyordum; fakat konunun bir sonraki temizlik denetlemesi olduğunu anlamamak için bir minotorun beynine sahip olmak gerekirdi.
Diğer kulağımdaki kulaklığı da hemen çıkardım ve dergiyi kapatıp bir köşeye fırlattım. Yatağımdan bir ok gibi fırlamıştım adeta. Etrafıma şöyle bir baktım ve odamın temiz olup olmadığına baktım. Yerde bir-iki tane tişört gördüm ve onları hemen gardırobumun yanındaki kirli sepetine attım. Ardından Isis’in sesinin geldiği yere, salona yöneldim.
Salona giderken holdeki kapının hemen önünde, yerde Tara'nın çantasını gördüm Salona girdiğimde Isis ve Tara sandalyeleri düzeltiyor, yastıkları yerlerine koyup etrafı topluyorlardı. İşte şimdi ne olduğu anlaşılmıştı.
“İyi akşamlar kızlar?” dedim ikisine de sorar sesle. Benim geldiğimi ilk başta fark etmemişlerdi, bir de her zamanki İngiliz aksanıma pek alışamadıkları için biraz irkilmişlerdi; fakat bu uzun sürmedi.
“Selam Elena,” dedi Isis doğrularak. “Denetleme için erkenden temizliğe başladık. Hazır buradasın, sen de bir yardım et,” dedi soğuk bir sesle. Bir önceki denetlemede o yoktu ve biz de işleri biraz aksatmıştık. Bulaşık cezasından sonra aklımız başımıza gelmişti; fakat Isis işi garantiye almak istiyor gibi görünüyordu.
“Isis, gece gece neden temizlik yapıyoruz? Sabahı beklesek olmaz mıydı?” diye sordum Isis’e gözlerimi devirerek. Bana pis bakışını ve kavuşturduğu kollarını görünce birden doğruldum ve parmağımı şıklatarak “Tamam, temizlik başlasın!” dedim korkak bir şekilde gülümseyerek. Ardından koşa koşa yanlarına gittim ve Isis’in elime tutuşturduğu bir bez parçasıyla camları silmeye başladım.
Camları gece gece ne kadar iyi sildiysem silmiştim. Gerçi etraftaki tüm ışıklar yanıktı ve benim gözlerim iyi görüyordu. Camlara teker teker dikkatlice baktıktan sonra derin bir nefes aldım. Hiç değilse ben de Isis ve diğerleri -belki de daha fazla- kadar etrafın kirli ve dağınık tutulmasını pek sevmeyen biriydim. Yoksa işimiz çok daha zor olurdu. Isis ve Tara'ya çalışma odasını toparlayacağımı söyledim ve salondan çıktım. Neyse, iyi bir amaç için buradaydık. İşin sonunda bulaşık yıkamamak da vardı. Yehaa!