Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Başlangıç

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Afrodit
Tanrıça
Tanrıça
Afrodit


Mesaj Sayısı : 284
Kayıt tarihi : 30/06/11

Başlangıç Empty
MesajKonu: Başlangıç   Başlangıç Icon_minitimePaz Tem. 03, 2011 2:39 am

Gergindim. O gün daha önceleri gezmek için gittiğim, benden farklı olarak sadece insan olan arkadaşlarımla güzel vakit geçirdiğim Empire State'e gidecektim. Ama bu sefer amacım farklıydı. Kısa bir süre önce melez olduğumu öğrenmiş ve Melez Kampı'na başlamıştım. Artık bambaşka bir hayatım vardı. Ben, Afrodit'in kızıydım. Az sonra onunla ilk karşılaşmam olacaktı. Neden gergindim ki ? Ben rahat birisiydim, delinin tekiydim biraz, hep yapılmaz deneni yapardım. Şimdiyse sadece varlığını yeni öğrendiğim 'annemle' karşılaşmam vardı. Öyle bildiğimiz annelere benzemezdi ki o... Güzellik ve Aşk Tanrıçası Afrodit'ti ! Şimdiye kadar sadece mitoloji merakımdan (nereden geldiğini şimdi anlıyorum) kitaplardan okuduğum Güzellik Tanrıçası, benim annemdi. Babam hep annemi bir masal kahramanı gibi anlatırdı. Haklıymış meğer... Hep onun neden dünyaca ünü varken yapayalnız olduğunu düşünürdüm. Neden başka bir aşk bulmadığını. Babam hakkında böyle düşünmem tuhaf gelebilirdi, ama aşk doğal birşeydi... Üstelik yere göğe sığdıramadığım babam için. Eğer başka birisiyle evlense ona hiç kızmayıp, çok sevinirdim çünkü aşka saygım sonsuzdu. Aşka olan bu saygım da annemden geliyormuş demek... Melez Kampı'na gelmeden önce gerçekten ihtişamlı bir yaşamım vardı. Manhattan'da oturur, orada hayatımı yaşardım. En iyi mekanlara gider, en güzel zevkleri yaşardım ve ne istersem yapardım. Babam Valentino Garavani dünyaca ünlü bir modacıydı, beni prensesler gibi yaşatmıştı. Bazen onun tasarımlarına bende katkıda bulunurdum. İşte bu yüzden hayallerime atılmak için liseyi bırakmıştım. Tam birşeylerde ilerleyecekken, annemi öğrenmiştim. Ve Melez Kampı'na gelmiştim işte... Eski hayatımda güzelliğime ve eğlenceme düşkündüm. Mitoloji kitaplarını karıştırırken Afrodit'i nedenini anlayamadığım halde kendime yakın hissederdim. Peki ya şimdi ? Babam da mı uzaktı bana ? Onu hep rüyalarımda mı görecektim ? Yüzünü unutacak mıydım ? Yine beni paranoyaklığa sürükleyen düşüncelerimden sıyrıldım, fazla düşünmek bana iyi gelmiyordu ve Empire State'teki görevli endişeli bir biçimde bana bakıyordu. Hemen silkelendim. ''600. kata çıkmak istiyorum.'' Görevli sen delirdin mi der gibi bana bakıyordu. Haksız sayılmazdı aslında... Normal insanların bildiği bir yer değildi orası. Adam aynı zamanda dış görünüşümü inceliyordu, hem de fena halde. Üstümde beyaz bir elbise vardı, babamın tasarımlarından biriydi. Pudra pembesi topuklular giyip saçıma değişik bir bant takmıştım. Adama şöyle bir gülümsedim ve asansöre attım kendimi. İşte yolculuk başlıyordu. Asansördeki aynaya baktım ve derin bir nefes aldım. Acaba Güzellik Tanrıçası kızını da kendi gibi güzel bulacak mıydı ? Yoksa dehşete mi düşecekti ?
Sonunda 600. kata çıkabildim ve kapılar açıldı. Olduğum yerde kaskatı kesildim. Görüp görebileceğim en güzel varlık karşımdaydı. Bu varlık, benim annemdi. Benim annem, Afrodit. Annemle ilk karşılaşmamda böylesine kendimi gizlemem saçma olmuştu. O güzel yüzüyle, bana gülümsedi. Sevgi dolu bakışlardı bunlar, sanki evrendeki bütün sevgi ondaymış ve bunları benimle paylaşıyormuş gibi... Sanki, sevgiyi ilk defa görmüş gibiydim. Adeta büyülenmiştim. ''Hoşgeldin kızım, hoşgeldin Adriana. Sevgiyi herşeyden yüce tuttun, güzelliğinle herkesi büyüledin. Özgüvenine hep hayran kaldım güzel kızım... Babana benden kalan tek ve değerli anıydın. Ve ona kusursuz sevgiyi yaşattın.'' İlk defa verecek bir cevap bulamamıştım. Her defasında karşımdakini hem dinleyip, hem de kafamdan cevapları bulurdum ve anında yüzüne söylerdim. Kim olursa olsun böyle yapardım. Ama şimdi kalakalmıştım. Sadece birkaç söz sarf ettim. ''Ben... Ben ne diyeceğimi bilemiyorum, ilk defa...'' Yüce yüzünde belli belirsiz bir gülümseme belirdi ve devam etti. ''Ayrıca sakın beğenilme telaşıyla tarzından ve kendinden ödün verme, bana karşı olsan bile. Ben senin içini okurum, özgüvenin bir kenara atılacak kadar az ve değersiz değil. Seni herkesten ayıran diğer özelliğin bu Adriana... Farklısın, herkesten farklısın, sınırlarını kendin çiziyorsun. Böyle devam et kızım, sakın değişme ve kimse için kendinden ödün verme. İleride bu dediklerimi çok iyi anlayacaksın. Seninle fazla karşılaşmayacağız, tıpkı her Tanrı ve melez çocuğu gibi. Ama ben seni hep izliyor olacağım.'' Dediklerini düşündüm. Güzellik Tanrıçası annemin karşısına çıkarken peruğum ile maskemi çıkarmıştım, ama bu sadece ona kendimi kanıtlamak için değildi ki... Herkesin hayran kaldığı, uzun, sarı saçlarımı onun da görmesini istemiştim. Yüzümü de tabii. Ancak söylemek istediği daha farklı birşeydi, bunu hissediyordum. Sanki gelecekte başıma ne geleceğini düşünmüş ve bu konuyu katarak ders vermeye çalışmıştı. Görecektim, ne yaşayacaksam bunu ben görecektim. Bütün bunları o kadar kısa sürede düşünmüştüm ki, aradan bir dakika anca geçmişti belki. Film kareleri hızla gözümün önünden geçermiş gibiydi düşüncelerim. Seri, ama iz bırakan. Tüm bunları bırakıp anneme baktığımda bir anda elinde kristaller parlamaya başlamıştı. ''Bu kristal hançer senin. Ucu her dolunayda sivrileşecek ve her defasında daha ölümcül olacak. İhtişamlı, ama bir o kadar da ölümcül... Düşmanına temas ettiği anda onu öldürecek. Önce felç, sonra ölüm. Seni hep korumasını dilerim Adriana...'' Hançeri bana uzattı ve beklemediğim birşey oldu. Hançer elime geldiğinde yuvarlak camlı her tarafı siyah bir gözlüğe dönüştü. Şok olmuştum, nasıl olurdu da o güzelim kristaller böyle siyaha bürünmüştü ? ''Kullanmadığın zamanlarda bir gözlüğe dönüşecek. O gözlüğü gözünden, sevgiyi kalbinden, güzelliği bedeninden ve sözlerimi aklından hiç çıkarma Adriana. Seni izliyor olacağım.''
Bir anda yapayalnız kalmıştım. Daha ne olduğunu anlamadan gitmişti... Ve söyleyeceğim sözler boğazıma diziliyordu. Annem, Afrodit, az önce karşımdaydı. Öyle çok şey vardı ki içimde, yıllardır içimde büyüttüğüm özlem belki... Bunları unutmak istedim artık, çünkü mutlu olmam gerekirdi. Annemi kısacık olsa da görebilmiştim. Aniden gözüm elimdeki gözlüğe gitti. Acaba ne zaman hançere dönüşecekti ? İhtiyacım olduğunda mı, yoksa keyfime göre mi ? Her neyse der gibi omuzlarımı silktim ve yeni 'gözlüğümü' taktım. Oradan yavaşça ayrıldım. Etrafa bakmamıştım, merak etmiyordum. Ben göreceğimi görmüştüm, annemi, evrendeki en güzel varlığı, Güzellik ve Aşk Tanrıçası'nı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Başlangıç
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Yeni Bir Başlangıç.
» Yeni Bir Başlangıç
» Kötü Bir Başlangıç
» Yeni Bir Başlangıç
» Yeniliğe Başlangıç.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Empire State Binası/Olimpos-
Buraya geçin: