Üvey kardeşim ve yakın arkadaşım Alexandra beni yanıltmamıştı, her zamanki gibi ruh halimi anlamıştı ve New York'a gitmek için yola koyulmuştuk. Kaçma işinde ustaydı ve onun pegasusu Bright Star'a binerek New York'a doğru yol aldık. Gökyüzünün içindeydik, ne kadar güzeldi... Aşağıya baktım ve ihtişamlı New York'u, Manhattan adasını gördüm. O gösterişli gökdelenler beni çağırıyordu sanki. Empire State'e yakın olan evimi gördüm. Evim de çok yüksek bir gökdelendi.
''İşte burası, şu her tarafı siyah camlarla kaplı olan bina. Oraya inelim...'' diyerek evimi gösterdim Alexandra'ya. Hemen pegasusuyla çatı katına indik. Alexandra cebinden küp şekerler çıkarıp Bright Star'a verdi ve pegasus mutlu bir şekilde göklere döndü. Gideceğimiz zaman yine gelecekti tabii. Gülümsedim.
''Manhattan'a hazır mıyız ? Önce ev ziyareti yapalım. Annem beni özlemiştir, hem onlarla tanışırsın...'' dedim. İkimizde çok mutluyduk, sanki hayat bulmuştuk. Çatıdan gökdelene girdik. İlk bulduğumuz asansörle 30. kata indik. Şansıma komşuların biriyle karşılaşmadık, çünkü benim Avrupa'ya liseyi tamamlamaya gittiğimi sanıyorlardı ve bu ani dönüş onları şaşırtabilirdi. Alexandra'ya baktım. Çok mutlu görünüyordu.
''Bugün alışveriş yapalım mı canım ? Uzun süredir dolabım yenilenmedi... Manhattan'da her gün alışveriş yapmayı çok özledim ayrıca.''
''Tabii ki, Manhattan'a dönüp alışveriş yapmadan olmaz. Hem benim topuksuz çılgın ayakkabılara ihtiyacım var. Hep ultra topuklu giyerdim ama burada yasak olduğu için birkaç ayakkabıyla idare etmek zorunda kaldım.''
Ardından birbirimize bakıp o her zamanki sevinç çığlıklarımızdan attık. Bugün bir harikaydı ! Sonunda 30. kata gelmiştik, asansörden çıktık ve geniş koridora adım attık. Evimin önüne geldik, kapıyı çalmadan biraz durdum. Ne kadar özlemiştim bu gösterişli evin kapısını... Bu yaşamımı geçirdiğim gökdeleni... Alexandra bu düşünceli halime gülmeye başladı, komik görünüyordum evet. Düşündüğüm zaman hep tuhaf ifadelerim ortaya çıkardı.
''Adriana iyi misin canım ? Büyük buluşmanın şokunda mısın yoksa ?'' Bir kahkaha patlattım, dediği doğruydu, dehşet içindeydim. En sonunda kapıyı çalabildim ve sanki hep o kapının ardında bir bekleyenim varmış gibi hemen açıldı. Annem ve üvey babam Valentino Garavani karşımızdaydı.