Hayır.. Olamaz.. Bu gerçekten kötüydü. Sanırım peşimizden gelenler.. Cehennem Tazıları!
Koş! dedim.
Sakın durma! Koş! Ama tazılar çok hızlıydı. Birden çevremizde 2 tane cehennem tazısı belirdi. Kılıçlarımızı çekmiş bekliyorduk ama bu o kadar kolay olacağa benzemiyordu.
Saldır! diye bağırdım ve saldırıya geçtik. Ben cehennem tazısının gözüne saldırmaya çalışıyordum. Eğer gözünü yaralayabilirsem savunmasını zayıflatabilirdim. Göz ucuyla baktım ve Leo'nun da benden farklı olmadığını gördüm. Saldıramıyor, sürekli savunma yapıyorduk ve yorulmaya başlamıştık. Bir anda, neden bilmiyorum ama gözümün önüne babam geldi. Annemin bana kolyem olan Kara Büyü'yü verdiği gün geldi. Nemia, Caitryn ve Mantalon tek tek gözümün önünden geçti. Bir an kendimin iradesini kaybettiğimi hissettim. Vücudum otomatiğe bağlamıştı. Bu duyguyu biliyordum..
Bir anda gökten alev yağdırmaya başladım. Benim tazım toza dönüştü. Döndüm, Leo'nun cebelleştiğini gördüm. Odaklanıp tazının üzerine bir alev sütunu indirdim. Leo geri çekildi. Alev sütunu kalktığında bayılmak üzereydim.
Leo! Hemen etrafımızda bir karanlık sütunu yarat.
Ben yapamam!
Yapabilirsin! Sen Gece'nin oğlusun. Hadi yap şunu! dedim. Yanıma geldi ve çevremize bir karanlık çemberi oluşturdu. Biz herşeyi görebiliyorduk, ama hiçbirşey bizi göremiyordu. Bunu biliyordum. Çünkü bize doğru gelen bir ordu vardı.. Bir iskelet ordusu..
Sakın kıpırdama. dedim.
Onlar gidene kadar bekle.
Tamam ama bu çemberi daha fazla tutamam! dedi. Ve bende çok yorgun olmama rağmen birkaç yudum nektar içip ona yardım ettim. Bu ordu buradan gidene kadar burda kalmamız gerekiyordu. Bunun için ne gerekiyorsa yapmalıydık.