Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Dünya Evi Macerasi ! | |
|
+8Elyssa Rhea Least Zellana L. Tyler Afrodit Lara Adams Edward Kevin Hawke Alexandra Bethany Daniels Thalia A. Carter Aldrick R. Carter 12 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Aldrick R. Carter Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 288 Kayıt tarihi : 25/02/11
| Konu: Dünya Evi Macerasi ! Ptsi Tem. 04, 2011 7:16 pm | |
| Ağaca yaslanmış dururken bugün olacakları düşünüyordu Aldrick. 10 yıl önce “ Benimle çıkar mısın ? “ deyişi hala aklındaydı. Thalia düşünmüş gibi yaptıktan sonra “ Evet ! “ diye bağırmıştı. 10 yıl boyunca tartışmışlardıama hiçbir zaman ayrılmamışlardı. Birçok görevde zor durumdayken Thalia ilemutlu günler hayal etmişti. Fakat mutlu günlerde hiçbir zaman aklından böyle bir şey geçmemişti. Her zaman yan yana denize baktıklarını, ona sarıldığını falan hayal etmişti. Şimdide gelecekteki olayları hayal ediyordu. Fakat bu olaydan sonra kolay kolay gerçekleri hayal edemeyeceğini biliyordu. Düşünmeye devam ederken arkadan birisi onu yavaş bir şekilde ittirmişti. Arkasına baktığı zaman ağabeyi Leonardı görmüştü. Onun ilginç tavsiyeleri ona her zaman yardımcı olmuştu ve bugünde tavsiyeye ihtiyacı olduğunu hissediyordu. “ Selam ağabey. Mekan iyi mi sence ? Nasıl olmuşum? “ dedikten sonra dediklerinin Thalia’nın dediğine emin olduğu için gülmeye başlamıştı. Leonard “ Sanırımı 10 yıl önce bir yanlışlık olmuş. Sen Afrodit’in oğlusun sanırım “ dedikten sonra beraber gülmeye başlamışlardı. Hemen bir yere yaslanmış muhabbet etmeye başlamışlardı. Muhabbet ederlerken mekana bakıyorlardı. 10 yıl önce Paris’e yine düğün için geldiklerini hatırlayınca gülümsemişti Aldrick. Ağabeyi Marcus’ta Paris’teki kır bahçesinde evlenmişti. O gün Marcus’a Aldrick yardım ediyordu, bugün ise tam tersi. Bugün birçok şeyi Marcus yapmıştı. Leonard ise Aldrick’le ilgileniyordu. Düğün olayı gittikçe daha da değişik bir hale girmeye başlayacak gibi hissediyordu Aldrick. Mekana bakarken bütün dikkatlarin kendinde olduğunu hissetmişti.Bu normaldi fakat hiçbir zaman dikkatlerin üstünde olmasını sevmemişti.Melezler içki içerken yanına Helen gelmişti. Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra onu kucaklamış ve“ Nasılsın Helen ? Eğleniyor musun “ demişti. Helen de “ Evet Aldrick amca, burası çok eğlenceli. Sen nasılsın ? “ demişti. Aslında Aldrick iyi değildi ama Helen’i üzmemek için “ Çok iyiyim. Gel senle biraz gezinelim.” Dedikten sonra Luna’ya işaret etmiş ve gezmeye başlamışlardı. Helen oynadığı oyunların neredeyse hepsini Aldrick’e anlatmıştı. Aldrick oyunların çoğunu biliyordu fakat bilmiyormuş gibi yapıyordu. En sonunda yolculukları bitmişti. Aldrick Helen’i annesine verdikten sonra Kevin’ın geldiğini görmüştü. Kevin’ın elinde 10 yıl öncesi gibi yine bir şarap vardı. Kevin’ın yanında Leonard da vardı. Şarabı açtıktan sonra,beraber muhabbet etmeye başlamıştı Kevin, Leonard ve Aldrick. - Spoiler:
Öncelikle düğünümüze hoşgeldiniz Sizden tek bir isteğimiz var . Rplerinizi yazarken birazcık da olsa zamanı ilerletmeniz. İyi Rpler
| |
| | | Thalia A. Carter Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 2000 Kayıt tarihi : 02/02/11
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Ptsi Tem. 04, 2011 11:44 pm | |
| Clay,La,Alex ve tüm diğer kardeşlerimde heyecandan ölmek üzereydik.Özellikle Alex benden bile heyecanlıydı.Ama hepimizin suratında gülücükler vardı.Aktif ve enerjik hissetmemin yanında bir de utangaçlık duygusu oluşmuştu.Sonuçta gelin bendim,ya yanlış bir şey yaparsam?Ama yinede Afrodit kulübesi mensupları düğün yerine bir gün önceden gitmiş kontrol etmiştik yanlış bir şeyler var mı diye.Oraya vardığımızda epey geç bir vakit olmuştu.Neyse ki yoktu,gerçi karanlıkta pek bir şey görülmüyordu o ayrı.Sorun olmadığını umarak otelimize erkenden dönmüş kıyafetlerimiz hakkında konuşuyorduk.Nedime kıyafeti seçmemiştik.Herkesin tarzı ayrı sonuçta.Bunun yerine herkes farklı renkte kıyafetler giyecekti.Böyle olunca daha şık görünüyordu nedimelerin hepsi.Açıkçası ben zaten Lena'yı nedime elbisesi içinde düşünemiyordum.Artemis avcısı nedime kıyafeti giyerse tam olurdu zaten.Herkesle biraz daha konuştuktan sonra yataklarımıza geçip uyuduk.
Sabah erkenden kalkmıştık.Ben gelinliğimi giymek yerine başka bir elbise giymiştim.Böyle daha rahat edecektim.Vakti gelmesinden bir kaç dakika öncede giyinme salonuna gidip üstümü değiştirecektim.Temiz ve rahat.Temiz demişken yanıma ikinci bir gelinlik daha almıştım.Ne olur ne olmaz.Kardeşlerim de benim gibi yapmışlardı.Nedime kıyafetlerini giymemişlerdi.İşte biz Afrodit kulübesiyiz,gün boyu aynı kıyafetle kalamayız sonuçta.Düğünün başlangıç saati gelince otelden ayrıldık.
Düğün yerine varınca etrafın yemyeşil olduğu dikkatimi çekti.Sanki Demeter gelmişti de burayı yeniden düzenlemişti.Kapı yerine de tellerden yapılma genişçe bir içi boş kapı vardı.Tellerin üstüne sarmaşıklar asılmıştı.Sarmaşıkların üstünde de güller vardı.Rengarenk güller.İçeri adımınızı attığınız anda burnunuza gülün sarhoş edici kokuları geliyordu burnunuza.Gülümsedim ve kardeşlerime dönerek "Harika değil mi?" dedim.Hepsi etrafa bakınıyordu.Soruyu sormamla bana baktılar ve "Kesinlikle" dedi Clay.Bunun ardından diğerleri da başlarını salladı.Daha önce hiç bu kadar mutlu olmamıştım.Yani daha geçen yıllarda,on yıl kadar önce Aldrick bana çıkma teklifi etmişti.İlk başlarda düşünsem de sonradan kabul etmiştim.İyi ki de etmişim.Bazen tartışsak da ikimiz de bugüne kadar geleceğimizi biliyorduk.Aldrick demişken ileride kardeşi Leonard ile konuşuyordu.Yanlarına gitmedim.Sonuçta düğün misali konuşmamalıydık,evet biraz batıl inanca kaçıyordu ama olsun...
Çoğu kişi gelmişti düğüne.Biz de Afrodit kulübesi mensupları olarak dağıldık.Alex baş nedimem ve düğün organizatörüm olarak yanımdan ayrılmadı.Beraber mini bara yöneldik.Kırmızı şarap aldıktan sonra da havuzun kenarındaki sandalyelerden birine oturduk ve konuşmaya başladık.Ona tekrardan teşekkür ettim her şey için.Açıkçası ona o kadar çok şey borçluydum ki,düğün davetiyelerini bile o hazırlamıştı.- Düğün öncesi kıyafetim:
| |
| | | Alexandra Bethany Daniels Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1854 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Salı Tem. 05, 2011 12:50 am | |
| Kardeşimin düğünü için o kadar çok hazırlık yapmıştık ki, ben bu süreç içerisinde heyecandan ölmemek için kendimi zor tutuyordum. Çok mu heyecanlanmıştım ben? Aman canım bunun ne önemi vardı ki? Ben biricik kardeşimin evlenecek olmasına mutluydum. Çok uzun süredir süren bir ilişkinin artık en önemli kısmına gelmişlerdi. Onlar için o kadar çok seviniyordum ki. Çok uyumlu bir çiftlerdi.
Bu güzel ve mutlu günde asla kardeşimin yanından ayrılmak istemiyordum. Ayrılmıyordum da. Baş nedime olacağımı öğrendiğim zamanı hatırladım. Ben yemin etmiştim ve bir dakika bile ayrılmayacaktım onun yanından. Düğün yeri oldukça ihtişamlıydı. Hayatımda gördüğüm en güzel yerlerden biriydi.
Ne yapacağımı bilemez bir halde ortada duruyordum. Ellerim titriyordu. Thalia ile beraber mini bara yöneldik ve kırmızı şarap aldık. Sonra da havuzun kenarındaki sandalyelere oturup konuşmaya başladık. Thalia bana teşekkür edince kaşlarımı çatıp ona baktım. "Dalga mı geçiyorsun sen!? Ne yaptım ki teşekkür ediyorsun bana? Daha bitmemiş bir işimiz var bizim." dedim. Thalia'nın yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. "Hem daha düğün bitmedi. Ondan sonra teşekkür et bana." dedim. "Peki, tamam canım." dedi ve ardından masum bir sesle konuşmaya devam etti. "Ben sana bir şey soracağım. Düğünde bir sorun çıkar mı sence? Gelinliğin dikişi patlar mı? Yoksa eteğe takılır da tökezler miyim?" dedi. Boynumu eğip gülümsedim ve "Hayır canım, hiçbir sorun çıkmayacak. Emin ol. Hem ben orada olacağım. Lara orada olacak, Claire orada olacak, hepimiz orada olacağım ve hiçbir sorun çıkmasına izin vermeyeceğiz. Ayrıca sen Afrodit'in kızısın. Sen kusursuzsun bebeğim. Hiçbir sorun çıkmayacak emin ol." dedim.
Öyle dememe karşın ben bile ne yapacağımı bilemiyordum. Bir de gelin kardeş kızımız düşünemiyordum ben. Kıyafeti göz alıcıydı. Gülümsedim. Fakat içimde bir burukluk vardı. "Şimdi sen bizi bırakıp gidecek misin?" dedim üzüntülü bir tavırla. Şaka yapıyordum ama Thalia bana bakıtı şokla. "O ne demek öyle! Ben sizi bırakır mıyım hiç?İnsan hiç kardeşini bırakır mı?" dedi. "Bende şaka yapmıştım zaten. Neyse heyecanlı mısın?" dedim. Thalia bana "Dalga mı geçiyorsun, elbette! Hatta heyecandan ölüyorum!" dercesine baktı. "Fazlasıyla heyecanlıyım..." dedi. "Biliyor musun, muhteşem bir düğün olacak. Herkes aylarca bunu konuşacak. Rüya gibi bir düğün olacak. Çok güzel olacaksın, sonra muhteşem bir ömür geçireceksin. Senin adına o kadar çok seviniyorum ki kardeşim." dedim. "Umarım dediklerin çıkar kız. Baksana saat de geliyor. Hazırlansak mı artık? Sorunsuz geçsin şu gün, başka bir şey istemiyorum ben." dedi. "Evet, artık hazırlanmaya başlayalım. Yoksa geç bile kalacağım. Çok da heyecan yapma ya. İkinizde mükemmel olacaksınız, düğünde mükemmel olacak. Şimdi kalk bakalım da hazırnalım." dedim.
İkimizde hazırlanmak için ayaklanmıştık şimdi.
- Spoiler:
Düğün Öncesi Kıyafet: Düğün Kıyafetim:
| |
| | | Edward Kevin Hawke Apollon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 2581 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Salı Tem. 05, 2011 3:42 am | |
| ''Tamam biraz aşağı gel... Güzel beni şuraya bırakmanı istiyorum. Takım elbisem arkada mı ?'' Küçük kardeşim evleniyordu ve bir helikopterin pilotuyla tartışmaya girmek üzereydim. Aslında suç onun değildi ama her neyse... Geç kalmış olabilirim diye endişeleniyordum. Eğer geç kalırsam küçük kardeşlerimden hiçbirinin beni affetmeyeciğini biliyordum. Hem bana komedyenlik gibi bir fırsat verilmişken bunu kaçıramazdım. Tabi birde güzel yerlerde , güzel kızlar olurdu bunu unutmamak lazım. Pilotu sarstım ve sorumu tekrarladım ''Takımım arkada mı ?'' Pilot hafifçe kafasını aşağı yukarı ''Evet'' manasında salladı. Pilotun yanından kafamı çektim ve arkaya doğru ilerledim. Helikopter büyük olduğundan arka bölüme açılan bir kapı vardı. Kapıyı açtım ve etrafa bakıp takım elbisemi aradım. Tam ortada küçük kardeşime getirmeye söz verdiğim büyük HoverCraft duruyordu. Böyle araçları severdim çünkü hem karada hemde suda gidebiliyorlardı. Ve ummm... Bu araç eskiden benimdi... Elimden geldiğince içinden silahları toplamaya çalışmıştım ama bir yerlerden silah çıkarsa yinede şaşırmazdım... Sonuçta benim aracımdı değil mi ? Herneyse. Takım elbisemi bir kutunun üstünde durarken gördüm ve ona doğru ilerledim. Üstümdeki Nano giysinin katlanmasını istedim ve takım elbisemi giydim. Duvara asılı olan aynaya ilerledim ve kendime baktım... ''Oww bu yakışıklı şeytan da kim böyle ?'' Kendimi biraz övdükten ve kravatımı en az 5-6 kere düzelttikten sonra pilotun yanına geri döndüm. İniş bölümüne yaklaşmıştık. Pilota döndüm ''Helikopteri arkası dönük şekilde , yavaşça alçalt... Paketi oraya çıkarmak istiyorum...'' Pilot yine kafasını salladı ve alçalmaya başadı. Birkaç saniye geçtikten sonra bulutlardan aşağıda duruyorduk... Yani isteyen bizi görebilirdi. Zaman kaybetmeden arkaya gittim ve aracın içine atladım. Aracı çalıştırdım ve ilerlemeye hazır konumda tuttum. Bir HoverCraft'ı kontrol etmek o kadar kolay değil... Helikopterin arkasındaki kapı yavaşça açılmaya başladı ve pilot alçalmayı kesti. Kapının yavaşça açılmasını bekledim. Kapının yarısı açıldığında fark ettim ki çoğu insan helikoptere bakıyordu. Kendimi beğenmiş bir ifadeyle gülümsedim. Kapı tamamen açıldı ve HaverCraft öne fırlayıp insanların arasından geçti. Aracı durdurdum. Hafifçe gerindim. Helikoptere döndüm ve tamam işareti yaptım. Pilot hemen havalandı ve geri istikamette ilerlemeye başladı. Boynumu oynattım ve bir kez daha gerindikten sonra HoverCraft'tan aşağı atladım. Etrafımdaki insanlar bana sanki çok ilginç bir şey görmüş gibi bakıyorlardı. Acaba paraşütle atlayıp gelseydim nasıl olurdu diye düşündüm... Önüme gelen birine ''Ben Knıght... Kevin Knıght...'' Falan derdim herhalde. Bu arada etrafımda Küçük kardeşlerimi aramaya başladım. İlerde tanıdığım birkaç kişiyi görmüştüm. Derin bir nefes aldım... ''Hmm sanırım bu sefer doğru yere geldim !... Yoksa lütfen bana yine bir filmin set çekimlerine geldiğimi söylemeyin... Çünkü geçenkisinde gördüklerimden yola çıkarak diyebilirim ki... Bu sefer buradan gitmem'' dedikten sonra en yakındaki güzel kızlardan birine göz kırptım. Kız güldü ve bana baktı. Etraftaki birkaç kişide güldü ve aralarında konuşmaya başladılar. Derin bir iç çektim... ''Hey düğün için geldik... dikkatinizi dağıtmayın !'' dedikten sonra etrafta gezinmeye başladım. Çok geçmeden fark ettimki Alex ve Thalia buralarda bir yerlerde değildi. Daha derin bir araştırmaya başladım ve 6-7 dakika sonra Alex'i bulmayı başardım. Yanına gittim ve bana arkası dönükken ona laf attım... Bakalım dediklerim dinleniyor mu ? ''Hey fıstık ! ... Benimle dolaşmak ister misin ? '' Tam arkasında duruyordum. Birden araksını dönüp bana yumruk atmaya çalıştı. Eğitimim sağ olsun yumruğunu engellemeyi başardım. ''Sakin ol...'' dedim kahkaha atarak. Bana baktı ve yüzünü ne olduğunu anlamaya çalışır gibi baktı. Alnı kırşıtı ve ''Kev... Ne yapıyorsun ?'' Elini bıraktım ve ''Bende seni gördüğüme sevindim küçük kardeşim !'' deyip ona sarıldım. Onu bıraktığımda derin bir nefes aldı ve gülümsedi. Bende sırıttım ve ''Thalia nerede ?'' dercesine ellerimi kaldırdım. Gülümsemesi büyüdü ve ''Gel'' dedi. İlerlemeye başladı ve bende onu takip ettim. Sadece yana döndü ve birkaç adım ilerledi. Bir kapının önünde durdu ve gülümsedi. Bende ona gülümsedim ve kapıyı açtım. Hififçe kafamı içeri soktum ve etrafa baktım. Thalia yanda oturuyordu ama bana arkası dönüktü. Yavaşça kendimi fark ettirmeden içeri girdim ve gölgenin yoğun olduğu yere gidip orada durdum. Görülmem imkansız ötesiydi. Birkaç saniye sonra Alex içeri girdi ve etrafına baktı. Tahlia'ya döndü ve ''Kev nerede ? '' dedi. Thalia ise ''Kev geldimi'' dercesine ona baktı. Alex beni tanırdı. Onun için cama doğru ilerledi ve dışarı baktı. Thalia'da onun yanına gitti ve birlikte dışarıyı taradılar. Zaman kaybetmedim ve ikisinin arasına girerek farkettirmeden bende dışarı bakmaya başladım. En sonunda Thalia yanında birşey olduğunu anladı ve benim tarafıma baktı. Bende ona baktım. Gülümsedim ve şöyle dedim ''Ohh selam küçük kardeşim !'' | |
| | | Lara Adams Afrodit'in Çocuğu/Pegasus Binicilik Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1688 Kayıt tarihi : 29/08/10
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Salı Tem. 05, 2011 7:08 am | |
| Aceleyle küpelerini taktı.Bugün biricik kardeşinin düğünü vardı,elinden geldikçe iyi süslenmeliydi çünkü,kardeşini düğünün de küçük düşürmek isteyeceği son şeydi.İnsanlar çok süslü,çok güzel bir düğün olarak konuşacaktı.Çünkü,bu düğünü birkaç ay önceden ayarlamışlardı.Hepsi hazırdı.Aceleyle mavi topuklu ayakkabılarını da giydi.Elbisesini giymemişti.Bu,onun sadece düğün öncesi elbisesiydi.Kulübesinden çıktığında,etrafa göz gezdirdi.Gülüşler,çığlıklar...Pegasus ahırlarına giderken,topuklu ayakkabılarının tıkırtılarından başka hiç bir ses duymuyordu.Bu sessizlik onu şüpelendirmişti,geç kaldığını düşünerek adımlarını hızlandırdı.Ahıra girdiğinde samanların sesi sinirini bozsada takmamaya çalışarak pegasusunu aramaya başladı.Nala,hemen peşine çıkmıştı Lara'nın.Bu yüzden kolay olmuştu iş.Pegasusuna binen Lara,acelesi olduğundan sevmedi pegasusunu.Üzüldüğünü belli etmek için hıçkırmaya başlayan Nala,gerçekten kendisini acıtmasını gerçekten çok iyi biliyor gibi görünüyordu.Dayanamayıp sevmeye başladı Lara pegasusunu.En fazla beş dakika sevebildi ancak.Yine de bununla yetinen Nala,hızla uçtu.Etrafı seyrederek Paris'e gelen Lara'nın içi kıpır kıpırdı,kendisi evleniyordu sanki.Mekanın içine girdiğinde büyülenmişti! Gerçekten kardeşleri ve arkadaşları iyi iş çıkarmışlardı.Kenarda gelenlerle el sıkışan eniştesini gördü.Hemen yanına koştu elini sıktı. "Hayırlı olsun enişte! Kardeşimi üzersen karşında beni bulursun bilmiş ol! Birde kimyasal aletlerle Kev'i." Diyerek kıkırdadı.Eniştesi de güldü ama çok heyecanlı olduğunu hissedebiliyordu.Kim heyecanlanmazdı ki! Eniştesiyle muabbet ettikten sonra arkadaşlarıyla şakalaşan büyük kardeşi Kev'i gördü.Yanına gitti gülümsemesini devam ettirerek. "Ee,nabersin büyük kardeş?" Büyük kardeşi Kev,bana dönmeden önce karşısında hayranlıkla ona bakan bir kıza göz kırptı.Gözlerini devirdi Lara.Çakma abisi ve çapkınlıkları! "İyiyim,hatta süperim!" Dedi Kev gülerek.Gerçekten havasında olmalıydı. "Thalia'yı gördün mü?" Kardeşini görüp sarılmak ve heyecanlanmamasını söylemeyi o kadar çok istiyordu ki...Kev kafasını salladı gülümseyerek.Lara'nın bileğinden tuttuğu gibi bir odaya çekti.Kapıyı açtığında Thalia'yı yanında da Alex'i gördü.Kev'e kaşları çatık bir şekilde baktı. "Sen benden önce mi geldin?" dedi merakla.Kev kafasını salladı. "Yani ben geç mi kaldım?" Kev gülümsemesini derinleştirdi ve kafasını salladı tekrar.Derin bir şekilde ofladı Lara.Sonra gözlerini Thalia'ya çevirdi.Heyecanlı olduğunu anlamıştı hemen.Nasıl olmazdı ki? Düğünüydü bu onun.Kardeşinin yanına koştu hemen.Ellerini sıktı. "İyi misin?" Thalia derin derin nefesler alırken bir yandanda etrafa bakıyordu ve Alex'e sorular sıralıyordu. "İdare ederim." (Rengin uyuşmadığını biliyorum.Kusura bakmayın.)Diyen Thalia'nın yüzüne gülümseme yayıldı.Onu gülümseyerek gören Lara'nın gülümsemesi derinleşti. "Zaman geldi." Dedi Alex.Lara,neyin zamanı geldiğini bilmiyordu ancak umrunda da değildi.Herşeyin güzel olacağından adı gibi emindi tabii. - Lara'nın kıyafetleri:
Düğün öncesi kıyafeti Düğün kıyafeti
En son Lara Adams tarafından Çarş. Tem. 06, 2011 3:21 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Afrodit Tanrıça
Mesaj Sayısı : 284 Kayıt tarihi : 30/06/11
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Salı Tem. 05, 2011 10:33 pm | |
| Makyajımın son kısımlarını da tamamladıktan sonra hazırdım. Kendime şöyle bir baktım. Yine dehşet verici olduğumu düşündüm. Önceki gün kardeşim Alexandra ile kamptan kaçıp Manhattan'daki evime gittiğimiz gün almıştım bu elbiseyi. Daha doğrusu babam Valentino Garavani, bir gün dönmemi bekleyerek o kıyafeti bana özel tasarlayıp diktirmişti. Çok güzel ama bir o kadar da duygusal bir gündü benim için. Bu yüzden bu elbiseyi çok değer verdiğim kardeşimin düğününde giymeye karar verdim. Hem mutluydum, hem de bir burukluk vardı içimde. Babam kafamı karıştırmıştı... Ben burada mutluydum, peki o ne yapıyordu ? Manhattan kalabalıktı, babamın çevresi de genişti. Tek birşey vardı, o da kapılar kapanınca, sokaklar boşalınca ne olacağıydı. Gündüz bir şekilde geçerdi ancak geceler ayna gibiydi, bütün duygular, boşluklar, yalnızlıklar geceleri çıkardı ortaya. Ben burada yeni bir hayatın içindeydim fakat babam kocaman evinde yapayalnızdı. Düşüncelerimden kurtulmaya çalışarak aynaya tekrar baktım. Kurtulmalıydım çünkü bu düşünceler gittikçe sinirimi bozmaya başlamıştı. Bu güzel ve önemli günde böyle olmasını hiç istemezdim doğrusu. Evet, sonunda hazırdım ! Odamdan hızla çıkıp biricik kardeşlerim Thalia ve Alexandra'nın yanına gittim. Düğüne hazırlık hızla devam ediyordu, gelinin odasına girdim. Topuklularımın şıkırtılarını duyunca hemen bana baktılar. Koşup sarıldık.''Olimpos'un en güzel gelini olmuşsun kardeşim !''Thalia'nın yüzü ışıl ışıl olmuştu. ''Gerçekten mi ? Çok teşekkür ederim canım benim ! Sende yine dehşet güzel olmuşsun...'' Ardından Alexandra ile sarıldık. Bizde mutluluk tükenmiyordu...Canımı sıkan şeyler olsa bile kardeşlerim anında unutturuyordu. Bu en güzel büyüydü. Kimsenin elde edemeyeceği, gerçek bir büyü. "Bu dün babanın verdiği elbise değil mi ? Sana kesinlikle çok yakışmış kardeşim... İyi ki geldin bu arada, belki heyecanımızı yatıştırırsın. Thalia doğal olarak heyecanlı, üstüne bende heyecanlı olunca onu hiç sakinleştiremedim !'' Alexandra'nın söyledikleri üzerine hepimizi gülme tuttu. Thalia'nın gerginliği azalıyor gibiydi. ''Yine mi o meşhur perukların Adriana ? Çılgınsın sen ! O sarı saçlarını açıp güzel bir dalga yapsaydın ya ? Saçlarını özledik...'' Thalia'nın bu söyledikleri beni mutlu etmişti çünkü telaşı azalmış gibiydi, benim kılığıma bakarken o heyecanından sıyrılmıştı. Sakin olmak her zaman iyiydi, durum ne kadar heyecan verici olsa da. ''Herşeyden ödün veririm ama tarzımdan asla ! Hem bak böyle diyorsun ama benim saçlarımı düşünürken telaşını unuttun, peruğuma bakarken iyice keyfin yerine geldi. Heyecanını yatıştırdım işte tatlım.''Saç, makyaj ve tarz muhabbetine devam ettik. Bir yandan da düğünün olacağı müthiş Paris'i düşünüyorduk. Aşk şehrini... Yoksa ben mi düşünüyordum sadece ? Bu kadar telaş arasında yine düşüncelerime dalıp gitmiştim. Sonra birşey aklıma geldi.''Thalia'nın pegasusu hazır mı ? Ve biz hangi pegasusla gideceğiz Alexandra ?'' Alexandra bu sorum üzerine gülümsedi. Mükemmeliyetçi olduğumu hep dışa vurmak zorunda mıydım ?"Merak etme tatlım hepsi hazır. Sen de benimle geliyorsun, Bright Star ile Paris'e uçuyoruz bu sefer !'' Thalia'nın son hazırlıkları tamamlandıktan sonra kulübeden dışarı çıktık. Etrafa baktığımda düğün kıyafetini şimdiden giyen tek melezin ben olduğumu fark ettim. Ama benim kıyafetim zor bir kıyafetti ve bu telaşın arasında kıyafet değiştirmekle uğraşamazdım. Thalia'nın pegasusuna doğru ilerlerken eniştemiz orada bekliyordu. Ona doğru yürümeye başladık. Giderken Thalia adımlarını hızlandırıyordu ki, koluna girip sakin olması gerektiğini fısıldadım. Sonunda eniştemizin yanına gittik. Thalia ile birbirlerine baktılar bir süre. Büyülenmiş gibilerdi, hem de sonsuza kadar. O kadar gerçekti ki aralarındaki bağ, kendimi unutup onların mutluluğunu düşünmeye başlamıştım. Alexandra ile birbirimize bir bakış attık, gerçekten mükemmel bir çiftti onlar. Güzel bir yaz akşamında, ihtişamlı bir düğün... Hem de Aşıklar Şehri Paris'te ! Akşam kızıllığına boyanan gökyüzüne bakıp mutlulukla iç çektim ve gidip mutlu çifti tebrik ettim. Artık hazırdılar, pegasusa binerek sevinç çığlıkları içerisinde Aşıklar Şehri'ne doğru yol aldılar...Düğün kıyafetim:
- Spoiler:
En son Adriana Valentino tarafından Perş. Tem. 07, 2011 2:03 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Zellana L. Tyler Demeter'in Çocuğu/Şifa Sanatı Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2331 Kayıt tarihi : 16/12/10
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Perş. Tem. 07, 2011 12:55 am | |
| Bugün çok yakın dostum olan Thalia evleniyordu. O kadar heyecanlıydım ki! Onu gelinlik içerisinde süzülürken görmek ve evleneceğini bilmek ! Kampa ilk geldiği günü bile hatırlıyordum. Çok güzel bir Afrodit kızıydı. Nedimesi olduğum için daha bir heyecanlıydım tabii. Düğünleri Paris 'te olacaktı. Aşkın ve tutkunun şehri Paris. Paris'e gitmek için Ferrarim'i aldım. Pegasusumu uzun süredir çok kullanmıştım ve bitkin düşmüştü. Ona biraz sürpriz olsun diye Ferrarimi kullanacaktım. Araba kullanmayı ne kadar iyi bilmesem de hiç kullanmamış değildim. xxx Uzun ve sıkıcı bir yolculuğun ardından hava alanına varmıştım. Arabamı oto parka park edip gittim. Uçağın kalkmasına 10-20 dakika vardı. İçeri alışlar başlanınca uçağa oturdum. 3-2 saatlik sıkıcı bir hava yolculuğundan sonra Zeus'un dedem olduğuna şükrettim. Hem ben erkek tarafıydım. Oğlunun düğününe giderken de garip bir şey yapmazdı zaten. Düğün de giyeceğim kıyafeti elimde tutum ve Gelinin olduğu odaya girdim. Thalia hazırlıkları yapmaya başlamıştı bile. Hazırlıklarını yetiştirmeye çalışıyor ve düğün öncesi kıyafetini çıkartıyordu. Baş nedime ile Thalia'yı yalnız bıraktıktan sonra bir kokteyl masasına oturdum ve hafif bir içki söyledim. Bir yandan rüzgarın verdiği esinti ile saçım bozulurken bir yandan Paris'in aşk kokusunu içime çekiyordum. - Düğün kıyafetim.:
| |
| | | Elyssa Rhea Least Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 82 Kayıt tarihi : 04/07/11
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! C.tesi Tem. 09, 2011 8:31 am | |
| Saat yaklaşıyordu yine düğün vaktine. Sarı saçlarımdaki bukleleri, elimdeki küçük elektronik cihazla daha da kuvvetlendiriyor ve daha hacimli hale getiriyordum. Boy aynasındaki görüntüme bakıyor, saçlarımdaki buklelerle oynuyor, üzerimdeki mavi tonlarında olan uzun elbiseyi düzeltmekle uğraşıyordum. Hava hafif rüzgarlı, ama buna nazaran fazlasıyla sıcaktı. Saçlarımı bitirdiğimde önlerini birkaç defa ince parmaklarımla düzelttikten sonra derin bir iç çektim ve hızlıca arkamı döndüm. Dağılmış ve bir çok eşyamı üzerine attığım beyaz çarşaflı yatağıma doğru hızlıca yürümeye başladım. Tahta zeminde topuklu ayakkabılarımın çıkardığı ses, ben dahil odadaki herkesi ne kadar rahatsız bir ses ile buluştursa da, ben her zaman böyle giyinmeye alışmıştım. Beyaz çarşafın üstünde yığılı olan kıyafetlerimi ve saç tokalarımı topladıktan sonra güneşin hayli hayli kendisini gösterdiği cama doğru ilerledi isteksizce. Dışarıdaki trafik oldukça kalabalıktı. Annelerinin ellerinden tutmuş çocuklar, etrafta aceleyle koşuşturan insanlar zaten burayı oldukça kalabalık gösteriyordu. Hepimiz hazırlandıktan sonra bizi almaya gelen servis aracına bindik ve düğün yerine, Paris’in en görkemli yerine gittik. Düğün için konuklar etrafta toplanmış, birbirinden sarsıntılı ve güzel elbise, kadınların üzerinde bir savaş içindelermiş gibi duruyordu. Ayağımdaki topuklularla ilerlemeye koyuldum. Evet. Aramın iyi olduğu birkaç kişiyi görebilmiştim ama şimdi hiçbirinin yanına gidip düğün konuşacak bir halde değildim. Masaların bulunduğu yere doğru ilerledikten sonra kenarda bir yerde tek başıma oturmaya koyuldum. Zaman geçtikçe düğün vakti yaklaşıyordu. Bir saat bir süreye kadar yanıma Maria gelmiş ve onunla iyi bir muhabbet kurmuştuk. Kampta uzun bir süredir onunla görüşemiyorduk, ve şimdi görüşmemiz açıkçası çok iyi olmuştu. Onunla özlemimizi rahatlıkla gidermiştik. Bir saate kadar düğün başladığında ise patlayan konfetiler ve arkadan çalan fon müziği aşkın bir göstergesi gibiydi. İkisi de çok yakın arkadaşımdı, ve evlenmelerine açıkçası çok sevinmiştim. Etraf karanlık olduğuna, ortam loş bir ortamı almıştı ve oldukça romantik bir duygu doldurmuştu ortamı. Oturacak yer yok, ayakta bekleyenler doluydu her yerde. Dans eden çiftin yanına, dans etmek isteyen birkaç sevgilileri izlerken gözlerim parıldadı birden. O da ne? Tanrım. Bu kadar yakışıklı birisine rastlamamıştım. Gözlerimi karşıdan gelen çocuktan alamazken, birden göz göze geldiğimizi farkedince panikledim. Kalbimin her saniye çılgınca atışına tanık oluyordum. Derin bir nefes aldım ve sakin olmaya çalıştım. Başımı hızlıca öne eğdim. Utandığım ve heyecan yaptığım, her halimden belli oluyordu. Ve ben şu an çok korkuyordum. Çünkü çocuk çekici gülümsemesini takınmış, bana doğru geliyordu.
| |
| | | Kevin Least Dionysos'un Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 985 Kayıt tarihi : 24/01/11
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! C.tesi Tem. 09, 2011 9:35 am | |
| Üstünü değiştirdikten sonra her şeyin hazır olduğunu düşünüyordu Kevin. Her zamanki gibi rahat olmayı seçmişti. Üstüne bir siyah bir gömlek ve siyah bir ceket giymişti. Kravat takmayı hayatı boyunca sevmemişti ve bugünde giymeyecekti. Garip gözükeceğini biliyordu ama annesinin tavsiyesi üzerine her zaman istediği gibi yaşıyordu. “ Yeter bu kadar düşünce.Böyle giderse geç kalacağım. “ diye mırıldandıktan sonra kamptan getirdiği şarabı çıkarmış, masanın üstüne koymuştu. Kulübedeki en eski şarabı buraya getirmişti. Şarabı torbaya koyduktan sonra otelinden çıkmıştı.
Kiraladığı jeep’e bindikten sonra şarabı yanına koymuş ve düğün yerine doğru gitmeye başlamıştı. Bazı yerlerde davetiyeye tekrardan bakmış, bazen de mekanı sorduğu kişiler olmuştu. En sonunda düğünün yapılacağı yeri bulmuş, otomobilini park edebilmişti. Şarabını aldıktan sonra Aldrick’i bulmuştu. Şansına yanında Aldrick’in ağabeyi Leonard da vardı. Tokalaşmadan sonra şarap açılmış, muhabbet başlamıştı. Neredeyse 10 yıl önceki konulara değinmişlerdi, hepsini hatırlıyorlardı. Bir süre sonra Leonard “ Aldrick zamanı geldi .” demiş ve Aldrick’i götürmüştü. Kevin’da boş bir sandalye bulup oturmuştu. Aldrick’i 11 yıldır tanıyordu ama onu hiçbir zaman böyle heyecanlı görmemişti. Evlenmek garip bir duygu sanırım diye düşünürken aynı zamanda şarabını içiyordu.
2-3 saat sonra etraf kararmıştı. Ortam gerçekten de çok romantik gözüküyordu. Sandalyesi piste bakarken dans edenlere bakıyordu. Aldrick ve Thalia’nın mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Marcus ve Luna dans ederlerken Helen Drake’in yanındaydı. Kevin, Helen’i çok severdi. İstekleri kendisi kadar tatlıydı. Helen’in yanına gitmek için ayağa kalktığında gözüne birisi takılmıştı. Kızın güzelliğinden Afrodit’in çocuğu olduğunu anlamıştı. Bir anlığına da olsa göz göze gelmişlerdi. Kız bir anda kafasını yere indirmişti. Utandığı her halinden belli oluyordu. Kevin ise bu kızla tanışmaya niyetliydi. Gülümseyerek kızın yanına gitmiş ve “ Merhabalar, eğer dans edecek bir partneriniz veya arkadaşınız yoksa, dans edebilir miyiz ? demişti. Hayatı boyunca bu kadar kibar olduğunu hatırlamıyordu. Kızın ağzından “ Neden olmasın ? Bu arada ben Elyssa. “ demişti. Kevin’da “ Ben de Kevin. Tanıştığımıza memnun oldum. “ dedikten sonra en sevimli gülümsemesini yerleştirmişti suratına. Dans pistine geldiklerinde Kevin kalp atışlarının hızlandığını hissetmişti. Aynı olayın Elyssa’da da gerçekleştiğinihissediyordu. Dans ederlerken Kevin kendini garip hissetmeye devam ediyordu. En sonunda dayanamamış ve “ Eğer partnerin yoksa, partnerim olur musun ? “ demişti. Bu duyguyu ne zamandır hissetmemişti. En son 10 yıl önce birisine partnerlik teklifi etmişti. Şimdi ise karşısında çok güzel birisi vardı. Elyssa’nın “ Evet “ fısıltılarını duyunca heyecanı mutluluğa dönüşmüştü bile. | |
| | | Claire Angel Deeply Afrodit'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Büyü Teknikleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3332 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Çarş. Tem. 20, 2011 4:15 am | |
| Sabah güneşinin yüzüne vurmasıyla uyandı. Aslında hiç uyumamıştı, uyuyamamıştı. Çünkü bugün biricik kardeşi dünya evine girecekti. Bunun nasıl bir duygu olduğunu daha tatmamıştı. Ama tadınca kardeşini daha iyi anlayacağını biliyordu.
Kardeşi gibi o da çok heyecanlıydı. Bu yüzden erkenden kalkmış ve yapması gereken işleri yapmak için hazırlanmaya başlamıştı. Direkt Paris’e gidecekti. Ama daha düğüne çok vakit olduğu için düğün öncesinde giyeceği bir elbisesini giydi. Dizlerinin üstüne gelen elbisesi siyahtı. Makyaj olarak gözlerine koyu bir kalem çekti. Gözlerinin üstüne de far sürdü. Saçını hafif dalgalı yaparak açık bıraktı. Birazcık da saçını dağıttıktan sonra koluna beyaz bileziklerini geçirdi. Çantasını da alınca yavaşça odasından çıktı. Herkes uyuyordu. Ya da herkes uyanıktı ama heyecanlarını tek başına yaşıyorlardı. Kim bugün uyabilirdi ki? Hangi kardeş? Hangi gelin? Kimsenin uyuyamadığını biliyordu ama o yinede sessiz olmayı tercih etti. Kardeşleri gelinleri Thay’la ilgilenecekken o da pastayla ilgilenecekti. Bunun içinde doğruca kulübeden çıktı. Kulübesinden çıkınca kampın önünde son model, spor bir araba duruyordu. Hatta bu araba diğer son model arabaların da üzerindeydi. Bu arabayı hemen tanıdı. Bu araba Pers’indi. İzmir’e Pers’le onu bu araba götürmüştü ve şimdide Paris’e götürmek için hazır bekliyordu. Hemen arabanın içine baktı. Pers içinde hazır bekliyordu. Sevgilisi gülümsedi ve “Daha uzun sürecek mi işin aşkım?” dedi. Yüzüne tatlı bakışlarını kondurmuştu. Arabanın için paketleri, düğün kıyafetini ve yanına gereken bütün eşyaları aldı. Araba özel dizayn olduğu için bunları rahatlıkla almıştı. Sonra arabaya dokundu. Bu arabaya ilk bindiğinde mutluluktan ölüyordu. Şimdi de mutluydu. Hemen sevgilisin yanına ön koltuğa oturdu. “İşte bitti.” Dedi. Sevgilisini öptü. Sonra Paris’in kapılarını açmaya yola çıktılar. “Pastanın çok güzel olması lazım aynı düğün gibi. Sen düğünde koyacağın kıyafeti koydun arabaya değil mi aşkım?” diye sordu. Sevgilisi Pers’te “Merak etme aşkım koydum. Ayrıca bu düğün kamptaki en güzel düğün olacak endişelenme. Herkes bu düğünü konuşacak.” Diyerek onun heyecanını biraz dindirmeye çalıştı. Ama bu imkânsızdı. O heyecandan yerinde duramıyordu. Paris’e vardıklarında doğruca pastanın yapılacağı yere gitti. Pasta Paris’İn en meşhur ve büyük mutfağında yapılacak sonrada düğünün olduğu mekâna götürülecekti. Mutfağa vardıklarında ustalar pastaya daha başlamamışlar, onu bekliyorlardı. Hemen ustalarla konuştu: “Şimdi artık pastaya başlayabilirsiniz. Pasta yedi katlı olacak ve çikolatalı olacak. Özenle yapmalısınız. Muhteşem olmalı ve elinizi de çabuk tutmalısınız.” Ustalar bakışlarıyla ‘merak etmeyin’ dediler.
***7 saat sonra***
Pasta hazır olmuş düğün mekânına taşınmıştı. Pers’le o da son hazırlıkları kontrol edip düğünün mekânına gitmişti. O sırada Pers damat olan kardeşinin yanına gitti. O da gelin odasına kardeşlerine bakmaya gitti. Herke ordaydı. “Kızlar pastamız oldu. O kadar leziz oldu ki parmaklarınızı yiyeceksiniz ama nikâhtan sonra.” Diyerek içeri girdi ve gülmeye başladı. Kardeşleri de ona eşlik etti. Düğün vakti artık gelmiş çatmıştı. Şimdi kıyafetler değişecek, Thay gelinliğini giyecekti. Alex’le o Thay’ın gelinliğini giymesine yardım ettiler. Gelinliği başarıyla giydirince kendileri de giyinmeye başladılar. İlk giyinen Lara olmuştu. Lara göz kamaştırıcı bir şekilde “Ben hazırım.” Dedi. Sonra Alex, o ve Drew de giyindi. Herkes çok güzel olmuştu. Onun elbisesi düğün öncesi kıyafeti gibi siyahtı. Elbisesinin etek kısmı belinden fırfırlı şekilde bolararak iniyordu. Elbisenin boyu ise miniydi. Saçını düzleştirdi. Sarı saçlarının arasında kızıla boyadığı bir tutam saç ona canlılık katıyordu. Gözündeki makyaja dokunmadı. Dudağına kıpkırmızı bir ruj sürdü. Son rötuşlar tamamlanıp her şey hazırlanınca Lara’yla düğün salonuna geçti. Damada bakmaya gittiler. Enişteleri de çok şık olmuştu. “Eniştee çok şık olmuşsun. Ama gelin daha güzel oldu.” Dedi ve gülümsedi. Sahnedeki son hazırlıklar da tamamlanınca artık gelinle damadın çıkma vakti gelmişti. Damat gelinin yanına gitti. O dâhil bütün kardeşleri de salon da geçecekleri yerde bekliyorlardı. Gelinle damat geçerken onlara gül yapraklarını atacaklardı. Ve işte beklenilen an geldi. Düğün müziği eşliğinde gelinle damat o yolun başında gözüktüler.- Spoiler:
Pasta; Düğün Öncesi Kıyafetim; Düğün Kıyafetim;
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Perş. Ağus. 11, 2011 12:50 am | |
| Marcus, heyecanlanmasına rağmen duygularına hakim oluyordu. Bugün kardeşinin düğünü vardı ve o, muhtemelen biraz geç kalmıştı. Arabası ile Paris'e doğru yol alırken, yan koltukta duran Caroline'ye baktı. "Bayan Klein, her zamanki gibi çok güzelsiniz. Artık sizin yanınızda sönük kalıyorum. Thalia'yı da gölgede bırakma sakın!" dedi, şakayla karışık bir şekilde. Yine de bu, Caroline'in çok güzel olduğu gerçeğini değiştirmezdi belki de. Yaptığı iltifatlara karşı, sıcak bir gülümseme almıştı. Paris'e neden bir pegasus ile değil de, sıradan bir araba ile gittiğini kendisi bile bilmiyordu. Belki de bu sefer sadece biraz "normal" olmasını istemişti bu günün. Düğün Paris'te, yani aşkın şehrindeydi. Yeni çiftlerin de en gözde mekanları olmuştu bu yer. Birden on yıl öncesi gelmişti Marcus'un aklına. Ben de düğününü Paris'te yapmıştı. Şu an yanında ise eşi değil, onun yerine çok sevdiği bir bayan duruyordu. Yine de kardeşinin düğününe onunla gitmekten mutluydu Marcus. Zeus'un çocukları, her zaman takdire şayan bir iş birliği içindelerdi. Birbirlerinden asla kopmamaları da buna bir nedendi tabii ki. Thalia ve Aldrick'in ne kadar uyumlu bir çift olduğunu düşünmeden edememişti Marcus. İkisi de eğlenceli, hoş ve neşeli insanlardı. Genelde ikisini de somurturken görmek neredeyse imkansız olurdu. Bu yüzden de onlar ile bir iş yapmak, muhabbet etmek, hatta görevlere atılmak bile daha zevkli olurdu. En zor bir görevde bile, şen bir kahkahanın yerini hiçbir şey tutmazdı. Marcus, arabayı belirtilen mekana getirdikten sonra boş bir park yeri buldu ve hızlıca arabadan indi. "Hadi Caroline, biraz daha çabuk olmamız gerek. Geç kaldık sanırım." Caroline de hızlı bir hareket ile arabadan indi ve düğünün yapıldığı mekana girdiler.
İçeri girdiğimde gözüm birkaç kardeşine takılmıştı. Mesela Perseus. Onu bir süredir göremiyordu ortalarda. Kısa bir muhabbetten sonra Aldrick'i aramaya başladı. Tabii bu süre zarfı içinde Caroline de yanında geliyordu. Kısa bir aramanın ardından, Aldrick'i de bulmuştu. Oldukça heyecanlı görünen kardeşine, gurur dolu gözlerle baktı. "Demek küçük kardeşimiz de evleniyor ha?" "Küçük kardeş" derken, Aldrick'in ondan iki yaş büyük olduğunu biliyordu. Yine de şakayla karışık bir şekilde takılmıştı işte Aldrick'e. "Ah, bu arada tanıştırmayı unuttum, özür dilerim. Aldrick, bu Hades kızı Caroline. Caroline, bu da benim Dünya Evi'ne az sonra adım atacak olan kardeşim, Aldrick." Normalde Caroline'in böyle mekanları sevdiğini hiç düşünmemişti Marcus. Yine de Caroline mutlu görünüyordu ve bu da Marcus'u sevindiriyordu. "Bak Aldrick, Thalia'yı gerçekten severim, biliyorsun. Yalnız sadece şunu bil; evlilik akıl kârı bir şey değil. Tecrübe konuşuyor burada." dedi Marcus, son cümlesinde de sıkı bir kahkaha attı. Üçlü konuşmaya devam ediyordu. Bu sırada da zaman yavaş yavaş geliyordu. Marcus, kardeşi Aldrick'in heyecanlandığını anlamıştı. Onun yanındaydı ve her zaman da destek olmaya hazırdı Marcus. Evet, bunu kardeşi için yapacaktı. | |
| | | Caroline Klein Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 137 Kayıt tarihi : 24/07/11
| Konu: Geri: Dünya Evi Macerasi ! Perş. Ağus. 11, 2011 12:37 pm | |
| Heyecanlanmak, Ölüler Tanrısı’nın kızı için pek normal bir durum değildi. Özellikle düğüne giderken. Aslında, hayatında ilk defa böyle bir ortama girecekti Caroline. Hoş, öyle ortamları pek sevdiği söylenemezdi. Fakat bu sefer farklıydı her şey. Marcus ile birlikte Paris’e doğru yol alırken, neyi sevip sevmediğini pek umursamıyor gibiydi. Arabanın camından dışarıyı seyrederken, yanındaki genç adamı düşünmüyor değildi. Yanında olsa bile, düşünüyordu onu. Paris’i hep aşkın şehri olarak bilmişti, ona uzak olan duygunun hayat bulduğu şehir olarak. Fakat o an, çok yakınında hissediyordu bunu belki de. Yaşadığı o an gerçekten uzaktı sanki. Yaşadığı onca olaydan sonra, birisini hiç sevemeyeceğini düşünürdü. Yanıldığını yavaş yavaş anlıyor gibiydi. Marcus’un sesini işittiğinde, kafasındaki düşünce yığınını uzaklaştırmıştı. "Bayan Klein, her zamanki gibi çok güzelsiniz. Artık sizin yanınızda sönük kalıyorum. Thalia'yı da gölgede bırakma sakın!" Caroline, duygularını daima içinde yaşardı. Ne düşündüğünü ve ne hissettiğini asla bilemezdiniz. Genç adamın sözleri onun kalbine dokunsa da, bunu belli etmeyip tek bir gülümsemeyle karşılık vermişti sadece. Kalbine dokunmuştu evet, hayatı boyunca varlığını yok saydığı kalbine.. İkisi de derin düşüncelere dalmıştı, sessizlik hakim olsa da hüzünlü hava hissediliyordu. Geçmiş ikisinin de aklında yer etmişti. Kimi acı, kimi hoş anılar canlanmıştı ikisinin de gözünde. Bu uzun yolculuk, birlikte ama yalnızdı ikisi için. Fakat ortada bir gerçek varsa da, bu birbirlerini gerçekten sevmeleriydi. Nedeni yoktu, ne kadar ve nasıl olduğunun farkında değillerdi. İkisinin de tek bildiği, aralarındaki bu tuhaf sevgiydi. "Hadi Caroline, biraz daha çabuk olmamız gerek. Geç kaldık sanırım." Yolculuğun bittiğini, Marcus’un sözleriyle ancak fark etmişti. Dalgınlığını atıp, arabadan hızla indi Caroline. İkisi birlikte düğünün yapıldığı mekana girdiler.
Ortalık, kalabalıktı ve çiftler mekanı doldurmuştu. Kimisi evlenecek çiftin heyecanına tanıklık ediyor, kimisi eğlence arıyordu. Marcus, evlenecek olan kardeşi Aldrick’i arıyordu Caroline ile birlikte. En sonunda kardeşini bulmuştu. "Demek küçük kardeşimiz de evleniyor ha?" Heyecanlı görünen kardeşini belki de o an için rahatlatmak istemişti Marcus. O sırada Caroline de ortama yabancılığını atıyor ve bir yandan hafifçe gülümsüyordu. Marcus’un, mutlu olduğunu bilmesini istiyordu bir şekilde. Buna ihtiyacı olduğunun farkındaydı Caroline. "Ah, bu arada tanıştırmayı unuttum, özür dilerim. Aldrick, bu Hades kızı Caroline. Caroline, bu da benim Dünya Evi'ne az sonra adım atacak olan kardeşim, Aldrick." Zarif bir şekilde gülümseyerek, memnun olduğunu belirtti Caroline. Marcus’a baktığında, gözlerinin ışıl ışıl olduğunu gördü. Mutlu olduğunu fark etmiş gibiydi. Aşk şehrindeki bu güzel ortamın mutluluğunu paylaşıyorlardı birlikte. . "Bak Aldrick, Thalia'yı gerçekten severim, biliyorsun. Yalnız sadece şunu bil; evlilik akıl kârı bir şey değil. Tecrübe konuşuyor burada." Söylediklerinin üzerine sıkı bir kahkaha attı Marcus. Bu sözleri Caroline’i düşündürmüştü bir bakıma. Ona hak verir gibiydi. Birisine bağlanmak ve hayatını birleştirmek, ona çok uzak geliyordu. Düşüncelerinin arasında, muhabbete de katılıyordu Caroline. Ortama hemen alışmıştı ve eğlendiği söylenebilirdi. Aslında, Marcus yanındayken daima eğlenirdi. Vakit iyice yaklaşıyordu. Marcus, kardeşine destek vermek için elinden geleni yapıyordu. Heyecan onun da üstünde gibiydi. O sırada, Aldrick içeri giren başka davetlileri görmüş ve yanlarına gitmişti. Bu telaşla, ikisine bir şey bile söylemeden hızla gitmişti. Fakat ikisi de heyecanını anlayabiliyordu. Bir süre öylece durdular. Ardından, Caroline bu sessizliği bozan kişi oldu. ''Güzel bir gece olacak.'' Hafif bir gülümsemeyle Marcus’a bakıyordu şimdi. Aslında, gözlerinin içine bakıyordu demek daha doğru olur. Gözleri birbiriyle buluşmuştu o an. Marcus’un gözlerindeki her zaman var olan yaramaz çocuk ifadesi, yerini ne istediğini bilen bir genç adama bırakmıştı. Caroline’e biraz yaklaşarak söylediği sözler fısıltı gibiydi adeta. ''Bana bu dansı lütfederseniz, daha güzel olacak Bayan Klein.'' Ufak bir kahkaha atmıştı Caroline, birbirlerine soyadlarıyla hitap etmek, aralarında özel bir anlaşma gibiydi. ''Elbette, Bay Stanislaus.'' Zarif bir şekilde ona elini uzatan Marcus’a karşılık verdi ve yavaşça dans etmeye başladılar. Müzik gittikçe yavaşlıyor, hatta ortamı duygusal bir havaya bürüyordu. Birbirleriyle mükemmel bir uyum içerisindeydiler. Sarı dağınık saçları ve sırt dekolteli kırık beyaz elbisesiyle bir Hades kızından çok meleğe benziyordu Caroline. Kendini Marcus’un kollarına bırakmış gibiydi adeta. Daha önce çok kez dans etmişti, yalnız ve sıkıcı bir çocukluk geçirse de hiçbir kültürden geri kalmamıştı. İlk defa böylesine bırakmıştı kendini dansta. Şuh bakışları, yeşil gözlerinden dökülürken, Marcus’un da kendini kaptırdığını fark etmişti. Sadece ikisi vardı o anda. Usul usul çalan müzik kaybolmuş, kalabalık kaybolup gitmiş ve hiçbir şeyin önemi kalmamıştı adeta. Tek hissettiği, Marcus’un beline dolanan elleri ve zarif hareketleriydi. Bu, belki de geçirdiği sayılı gecelerdendi.
| |
| | | | Dünya Evi Macerasi ! | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|