Kulübeme İlk Adım

Kulübenin kapısının önünde durarark yutkundum. Çok heyecanlıydım. Nihayet annem beni sahiplenmişti ve Hermes Kulübesi'nden ayrılarak Persephone Kulübesi'ne yerleşmeliydim. İçeriye girince kendimi evimde gibi hissettim. Duvar kâğıtları çiçek desenleri ile kaplıydı. Ayrıca çevremde gördüğüm her masa veya sehpanın üzerinde de mutlaka bir vazo dolusu çiçek bulunuyordu. Çok sevinmiştim. Koltuklar çok rahat görünüyorlardı. İçimden hemen birine oturup televizyonu açarak tembellik yapmak geldi. Fakat elimde koca bi,r bavul dolusu eşya vardı. Dolayısıyla ilk başta onları yerleştirmeliydim. Acaba odam neredeydi? Kardeşlerim kulübelerinin yeni bir üyesi olduğunu biliyorlar mıydı? Onlarla ne zaman tanışacaktım? Şimdi neredeydiler? Bir yığın daha sorum vardı ama sorular beklemek zorundaydı. O sırada aklıma odamı kendim bulmak zorunda olduğum geldi. Elimdeki koca bavulu sürükleyerek boş odaları dolaşmaya başladım. Her odaya girişimde "İşte bu!" diyerek heyecanlanıyor, fakat en sonunda ya zevkime uymayan ya da eksik olan bir şey fark ediyordum. En sonunda kendime bir oda bulduğumda dolaşmak sebebi ile oluşan terden sırılsıklam olmuştum. Bulduğum odanın iç açıcı bir atmosferi vardı. Üzerinde çiçek ve sarmaşık desenleri olan krem rengi mobilyalardan bazılarının üzerinde parfümler bazılarının üzerinde ise birkaç kitap vardı. Ama bunların hepsi düzgünce yerleştirilmişti. Yatak çok büyüktü ve üzerindeki takım en çok sevdiğim renk, yani mavi renkti. Gülümsedim ve odadaki güzel kokuyu içime çektim. Ardından ise elimi desenli duvar kâgıtlarına sürterek yavaş adımlar ile yatağa doğru ilerlemeye başladım. Odadaki avize sarmaşık gibi şekillendirilmişti. Pencere genişti ve çok hoş bir bahçeye bakıyordu. Bahçede tabi ki rengarenk çiçekler vardı. Bir de küçük bir bank.Bazı çiçekler birleştirilerek şekiller oluşturulmuştu. Örneğin bir grup mine çiçeği küçük ama tatlı bir kalp şekli oluşturuyorlardı. Bir de bahçede küçük bir şelale vardı. Normalde bu tuhaf gözükürdü ama şelalenin yeri sanki tam da orasıymış gibiydi. Zaten bahçenin küçük bir bölümünü kaplıyordu. Bavulumu yatağın kenarına dayayarak açtım. Daha sonra da içindeki kıyafetlerimi ve diğer eşyalarımı boşalttım. Kıyafetlerimi dolaba dizerken bir T-shirt ile karşılaştım. Rengi turuncuydu ve üzerinde "Camp Half-Blood" yazıyordu. Galiba yazı Antik Yunanca yazılmıştı yoksa okumama imkan yoktu. Kıyafetlerimi dizdikten sonra kitaplığa yaklaşarak evimden getirdiğim kitaplarımı rafların üzerinde sıralamaya başladım. Bir yandan da diğer kitapları inceliyordum. Eşyalarımı yerleştirme işim bitince turuncu t-shirti giydim. Kendimi krem rengi geniş bir pufa bırakırken "Acaba kardeşlerim nerede?" diye düşünüyordum. Daha sonra aklıma öğlen yemeği vakti olduğu geldi ve aynı anda da karnımdan bir homurtu yükseldi. Dudaklarımda hafif bir tebessüm ile kulübeden çıkarken yeni evimi ne kadar sevdiğimi düşünüyordum.


-Rp Bitmiştir-