Onun beni çalıştırmasını istemem garibine gitmişti sanki. Yine de olumlu cevap verdi. Muhtemelen nasıl olsa bir şey yapamayacak diye düşünüyordu. Kılıcını çekti ve yavaşça yürüyerek karşıma geçti. Kılıcını alaycı bir tavırla çeviriyordu. Yüzüme baktı ve, "Bana en güçlü saldırınla vur." Şaşırmıştım. Güçlü saldırım yoktu ki en güçlüsü olsun. O ise hala bekliyordu. Yapacak bir şey yok diye düşündüm ve ona doğru koşmaya başladım. Aşağıdan saldırmayı planlıyordum. Kılıcımı savırdım ama ona değmeden kılıcına çarptı. Beklemediğim bu şey karşısında bir saniyeliğine duraksadım. Aynı anda, Kevin arkama geçti ve kılıcını boynuma dayadı. Şimdi bir şey yapmayacağını biliyordum, ama bu çocukla gerçek bir dövüşte olsam, şu anda ölüydüm. Kılıcımı yere bıraktım ve o da kılıcını boynumdan çekti. Önüme geçip konuşmaya başladı, ''Bir kılıç dövüşünde... raibinin kılıcını tuttuğu ve savurduğu yön olarak iki tane A ve B noktası vardır. Ben bunlara göre hareket etmen gerekir...'' Hiç bir şey anlamamıştım. O da anlamadığımı fark etmişti sanırım. Yüzümü buruşturdum ve konuşmasını böldüm. "Şey, süper ama, hiç bir şey anlamadım. Böyle olmayacak uygulamalı çalışsak?" Çocuk derin bir iç çekti. Gerçekten bir aptal gibi davranıyordum. Yine de beni yanıtladı. "Pekala. Öyle olsun bakalım."
***
Antrenmanla geçen bir saatin sonunda, resmen pestilim çıkmıştı. Kev'le birlikte kulübelerimize dönerken şakayla karışık söylendim, "Beni öldürmeye çalıştın değil mi? Yorgunluktan bayılmak üzereyim!" Kevin her zaman koruduğu alaycı tavrıyla cevap verdi, "Bu kadar çalışmayla yorulduysan, senin işin zor, çaylak! Canavarlarla karşılaşmamayı um sadece!" Bu sözlerinin üzerine gözlerimi devirdim, ve ayaklarımı sürükleyerek kulübeme yöneldim. Bir daha antrenman yapmam için uzun bir zaman geçmesi gerekiyordu.
-RP Bitmiştir-