Tuzlu deniz kokusunu içime çekiyordum. Son günlerde olan gelişmeler beni çok bunaltmıştı. Annem,babam ve Naomi. Keşke Naomi de bir melez olsaydı. Onu ailemle baş başa bırakmak istemiyordum. Daha çok küçüktü ve annemin benim ile ilgili gerçeği öğrendikten sonra nasıl tepki vereceğini biliyordum. Delirecekti. Uzun bir nefes aldım ve sonra bıraktım. Tam o anda arkamdan bir ses duyuldu.
"Bunlara katlanmak zor değil mi? Annen baban Naomi ve Melanie. Hepsi senin üstüne geliyor. Seni anlamıyorlar. Sen de çok bunalıyorsun. Melanie'de pek iyi değil. Kafası çok bulanık. Evet çok iyi iş çıkartmışm doğrusu." Bu sesi daha önce duymamıştım. Ama garip bir şekilde dejavu olmuştum. Arkamı hızla döndüm ve karşımda siyah saçlı bir kadın duruyordu. Sanki denizin altındaymış gibi dalgalanıyordu. Yeşil gözleri tamamen kötülükle doluydu. Melanie bana bundan bahsetmişti. Boğazımdan sanki hırlıyormuş gibi bir ses çıktı. "Eris!" dedim.
"Evet! Bravo çok akıllısın." dedi sahte bir gülümsemeyle. "Doğrusu sizinle oynamak çok eğlenceli." dedi. "Peki neden biz?!" diye bağırdım. "Hmm bir bakalım. O kadar şanssızdınız ki anında benim gözüme girdiniz. Bir de Fatum var tabi ki. O size yardım ediyor. Ben de doğrusu onu pek sevmem. Düşünsene Kaos Tanıçası ve Talih Tanrısı. Pek iyi bir uyum değil anlayacağın." Bunları söylerken o kadar sakindi ki. Ve bir o kadar da eğleniyordu tabi. "Anlıyorum. Bize kancanı taktın demek ki!". "Evet " dedi gözleri ışıldayarak. "Tamam artık bizi bırakma vaktinin geldiğini düşünmüyor musun?" dedim. "Haklısın sizden çok sıkıldım çünkü olanara benim istediğim kadar büyük tepkiler vermiyorsunuz." dedi her zamanki sakinliğiyle. "Bana Melanie ile bu kadar benzediğinize rağmen neden üvey kardeş oduğunuzu sormaacak mısın?" dedi. "Hayır! Öğrnemek istemiyorum!" diye bağırdım. Yüzünde bir saniyeliğin de olsa bir afallama gördüm. "Meraksızsın. Sizden çok sıkıldım. Benziyorsunuz çünkü üzerinizde bir lanet var. Bunu ben bile çözemem. Ve öğrenmek için ölümü göze almanız gerekiyor." dedi. Konuşmamızın başından beri ilk defa keyifsiz görüyordum. "Duydun mu Fatum! Senin lanetli ikizlerini sana bırakıyorum!" diye bağırdı ve ortadan kayboldu. Sanki bunlar hiç olmamış gibi tekrar yerime oturdum. "Tamam artık üzerimizde bir lanet olduğunu öğrendik. Bunun nedenini öğrenmek için ölmeyeceğim. Umurumda değil. Ayrıca saki durursam Kaos Tanrıçasını kudurtabilirim" dedim kendi kendime. Garip bir şekilde huzurluydum. Denizi seyretmeye devam ettim. Bunu Melanie'ye anlatacaktım ve onun da aynı tepkiyi vereceğne emindim.