Yavaş yavaş olayın şokunu atlatmaya başladığım için daha kolay kararlar alabiliyordum. Yine de acele etmemiz gerektiğini de biliyordum. Bu yüzden güvenlikçiyi bütün ikna gücümü kullanarak -ki bir Afrodit melezine taş çıkartabilecek performansla- ikna ettikten sonra Carmen bana döndü ve "Charon'u ben hallederim." dedi. Ona güvenim tam olduğu için ve zaman kaybı olmaması için itiraz etmedim. Carmen uzun ve benim için sıkıcı bir konuşmanın ardından Charon'u ikna etti. Çünkü o hiçbir şey anlatamasa da itiraz edemeyen silik tiplerden biriydi. Carmen'a teşekkür ettikten sonra tekneye bindim ve iğrenç bir yolculuğa başladık. Etrafta kayıp anılar ve hayaller uçuşurken aklıma annemle hiç güzel anım olmadığı geldi. Yine de ona karşı derin bir sevgi besliyordum. Onu kurtarmak için elimden gelenden fazlasını yapmaya kararlıydım. Derken burnuma garip bir koku gelmeye başladı. Birden Charon bizi tekneden kışkışladı ve kendimizi anormal bir yerde bulduk. Burayı tanımam pek uzun zaman almadı. Burası Kolay Ölüm'dü ve lanet olası kardeşim annemin Asphodel Tarlaları'nda olduğunu söylemişti. Yani burayı geçmemiz gerekiyordu. Tabi bir problemimiz vardı: koku kaynağı olan Kerberus...