Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Karanlığa Son Adım

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Bianca Rae Almeida
Nyks'in Çocuğu
Nyks'in Çocuğu
Bianca Rae Almeida


Mesaj Sayısı : 34
Kayıt tarihi : 19/03/11

Karanlığa Son Adım Empty
MesajKonu: Karanlığa Son Adım   Karanlığa Son Adım Icon_minitimeCuma Tem. 22, 2011 10:19 pm

    Uzun bir ne giysem aşamasından sonra annemin karşısında giymemin uygun olacağını düşündüğüm harika borda bir elbiseyle Empire'a doğru gidiyordum. Bedenimin tir tir titremesine neden oluyordu. Küçük birer iğneye benzeyen yağmur damlaları ise vücudumun dokunduğu yerini serinletiyordu. Kor gibi yanan bedenimle birleştiğinde nötrleniyordu. Şuan ne hissettiğimi nasıl olduğumu hiç bir şey bilmiyordum. Tüm duygularım ve hislerim birbirine karışmıştı. Şuan üşüyor muyum? Yoksa terliyor muyum? Korkuyor muyum? Heyecanlı mıyım? Mutlu muyum? Hiçbir şey bilmiyorum. Kelimeler şuan o kadar tanımsız ki... Hissedebildiğim tek bir şey var; merak. Annemi merak ediyordum. Saçları benim ki gibi sarı mıydı? Güzel miydi? Bana iyi mi davranacaktı. Yoksa onun için sadece sıradan biriymişim gibi ilgisiz mi olacaktı? Ve en önemlisi o da beni merak ediyor muydu?
    Bir yandan düşünürken şuana kadar geçirdiğim zaman bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. İlk yaş günüm, okula başladığım ilk gün, ilk zayıf notumu aldığım gün, ilk erkek arkadaşım, ilk öpücüğüm hiçbirinde yoktu yanımda. Benim bunları paylaşacağım annem yoktu yanımda. Babam vardı, sadece babam. Yanımda olmayışını parayla, derslerimle, erkek arkadaşlarımla, partielerle tefafi etmeye çalışmıştım. Sonunda kabullenebilmiştim onun burada olmayışını fakar bir anda ortaya çıkması... Beni yerle bir etmişti. İçimi bunları düşününce adeta bir karamsarlık kapladı. Annemle tanışmalı mıydım? O benim hayatımdaki en güzel yılların eksik, bölük pörçük geçmesini sağlamıştı. Asıl soru, o benimle tanışmayı hakediyor muydu?

    Sonunda iç sesimle tartışırken görevlinin sesiyle kendime geldim.
    -Yardımcı olabilir miyim?
    En bilimdik zor durumlarımda duygularımı saklamak için kullandığım alaycı yüz ifademi takındım. Fakat o an bunu yaparken ne kadar inandırıcı olabildiğime emin değildim.
    -Ee...Şey... Annemle görüşmek istiyordum. 600. kata çıkıcaktım da...
    Hiçbir şey anlamamıştı veya öyle mi gözüküyordu? Katıla katıla gülmeye başladı.
    -1 Nisan şakası mısın sen? 600. kat ha? Gerçekten komiksin çocuk.
    Bir anda tüm kanımın çekildiğini hissettim. Ama güçlü olmalıydım. Öfkeden kor gibi yanan gözlerimle ona baktım.
    -Sen kim olduğunu sanıyorsun? Nyks'in çocuguyum ben.
    İstediğim bir şeyi yapmak için birilerinin adını öne sürmek, başka şeyler kullanmaktan nefret ediyordum fakat o zorlamıştı beni buna. Görevli saf saf bana bakıyordu. Benim gibi birinden böyle bir öfke patlaması beklemiyor olmalıydı.
    Daha hiçbir cevap verme gereksinimi duymadan asansöre doğru ilerledim. Sadece baktı arkamdan. Asansör yukarı doğru hareket etmeye başladığında en kibirli yüz ifademle gülümsedim ona ve el salladım.
    Hala yukarı çıkarken doğru karar verdiğime emin olamıyor, düşünüyordum. Yukarı çıkınca ne diyecektim ki. Merhaba anne, ben senin onlarca çocuğundan biriyim. Bir kere bile merak etmediğin ortada bıraktığın çocuklarından biri. Böyle mi diyecektim yani? Umrunda bile olmadığım annemin yanına neden gidiyordum ki... Asansörün sesiyle kendime geldim aynı zamanda.
    Başımı yerden kaldırıp baktığım da gördüm onu. Teni bembeyazdı. Fakat süt beyazı teninin aksine mavi siyah ışıklar saçan,gece gibi zifiri saçları,ışıl ışıl bakan yemyeşil gözleri vardı. Hayal ettiğimden farklıydı çok daha büyüleyici ve gizemliydi. Gözlerine bakarak ne düşündüğünü veya ne hissettiğini anlamak mümkün değildi. Şaşırmamak gerekirdi.Ne de olsa karanlık tanrıçasıydı. Daha nasıl birini bekliyordum ki.
    Gülümsedi. Gülümseyişi iç aydınlatıcı değil fakat umut vaadediciydi. Bakışları kararlıydı. Hiç kimse onu yapmak istediği şeyden alıkoyamazdı.
    -Seni bekliyordum Bianca.
    Gülümsedim. Onun gülümseyişi kalbimi gün ışığının mutluluğuyla doldurmuştu. Evet karşımda bana çok yakın durmayabilirdi. Bakışları içimi ısıtmayabilirdi. Ama hissediyordum... Bana olan sevgisini hissedebiliyordum. Bu aramızdaki bir bağ gibiydi. Kimsenin göremediği bize özel olan...
    -Merhaba anne...
    -Sen... Çok değişmişsin.
    Evet değişmiştim, doğduğumdan beri beni görmediği için şaşırmış olması gayet normaldi. Öfkelendiğimi hissediyordum.
    Gözleriyle sorgulayan ve kararlı bakışlarla bana baktı ve konuşmaya başladı:
    -Üzgünüm bunca zamandır hiç yanında olamadım. Biliyorum şuan bunu konuşmak mantıksız. Fakat sadece üzgünüm Rae...
    Bunu söylemenin hiç bir anlamı yoktu. O bile, bir tanrıça bile bana annesiz geçen yıllarımı geri getiremezdi. Evet, onu suçlamamalıydım fakat kendimi de suçlayamazdım. Tanrıça bir annemin olması benim suçum değildi. O an söylenecek en mantıklı sözleri bulmak için beynimi zorluyordum.
    -Önemli değil. Evet, biliyorum kuralları ve bu yüzden asla seni suçlamadım.
    Kimi kandırıyordum.
    -Aslında önemli ''anne''. Sen hiç bir zaman yanımda olmadın. Ben hep yalnızdım. Bunu hiç bir zaman anlayamazsın, bu yüzden tek bir konuşmayla sana yakınlaşmam zor olacak. Artık... sana güvenmiyorum. O güveni bana tekrar kazandırman gerek.
    -Süre doluyor Nyks.
    Annem bir müziğin baştan çıkaran melodisi gibi konuşuyordu.
    -Tamam. Anlıyorum, seni suçlayamam, sen hiç bir zaman kin tutmazsın. Ve güveni tekrar aşılayacağım sana.
    Gülümsedim. Fakat iç acıtıcı bir gülümsemeydi bu. O anda içimi okuyamaması için dua ettim. Eğer bunu yapabiliyorsa benim ölümüm olurdu. Bugün hayatımın en güzel günüydü diyemezdim eminim daha güzel günlerim olmuştu. Fakat içim acıyordu. Kalbim yanıyordu. Boğazımda bir şeyler düğümlenmişti daha fazla konuşamayacağımı hissediyordum. Beni yaratan hayallerimin kadınıyla tanışmıştım. O anda ne kadar zaman geçtiğinin farkına vardım. Zaman ne kadar çabuk geçmişti. Farkında bile değildim demeyi ne kadar da isterdim. Fakat farkındaydım. Her yaş günümde, her veli toplantısında... Her zaman farkındaydım.
    -Ben... sanırım artık gitmeliyim...
    -Sonra görüşmek üzere Bianca.
    Gülümsedi. Bu gülümseme de iç aydınlatıcılığın yanında gizemli bir şeyler vardı. Bir dahaki sefere bunu çözmeye çalışacaktım. Çıkışa doğru kendimden emin adımlarla ilerledim. Nihayet çıkmıştım Empire State'ten. Bunca yıllık uzun ömrümü varlığıyla tepe taklak ters döndüren insanla tanışmıştım. Evet, kızmak istiyordum. . Bunu düşüncesi bile içimi parçalamaya yetti. Ben ilk defa birine karşılıksız saf bir güvenle bağlanmıştım.
    -Umarım, beni bir daha hayal kırıklığına uğratmazsın Nyks.
    İyiyle kötü arasında görünmez bir çizgi vardır. Ben tam ordaydım işte. Bir hayal kırıklığı beni geçirebilirdi diğer tarafa. Her şeyi yapabilirdim.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Karanlığa Son Adım
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Karanlığa adım atış.
» Tehlikeye Adım Adım Yaklaşıyoruz...
» Tehlikeye Adım Adım Yaklaşıyoruz... (2)
» Adım adım mutluluk.
» Bianca| Karanlığa doğru.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Empire State Binası/Olimpos-
Buraya geçin: