Banklardan birinde oturuyordum. Neredeyse akşam olmuştu. Hafif bir rüzgar esiyordu. Yüzüm ferahlıyordu. Meydanda fazla kimse yoktu. Kafa dinlemek için mükemmel bir ortamdı. Müzik çalarımın şarjı tamdı. Kulaklığını cebimden çıkardım ve yavaşça kulağıma yerleştirdim. Güçlü ses dalgaları kulağımı doldururken burayla ilgili izlenimlerimi düşünüyordum. Bu kamp beni içine doğru çekiyordu. İçinde bilmediğim kişilikler, inanılmaz silahlar, değişik gelenekler vardı. Herkes birbirinden farklıydı. Üniversitedekilere oranla daha enerji doluydular. Allen, Nyks'ın oğlu. Kampta tanıştığım ilk melez. Diğerlerinden çok farklıydı. Herkes birbirinden farklıydı. Ama o, tam anlamıyla kişiliğinin adamı. Bu çocuğu ilk gördüğüm zaman kanım ısınmıştı. Aynı şekilde Apollon kızı Kristen'e de güçlü arkadaşlık kurmuştum. Kişiliğimin değişmeye başladığını hissedebiliyordum. Artık hayat benim için çok anlamlanmıştı.
"Mantalon."
"Ne var Mantaldark?"
"Eğlence daha yeni başlıyor! Önceki gittiğini üniversiteye kıyasla, burası daha eğlenceli." Mantadark sevdiyse, bu kesinlikle iyiye işaret değildi. "Seni sopamla dövmeden önce kaybol!" Bunları derken ona vuramayacağımın farkındaydım.