Pegasus Ahırları'nda Phobos öfkem yüzünden heyecanlanmıştı. Bu pegasusu nereden bulduğumu çok merak ediyordum doğrusu. Çünkü resmen öfke ve nefretle besleniyordu. Şu anda da bende bunlardan bol miktarda vardı. Her şeyi biricik kardeşime borçluydum. Adını söylememişti ama içimden bir ses onu çok yakından tanıdığımı söylüyordu. Los Angeles yolunda düşünmek için çok fırsatım olmuştu. Yanımda biraz endişeli duran kardeşime baktığımda pegasususunun Phobos yüzünden huzursuzlandığını fark ettim. Bu yüzden Phobos'un kulağına "Sakin ol dostum, arkadaşını korkutuyorsun." dedim. Beni pek takmışa benzemiyordu ama bir süre sonra gözündeki alev parıltılarının gittiğini fark ettim. Bana bir ömür gibi gelen uçuşun ardından Nakil Sırasında Ölüm Plakçılık denen yere iniş yaptık. Gitmemiz gereken yer Kolay Ölüm'dü, çünkü yeraltına girmek için bildiğim tek yol orasıydı. Ama önce Charon'la bir antlaşma yapmamız gerekiyordu.