Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Eve Dönüş

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Afrodit
Tanrıça
Tanrıça
Afrodit


Mesaj Sayısı : 284
Kayıt tarihi : 30/06/11

Eve Dönüş Empty
MesajKonu: Eve Dönüş   Eve Dönüş Icon_minitimePtsi Tem. 18, 2011 7:54 am

Bunalım halimden fazlasıyla bıkmıştım. Önceki gün kulübe temizliği vardı, yorulmuştum ve umudum vardı. Biraz olsun kafa dağıtabileceğimi ve kabusların beni bırakabileceğini düşünmüştüm. Tabii ki yine yanılmıştım. Günden güne ilerleyen bir hastalık gibiydi, bitti dediğin anda sinsice ve daha kötü bir şekilde buluyordu seni. Her gün kendime kızıyordum. Bunun benim suçum olması daha kötüydü. Daha ilk günden ne diye Siren Körfezi'ne gitmiştim sanki ? Üstelik kardeşimi de yanımda sürüklemiştim. Eğer ona birşey olsaydı, işte o zaman kendimi hiç affetmezdim. Derin bir iç çektim. Şu sıralar hep yaptığım gibi geceliklerimle yatakta oturuyordum. Ben ne zaman kendime gelecektim ? Ne zaman doğru düzgün gezip, kendimi rahatlatabilecektim ? Artık bir adım atmalıydım. Ayrıca nedense bu ara babamı merak eder olmuştum. Gördüğüm karabasanları hep unutuyordum, ancak verdikleri korku ve kötü hisler hep içimde bir yerlerde kalıyordu. Sanki, ailemden birileriydi bana seslenenler. O derece tanıdık gelirlerdi. İşte, o an iyi bir fikir gelmişti aklıma. Neden Lara'yı da alıp New York'a gitmiyorduk ? Evim Roma'daydı, zaten hayatım boyunca İtalya'da yaşamıştım. Fakat ben buraya gelmeden önce babam Manhattan'dan harika bir ev almıştı, çünkü orası oldukça popüler ve modanın öncülerinden biri olan bir kentti. Hem kampa yakın olsun diye, hem de dünyanın en merkezi ve iş adamları için popüler yeri olan Manhattan'a taşınmıştı. Oradan modacılık işlerini çok güzel yürütüyordu. Tabii ben o evde oldukça az kalmıştım. Evet, bu iyi bir fikirdi. Hem son olanların ardından kafa dağıtırdık, hem de Rea'nın verdiği ipucunu konuşurduk. Gerçi artık emindim ama... Yine de bu macerayı birlikte yaşadığım biriyle konuşmam iyi olacaktı. Kararımı vermenin ardından dolabıma gittim ve şık birşeyler bulmaya çalıştım. Beyaz, dantelden çiçek şekillerinden oluşan bir elbisem vardı. Sade ve şıktı. Onu giymeye karar verdim. Krem rengi topuklularımı da giyerek kıyafetimi tamamlamıştım. Aklıma başka birşey daha gelmişti, babamın buraya gelmeden önceki son akşam hediye ettiği bilezik. Üzerinde gerçek elmaslar vardı. Özlemle o bileziğe baktım, babamı görmek bana iyi gelecekti. Onu da alarak Lara'nın yanına gittim. Makyaja ve saçımı düzeltmeye hiç gerek duymamıştım. Saçlarım kendi dalgasında, güzeldi. Doğal görünmek istiyordum bugün. Lara'yı salonda buldum. Yapacak bir işi yokmuş gibiydi, sakince çayını yudumluyordu. Acaba son olanlardan sonra bir maceraya daha ikna edebilecek miydim kardeşimi ? Yüzüme iyi bir gülümseme yapıştırıp, yanına gittim. ''Günaydın kardeşim.'' Biraz nefes alıp, söyleyeceklerimi iyice toparladım. Tedirgindim. ''Bugün benimle Manhattan'a gelir misin diye soracaktım. Yani, biliyorum son olanların ardından zor ama, babamı görmem lazım. Hem kafa dağıtırız.'' Gerisini sen anla der gibi omuzlarımı silktim. Şimdi dikkatle cevabını bekliyordum.


En son Adriana Valentino tarafından Cuma Tem. 22, 2011 12:11 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lara Adams
Afrodit'in Çocuğu/Pegasus Binicilik Eğitmeni
Afrodit'in Çocuğu/Pegasus Binicilik Eğitmeni
Lara Adams


Mesaj Sayısı : 1688
Kayıt tarihi : 29/08/10

Eve Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: Eve Dönüş   Eve Dönüş Icon_minitimeÇarş. Tem. 20, 2011 12:31 am

Temizliğin verdiği yorgunlukla koltuğa yayılmıştım.Elimdeki çayı yavaşça yudumlarken daldığımı kardeşimin sesiyle farkettim.Koltuğumda kıpırdanarak ona dikkatlice baktım. ''Bugün benimle Manhattan'a gelir misin diye soracaktım. Yani, biliyorum son olanların ardından zor ama, babamı görmem lazım. Hem kafa dağıtırız.'' Dedi,masumca.Evet,gerçekten bu yüz ifadesi beni ele geçiriyordu.Son buna uyduğumda,başımıza gelen olay yüzünden dikkatlice bakmıyordum artık ona.Omuz silkti.Çayımdan bir yudum daha aldım,kardeşimi süzdüm.Beyaz ve çiçekli elbisesinin altına,krem rengi topuklarla çok şık görünüyordu.Gözüme takılan bileklik,beni kendisine hayran bırakmıştı.Gerçek elmas olduğunu,beş metre uzaktan bile anlayabilirdi.Ustalaşmıştı bu konularda nasıl olsa.Çayımı masaya koyup,elimi de çenemin altına alıp düşünüyormuş gibi yaptım.Aslında cevabım kesindi;evet.Genellikle tehlikeli işlerde yapsak,kardeşimle yapıyor olmam,ayrı bir zevk veriyordu bana.Ayağa kalktım sakince.Ona baktım ve gülümsedim. "Elbette!" Adriana'nın babasının mesleği aklıma gelince odama koştum hemen.Adriana ise gülerek peşimden geliyordu.Neden bu kadar tedirgin olduğumu farketmemiş olmalıydı.Elmas taşlarla süslü küpelerimi aynanın karşısında taktıktan sonra ona baktım. "Baban,moda konusunda,oldukça ünlü biri ve ben kötü mü görüneceğim?" Dedim omuz silkerek.Yüzündeki alaylı tebessümü takmamaya çalışarak elbise dolabımı karşısına geçtim.Oldukça büyüktü ve giymediğim fazla kıyafet vardı.Bıkkınlıkla gözlerimi devirdim.Uygun elbise bulmam zorlanacaktı,hele de arayan bensem.Beğenmem zordu açıkcası.İyice kontrol ettikten sonra iki elbiseyi elime aldım.İkisini de süzerken,içimde ikilemde kalmanın verdiği tedirginlikle bir elbise seçmeye çalışıyordum.Durumu farkeden Adriana,yanıma gerek aldı elbiseleri.Kısa bir süzüşten sonra bir tanesini koltuğa attı,diğerini ise bana uzattı. "Bu uygun." Dedi başının onayladığını göstererek sallarken. "Emin misin?" Dedim,tek kaşımı kaldırarak onu süzerken.Tekrar kafasını salladı. "Hadi ama,onun kızıyım.Ne beğendiğini bilirim." Dedi gülümseyerek.Bu gülümseme,alaydan farklı değildi.Kafamı salladım ve elbiseyi giydim.Elbise,sade ve toz pembe rengindeydi.Askılıydı.Kardeşim ile,bugün sade takılacağız gibi görünüyordu.Altına da beyaz topuklu bir ayakkabı giydikten sonra,hazırdım.Birlikte kulübeden çıktık.Tüm gözler üstümüzdeydi.Ne kadar sade giyinmiş olsakta,güzelliğimiz dikkatleri üstümüze çekiyordu.Pegasus ahırlarına ilerlerken,etraf şen kahkahalarımız ve topuklarımızın çıkardığı tak sesleriyle dolup taşıyordu.Geldiğimizde, Alejandro ile Nala kenarda oturmuş kişniyorlardı.Gülümsedim kardeşime bakarken.Nala,geldiğimi görünce yerinden kalktı ve yanıma yaklaştı.Gülümseyerek ona sarıldım.Onu cebimi karıştırırken görünce,elimden olmadan kahkaha attım. "Üzgünüm,şeker yok." Dedim umutsuzca.Yüzünde ki tatlı gülümsemenin solduğunu farkedince gözlerimi devirdim.Kardeşime baktım.O da,pegasusuna sarılıyor,gülüyordu.Nala ile yanlarına gittik.Sırayla üzerlerine binerken,aklımda,ünlü modacının yüzünü hayal ediyordum.Onu zaten çok takip ediyordum ama,Kamp'ta ki dergi eksikliği yüzünden hiç birşey hatırlamıyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.melezkamprpg.yetkin-forum.com
Afrodit
Tanrıça
Tanrıça
Afrodit


Mesaj Sayısı : 284
Kayıt tarihi : 30/06/11

Eve Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: Eve Dönüş   Eve Dönüş Icon_minitimeÇarş. Tem. 20, 2011 8:14 am

Çayından bir yudum daha aldı. Beni süzüyordu. Sanırım, başımıza ne gibi dertler gelebileceğini hesaplamaya çalışıyordu. Yüzümdeki masumiyet, onu etkilemiş gibiydi. Çayını masaya sakince koyup, elini de çenesinin altına alıp düşünüyormuş gibi yaptı. Bunu anlayabiliyordum, çünkü benimle atılacağı maceralara hayır diyemezdi. Yüzümde muzip bir gülümsemenin belirmesine engel olamadım. Tahmin ettiğimi yapıp, yanıma geldi. Ve beklediğim cevabı verdi. "Elbette!" Bir hışımla odasına koştu. Peşinden sürüklemişti beni adeta. Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Ne kadar çılgın bir kardeşim vardı böyle ! Telaşla odasındaki kocaman aynanın karşısına geçmişti, bir şey aradığı belliydi. Bulduğunu fark ettiğim anda yüzü parlıyordu. Eline baktım. Elmas taşlarla süslü küpeler duruyordu. Yine telaşından ödün vermeyerek küpelerini taktı. Bu halini anlamadığımı fark etmiş olmalıydı. Omuz silkerek, yine gülmeme sebep olacak o nedeni söyledi. "Baban, moda konusunda oldukça ünlü biri ve ben kötü mü görüneceğim?" Yüzüme bakmamaya özen gösteriyordu, alaycı gülümsememden rahatsız olduğu her halinden belliydi. Fakat buna gülmemek elde değildi ki ! Bütün bunların ardından, uzun bir bekleyişe girmiştik. Kardeşim giyeceği elbiseyi seçmeye çalışıyordu. Zor beğeniyordu, ancak en sonunda iki elbiseye karar vermişti. Birini seçecekti. İkilemde kalmıştı. Durumunu fark edip, ona yardım etmek istedim. Ayrıca vakit kaybetmemeliydik, dopdolu bir gün bizi bekliyordu. Kısa bir süre boyunca elbiseleri inceledim. Onun yerine karar vermeye çalışıyordum. Telaşının nedeni, babamdı. Ve onun en yakını ben olduğuma göre, ne gibi bir kıyafeti beğeneceğini en iyi ben bilebilirdim. Aradan kısa bir süre geçmesine rağmen, kararımı vermiştim. Seçtiğim elbise oldukça sadeydi ve toz pembe rengindeydi. Bu sıcak günler için en uygun olabilecek şekildeydi, askılıydı. "Bu uygun." Başımı onaylama anlamında salladım. Telaşlı kardeşim, pek ikna olmuşa benzemiyordu. "Emin misin?" Tekrar başımı salladım, sıkılıyordum. "Hadi ama, onun kızıyım. Ne beğendiğini bilirim." Biraz alay edercesine gülümsemiştim. Bu onu rahatlatmış gibiydi. Hemen beyaz topuklularını giyerek yanıma geldi ve birlikte dışarı çıktık. Yine göz kamaştırıyorduk anlaşılan. Bütün gözler üstümüzdeydi. Bu her zaman olurdu, ancak bu sefer kendi şartlarımıza göre sade giyinmiştik. Tabii bir Afrodit kızıysanız, üzerinize çuval bile giyseniz ilgilenen bakışları hissedersiniz. Birlikte pegasus ahırlarına ilerliyorduk ve topuklarımızın tıkırtılarıyla kahkahalarımız dışında bir ses yoktu. Oraya ulaştığımızda pegasuslarımız Alejandro ve Nala bir kenara oturmuş, kişniyorlardı. Oldukça sakin görünüyorlardı. Tabii, bugün atılacakları yeni maceradan haberleri yoktu. Hemen yanlarına gittik. Onları sevmeye ve özlem gidermeye başladık. Pegasuslarımızla aramızda özel bir sevgi bağı vardı. Fakat bugün memnun olmamışlardı geldiğimize, çünkü küp şeker almayı unutmuştuk. O an kendime çok kızdım. Bu kadar telaş arasında iyice kaybolmuştum, neredeyse kendimi unutacaktım. Siren Körfezi'nin etkisi hala üzerimdeydi, hissediyordum. Sinirle dişlerimi sıktım ve bunları o anlık unutmaya karar verdim. Babama gidiyordum, daha önemli ne olabilirdi ki ? Onu çok özlemiştim ! Pegasuslarımıza hızla atladık. Kaçışa hazırdık. Kulaklarına gideceğimiz yerin adını fısıldadık, Manhattan'ı. Neyse ki kimse görmeden uçmayı başarabilmiştik. Alejandro'nun üstünde uçarken gözlerimi kapatmıştım. Sonsuzluğa yolculuk yapıyor gibiydim. Rahatlamak istiyordum. Derin derin nefesler alarak, sıcak sabah güneşini üzerimde hissediyordum. Rüzgar saçlarımı kibarca dalgalandırıyordu. Tam kendimi kaptırıyordum ki, Alejandro durdu. Aynı anda Lara'nın sesini duyuyordum. Gözlerimi yavaşça açtım, sanki rüyamın en güzel yerine uykudan uyandırılmış gibiydim. Ancak, uyanmalıydım. Çünkü gelmiştik. Empire State'in tepesinde bırakmıştı bizi pegasuslarımız. Onlardan inip, keyifle Empire State'i dolanarak aşağı inmeye başladık. Her adımda, Manhattan ve özlediğim tek kişi yaklaşıyordu. Tabii, maceralar da...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lara Adams
Afrodit'in Çocuğu/Pegasus Binicilik Eğitmeni
Afrodit'in Çocuğu/Pegasus Binicilik Eğitmeni
Lara Adams


Mesaj Sayısı : 1688
Kayıt tarihi : 29/08/10

Eve Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: Eve Dönüş   Eve Dönüş Icon_minitimePerş. Tem. 21, 2011 2:28 am

Etrafa bakıyordum her defasında.Buraya hiç gelmememin verdiği heyecan,elle tutulur cinstendi.Hızlı ve kararlı adımlarla ilerleyen Adriana'nın yanına koştum,derin nefesler alarak elimi omzuna tuttum,sıktım. "Bekle." Dedim,nefes nefese.Durdu ve bana döndü. "Acele et." diye uyardı beni.Haklıydı,babasını görecekti.Onu özlemesi doğal birşeydi zaten.Herkesin babası böyle olsaydı keşke diye geçirdim içinden.Kendi babam geldi aklıma.Şimdi seviyordum onu.Ancak,yeni karısıyla mutlu hayatında ben yoktum,olmayacaktım.Beni unutmuştu hemen.Mutlu olduğumu sanıyordu,verdiği paralarla.Maddi olarak kim mutlu olabilirdi ki? Babam.Herşey paradan ibaretti onun için.Hayat,mutluluk,aşk.Herşeyi parayla alabildiğini sanıyordu.Herşeye rağmen seviyordum onu.Bu değişmeyecekti,ne yaparsa yapsın.Kafamı sertçe iki yana sallayarak kurtulmaya çalıştım bu düşüncelerden.Bakışlarımı yerden Adriana'ya çevirdim.Tek kaşını kaldırmış,bana deli görmüşcesine bakıyordu.Gözlerimi devirdim buna karşılık.Nefesimi düzene soktuktan sonra peşine takıldım tekrar.Özlem onu ele geçirmiş gibi duruyordu.Şuan tek amaçladığı şeyin babasını görmek olduğu her halinden belliydi.Bir kapıda durdu hemen.Etrafıma baktım.Müstakil,toz pembe ile beyaz karışımı çok güzel bir evdi burası.O kadar çok büyük görünüyordu ki,havuz olduğuna kalıbı basardım.Gerçekten zengin görünüyorlardı.Ne bekliyordum ki? Ünlü bir modacının eski bir evde yaşamasını mı? Gözlerimi devirdim tekrar.Zile bastı Adriana.Narin,insanı ele geçiren bir ses geldi zilden.Daha sonra ayakkabı sesleri.Hizmetçi olarak tahmin ettiğim birisi açtı kapıyı.Yüzündeki şaşkın ifadesine pek takılmayarak,içeriye girdim Adriana'dan sonra.Kocaman salon da,aynı kapıyı açan hizmetçi gibi giyinen birkaç kişi takıldı gözüme.Mavi elbise,beyaz ipek bir yelek gibi birşey vardı üstünde.Adını bilmiyordum tam olarak,hizmetçilerin arasında büyümemiştim nasıl olsa. "Babacım." Diyen Adriana,koşarak salona gitti.Rahat,kırmızı bir koltukta,gazete okuyan,önündeki masada da biraz kurabiye ve bir bardak çay duran adamın yanına gitti ve ona sarıldı.Yapay bir sarılma değildi bu,sıradan değildi.İçinde yaşattığı özlemi farkettim o zaman.Afrodit çocuğu olduğunu öğrenmeden önce güzel bir yaşamı varmış gibi görünüyordu.Saf bir gülücük oluştu yüzümde.İçimdeki utançla büyük bir mücadele ettikten sonra,merakıma yenik düşüp bende salondan içeriye girdim.Adriana'ya sarılan adamın,yüzündeki gülümseme,herkesin görmek isteyeceği güzellikteydi.Utançla,ellerimi yanıma koyup biraz daha ilerledim ancak,adam o kadar çok mutluydu ki,şuan tek gördüğü Adriana'ydı.Biraz konuştuktan sonra Adriana,babasının kucağından kalkarak yanıma yaklaştı. "Bu da kardeşim Lara." Dedi kardeşim kelimesini sessiz söyleyese de vurgulayarak.Önüme gelen saçlarımı geriye attım ve adamı süzdüm.Yüzündeki ifade adlandıramayacak kadar farklıydı.Gözlerimi devirdim yeniden.Adamın gözlerinin içine bakamıyordum,büyük bir suç işlemişim gibi,içimdeki suçluluk duygusu kabarmıştı.Adriana'ya baktım,gülümsüyordu.Kamp'a geldiğinden beri göremediğim bir gülücüktü bu.Onu böyle görmek beni sevindirmişti,yine de buradan gitmeyi çok isterdim.Dramatik bir andı çünkü.Yine de adama hak vermek lazımdı.Karısının başka çocuğu.Ve bundan bir deste kadar var neredeyse. "Tanıştığıma memnun oldum Bay Valentino." Sözleri döküldü ağzımdan. "Otursanıza." Dedi.Sesi sakin çıkmıştı.Nefesimi tuttuğumun bile farkında değildim.Ohlayarak dışarıya verdim nefesimi.Daha değişik şeyler bekliyordum,evden kovması gibi.Şimdi farketmiştim,ne kadar çok abarttığımı.Önüme gelen beyaz koltuğa kendimi bıraktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.melezkamprpg.yetkin-forum.com
Afrodit
Tanrıça
Tanrıça
Afrodit


Mesaj Sayısı : 284
Kayıt tarihi : 30/06/11

Eve Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: Eve Dönüş   Eve Dönüş Icon_minitimePerş. Tem. 21, 2011 11:01 pm

Adımlarımı gittikçe hızlandırıyordum. Geçen her an, babama olan özlemimi artırıyordu. Kararlı adımlarımı sürdürürken Lara yanıma geldi, koşmuştu ve derin derin nefes alıyordu. Elini omzuma tuttu, sıktı. "Bekle." Nefes nefese kalmıştı. Fakat onu bekleyemezdim, en azından bu seferlik. Babamı görecektim, daha ne olabilirdi ki ? Neden onunla geçireceğim ve özlemimi gidereceğim anlardan çalacaktım ? Biraz durup, Lara'ya döndüm. Yüzüm taş gibi ifadesizdi. ''Acele et.'' Ciddi bir şekilde uyarmıştım kardeşimi, fakat yapacak başka bir şey yoktu. Bana hak verdiğini o an anladım. Ancak bunu belli etmedim ve yürümeyi sürdürdüm. İkimiz de derin düşüncelerle sürdürdük evin yolunu. Hatta bir ara, Lara'nın kendi kendine fısıldadığını duyar gibi oldum. Kafasını sertçe iki yana sallıyordu, belli ki kendisiyle çelişen düşünceleri vardı. Fakat bir kaçık gibi gelmişti bu davranışı kardeşimin, tek kaşımı kaldırmış ve ona deli görmüşçesine bakıyordum. O da buna karşılık gözlerini devirmişti. İkimiz de, gergindik biraz. En sonunda, düşüncelerimizle beraber varmıştık işte. Derin bir nefes aldım. Heyecan, mutluluk ve özlem... Bu üç duygu içimde karışmış, midemde kelebekler uçuyormuş hissini veriyordu bana. İşte karşımdaydı bütün özlemlerim. Ve o özlemlerin sonlanışı... Müstakil,toz pembe ile beyaz karışımı güzel evim, karşımdaydı. Ne kadar çok özlemiştim burayı ! Kapıyı hizmetçimiz Alessandra açtı. Onu bile özlemiştim aslında. Bütün bunları bırakıp, babama koştum. ''Babacığım !'' Ona sarıldığım anda, canımı sıkan herşey uzaklaştı benden. O kadar anlamlı bir sarılmaydı ki bu, o kadar zamanın özlemini ve sıkıntılarını itiyordu bizden. Yüzümün nasıl bir hal aldığını bilemiyordum, aslında umurumda olduğu söylenemezdi. O an aklımdan çok şey geçti. Güzellik ve Aşk Tanrıçası Afrodit'in kızı olmama rağmen, hiçbir zaman tam anlamıyla aşk yaşamamıştım. Aşkı bulamamıştım, ya da yanlış yerlerde, yanlış insanlarda aramıştım. En sonunda da, hayatımda arkadaşlarımı bile sınırlı tutmaya başlamıştım. Ancak, sevgiyi görmüştüm. Dünyadaki en güzel sevgiydi bu, hiçbir sevgilinin veremeyeceği tek sevgi. Baba sevgisi... Babalar, doğduğunuz andaki ilk aşkınız gibidir. Birbirinizi ömür boyu bırakmazsınız. Sizi koşulsuz bir şekilde severler, daima korurlar. Ve asla bırakmazlar. Bunları düşününce, geçmişten bazı kareler gözümde canlandı. Birazı iyi, birazı can sıkıcıydı. Bunları gözümün önünden çektim. En güzel anımı mahvedemezdim. Babama biraz daha sıkıca sarıldım. Ardından konuştuk biraz. Melez Kampı'ndan, kardeşlerimden bahsettim. Siren Körfezi hariç, herşeyden bahsettim. Siren Körfezi'ni anlatmıyordum çünkü benim için endişelenmesini istemiyordum. Konuşmamız bittikten sonra kucağından kalkıp Lara'nın yanına gittim. Onu unutmuştum bu telaş arasında ! "Bu da kardeşim Lara." Kardeşim kelimesini fısıldayarak söylemiştim. Kardeşlerimden bahsediyordum ancak babamın karşısında görmesi farklı birşeydi. Sonuç olarak; hayatta sevdiği tek kadının başka bir sürü adamdan çocuğu olması, üstüne kızının onlardan birini kardeş olarak getirip tanıtması hoş bir duygu olamazdı. Lara'yı süzdüm. Sanki bir suç işlemiş gibi çekingen duruyordu. Haksız sayılmazdı, bu oldukça tuhaf bir andı. "Tanıştığıma memnun oldum Bay Valentino." En sonunda bu kelimeler ağzından dökülmüştü. Babamın tepkisini ben bile merak ediyordum. Aslında, babam kızsa bile her zaman medeniyetini, kibarlığını korurdu. Asla kırıcı olmazdı. O tam bir sanatçıydı. Ve yine asilliğini göstermişti. "Otursanıza." Sakin sesi içimi rahatlatmıştı, Lara'nın da tabii. Rahat bir nefes aldığını hissedebiliyordum. Lara bu rahatlamayla önüne gelen beyaz koltuğa atmıştı kendini. Gülümsemekten kendimi alamamıştım. Bende onun yanına geçtim. Heyecanının farkındaydım ve destek olacaktım. Elini tutup, sıktım. Ne olursa olsun, o benim kardeşimdi. Babaların ne düşündüğünün önemi yoktu bizim durumumuzda.

Babamla uzun uzun sohbet ettik, sonunda Lara'ya kanı kaynamıştı. Her ne kadar belli etmek istemese de... Sohbetlerin ardından, odama çıkmak istedim. Hem Lara görmüş olurdu, hem de özlemimi giderirdim. Odamı bile özlemiştim ! Kocaman yatağımı, pembeler ve beyazlarla kaplı o ortamı... Babamın yüzünde muzip bir gülümseme belirmişti. Ona nedenini anlamak ister gibi baktığımda, beni iyice meraklandıracak bir şey söyledi. ''Bir sürpriz uzun zamandır odanda seni bekliyor kızım.'' Gerçekten çok açıklayıcı. İçimden bunu geçirmiştim, odamda ne gibi bir sürpriz beni bekleyebilirdi ? Şu anda böyle imalı sözleri anlayacak durumda değildim. Lara heyecanını tutamadan, beni yukarı doğru sürüklemeye başladı. İkimiz de kahkahalarla yukarı çıktı. Odamın ihtişamlı kapısını açtığımda, yatağımda o gün görebileceğim en güzel şeyi gördüm. Size kıyafetlerle aramda özel bir aşk olduğunu söylemiş miydim ? Şaşılacak şey değildi, sayılı modacılardan birinin kızıydım. Modayla doğup, modayla büyümüştüm. Milano doğumlu bir Valentino Garavani kızıyla ilgili ne düşünebilirsiniz ki ? Yatağımda müthiş bir elbise vardı. Aslında tam bir Tanrıça'nın giyebileceği elbise gibiydi, özellikle annemin. Babamın neler düşünerek ve ne duygularla bu elbiseyi tasarladığını tahmin bile edemiyordum. Bembeyazdı, içi satenden uzun kollu bir elbiseydi. Dışı ise dantelden ibaretti. Upuzundu ve dantelli bir kukuletası vardı. Büyülenmiş gibiydim. Babam, bizi yalnız bırakmak isteyip aşağı indi. Hemen elbiseyi denedim. Lara da büyülenmiş görünüyordu. O an onun için üzüldüm, hem ailesini görmüyordu hem de önünde böylesine keyifle durup onun için hiçbir şey yapmıyordum. Neden alışverişe gitmiyorduk ki ? Elbiseyi hızla üstümden çıkarıp, hizmetçimi çağırdım. Onu özel olarak paketlemesini istiyordum. Kampa götürecektim bu elbiseyi. Babamdan bir anı olurdu. Ve kesinlikle oraya uygun bir elbiseydi. Elbiseyi de aldıktan sonra aşağı indik. Babam tasarıma başlamıştı yine. Yanına gittim ve ona sarıldım. ''Babacığım, Manhattan'ı çok özledik. O yüzden şimdi çıkıp biraz gezeceğiz, alışveriş yapacağız. Geri döner miyiz bilmiyorum, kamptan izin alarak gelmedik. Seni çok seviyorum ve özleyeceğim.'' Bunları söyledikten sonra yanağına bir öpücük kondurdum. Elimi sıktı ve cesaret verircesine gülümsedi. Tasarım yaparken ne olursa olsun pek konuşmazdı babam. Lara'yı da alarak eve son bir kez baktım. Burayı özleyecektim. Alessandra kapıyı açtı ve dışarı çıktık. Güneş batmak üzereydi. Manhattan'da hoş bir akşamüstü bizi bekliyordu. Fakat, bu gecenin pek hoş olmayacağından haberimiz yoktu henüz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Eve Dönüş
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Eve Dönüş
» Dönüş?!
» Eve dönüş (Görev 6)
» Benliğe Dönüş.
» Geri Dönüş ...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: New York :: Manhattan-
Buraya geçin: