Bir hafta çabucak gelip geçmişti. En nihayetinde geçen haftanın birinci olmuş olsam bile, kaç gündür hiçbir çöpe ellemiyordum ve içerisi yine pegasusum Daphne'nin ahırına dönmüştü. Derin bir nefes aldım, sıkı bir temizlik daha beni bekliyordu. Geçen gece Jenny'nin kulübe temizliğine yardımcı olarak -kendimi gündelikçi gibi hissetmekteydim- ısınmıştım, şimdi sırada kulübemi Deniz Tanrısı'nın kızına yakışır bir hale getirmek vardı.
Öncelikle dağınık kıyafetlerimi toparladım, yatağımı düzelttim, mobilyaların tozunu aldım. Sonra titizlikle içinde gerçek deniz suyu olan süs havuzumu temizledim, minik balıklarımla da biraz sohbet ettim. Hey, öyle bakmayın! Odamda bütün gün tek başıma çok sıkılıyorum ve onlar hiç de denildiği gibi akılsız falan değiller. Hatta balıklardan birinin adını Athena kızı arkadaşıma benzediği için Lucianna koydum ve geçen gün ne giyeceğimi seçmeme yardımcı oldu.
Su bitkilerimin saksılarını temizledim, sularını değiştirdim. Güzelce yerleri sildim, hatta bu sefer koltukların altını da silmeyi atlamadım. Yatakları da çekmek için Robyn'i yardıma çağıracaktım ama bu fikrimi bir sonraki haftaya erteledim, diğer kulübelere de yazıktı.
Son olarak yerleri ve mavi halımı güzelce süpürdüm, deniz kokuları saçan spreylerden de sıktım. Hızımı alamayıp camları da sildim ve son olarak minik mavi perdelerimi makineye atıp yıkadım, kuruduklarında güzelce ütüledim ve tekrar astım. Pekala, her yanım kopmuştu ama havada süzülen tek bir toz tanesi bile yoktu, yine harika bir iş çıkarmıştım.
Tabii, takdir Tanrıça Athena'ya kalmış ama ben olsam kulübeme not verirken -5 üzerinden değerlendirirken- 10 puan verirdim. Birinciliği koruyacağımı zannetmiyordum ama en az 4 puan alacağım garanti gibiydi, şimdi New York'taki evimden getirdiğim çay makinesinin keyfine varma zamanıydı.