Melez kampından taşınmıştım, ölümsüzlüğe ulaşmıştım, artık benim gibi olanlarla yaşıycaktım. Hypnos'un kulübesine gittim. Kulübe kimse yoktu sanırım herkez eğitimdeydi. Odamda asılı duran kılıcımı alıp ordakilere bir not bıraktım. ''Sevgili arkadaşlarım daha tam tanışamadan ben bir ölümsüz oldum, şimdi küçük tanrıların mahallesine taşınıyorum. Beni istediğiniz zaman ziyarete gelebilirsiniz. Sevgilerimle Reo'' Kılıcımı belime takmıştım, babamın anneme bıraktığı kolye boynumdaydı. Kolyemin özelliğini daha yeni keşfetmiştim. Kolyemin üstüne üfleyince uykusuz kaldığım zamanlarda uykumu getiricek bi koku yayıyordu. Küçük tanrıların yaşadığı güzel mahalleye gelmiştim. Buradaki herkezin biraz kibirli olabilceğini düşünüyordum, tanıştıkça hepsini öğrenirdim zaten. Kendi evime giderken kapısı açık bi ev gördüm. İçeri izinsizce girdim yerde yatan bi ölümsüz vardı, yüz ifadesinden hiç rahat uyumadığını farkettim. Rüyasına girdim, bu daha çok korkulu bi kabustu. Rüyanın şeklini değiştirip onu ailesiyle konuştuğu bi rüyaya çevirdim. Rüyasından çıkınca suratındaki endişe küçük bir tebessüme dönüşmüştü. İşte bu bana huzur veriyordu. Kendi evimi bulmuştum, içerde babama ait olduğunu hissettiğim bir iki farklı malzeme vardı bunlar, bir şişe içindeki iksir, üstünden dumanlar dökülen bir yay ve kapkara oklar. Eve yerleşmiştim artık. Babamla daha çok vakit geçirebilirdim, nede olsa olimpos yan mahallemdi..