O rüyalar yine çevremi sarmıştı.Ses beynimin içinde yankılanıyordu.Daha önceleri başıma türlü belalar açan neredeyse beni ölüme gönderen,kancasını bana takıp daha da bırakmayan o ses.Tek fark Melez Kampı'nda veya babamın evinde olmamamdı.Ben Long İsland kıyısındaydım. "Artık benimle karşılaşma vaktin geldi melez!" dedi. "Aaa emin ol oraya gidip seni yok edeceğim!" diye bağırdım.Bunun imkansız olduğunu biliyordum ama o kadar sinirliydim ki bu aslında benim ona karşı en iyi halimdi.Kendimi utamasaydım ne diyeceğimi bir ben bir de şu Olimpos'taki tanrılar bilirdi.Bir dakika o da tanrıydı.Kahretsin!Rüyamdaki ses içten bir kahkaha attı ve "Seni burada bekliyor olacağım melez" dedi.Sıçrayarak uyandım. "Harika.Bay Rüya'yla buluşmaya gidiyorum." dedim ve üstümü giyindim.Genelde çabuk giyinirim o yüzden en fazla 3 dakika sürmüştür.Kulübeden çıkmak için çok geç bir saatti.Elimden geldiğince sessiz bir şekilde kendimi gecenin karanlık kollarına bıraktım.Pegasus ahırlarına doğru gidiyordum ki biriyle burun buruna geldim. "Aaa Kat senin burada ne işin var.Saat çok geç" dedim.Bu bir Nyks kızına sorulabilecek en saçma soruydu.Yüzünde hafif alaycı bir bakış "Yine nereye gidiyorsun sen?" dedi. "Long Island Kıyısı'na.Başka soru?"Evet biliyorum bu noktada hayatımı tehlikeye atmış olabilirim."Niye gidiyorsun?"Bu sefer ben gülümsedim ve "Hani şu başımıza belalar açan senin selam söyle dediğin rüyalarımda konuşan adama.Kendileri bir tanrı olur ve selamını söyleyeceğim.Emin olabilirsin" dedim.Evet onu gafil avlamıştım. "İyi git.Gittiğini birilerine söylemem.Ve lütfen benim için onu birkaç kez hırpala olur mu?"Bunları söylerken yüzünde en ufak bir duygu yoktu.Ben de onu görmemiş gibi yapıp yoluma devam ettim.
Pegasus ahırları karanlıktı ama Amore'yi görebiliyordum.Üstüne atlayıp "Hadi Amore.Bay Rüya'yı dövmeye gidiyoruz" dedim.Amore biraz huysuz Kampın dışına doğru uçmaya başladık.
Uyumuşum! Neredeyse gelmişiz.Amore Kıyıya doğru uçtu ve yere indi.Karşımızda kimse yoktu bağırarak "Gel buraya.Adamsan gelirsin!" dedim.Birden boğucu bir rüzgar esti ve karşımda bir adam duruyordu."Sen hangi tanrısın yahu?" dedim.Ve yine pot kırmış oldum. "Ben Fatum.Talih tanrısı."."Aaa.Cidden mi?Benim hayatım hep talihsizliklerle dolu.Bence Talihsizlik Tanrısı bana daha uygun olur."."Seni istediğim zaman kedere ve umutsuzluğa boğabilir,istediğim zaman dünyanın en şanslı insanı yapabilirim" dedi."Ben de pot kıran.Tanıştığımıza memnun oldum." dedim.Fatum bana bakarak sırıttı ve "Seni neden seçtiğimi bilmiyorum ama bence sen çok şanslısın bu sözüme güven" dedi.Birşey diyemeden ona bakıyordum.Birden ayağım kaydı ve denize düştüm.Evet.Bir daha yolculuğa çıkmadan önce Olimpos'taki bütün tanrılara dua edeceğim.Şu an boğuluyorum ve hiç bir umut yok.Bi dakika.Şu da ne?Hayatımda bunun kadar parlak bir taş görmedim.Elime aldım ve dışarı çıkmak için çabalamaya başladım.Tam çıkacaktım ki arkamdan bir dalga geldi ve beni yavaşça beni kıyıya bıraktı. "Gördün ya.Ben seni istediğin zaman çok şanslı yapabilirim." dedi ve ortadan kayboldu.Elimdeki taşa baktım ve Amore'nin sırtına bindim.En azından şimdi bana seslenenin kim olduğunu biliyordum.Ayrıca bir tane daha ganimetim vardı!