Gecenin karanlık bir saatinde, Olimpos'un eşsiz manzarasına bakıyordum. Buraya biraz mola verdiğim için gelmiştim. Zeus herhalde bunun için bana kızmazdı. Kızsa da umrumda olmazdı ya. Çoğu tanrı neredeyse her gün işi gücü bırakıp Olimpos'a geliyordu, onlara kızmayacaktı da bana mı kızacaktı yani? Uzun zamandır buralara gelmemiştim sonuçta. Biraz serin bir gece havası solumak iyi gelecekti.
Derken arkadan bir asansör kapısının açılma sesi geldi. Buna şaşırmıştım, çünkü Olimpos'un eşsiz manzarasına nereden baktığıma hiç dikkat etmemiştim. Şöyle bir göz ucuyla arkama baktığımda oğlum Leo'yu gördü. Tuhaf bir şekilde sessizce orada duruyordu. Tuhaf diyorum çünkü bildiğim kadarıyla Leo asla bu kadar sessiz durmaz. Çekingen bir sesle konuştu. "Öhm öhm. Acaba siz kimsiniz?”
Bıyık altından güldüm. Beni tanımamış olamazdı gerçekten değil mi? Yüzümde soğuk ve mağrur bir ifade ile Leo'ya döndüm. Yüzünde beni gerçekten de tanımadığını gösteren bir ifade vardı. Bunu üzerine alayla dudak bükerek Leo'ya cevap verdim. "Siz mi? İnsan hiç annesine siz diye hitap eder mi?"
Leo'nun yüzündeki şaşkınlığın verdiği zevkle güldüm. Eh, bazı lafları etmeden düşünmelisin ama, değil mi? Bu yaptığımın haksızlık olduğunu biliyordum içten içe ama böyle biri olarak tanınırdım ve imajımı sarsmaya da hiç gerek yoktu.