“Ana, güneş doğdu. Artık uyan.”
Biri beni feci şekilde sarsıyordu. Beynimin ters döndüğünü düşünmeye başladım.İçimden küfürler savurarak doğrulmaya çalıştım. Bu anagolaydı. Yapraklı kollarını üstüme dolamış öle sıkı sarıyordu ki omuzlarımın iç içe geçtiğini düşünmeye başladım.Anagola'ya bağırarak beni bırakmasını söyledim. Onu biraz azarladım. Ama bana daha çok kızdığını anlayabiliyordum.Sonra anagola bir yeri işaret etti. O yöne doğru baktığımda küçük kardeşlerimden Caleste’yi gördüm. Hades aşkına tamamen unutmuştum. Bugün bir görev yüzünden yeraltına gidecektik ve ben geç kalmıştım. Kahretsin.
“Leste pardon ya. Ben geç kalmak istememiştim.”
“Sorun değil. Çabuk toparlanırsan hemen çıkarız.”
Yataktan fırladığım gibi dolaptan üst baş çıkardım. Değiştirdim ve çantamı da alıp ,her daim hazır ve dolu çantam, aşağı indim. Kardeşimle birlikte pegasuslarımızla parka gittik. Yer altına girişte çantamdan haritayı çıkardım. Önce Asphodel tarlalarına gitmeliydik.
“Leste sanırım Asphodel tarlalarından geçmeliyiz.” Harita elimdeydi ama hayatımda gördüğüm en karışık haritaydı. Pek bir şey anladığımı söyleyemem.Hem haritada tüneller görünmüyordu. Sadece Bölgeler vardı. Leste birden irkilip bir tarafı gösterdi ki gördüğüm şey pek de iç açıcı değildi. Gördüğüm şey Nemea aslanıydı hem de bir değil iki taneydi.