Üç sene boyunca Hermes kulübesinde kalmanın ardından sonunda gerçek kardeşlerime, gerçek evime kavuşmanın mutluluğu ile gözlerimi açtım bu sabah. Yatağımdan kalkmadan tavana, orada duran gökkuşağına bakakaldım. Hala ben ve kardeşlerimin yoğun isteği sonucunda Iris kulübesinin kurulmasına inanamıyordum. Yatağımda doğrulup gerindim. Kulübe her ne kadar yeni olsa da bizim de temizlik yapmamız gerekiyordu. Etraf çok tozluydu ve şimdiden dağılmaya başlamıştı bile. Odamdaki ilk günüm olmasına rağmen şimdiden kıyafetlerim yerlerde sürünüyordu. Tam banyoya gidecekken üç sene boyunca benimle beraber olan, her zaman yanında olan can dostu olarak bildiğim kardeşim Sienna odaya girdi. Selamlaştıktan sonra Sienn, odaya göz attı. Tek kaşı kalkık halde ki bu işareti bana karşı kullanma konusunda uzman sayılırdı, “Bu oda bugün toplanacak!” dedi. Sert biri asla değildi Sienn ama söz konusu temizlik ise o zaman gerçekten sert biri olabilirdi. “ Tamam, tamam” dedim bıkkın bir sesle. Sonra da ekledim “ Bugün kahvaltı benden. Diğer kardeşlerimizi uyandırırken ben de kahvaltıyı hazırlarım” Sienna onayladıktan sonra kardeşlerimizi uyandırmaya gitti. Ben ise üzerime hızlıca bir şeyler geçirip mutfağa koştum. İlk kahvaltımızın şerefine krep yapmaya karar verdim. Gerekli malzemeleri buzdolabından çıkarttıktan sonra hemen işe koyuldum. Krepleri yaparken bir yandan da cezveye kahve doldurdum. Tabakları özenle masaya yerleştirdikten sonra Sienna ile Abella mutfağa geldiler. Sevecen bir sesle “ Beş dakikaya krepleriniz hazır” dedim. Masaya oturduklarında fincanlarına kahve doldurdum. Krepleri tabaklara koyarken Thomas içeri girdi. Hepimiz masaya oturunca ilk kez gerçek bir ailenin parçası olduğumu hissettim.
“ Biliyorsunuz kulübemiz yeni ancak şimdiden dağılmış durumda” dedi Sienna bana doğru bakarak. “ Bugün temizlik günü olduğuna göre biz de kulübemize çeki düzen vermeye başlayabiliriz”. Herkes kafasını salladıktan sonra kahvaltımıza döndük. Bir yandan da sohbet etmeye devam ettik. “Ben odamı ve Sienna’nın odasını temizlerim. İşim biterse mutfağa geçerim” dedim. Aslında işim oldukça kolaydı. Tek yapmam gereken odamı ve mutfağı temizlemekti. Sienna’nın odasının neredeyse hiç dağınık olmadığına adım gibi emindim. Herkes görev paylaşımı yapınca masadan kalkıp odama gittim. Mutfağı daha sonra toparlayacaktım. Valizlerimi açtım. İçinden ilk çıkan şey babam ve kardeşimle çekilmiş olduğumuz fotoğraftı. Onları gerçekten çok özlemiştim. Bir ara kamptan kaçıp onlara uğramayı düşündüm. Sanırım bu bana iyi gelebilirdi. Resmi masamın üzerine koyduktan sonra yavaşça kıyafetlerimi valizden çıkartmaya başladım. Yeni dolaplarımı sildim ve bütün kıyafetlerimi dolaplara yerleştirdim. Yerlerde gezen tüm kıyafetlerimi kıyafet sepetine atmak için banyoya ilerlerken koridorun ilerisinde normal olmayan bir ışık gördüm. Kirlileri yere bırakarak oraya doğru ilerledim. Işık mutfaktan geliyordu. Oraya vardığımda gökkuşağının arasında bir kadın gördüm. Kardeşlerimden hiç biri burada değildi. Kadın çok güzeldi ve etrafa renk saçıyordu. Başında altından bir taç, elinde de bir gökkuşağı tutuyordu. Şaşkınlıktan diyebildiğim tek şey “Kimsiniz?” oldu.
Kadın bu sözümün üzerine bana alınmış gibi bir bakış attı. " İnsan annesini tanımaz mı hiç?" dedi. Ne yani bunca zaman benimle hiç beraber olmamış, bir kere bile benimle tanışmak için gelmemiş, üç yıl boyunca benim için yaptığı tek şey beni sahiplenmek olan kadın gelmiş şimdi 'İnsan annesini tanımaz mı' diyor. Gerçekten fazlası ile öfkelenmiştim. “Madem annem olduğunu söylüyorsun bu zaman boyunca neredeydin neden hiç gelmedin?" dedim hışımla. Tek kaşı kalkık halde bana baktı. "Saygını koru küçük melez. Annen olabilirim ama sonuçta bir tanrıçayım." dedi. İşte o zaman sinirden resmen birilerini öldürmek, boğazlamak istedim. Tüm tanrıçalar aynıydı, anne olabilirlerdi ama her biri züppeydi. Annemde bu tezimi çok güzel kanıtlamıştı. “Biliyor musun anne? Siz tanrıçalar hep aynısınız. Kendinizden başka kimseyi-çocuklarınızı canınızdan bir parçanızı bile- düşünmediğinizi zannediyordum hep, bunu kanıtladığın için sana minnettarım" dedim. Bunları söyler söylemez koşup banyoya gittim. Anneme fazla kızgındım. Aslında tüm bunlar yıllardan içimde kalan tüm duyguların boşalma anıydı ama dayanamamıştım işte. Annemin bu sözlerden sonra yüzünün aldığı şekli düşününce içim kötü olmuştu. Her ne olursa olsun o benim annemdi ve sanırım onu üzmeye pek hakkım yoktu. Tanrıça olsa bile. Banyoda yüzümü iyice yıkayıp annemin yanına gittim. Giderken yolda Abella ile karşılaştım ne olduğunu sorduğunda bir şey olmadığını az sonra işimin başına tekrar döneceğimi söyledim. Anlaşılan henüz kimse annemizi görmemişti. Mutfağa doğru yola koyuldum. Sanırım bir tanrıçadan ilk kez özür dilemem gerekecekti.