Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz | |
|
+4Theodor Aquila Clara Thompson Fenix Blume Helen Grace Burton 8 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Helen Grace Burton Athena'nın Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 366 Kayıt tarihi : 23/10/10
| Konu: Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz Perş. Haz. 30, 2011 5:16 am | |
| Bir gün önce Eduard'dan gelen haber üzerine bugünkü Mitoloji Tarihi Sınavlarını ben başlatacaktım. Eduard şu aralar kampta olmadığı ve sınavı başlatmakta çok geç kaldığı için bu görevi benden rica etti. İlk telaşlansam da sonradan bunun üstesinden geleceğimi düşündüm ve görevi kabul ettim. Eğitmenlik kariyerim başlıyordu! Eduard'ın öğrencilerle sadece mısır mitolojisi üzerinde durduğuna dair bilgim vardı. Onun dışında derste bulunmamıştım ve ne yapacağıma dair hiç bir fikrim yoktu. Endişelerim bu yüzdendi. Sabah kalkar kalkmaz ilk işim kulübemizin kütüphanesini arşınlamak oldu. Mısır mitolojisiyle ilgili olan bütün kitapları topladım ve doğru dersliğe gittim. Sınıf imgelerle kaplı duvarlarıyla boşken fazlasıyla ürkütücü görünüyordu. Işıkları yakıp içeri girdim ve eğitmen masasına kitapları bıraktım. Sınavı Amerika'daki normal insanların gittiği okullardaki gibi yapacaktım. Onlara soruların yazılı olduğu kağıtlar dağıtacak ve yanıtlamalarını isteyecektim. Şimdilik aklıma gelen tek yöntem buydu.
Araştırmalarım sonucu elde ettiğim soru sayısı çok azdı. Öğlene doğru soruları hazırladım ve öğrencilerin gelmelerini beklemeye başladım. Saat 13.00'ı gösterdiğinde hepsi tek tek gelmeye başladılar. Çoğu arkadaşımdı ve beni görünce hepsi şaşırdılar. Onlar yerlerine yerleşirken ben söze giriştim. ''Hepinize selam. Biliyorum bugün benim yerime Eduard'la karşılaşmaya bekliyordunuz. Ama işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi. Eduard işleri yüzünden gelemedi ve benden sınavı yapmamı rica etti. Sınavı klasik şekilde yapacağım ve sorularınız işlediğiniz gibi mısır mitolojisinden.'' Duraksadım ve etrafa göz gezdirdikten sonra devam ettim. ''Sanırım şimdilik bu kadar. Sorusu olan?'' Herkes kısaca düşünür gibi oldu ama sesini çıkaran olmadı. ''Pekala, işte sorularınız.'' Teker teker kağıtları dağıtmaya başladım. ''Burada, soruları okurken problem yaşamayacaksınız. Süreniz 30 dakika ve başladı. Hepinize başarılar.''
Sorular: 1.Yaratılış efsanesini yazınız.
2.Osiris ne tanrısıdır. Öldükten sonra ne tanrısı olmuştur?
3.Tabut ağaç olunca hangi kral onu sarayına götürür?
4.Seth, İsis'in tabutu bulması üzerine Osiris'i ne yapar?
5.Ptah,Amon,Horus,Ra,Thot ve Anubis tanrıları hakkında bilgi veriniz.
- Spoiler:
Sadece soruların yanıtı olan rp'ler kabul edilmeyecektir. Soruların yanıtları kadar yazdığınız rp'lerde önemli. Ders başlığında Eduard'ın istediği kriterler geçerlidir.
| |
| | | Fenix Blume Apollon'un Çocuğu/Okçuluk Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 491 Kayıt tarihi : 25/03/11
| Konu: Geri: Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz C.tesi Tem. 02, 2011 10:02 pm | |
| Gözlerini açtığında, güneşin içine doğru bakmakla yetindi. Bu, uyanmasına yardımcı oluyordu. Saatine baktığında pek de erken olmadığını anladı. Bugün, 9.5 aldığı dersin sınavı vardı. Bu not, sınıftaki en iyi ikinci nottu. Birinci olan ise Poseidon Kulübesi’nden Kate’di. Elinin tersiyle gözlerini ovalarken, terliğini giymeye çalışıyordu. Terliğini giyip ayağa kalktığında, iyice gerindi ve miskin miskin banyoya doğru ilerledi. Elini, yüzünü iyice yıkadıktan sonra mutfağa gitti. Neredeyse kimse kalkmadığı için dolaptan birkaç şey atıştırdıktan sonra odasına gitti. Giderken birkaç kardeşini muzır şakalar ile uyandırmayı ihmal etmiyordu. Ayakkabılarını ve günlük elbiselerini giydikten sonra saatine bir baktı. Saat, 12.30’du. Sadece yarım saati kalmıştı. Evden çıkmak için acele etmesi gerekiyordu. Çabucak kendisini evden dışarı attı ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. 12.55’te sınıftan içeri girmişti. İçeride neredeyse kimsenin bulunmamasından dolayı en önlerden bir yere oturdu. Sınav, zor mu olacaktı? Zor olmaması için dualar ediyordu. Sınıf iyice dolduktan sonra karşımızdaki bayan söze başladı “Hepinize selam. Biliyorum bugün benim yerime Eduard'la karşılaşmaya bekliyordunuz. Ama işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi. Eduard işleri yüzünden gelemedi ve benden sınavı yapmamı rica etti. Sınavı klasik şekilde yapacağım ve sorularınız işlediğiniz gibi mısır mitolojisinden.” Ben de Ed’i beklemiyor değildim. Dersi o anlattığına göre sınavı da o yapacack diye düşünmüştüm. “Sanırım şimdilik bu kadar. Sorusu olan?” diyerek devam etti. Kimseden el kalkmadığını görerek “Pekala, işte sorularınız.” diyip kağıtlarımızı dağıtmaya başladı. “Burada, soruları okurken problem yaşamayacaksınız. Süreniz 30 dakika ve başladı. Hepinize başarılar.” Kağıda baktığımda 5 adet soru olduğunu görmüştüm. 5 soru için 30 dakika yetecek miydi? Sorular beni biraz zorlayacak gibiydi fakat bu sınavı geçmeliydim.
Sorular: 1.Yaratılış efsanesini yazınız.
2.Osiris ne tanrısıdır. Öldükten sonra ne tanrısı olmuştur?
3.Tabut ağaç olunca hangi kral onu sarayına götürür?
4.Seth, İsis'in tabutu bulması üzerine Osiris'i ne yapar?
5.Ptah,Amon,Horus,Ra,Thot ve Anubis tanrıları hakkında bilgi veriniz.
Yaratılış efsanesini Ed, geçen ders anlatmıştı. Bir yandan hatırlamaya çalışırken bir yandan da yazıyordum;
Cevaplar
1- Mitolojiye göre insanlar Osiris'i severler. Koyduğu kuralları severek yerine getirirler. Kardeşi Seth ise onun bu başarısını kıskanır. En sonunda Seth, Osiris'ten kurtulmak için bir plan yapar. Planı ise oldukça korkutucudur. Kardeşinin ölçülerine uygun bir tabut yaptırır hizmetkarlarına. Bir şölen düzenler ve Osiris'i de o şölene davet eder. Şölenin en sonunda önceden yaptırdığı tabutu çıkararak bu tabutun kime uyarsa ona verileceğini söyler. Herkes dener ve tabut sadece Osiris'e uyar. Bunun üzerine Seth hemen tabutun kapağını kapatır ve Osiris'in içinde oldugu tabutu Nil'e atar. İsis bu parçaları teker teker bulur. Bir parçası eksiktir tabii. Buna rağmen sihir ve büyü gücünü kullanarak dağılmış parçalarından Osiris'i canlandırır. İşte mutlu bir hayat sürerler falan filan. Sonra, İsis ve Osiris'in Horus adında bir çocukları olur. Horus ise büyüyünce Seth'e savaş açar. Bu savaşın sonuçları çeşitli şekillerde anlatılmaktadır.
2- Osiris Mısır kültüründe, en önemli tanrılardan biridir. Osiris bu dünyanın kural koyucusudur. Aynı zamanda tarımın ve bereketin simgesidir. Osiris, dünyasının hakimi, ölümsüz yaşam için diriliş tanrısıdır. Osiris, öte âlemin, ölüm-ötesinin, yargılamanın ve yeniden doğuşun tanrısıdır.
3- Byblos Kralı Malkandros bu ağacı gördüğünde hayran kalır ve ağacı kestirerek sarayına sütun olarak diktirmeye karar verir.
4- Gece dolunayda avlanan Seth sandığı bulur ve Osiris’in bedenini tanır. Bunun üzerine, Seth Osiris’in bedenini 14 parçaya ayırır ve bu parçaları Mısır toprakları üzerine dağıtır.
5- Ptah, Eski Mısır'da evreni ve diğer her şeyi yarattığına inanılan tanrıdır. El sanatçılarının -özellikle heykelcilerin- koruyucusu sayılırdı. Yunanlıların demircileri ve zanaatçileri koruyan ateş tanrısı Hephaistos'la özdeşleştirilmiştir. Ptah, en başlarda Mısır'ın başkenti olan Memphis'in yerel tanrısıyken, şehrin öneminin artmasıyla kültü tüm Mısır'a yayılmıştır. İnsanlarla Tanrılar arasında aracı olduğuna inanılan Apis'in kutsal ahırı, Ptah'ın tapınağıdır. Eşi Sekhmet ve oğlu Nefertium ile Memphis üçlüsünü oluştururlar. Elleri dışında tüm bedeni sakıca sarılmış, elinde bir asa taşıyan, kafası kazınmış bir insan olarak tasvir edilir. Mısır'ın en büyük tanrısı olarak bilinir.
Amon, Teb'in baş tanrısıdır. Eşi Ame-net'le birlikte ilk tanrılardan biridir. Kutsal hayvanları kaz ve koçtur. Orta Krallık Dönemi'nde sadece yerel bir tanrıydı ama Tebliler Mısır'a hakim olunca Amen önemli bir tanrı oldu. 18. Hanedan'dan itibaren Tanrıların Kralı oldu. Ünlü Amen TapınağıKarnak, dünyanın en büyük dinî yapısıdır. 19. ve 20. Hanedanlar Amen’in “görünmeyen yaratıcı güç” olduğunu cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli olduğunu düşünürlerdi.
Horus , Eski Mısır mitolojisinde gök tanrısıdır. İsis ile Osiris'in oğludur. Horus, şahin başlı tasvir edilir, bazı tasvirlerde firavunlar İsis'in kucağında sembolize edilmiştir. Bunun sebebi firavunların dünya üzerindeki Horus olduğuna inanılmasındandır. Firavunlar kendilerini Horus'un yeryüzündeki cisimleşmiş halleri olarak gördükleri için Horus, Antik Mısır'ın en önemli tanrılarından biridir. Firavunlar, Horus'un ismini kendi isimlerinden biri olarak alırlardı. Aynı zamanda Firavunlar Ra'nın takipçisiydiler, bu yüzden Horus aynı zamanda güneş ile de ilişkilendirilirdi. Güneş tanrısı olarak gösterilmesi yanında Osiris'in oğluydu. Mısır'ın farklı bölgelerinde farklı Horus varyasyonları konusundaki ihtilafı çözmek için en az onbeş farklı Horus formu kullanılmıştır. Bu formlar ait oldukları soy ağacına bağlı olarak güneş ve Osiris tipi olmak üzere iki kategoriye ayrılabilir. Eğer İsis'in oğlu olduğu söyleniyorsa, Osiris tipi; yoksa güneş tipi kabul edilmektedir. Güneş tipi Horus, Atum, Ra, Geb ya da Nut çeşitli tanrıların oğlu olarak adlandırılırdı.
Ra, Mısır mitolojisinde güneş tanrısıdır. Kutsal merkezi Heliopolis'dir. Genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. Eski tanrı Atum'la bir tutularak; IV. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur. Güneş Ra'nın sembolüdür; tüm vücudunu ya da gözünü temsil eder. Ra'nın sembolleri güneş sembolleridir, Anka kuşu’na benzer bir özelliği vardır; her sabah ateşlerin içinden tekrar doğar.
Anubis, Eski Mısır mitolojisine göre, Nephthys ve Seth'in oğlu olarakbilinir.Fakat aslında Osiris'in oğludur. Çakalların mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle beraber anılır. Ölen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve yüceltmektir. Bu yüzden mumyalamayla görevli kişiler Anubis maskesi takarlar. Ölen kişi diğer dünyada yargılanırken Anubis ona yardım eder. Anubis diğer dünyada ölülerin koruyucusu ve ölüler kentinin efendisidir. Anubis tanrılar arasında en korkutucu olanıdır Ölüleri tekrar hayata döndürme gibi bir özelliği de olduğu sanılmaktadır. Yüzünde bir çakal ısırığı vardır. Kutsal mumyalayıcı olarak da bilinir.
Thot, bilgeliğin tanrısı, Maat’la beraber zamanın başında kendi kendine yaratılmıştı veya Ra tarafından yaratılmıştı. Hermopolis de Thoth’dan sekiz tane çocuk oluşturmuştu, en önemlisi “Gizli olan Amen’di. Amen, Teb’de Evrenin Lordu olarak takip edilirdi. Thot isminin Mısır dilinde orijinali Thuti’dir ve Yunanca versiyonu Thoth’dur. Thot ibis kuşu başıyla resmedilmiştir ve elinde bir dolmakalem ve her şeyi kaydettiği parşömenler vardır. Tanrıları içeren neydeyse tüm temel görüntülerde Thot görevli olarak görünürdü, ama özellikle ölülerin hükmünde görülüyor. Tanrılar’ın habercisi (ulağı) olmuş ve Yunanlılar’ın Hermes’iyle eş tutulmuştur. Osirian mitlerine göre Thoth Osiris’in veziri olmuştur (Şef tavsiyecisi ve papazı). O da Khons gibi ay tanrısıdır ve zamanın, büyünün ve yazının tanrısıdır. Hiyeroglifleri icat edenin Thoth olduğu düşünülür.
Cevapları yazmayı bitirdiğinde saatine baktı. Sınav süresinin pek fazla kalmadığını gördü. Cevaplarına bir kez daha göz attıktan sonra ayağa kalktı ve kağıdını eğitmene götürdü. Kağıdı verdikten sonra saygıdan bir kere eğildi ve yavaşça kapıdan dışarıya çıkıp, kulübesine geri döndü. - Spoiler:
RpOut: Thot'u pek de güvenmediğim bir kaynaktan yazdım. Yanlış olabilir. Yanlış ise şimdiden özür dilerim.
| |
| | | Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Geri: Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz Paz Tem. 03, 2011 1:56 am | |
| Ah, tanrılarım! Şu melez rüyalarından nefret ediyordum! Gecenin bir yarısında uyanmama ve sonra da bir daha uyuyamamama sebep olmuşlardı. Gece ikiden beri ayaktaydım ve kendimi çok kötü hissediyordum. Kafamı doğru dürüst toparlıyamıyordum, halsizdim. Mitchie şansıma erkenden uyanmıştı, halimi ilk farkeden de o olmuştu. "Neyin var kardeş?" dedi endişeyle. Ben de ona gece uyuyamadığımı anlattım. Ne yazık ki Mitchie'nin benimki gibi şifa yeteneği yoktu, elini başıma koyup yüzünü buruşturdu. "Hastasın Maria, bu gün kulübede kalsan iyi olur." Belki de asıl uyuyamamamın sebebi hasta olmamdır, diye düşündüm. Mantıklıydı. "Sanırım öyle yapacağım." diye mırıldandım ve fıstık yeşili yorganımı boğazıma kadar çektim. "Sana ilaç getireyim mi tatlım?" dedi kardeşim. Gözlerim korkudan kocaman açıldı. "Hayır! Hayır, gerek yok." Mitchie gülümsedi ve tamam o zaman anlamında başını salladı. Benim ilaçlardan ne kadar korktuğumu bile nadir kişilerdendi o. Mitchie odadan çıkarken de başımı duvara çevirip gözlerimi kapattım. Hala uyuyamıyordum ama en azından dinlenebilirdim. Ama işler pek de düşündüğüm gibi gitmedi. Yatağımda dönüp durdum. Sürekli açık yeşil duvarı veya dağınık odamızı görmekten bıkmıştım. Sonunda pek ettim ve yatakta doğruldum. Saat kaçtı acaba? Şifonyerimin üzerindeki saat bir olmak üzereydi. Oldukça fazla oyalanmıştım ama hiçbir fayda elde edememiştim. Yataktan kalkıp gerindim. O anda gözüm takvimime kaydı. Önemli olan her şeyi ona yazardım. Gözlerim bugünün tarihini buldu. Altında 'Mitoloji Sınavı - Ed'in dersi. Sakın kaçırma!' yazıyordu. Gözlerim şoktan kocaman oldu. "Aman tanrılarım!" diye bağırdım bugün ikinci kez. Bir hışımla dolabımı açtım ve elime gelen ilk şeyleri giydim ve saçlarımı taramadan şöylece bir topladım. Hızla spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve mitoloji dersliğine doğru koşmaya başladım.
Soluk soluğa mitoloji dersliğinin önünde durunca elimi göğsüme koyup nefesimi düzene sokmaya çalıştım. En azından yetişmiştim. İçeri girdiğimde büyük bir sürprizle karşılaştım. Bu sefer öğretmen masasında oturan kişi Eduard değil Helen'di! Gözüm Eduard'ı aradı ama derslikte de yoktu. Gözlerimi kıstım. Acaba öğretmenlikten kovulmuş muydu? Kendimi dürtükledim. Kendine gel Maria, artık o seni ilgilendirmiyor! Ama içimdeki başka bir ses onu böldü. Ya ona bir şey olmuşsa? O koskoca Hephaistos çocuğu, idare edebilir, diye düşünüp zihnimdeki savaşa bir son verdim. Tam da zamanında Helen ayağı kalktı ve söze başladı. ''Hepinize selam. Biliyorum bugün benim yerime Eduard'la karşılaşmaya bekliyordunuz. Ama işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi. Eduard işleri yüzünden gelemedi ve benden sınavı yapmamı rica etti. Sınavı klasik şekilde yapacağım ve sorularınız işlediğiniz gibi mısır mitolojisinden.'' Demek Eduard'ın işleri var, dedi zihnimdeki aynı ses. Ona kesmesini söyleyip sınava odaklanmaya çalıştım. Oldum olası sınavlardan nefret etmiştim. ''Sanırım şimdilik bu kadar. Sorusu olan?'' dedi Helen bir duraksamadan sonra. Kimseden ses çıkmıyordu. Helen devam etti. ''Pekala, işte sorularınız.'' İşte beklenen an Maria, diye düşündüm. Heyecanlanacak bir şey yoktu. Mısır Mitolojisi konusunda harikaydım. Bunu yapabilirdim. ''Burada, soruları okurken problem yaşamayacaksınız. Süreniz 30 dakika ve başladı. Hepinize başarılar.'' Önüme sınav kağıdı koyulurken heyecanla onları içimden bir kere okudum. İlk soru 'Yaratılış efsanesini yazınız.' idi. Peh, basit diye düşündüm. Ama uzun sürebilirdi. Süre kısıtlaması olmasa, üç sayfalık bir kağıdı doldurabilirdim ben. Gözlerimle diğer soruları taradım. 'Tabut ağaç olunca hangi kral onu sarayına götürür?' 'Seth, İsis'in tabutu bulması üzerine Osiris'i ne yapar?' 'Ptah, Amon, Horus, Ra, Thot ve Anubis tanrıları hakkında bilgi veriniz.' Bazılarını adım gibi bilsem de, bazılarında zorlanabileceğimi hissediyordum. Derin bir nefes aldım ve kağıdın altına yazmaya başladım.
'İlk sorunun cevabı: Mısırlılar başlangıçta evrenin kaosun kara sularıyla dolu olduğuna inanırlardı. İlk tanrı, Re-Atum, aynı Mısır karasının Nil'in taşan sularından her sene ortaya çıkışı gibi sudan yükseldi ve ortaya çıktı.
Heliopolis yaradılış efsanelerine göre, Atum/Ra tek bir erkek tanrı olduğu için, ancak masturbasyon yolu ile başka varlıkları meydana getirmiştir. Piramit metinlerine göre, Atum/Ra erkeklik organını elleri arasına alıp, fışkırtarak ikizleri meydana getirdi : Şu ve Tefnut. Adını "kaldırmak" anlamına gelen bir sözcükten alan Şu, Yunan mitolojisindeki Atlas gibi gökyüzünü taşır. Şu, havayı sembolize etmektedir. Tefnet ise Şu’nun ikiz kardeşi olduğu gibi aynı zamanda karısıdır. Kökeni daha eskiye hatta Güneş kültüne dayandığı zannedilen Tefnet daha çok havadaki nemi ve yağmuru sembolize eder. Bazı metinlerde kardeşi Şu ile beraber, Güneş’in doğuşundan itibaren gökyüzünü taşır.
Şu ve Tefnut'un iki çocuğu olduğu zaman dünya yaratıldı: Nut (gök) ve Geb (yer). Şu ve Tefnut karanlıklarda gezerken kaybolunca insanlar yaratıldı. Zira Re-Atum gözünü onları aramaya gönderdi ve onlara kavuştuğunda döktüğü sevinç gözyaşları insanlara dönüştü.' Yutkundum ve diğer soruya geçtim. En azından o daha kısa ve daha kolaydı.
'İkinci sorunun cevabı: Osiris başta erkeklerin dünyasının kural koyucusu olmuş ve Ra gökyüzüne kural koymak için dünyayı bıraktığında kardeşi Set, Osiris’i öldürdü. İsis’in sihri sayesinde tekrar yaşama döndü. İlk ölen yaşayan canlı olduğu için sonraları ölülerin lordu oldu. Oğlu Horus, onun ölümünün öcünü aldı. Set’i yendi ve onu batı Mısır’ın çölüne (Sahra) gönderdi.' Bu soru da bitmişti. Gözlerimi üçüncü soruya çevirdim. Okuduktan sonra yutkundum. Sorunun ne anlama geldiğini bile ikinci okuyuştan sonra anlamıştım. Gözlerimi kağıda diktim ve soru kağıdıyla birlikte bana verilen kalemle oynamaya başladım. Bu bir mitin içinde geçen bir olaydı. Ama... Bir türlü hatırlayamıyordum. Sonunda zihnimde bir şimşek çaktı. Tabii ya! Hızla yazmaya başladım.
'Üçüncü sorunun cevabı: Osiris’in kapatıldığı sandık, Fenike’ye, Byblos kentine kadar sürüklenmiş ve burada karaya vurmuştur. Karaya çıktığı yerde ise süratle büyüyen bir ağaç sandığı gövdesinin içine almıştır. Byblos Kralı Malkandros bu ağacı gördüğünde hayran kalır ve ağacı kestirerek sarayına sütun olarak diktirmeye karar verir.' Tatminle gülümsedim. Sonunda sorunun cevabını bulmuştum. Zaman kaybetmeden diğer soruya geçtim.
Diğer soru da önceki sorunun devamındaki olaylar için sorulmuş bir soruydu. Kalemimin ucunu kontrol ettim ve yazmaya başladım. 'Dördüncü sorunun cevabı: Ağaç kesildiğinde çok güzel bir koku çıkarmıştır. Bu olay Isis'in kulağına kadar gelmiştir. İsis durumu anlar ve Malkandros’un sarayına gider. Burada önce Astarte'nin çocuğunun dadısı olur. İsis bir gün çocuğu ölümsüz yapmak ister ve bu amaçla çocuğu ölümsüzlük ateşine batırır. Bunu gören kraliçe çığlıklar atarak İsis'i engeller. İsis kendini tanıtmak zorunda kalır. Daha sonra Kral Malkandros'dan izin alarak ağacın gövdesini açar ve içinden sandığı alır. İsis sandığı vatanına götürdükten sonra, Buto şehrine, oğlu Horus'un ziyaretine giderken sandığı, güvenli zannettiği bir yere saklayarak bırakır. Gece dolunayda avlanan Seth sandığı bulur ve Osiris'in bedenini tanır. Bunun üzerine, Seth Osiris’in bedenini 14 parçaya ayırır ve bu parçaları Mısır toprakları üzerine dağıtır.' Böylece son soruya gelmiş oldum. Şu ana kadar gayet iyi gitmişti. Antika saatime bakarak yanlızca 10 dakikam kaldığını gördüm. Tanrılarım, bu iş ne kadar da zordu! Hemen işe başladım.
'Beşinci sorunun cevabı:
Ptah: Eski Mısır'da evreni ve diğer her şeyi yarattığına inanılan tanrıdır. El sanatçılarının -özellikle heykelcilerin- koruyucusu sayılırdı. Yunanlıların demircileri ve zanaatçileri koruyan ateş tanrısı Hephaistos'la özdeşleştirilmiştir. Ptah, en başlarda Mısır'ın başkenti olan Memphis'in yerel tanrısıyken, şehrin öneminin artmasıyla kültü tüm Mısır'a yayılmıştır. İnsanlarla Tanrılar arasında aracı olduğuna inanılan Apis'in kutsal ahırı, Ptah'ın tapınağıdır. Eşi Sekhmet ve oğlu Nefertium ile Memphis üçlüsünü oluştururlar. Elleri dışında tüm bedeni sakıca sarılmış, elinde bir asa taşıyan, kafası kazınmış bir insan olarak tasvir edilir. Mısır'ın en büyük tanrısı olarak bilinir.
Amon: Amon, Teb'in baş tanrısıdır. Eşi Ame-net'le birlikte ilk tanrılardan biridir. Kutsal hayvanları kaz ve koçtur. Orta Krallık Dönemi'nde sadece yerel bir tanrıydı ama Tebliler Mısır'a hakim olunca Amen önemli bir tanrı olmuştur. 18. Hanedan'dan itibaren Tanrıların Kralı oldu. Ünlü Amen Tapınağı Karnak, dünyanın en büyük dinî yapısıdır. 19. ve 20. Hanedanlar Amen’in “görünmeyen yaratıcı güç” olduğunu cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli olduğunu düşünürlerdi.
Horus: Horus (Haru, Hor), Eski Mısır mitolojisinde gök tanrısıdır. İsis ile Osiris'in oğludur. Horus, şahin başlı tasvir edilir, bazı tasvirlerde firavunlar İsis'in kucağında sembolize edilmiştir. Bunun sebebi firavunların dünya üzerindeki Horus olduğuna inanılmasındandır. Firavunlar kendilerini Horus'un yeryüzündeki cisimleşmiş halleri olarak gördükleri için Horus, Antik Mısır'ın en önemli tanrılarından biridir. Firavunlar, Horus'un ismini kendi isimlerinden biri olarak alırlardı. Aynı zamanda Firavunlar Ra'nın takipçisiydiler, bu yüzden Horus aynı zamanda güneş ile de ilişkilendirilirdi. Güneş tanrısı olarak gösterilmesi yanında Osiris'in oğluydu. Mısır'ın farklı bölgelerinde farklı Horus varyasyonları konusundaki ihtilafı çözmek için en az onbeş farklı Horus formu kullanılmıştır. Bu formlar ait oldukları soy ağacına bağlı olarak güneş ve Osiris tipi olmak üzere iki kategoriye ayrılabilir. Eğer İsis'in oğlu olduğu söyleniyorsa, Osiris tipi; yoksa güneş tipi kabul edilmektedir. Güneş tipi Horus, Atum, Ra, Geb ya da Nut çeşitli tanrıların oğlu olarak adlandırılırdı.
Ra: Ra, Mısır mitolojisinde güneş tanrısıdır. Kutsal merkezi Heliopolis'dir. Genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. Eski tanrı Atum'la bir tutularak; IV. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur. Kefren'den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. Güneş Ra'nın sembolüdür; tüm vücudunu ya da gözünü temsil eder. Ra'nın sembolleri güneş sembolleridir, Phoenix'e benzer bir özelliği vardır; her sabah ateşlerin içinden tekrar doğar.
Thot: Bu eski Mısır ilahı, Osiris’in habercisidir. Habercilik, aydınlatıcılık, rehberlik ve aracılık fonksiyonları olan bir ilahtır. Öncelikle, hem ölülerin ruhlarının yargılanmasını kaydeden, onların günahlarını hakikat karşısında tartan vicdan sesinin, hem de insanlara bilgelik yolunun tebliğ edilmesinin, sezginin kişileştirilmiş biçimi olan ilahtır. Bu bağlamda ilah Thot insanda vicdan ve sezgi tarzında beliren kelamı simgeler. Ayrıca, ruhlara ölüm sonrasında da rehberlik eder; kimi başarılı ruhları onları eğitip yükseltecek Osiris’e getirir, başarısız ruhları ise amenti'nin geri düzeyli ortamlarında arınma işlemi geçirmelerinden sonra yeni bir doğuma (reenkarnasyon) sevkeder.
Anubis: Anubis(Anpu), Eski Mısır mitolojisine göre, Nephthys ve Seth'in oğlu olarakbilinir.Fakat aslında Osiris'in oğludur. Çakalların mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle beraber anılır. Ölen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve yüceltmektir. Bu yüzden mumyalamayla görevli kişiler Anubis maskesi takarlar. Ölen kişi diğer dünyada yargılanırken Anubis ona yardım eder. Anubis diğer dünyada ölülerin koruyucusu ve ölüler kentinin efendisidir. Anubis tanrılar arasında en korkutucu olanıdır Ölüleri tekrar hayata döndürme gibi bir özelliği de olduğu sanılmaktadır. Yüzünde bir çakal ısırığı vardır.Kutsal mumyalayıcı olarak da bilinir. Anubis'in çakal başlı olma sebebi mezarların etrafında çakallar dolaştığı için ve mezarlar da Anubis'i ilgilendirdiğinden çakal başlı olarak tasvir edilmiştir. Anubis'in izi neredeyse tüm mezarlarda görülür. Eski Mısır inancına göre Anubis'in mezarları koruma güçüne sahip olduğu bilinmektedir.Bu yüzden mezarların girişine mezarları korusun diye Anubis heykelleri konulmuştur. Ayrıca Anubis bizde bilinen ismi ile mahşer günü ruhu tartan tanrıdır. Terazisinde ölünün ruhunu temsil eden kalbi ile Adaletin tanrıçası Ma'at' ın tüyünü tartar. İyi birinin kalbi tüğe karşı hafif gelir ve ölünün ruhunu gök yüzüne bir daha doğması için gönderir. Eğer kötülük yapmış biri ise tüğ hafif gelir ki bu durumda o kişinin ruhu yer altı ülkesine yılanlara gönderilir. Bu da sonsuz azap demektir.'
Bunları öyle bir hızla yazmıştım ki, parmaklarım ağrımaya başlamıştı. Hızla ayağı kalktım ve sınav kağıdını alıp Helen'in masasına bıraktım. Helen bana cesaret verici bir şekilde gülümserken, Helen'in yanında Eduard'ın yanında olduğumdan daha rahat olduğumu düşünerek ben de gülümsedim. Tam ağzımı açıp ona bir şey söyleyecekken bir öksürük krizine tutuldum. Öyle ki, düşmemek için masanın kenarına tutunmam gerekti. Hasta olduğumu unutmamalıydım, kulübeme gitmem gerekiyordu. Elimi hoşçakal anlamında Helen'e doğru sallayıp, derslikten dışarı çıktım. Elimi anlıma götürdüm. Ateşim hala çok yüksekti. Mitchie'ye gidip bir ateş düşürücü almayı kabul ettiğimi söyleyecektim. Her ne kadar o berbat tadı olan şeyi içmek istemesem de, bütün günümü yatağımda ziyan etmek de istemiyordum. | |
| | | Theodor Aquila Apollon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 710 Kayıt tarihi : 30/10/10
| Konu: Geri: Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz Ptsi Tem. 04, 2011 12:23 pm | |
| Sonsuzluk ve ötesi... Buranın havasını bir defa soluduktan sonra hayat benim için çok daha güzel olmaya başlayacaktı.
Gece uyku tutmadığı için kalkıp Kulübe'de dolaşmaya başlamıştım. İlk başta temizlik denetlemesi için hazırlık mı yapsam diye düşündüm, ama sonra toz bezini görünce aniden uyku bastırdı. Şansa bakın ki odama gidene kadar uykum kaçtı. Banyo çok uzak geldiği için mutfağa doğru yöneldim. Bir fare gibi bütün dolabı kurcaladım. O sırada bir ses duydum ve hemen arkamı döndüm. Elinde bir hançer tutan Ange ile karşılaşınca bu görüntüye anlam veremedim. Bu elma kesmek için kullanılacak türden bir şey değildi. Neyse ki Ange merakımı gidermek amacıyla "Of Teo, Kulübe'ye Minotor geldi filan sandım. O kadar ses çıkarttın ki belediyeden gelip kulübeyi izinsiz diye yıkıyor olabilirler diye bakmaya geldim." dedi. Teşbihte hata olmaz malum, ben de "Malesef kardeşim yanlış tahmin, benim midem yıkılıyordu, kurtarmak için yemek yedim ben de." dedim. Ange bir an için kusacak gibi durdu. Sonra 'ne halin varsa gör' bakışı attı ve arkasını dönüp odasına gitti. Ben de başka biri tarafından aynı muameleyi görmemek için -ki bu sefer zıpkınla kaba etli yerlerimden vurulma olasılığım vardı- odama gittim. Aklıma bugün Mitoloji Tarihi dersinden sınav olacağım geldi. Konumuz Mısır Mitolojisi olduğu için biraz çalışmam gerekiyordu. Odama gidip birkaç kitap aldım ve uygun bir yer bulabilmek umuduyla Kulübe'den dışarı çıktım. Tanrıça Athena'ya ya da Bay Brunner'a yakalanırsam Büyük Ev'deki bir duvarda ibret olması için duvara resmimi asabilirlerdi. Bu yüzden gizlice Pegasus Ahırları'na gittim ve Paris'i hazırlamaya koyuldum. "Seni de mi uyku tutmadı dostum?" diye sordum. Paris hoşnutsuz bir şekilde kişnedi. Bunu evet olarak kabul ettiğim için suçluluk duymadan onu hazırladım ve birlikte buz gibi gece havasına havalandık. Nereye gideceğime karar veremediğim için etrafta dolanmaya başladım. Sanırım etraf kavramımı biraz geniş tutmuş olacağım ki hiç bilmediğim bir yere geldim. Ama burası harikaydı. Ufak bir şelalenin döküldüğü gölün etrafında yüzlerce yıllık ağaçlar vardı. Su sesi sakinlik veriyordu bana. En iyi çalışma yeriydi burası. Tam bu noktada "Sonsuzluk ve ötesi... Buranın havasını bir defa soluduktan sonra hayat benim için çok daha güzel olmaya başlayacaktı." dedim işte. Keşke New York'ta okurken de buradan haberdar olsaymışım diye hayıflanarak çalışmaya koyuldum.
Saat tam 12.30'ta Kamp'a dönmeyi başarmıştım. Paris olmasaydı bunu da yapamazdım aslında, bu yüzden ona ilk gördüğüm elma kamyonetini soyacağımı söyledim. Memnuniyetle kişnedi. Ben de kulübeye gidip hemen kitabımı bıraktım ve bir parça ambrosia yedikten sonra koşarak dersliğe gittim. Soluk soluğa içeri girdiğimde en son benim geldiğimi fark ettim ve kıpkırmızı bir yüzle yerime oturdum. Öğretmen koltuğunda Eduard'ın değil de Helen'in olduğunu görünce şaşırdım. Ama bunun üzerinde pek durma zorunluluğu hissetmedim. Zaten Helen de herkesin geldiğinden emin olduktan sonra "Hepinize selam. Biliyorum bugün benim yerime Eduard'la karşılaşmaya bekliyordunuz. Ama işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi. Eduard işleri yüzünden gelemedi ve benden sınavı yapmamı rica etti. Sınavı klasik şekilde yapacağım ve sorularınız işlediğiniz gibi mısır mitolojisinden." dedi. Sınavın klasik olarak yapılacağını ne bekliyordum ne de beklemiyordum. Çünkü bu konu hakkında düşünme ihtiyacı duymamıştım. Şimdi Eğitmenimiz böyle söylediği anda aklıma okulda girdiğim Amerikan Tarihi sınavları geldi. Bu sınavlarda hiçbir zaman tam anlamıyla başarılı olamamıştım. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi konuların çok sıkıcı geliyor olmasıydı. Neyse ki mitolojik tarihte daha fazla ekşın vardı. Yani her an kafayı üşüten bir kahraman kendinden kat kat güçlü bir canavarı yenmeyi başarabiliyordu. İkinci nedense sınav kağıdındaki soruları doğru düzgün okuyamamdı. Yani eğer gidip 'Amerika'yı kim, kaç yılında keşfetmiştir?' sorusunu 'Antartika'yı kimyonlayıp kaçırırsanız keşiş ne der?' diye okursanız tabi sınavda başarısız olursunuz. Neyse ki artık kendi dilimi bulabildiğim için sınavlarda okumada sorunum yoktu. Bu sırada Helen düşüncelerimi "Sanırım şimdilik bu kadar. Sorusu olan?" diye sorarak böldü. Soracak bir sorum olmadığı için başkalarını izledim. Diğerleri de benimle aynı düşünceyi paylaşıyorlardı. Helen ayağa kalktı ve "Pekala, işte sorularınız." diyerek sınav kağıtlarımızı dağıtmaya başladı. Eski öğretmenlerimi aratmayan bir edayla "Burada, soruları okurken problem yaşamayacaksınız. Süreniz 30 dakika ve başladı. Hepinize başarılar." dedi. Bana sınav kağıdını verince ona gülümsedim ve kafamı hemen sorulara gömdüm. İlk başta bütün soruları okudum.
Sorular: 1.Yaratılış efsanesini yazınız.
2.Osiris ne tanrısıdır. Öldükten sonra ne tanrısı olmuştur?
3.Tabut ağaç olunca hangi kral onu sarayına götürür?
4.Seth, İsis'in tabutu bulması üzerine Osiris'i ne yapar?
5.Ptah,Amon,Horus,Ra,Thot ve Anubis tanrıları hakkında bilgi veriniz.
Birkaç sorunun cevabından emindim, ama bazı Tanrılar hakkında beynimi zorlamam gerekeceğe benziyordu. İlk soruyu biliyordum, çünkü okula giderken 'Yaratılış Efsaneleri' isimli bir ödev hazırlamıştım. Bu yüzden hızlı bir şekilde yazdım. 1. Sorunun cevabı: Mısır Mitolojisi'ne göre her şey Nu’nun kıvrılarak dönen çılgın suyuyla başlar. Atum önce kendini yaratır sonra da bir dağı -yoksa duracağı bir yer olmazdı. Atum’un cinsiyeti yoktur ve her şeyi gören bir göze sahiptir. Atum, bir oğul sıçratır. Bu hava tanrısı Şu’dur. Atum sonra bir kız kusar. Bu da nem ve bulutların tanrıçası Tefnut’tur. İkisinin görevi kargaşadan düzen yaratmaktır. Şu ve Tefnut, yer Geb ve gök Nut’a can verir. Başlangıçta ikisi de birbinine sarmalanmış olsa da Geb Nut’u yukarıya kaldırır. Yavaş yavaş dünyada düzen hüküm sürmeye başlar ama Şu ve Tefnut geri kalan karanlıkta kaybolur. Atum herşeyi gören gözünü çıkarır ve onları aramaya yollar. Şu ve Tefnut gözün sayesinde geri döndüğünde Atum sevinçten ağlar. Gözyaşlarının dünyaya değdiği yerde insan meydana gelir.
Şimdi sırada diğer sorular vardı. Hızlıca bir göz attıktan sonra ani bir heyecana kapıldım. Ama kendimi rahatlatmayı başardım, bunu camdan süzülen güneş ışınlarına borçluydum. İkinci soru da çok basit gelmişti, çünkü Osiris Mısır Mitolojisi'nde en önemli Tanrılardan biriydi. Bu düşüncemi de kağıda geçirdim.
2. Sorunun cevabı: Osiris Mısır kültünde, en önemli tanrılardan biridir. Tanrıça İsis'in hem kocası, hem kardeşi. Horus'un ise babasıdır. Osiris bu dünyanın kural koyucusudur. Aynı zamanda tarımın ve bereketin simgesidir. Öldükten sonra ise yer altı dünyasının kralı olarak kabul edilmeye başlanmıştır.
Bu cevap biraz kısa olmuştu aslında. Ama çok fazla yazarsam yetiştiremeyebilirdim. Üstelik Helen aynı şeyleri okumaktan sıkılabilirdi. Bu yüzden dikkatimi üçüncü soruya verdim. İlk başta bu sorunun cevabını hatırlayamadım. Bu yüzden bir daha okudum. Olmayınca bir daha, bir daha ve bir daha... Onuncu okuyuşumda birden cevap uçarak zihnime geldi ve kaçıp gitmesine izin vermeden yazmaya koyuldum.
3. sorunun cevabı: Osiris'in tabutu şimdi Lübnan'ın bulunduğu bölgede kurulu olan Byblos'ta bir sahile vurur ve onu bir ağaç örter. Byblos Kralı Malkandros ağaca hayran kalıp onu sarayına götürür.
Yazarken soluğumu istemsiz olarak tutmuş olduğumu fark ettim. Soluğumu verdim ve dördüncü soruyu okudum. Bunu Eduard'ın anlattığını hatırlıyor gibiydim. Ama bu sabah gidip çalıştığım için ve her şeyi kafama sokmamı sağlayan şelalenin sakinleştirici etkisi sayesinde bu sorunun cevabını biliyordum.
4. sorunun cevabı: Osiris'in karısı olan İsis kocasını aramaya başlar. Sonunda tabutunu bulur ve onu da alıp Mısır'a döner. Cenaze töreni yapmak için tabutu bir bataklığa saklar. Seth avdan dönerken tabutu bulur ve çok sinirlenir. Osiris'in vücudunu tabuttan çıkarıp parçalara böler ve Mısır'ın çeşitli yerlerine dağıtır. İsis bu parçaları teker teker bulur. Bir parçası eksiktir. Buna rağmen sihir ve büyü gücünü kullanarak dağılmış parçalarından Osiris'i canlandırır. İsis ve Osiris'in Horus adında bir çocukları olur. Horus büyüyünce Seth'e savaş açar. Bu savaşın sonuçları ise çeşitli varyasyonlara sahiptir.
Yorulan elimi biraz kendine gelmesi amacıyla salladım. Saatime baktığımda 10 dakikamın kalmış olduğunu fark ettim. İşte o anda kafamdan aşağı soğuk sular boşaldı. Çünkü son soru bayağı uzun süreceğe benziyordu. Bir kere anlatmaya koyulduğum zaman kendimi alamıyordum doğrusu. Ama bir şekilde kendimi firenlemeyi başarmalıydım. Ayrıca yazıma da dikkat etmemeye çalışacaktım. Bu yüzden kalemimi tekrar elime aldım ve alelacele yazmaya koyuldum.
5. sorunun cevabı: Ptah: Ptah, Mısırın başlıca tanrılarından biridir. Öyleki Mısır’ın bugün İngilizce'de Egypt olarak bilinen ismini Memfis şehrinde Ptah’a adanmış Het-ka-Ptah (Ptah'ın ruhunun evi) isimli tapınağın Yunanca telaffuzundan aldığı da söylenmektedir. Ptah aynı zamanda Memfis şehrinin tanrılar üçlemesinin bir üyesidir. İsminin anlamı "yaratıcı"dır. Ptah yaratıcı ve şekil verici özelliklerinden dolayı zanaatçıların özellikle de taş ile ilgili olanların ilham verici tanrısıdır. Ptah’ın ayrıca simyacıların ve eczacıların da ilham verici tanrısı olduğu kaynaklarda bahsediliyor bu nedenle tıp ile de ilişkilendirilir. Ptah temsillerinde genellikle mumyalanmış bir adam olarak resmedilir, elleri dışarıdadır ve bununla üzerinde semboller olan bir asa tutar. Bu semboller: ankh (yaşam anahtarı, yaşam), ve djed (istikrar)’dir. Amon: Hermopolis rahiplerine göre Yaratıcı Tanrı'dır. Eşi Ame-net’le birlikte ilk tanrılardan biridir. Kutsal hayvanları kaz ve koçtur. Orta Krallık Dönemi’nde sadece yerel bir tanrıydı ama Tebliler Mısır’a hakim olunca Amen önemli bir tanrı oldu. 18. Hanedan’dan itibaren Tanrıların Kralı oldu. Horus: Genelleyici bir tabirle Horus Mısır'daki Zeus'tur: ancak sadece gök tanrısı özelliği bakımından. Mısır'daki en önemli Tanrılardan biridir. Ebeveynleri de en az onun kadar, hatta ondan daha çok önemli olan İsis ve Osiris'tir. Horus Mısır'da birçok şekilde tasvir edilmiştir. Bunlardan en önemlisi neredeyse herkesin bildiği Wedjat, yani Horus'un Gözü. Bu Göz, vicdanın gözü olarak tasvir edilir. Hiçbir zaman kapanmadığı için de Ay ve Güneş'i Horus'un gözleri olarak düşünmüşlerdir. Eduard'ın da söylediği gibi onun ezeli düşmanı olan Set de bu gözlere gözünü dikmiştir. Onları sürekli çalmaya çalışmıştır. Bir diğer Horus sembolleri ise şahin başı, atmaca kanatlı bir yıldız disk olarak özetlenebilir. Bazen de Tanrıça İsis'in kucağında tasvir edildiği olmuştur. Ra: Ra, Mısır mitolojisinde güneş tanrısıdır. Genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. Güneş Ra’nın sembolüdür; tüm vücudunu ya da gözünü temsil eder. Ra’nın sembolleri güneş sembolleridir. Phoenix’e benzer bir özelliği vardır. Her sabah ateşin içinden tekrar doğar. Thot: Mısırlıların inancına göre ay, zaman, bilgelik ve yazı tanrısı. Aynak başıyla tasvir edilir. Hiyerogliflerin ve simyanın onun insanlığa armağanı olduğu söylenir. Eşi Maat'tır. Thot'un sekiz çocuğundan en önemlisi Amen'dir. Hiyeroglifi icat ettiğine inanılır. Thot eski Mısır'ın kâtibi idi ve aynı zamanda mumyalama törenlerinde kalbin teraziye koyuluşu sırasında olan biteni yazıya geçirirdi. Anubis: Eski Mısır mitolojisine göre, Nephthys ve Seth'in (bazı efsanelere göre Osiris ve Isis'in) oğludur. Çakalların mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle beraber anılır. Ölen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve yüceltmektir. Bu yüzden mumyalamayla görevli kişiler Anubis maskesi takarlar. Ölen kişi diğer dünyada yargılanırken Anubis ona yardım eder. Anubis diğer dünyada ölülerin koruyucusu ve ölüler kentinin efendisidir. Anubis tanrılar arasında en korkutucu olanıdır Ölüleri tekrar hayata döndürme gibi bir özelliği de olduğu sanılmaktadır. Yüzünde bir çakal ısırığı vardır.
Sınavı başlangıcında ucu ucuna yetiştiğim gibi ucu ucuna bitirmiştim. Öyle ki biraz geç kaldığım için Helen'in kağıdımı almayacağından korktum. Ama neyse ki Helen buna itiraz etmedi. Ona teşekkür ettikten sonra derslikten çıktım ve sınavın nasıl geçtiğini düşünmeye koyuldum. Kardeşim Fenix ile kulübeye döndükten sonra bir gram uyku uyumadığımı fark ettim. Bu yüzden kendimi direk yatağa attım ve kafam yastığa düşmeden uyuya kaldım.
| |
| | | Luke Winchester Hermes'in Çocuğu/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 237 Kayıt tarihi : 06/09/10
| Konu: Geri: Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz Salı Tem. 05, 2011 9:54 am | |
| Luke henüz yeni uyanmıştı. Yatağın içinde doğruldu ve gözlerini ovuşturdu. Şöle bir etrafına bakındı. Evet kulübesindeydi. Kendi kendine sorunca ''Böyle olmaması mı gerekiyor?'' diye düşündü. Kendini biraz zorlayınca dün geceyi hatırladı. İyi bir gece geçirdiği söylenemezdi. Yine bir canavar dövüşünün içine dalmış, kendini kaybetmişti. Son zamanlarda bu amaçsızca etrafta dolaşıp canavarlara saldırışlarının haddi hesabı kesilmiyordu. Kamptan çıkıyor, şehrin ortasından canavarlara küfrediyor, akşama kadar bunlarla uğraşıyordu. Bu avereliğin nereye kadar gideceğini kendisi de bilmiyordu. Luke'un buna bir çözüm aradığı söylenemezdi. Bilinçli olarak yapıyordu bunu. Kendisine göre belki de henüz yeni sevgilisinden ayrıldığı ve bir daha hiç bir kadına güvenmeyeceğine dair yemin ettiği içindi tüm bunlar. Luke aldırmıyordu. Nedeni ne olursa olsun bu kararını sürdüreceğine ve davranışlarını değiştirmeyeceğine dair içinden bir kere daha yemin etti. Belki bu davranışlarını değiştirebilirdi fakat bu yakın bir gelecekte imkansızdı. Luke doğrulduğu yatakdan kendini attı ve tuvalete girdi. Kısa bir duş olduktan sonra yapılacaklar listesine bir göz attı. Yapılacaklar listesi tutuyordu, çünkü bir Hermes Oğlu her an yoğundur ve bunları unutmaması imkansızdı. Luke bunu bildiği gibi önlemini de almıştı. Bu küçük defter onun güvencesi oluyordu. Tabii çoğu zaman anında not almadığı için yine başı belaya giriyordu fakat genelde işe yarayan bir yöntemdi. Ki Luke şu satırları okuduğunda not defteri tutuğuna lanet okumuş ve not defterini odanın ücra köşelerine fırlatmıştı; Mitoloji Tarihi Sınavı, Sakın unutma. Kendine lanet okudu Luke. Derslerden ve sınavlardan kurtulduğu düşüncesiyle burada mutlu mutlu yaşarken, Athenanın çıkardığı yeni uygulama onun işini bitirmişti. Saate baktı ve önünde çalışmak için bir iki saatinin olduğunu görmesiyle rahatladı. Hemen dolabını açtı ve en üst raftaki kalın, deri kaplı kahverengi kitabı aşağa indirdi. Bu kitabın içerisinde bilinen tüm mitolojilerdeki efsanelerin yarsından fazlası bulunuyordu. Bu kitabı babası Hermes ona on yedinci doğum gününde hediye etmişti. Babasına şükranlarını gönderdi ve hemen Mısır Mitolojisi kısmını açarak okumaya koyuldu. Hiçbir şeyi atlamadan okumaya özen gösteriyordu. Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamamıştı. Saatine baktı, on beş dakikası kalmıştı. Kitabı yerine yerleştirdi ve yanına kalem, silgi ve kalemtraşını alarak yola koyuldu. İnsanın bazen sesten daha hızlı hareket edebilmesi işe yarıyordu. Bir kaç saniye içerisinde hemen dıştan küçük, içten büyük mitoloji dersliğine ulaşmıştı. Hemen içeri adım attı. Eğitmen masasında Eduard'ı ararken tanımadığı bir kız oturuyordu. Daha önce bu kızı Amfitiyatro'da Athena Masası'nda gördüğüne emindi. Bir şey demeden yerine geçti. Şu anlattığın hikayeyi canlandıran duvarlar. Luke'a hala ilginç geliyordu. Şu an çalışmıyorlardı fakat gerçekten dersi eğlenceli kılan faktörlerdi. Keşke sınavda da bunlardan yayarlanabilecek olsaydılar, Luke o sınavdan tam not alacağına emindi. Sonunda herkes yerine yerleşmişti. Sonunda eğitmen söze girişmişti,''Hepinizeselam. Biliyorum bugün benim yerime Eduard'lakarşılaşmaya bekliyordunuz. Ama işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi. Eduard işleri yüzünden gelemedi ve benden sınavı yapmamı rica etti. Sınavı klasik şekilde yapacağım ve sorularınız işlediğiniz gibi mısır mitolojisinden.''Luke neden yanında kalem, silgi falan getirdiğini bilmiyordu. Klasik sınav refleksiydi sadece. İçten içe bir işe yarayacaklarına sevinmişti. ''Sanırım şimdilik bu kadar. Sorusu olan?'' Bir an düşündü, ne soracaktı? ''Sınav süresince soru sormak serbesti mi?'' diyecekti? Aklına işe yar bir soru gelmeyince sukünetinin sürdürdü. ''Pekala, işte sorularınız.'' Kağıtları teker teker ve biraz çabuk olmaya çalışarak herkesin önüne dizmeye başlamıştı. Kendi kağıdı gelince şöle bir göz atıp gülümsedi.. ''Burada, soruları okurken problem yaşamayacaksınız. Süreniz 30 dakika ve başladı. Hepinize başarılar.'' Soruların zorlayıcı bir kısmı yoktu, çalıştı yerlerden gelmişi. Cevapları soruların arasına sıkıştırıp, yzacak yer kalmayınce daha dar yazmak için silgiyle silmeye hiç niyeti yoktu. O yüzden soruların altına ''Cevaplar:'' diye yazdı ve soruları cevaplamaya girişti.
Sorular: 1.Yaratılış efsanesini yazınız.
2.Osiris ne tanrısıdır. Öldükten sonra ne tanrısı olmuştur?
3.Tabut ağaç olunca hangi kral onu sarayına götürür?
4.Seth, İsis'in tabutu bulması üzerine Osiris'i ne yapar?
5.Ptah,Amon,Horus,Ra,Thot ve Anubis tanrıları hakkında bilgi veriniz.
Cevaplar: 1. Mısırlılar başlangıçta evrenin kaosun kara sularıyla dolu olduğuna inanırlardı. İlk tanrı, Re-Atum, aynı Mısır karasının Nil'in taşan sularından her sene ortaya çıkışı gibi sudan (yükseldi ve) ortaya çıktı.
Heliopolis yaradılış efsanelerine göre , Atum/Ra tek bir erkek tanrı olduğu için , ancak masturbasyon yolu ile başka varlıkları meydana getirmiştir. Piramit metinlerine göre , Atum/Ra “ erkeklik organını elleri arasına alıp , fışkırtarak ikizleri meydana getirdi : Şu ve Tefnut .”
Adını “kaldırmak” anlamına gelen bir sözcükten alan Şu, Yunan mitolojisindeki Atlas gibi gökyüzünü taşır. Şu, havayı sembolize etmektedir.
Tefnet ise Şu’nun ikiz kardeşi olduğu gibi aynı zamanda karısıdır. Kökeni daha eskiye hatta Güneş kültüne dayandığı zannedilen Tefnet daha çok havadaki nemi ve yağmuru sembolize eder. Bazı metinlerde kardeşi Şu ile beraber , Güneş’in doğuşundan itibaren gökyüzünü taşır.
Şu ve Tefnut'un iki çocuğu olduğu zaman dünya yaratıldı: Nut (gök) ve Geb (yer). Şu ve Tefnut karanlıklarda gezerken kaybolunca insanlar yaratıldı. Zira Re-Atum gözünü onları aramaya gönderdi ve onlara kavuştuğunda döktüğü sevinç gözyaşları insanlara dönüştü.
Mısırlılar başlangıçta evrenin kaosun kara sularıyla dolu olduğuna inanırlardı. İlk tanrı, Re-Atum, aynı Mısır karasının Nil'in taşan sularından her sene ortaya çıkışı gibi sudan (yükseldi ve) ortaya çıktı.
Heliopolis yaradılış efsanelerine göre , Atum/Ra tek bir erkek tanrı olduğu için , ancak masturbasyon yolu ile başka varlıkları meydana getirmiştir. Piramit metinlerine göre , Atum/Ra “ erkeklik organını elleri arasına alıp , fışkırtarak ikizleri meydana getirdi : Şu ve Tefnut .”
Adını “kaldırmak” anlamına gelen bir sözcükten alan Şu, Yunan mitolojisindeki Atlas gibi gökyüzünü taşır. Şu, havayı sembolize etmektedir.
Tefnet ise Şu’nun ikiz kardeşi olduğu gibi aynı zamanda karısıdır. Kökeni daha eskiye hatta Güneş kültüne dayandığı zannedilen Tefnet daha çok havadaki nemi ve yağmuru sembolize eder. Bazı metinlerde kardeşi Şu ile beraber , Güneş’in doğuşundan itibaren gökyüzünü taşır.
Şu ve Tefnut'un iki çocuğu olduğu zaman dünya yaratıldı: Nut (gök) ve Geb (yer). Şu ve Tefnut karanlıklarda gezerken kaybolunca insanlar yaratıldı. Zira Re-Atum gözünü onları aramaya gönderdi ve onlara kavuştuğunda döktüğü sevinç gözyaşları insanlara dönüştü.
2. Osiris başta erkeklerin dünyasının kural koyucusu olmuş ve Ra gökyüzüne kural koymak için dünyayı bıraktığında kardeşi Set[/url], Osiris’i öldürdü. İsis’in sihri sayesinde tekrar yaşama döndü. İlk ölen yaşayan canlı olduğu için sonraları ölülerin lordu oldu. Oğlu Horus, onun ölümünün öcünü aldı. Set’i yendi ve onu batı Mısır’ın çölüne (Sahra) gönderdi.
3. Osiris’in kapatıldığı sandık, Fenike’ye, Byblos kentine kadar sürüklenmiş ve burada karaya vurmuştur. Karaya çıktığı yerde ise süratle büyüyen bir ağaç sandığı gövdesinin içine almıştır. Byblos Kralı Malkandros bu ağacı gördüğünde hayran kalır ve ağacı kestirerek sarayına sütun olarak diktirmeye karar verir. Ağaç kesildiğinde çok güzel bir koku çıkarmıştır.
4. İsis sandığı vatanına götürdükten sonra, Buto şehrine, oğlu Horus’un ziyaretine giderken sandığı, güvenli zannettiği bir yere saklayarak bırakır. Gece dolunayda avlanan Seth sandığı bulur ve Osiris’in bedenini tanır. Bunun üzerine, Seth Osiris’in bedenini 14 parçaya ayırır ve bu parçaları Mısır toprakları üzerine dağıtır.
5. Ptah:Eski Mısır'da evreni ve diğer her şeyi yarattığına inanılan tanrıdır. El sanatçılarının -özellikle heykelcilerin- koruyucusu sayılırdı. Yunanlıların demircileri ve zanaatçileri koruyan ateş tanrısı Hephaistos'la özdeşleştirilmiştir. Ptah, en başlarda Mısır'ın başkenti olan Memphis'in yerel tanrısıyken, şehrin öneminin artmasıyla kültü tüm Mısır'a yayılmıştır. İnsanlarla Tanrılar arasında aracı olduğuna inanılan Apis'in kutsal ahırı, Ptah'ın tapınağıdır. Eşi Sekhmet ve oğlu Nefertium ile Memphis üçlüsünü oluştururlar. Elleri dışında tüm bedeni sakıca sarılmış, elinde bir asa taşıyan, kafası kazınmış bir insan olarak tasvir edilir. Mısır'ın en büyük tanrısı olarak bilinir.
Amon:"Amen" "saklı olan" demektir. Amon, Teb'in baş tanrısıdır. Eşi Ame-net'le birlikte ilk tanrılardan biridir. Kutsal hayvanları kaz ve koçtur. Orta Krallık Dönemi'nde sadece yerel bir tanrıydı ama Tebliler Mısır'a hakim olunca Amen önemli bir tanrı oldu. 18. Hanedan'dan itibaren Tanrıların Kralı oldu. Ünlü Amen Tapınağı Karnak, dünyanın en büyük dinî yapısıdır. 19. ve 20. Hanedanlar Amen’in “görünmeyen yaratıcı güç” olduğunu cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli olduğunu düşünürlerdi.
Horus: Horus (Haru, Hor), Eski Mısır mitolojisinde gök tanrısıdır. İsis ile Osiris'in oğludur. Horus, şahin başlı tasvir edilir, bazı tasvirlerde firavunlar İsis'in kucağında sembolize edilmiştir. Bunun sebebi firavunların dünya üzerindeki Horus olduğuna inanılmasındandır. Firavunlar kendilerini Horus'un yeryüzündeki cisimleşmiş halleri olarak gördükleri için Horus, Antik Mısır'ın en önemli tanrılarından biridir. Firavunlar, Horus'un ismini kendi isimlerinden biri olarak alırlardı. Aynı zamanda Firavunlar Ra'nın takipçisiydiler, bu yüzden Horus aynı zamanda güneş ile de ilişkilendirilirdi. Güneş tanrısı olarak gösterilmesi yanında Osiris'in oğluydu. Mısır'ın farklı bölgelerinde farklı Horus varyasyonları konusundaki ihtilafı çözmek için en az onbeş farklı Horus formu kullanılmıştır. Bu formlar ait oldukları soy ağacına bağlı olarak güneş ve Osiris tipi olmak üzere iki kategoriye ayrılabilir. Eğer İsis'in oğlu olduğu söyleniyorsa, Osiris tipi; yoksa güneş tipi kabul edilmektedir. Güneş tipi Horus, Atum, Ra, Geb ya da Nut çeşitli tanrıların oğlu olarak adlandırılırdı.
Ra:Ra, Mısır mitolojisinde güneş tanrısıdır. Kutsal merkezi Heliopolis'dir. Genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. Eski tanrı Atum'la bir tutularak; IV. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur.
Kefren'den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. Ra daha sonra Horus'u da kapsamış ve Ra-Horakhty (ya da Ra-Horus) ismini almıştır.
Güneş Ra'nın sembolüdür; tüm vücudunu ya da gözünü temsil eder. Ra'nın sembolleri güneş sembolleridir, Phoenix'e benzer bir özelliği vardır; her sabah ateşlerin içinden tekrar doğar. E.A. Wallis Budge'a göre; Ra Mısır'ın tek tanrısı (monteizm) idi. Diğer tüm tanrılar ve tanrıçalar; Ra'nın parçalarını oluşturuyordu.
[i]Thot[size=9] (Tahuti)ToT: Bilgeliğin tanrısı, Maat’la beraber zamanın başında kendi kendine yaratılmıştı veya Ra tarafından yaratılmıştı. Hermopolis’te Thoth’dan sekiz tane çocuk oluşturmuştu, en önemlisi “gizli olan Amen’di. Amen Teb’de Evrenin Lordu olarak takip edilirdi. Thoth isminin Mısır dilinde orijinali Thuti’dir ve Yunanca versiyonu Thoth’dur. Thoth ibis kuşu başıyla resmedilmiştir ve elinde bir dolmakalem ve herşeyi kaydettiği parşomenler vardır. Tanrıları içeren neydeyse tüm temel görüntülerde Thoth görevli olarak görünürdü, ama özellikle ölülerin hükmünde görülüyor. Tanrılar’ın habercisi (ulağı) olmuş ve Yunanlılar’ın Hermes’iyle eş tutulmuştur.Osirian mitlerine göre Thoth Osiris’in veziri olmuştur (Şef tavsiyecisi ve papazı). O sa Khons gibi ay tanrısıdır ve zamanın, büyünün ve yazının tanrısıdır. Hiyeroglifleri icat edenin Thoth olduğu düşünülür.
Anubis(Anpu): Eski Mısır mitolojisine göre, Nephthys ve Seth'in oğlu olarakbilinir.Fakat aslında Osiris'in oğludur. Çakalların mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle beraber anılır. Ölen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve yüceltmektir. Bu yüzden mumyalamayla görevli kişiler Anubis maskesi takarlar. Ölen kişi diğer dünyada yargılanırken Anubis ona yardım eder. Anubis diğer dünyada ölülerin koruyucusu ve ölüler kentinin efendisidir. Anubis tanrılar arasında en korkutucu olanıdır Ölüleri tekrar hayata döndürme gibi bir özelliği de olduğu sanılmaktadır. Yüzünde bir çakal ısırığı vardır.Kutsal mumyalayıcı olarak da bilinir.
Anubis'in çakal başlı olma sebebi mezarların etrafında çakallar dolaştığı için ve mezarlar da Anubis'i ilgilendirdiğinden çakal başlı olarak tasvir edilmiştir. Anubis'in izi neredeyse tüm mezarlarda görülür.
Eski Mısır inancına göre Anubis'in mezarları koruma güçüne sahip olduğu bilinmektedir.Bu yüzden mezarların girişine mezarları korusun diye Anubis heykelleri konulmuştur. Ayrıca Anubis bizde bilinen ismi ile mahşer günü ruhu tartan tanrıdır. Terazisinde ölünün ruhunu temsil eden kalbi ile Adaletin tanrıçası Ma'at' ın tüyünü tartar. İyi birinin kalbi tüğe karşı hafif gelir ve ölünün ruhunu gök yüzüne bir daha doğması için gönderir. Eğer kötülük yapmış biri ise tüğ hafif gelir ki bu durumda o kişinin ruhu yer altı ülkesine yılanlara gönderilir. Bu da sonsuz azap demektir.
Luke son satırları yazdı ve kağıdıda son bir bakış atarak iyi olduğuna kanaat getirdikten sonra eğitmenin masasına yöneldi ve kağıdı bırakarak, hiçkimseyle ilgilenmeden derslikten dışarı çıktı. Nereye gideceğini bilmiyordu. Belki şehre gidip kendine dövecek bir canavar bulmalıydı?
| |
| | | Lena H. Bryce Artemis Avcısı/Sanat ve Zanaat Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3383 Kayıt tarihi : 23/01/11
| Konu: Geri: Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz Çarş. Tem. 06, 2011 10:38 am | |
| Karanlık bir ormanın içindeydim.Üzerimde tipik avcı kıyafetleri vardı.Uygun bir av bulmak için orman dikkatli ve sessiz bir biçimde ilerliyordum.Ormanın derinliklerine vardığımda yanımda duran çalı kıpırdanmaya başladı.Yayımı gererek yavaşça çalıya yaklaştım.Tam çalının ardındaki şeyi okla vuracakken tanıdık,melodik ses dalların arasından çıktı.
''Ah Lena,Bana yaptığın yardımdan dolayı teşekkür ederim!Senin sayende hepimiz biraz da olsa güçlendik.'' Neftis her zamanki gibi konuya hızlıca giriş yapmıştı.Oldukça heyecanlı gözüküyordu ve bu sefer diğer karşılaşmamızın aksine oldukça sağlıklı görünüyordu.Çalının yanından ayrılıp yavaşça bana doğru yürüdü ve yerden bir papatya kopardı.Çiçeği sağ kulağının arkasına takıp ciddiyetle konuşmasına devam etti. ''Bizi tanırsın.Biz ilahiler yapılan bir iyiliği karşılıksız bırakmayız.'' Cümlesini bitirince tebessümle bana baktı ve çevremde gezinmeye başladı.Bana bir hediye verecekti,bunu anlamıştım.Fakat hediye istemiyordum.Ne zaman ilahilerden bir ganimet alsam sorun çıkardı! ''Neftis,çok onur duydum.Ama hiç gerek yok,gerçekten.'' Neftis ikna olmamış gibiydi.Uzunca bir süre gözlerimin içine baktı ve ''Tamam o zaman,görüşürüz.'' dedi.Yanıma gelip elimi tuttu ve sonra arkasını dönüp ormanın içinde kayboldu. *** Esneyerek yatakta doğruldum.Yine rüyamda bir tanrıçayla karşılaşmıştım.Melez olmanın en kötü tarafı da buydu işte:Asla güzel ve rahatlatıcı rüyalar göremezdiniz. Pelüş terliklerimi ayağıma geçirip banyoya gittim.Yüzüme soğuk su çarparak uyku sersemliğini üzerimden atmaya çalıştım;çünkü bugün Mitoloji Tarihi sınavı vardı.Olamaz,Mitoloji Tarihi sınavı!Tamamen unutmuştum.Koşarak aynadan çıktım ve saate baktım.Saat tam 12.30'du ve sınav zaten 13.00'da başlıyordu.Hemen terliklerimi fırlattım ve gardırobundan elime gelen ilk şeyleri giydim.Kalem kutumu alıp hiç düşünmeden odamdan çıktım.Umarım pantolonumu giymeyi falan unutmamışımdır diye düşündüm kendi kendime. Dersliğe en son ben gelmiştim.Kalan son yere oturdum.Dikkatimi sınavdan ve öğrencilerden biraz olsun uzaklaştırabildiğimde Helen'i gördüm.Dersliğe Eduard'ın gireceğini düşünmüştüm;fakat Helen'in açıklaması sorularımın yanıtı oldu. ''Hepinize selam. Biliyorum bugün benim yerime Eduard'la karşılaşmaya bekliyordunuz. Ama işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi. Eduard işleri yüzünden gelemedi ve benden sınavı yapmamı rica etti. Sınavı klasik şekilde yapacağım ve sorularınız işlediğiniz gibi mısır mitolojisinden.'' Biraz duraksadı ve hepimize gülümsedi. ''Sanırım şimdilik bu kadar. Sorusu olan?'' Herkes düşünüyormuş gibiydi;ama sorulacak bir şey yoktu.Zaten hepimiz heyecanlıydık ve konuşacak durumda değildik. ''Pekala, işte sorularınız.'' Hepimize sınav kağıtlarını dağıttı ve tekrar öğretmen kürsüsüne döndü. ''Burada, soruları okurken problem yaşamayacaksınız. Süreniz 30 dakika ve başladı. Hepinize başarılar.'' Herkes sınava başlamıştı.Hepsi çok çalışmış gibi gözüküyordu ve iyi not alacakları kesindi.Ben de çok çalışmıştım;fakat kağıt dağıtılır dağıtılmaz hepsi aklımdan gidiverdi.Yine de cesaretimi toplayıp sorulara baktım. 1.Yaratılış efsanesini yazınız.
2.Osiris ne tanrısıdır. Öldükten sonra ne tanrısı olmuştur?
3.Tabut ağaç olunca hangi kral onu sarayına götürür?
4.Seth, İsis'in tabutu bulması üzerine Osiris'i ne yapar?
5.Ptah,Amon,Horus,Ra,Thot ve Anubis tanrıları hakkında bilgi veriniz.
Olamaz.Bu sorunların cevaplarını kim bilir kaç defa okumuştum?Ama şu an hiçbiri aklımda değildi.Tam pes edecekken çok garip bir şey oldu. Sabah kalktığımda hiçbir şeye dikkat edemeyecek kadar aceleyle evden çıkmıştım.Bu yüzden parmağıma yüzük takmış olamazdım;fakat parmağımda antik bir yüzük vardı ve etrafa sisli,yeşil bir ışık saçıyordu.Yüzük parlamaya başladığı anda elim,sanki kontrolü bende değilmiş gibi,sorunun cevabını yazdı. 1-Mısırlılar başlangıçta evrenin kaosun kara sularıyla dolu olduğuna inanırlardı. İlk tanrı, Re-Atum, aynı Mısır karasının Nil'in taşan sularından her sene ortaya çıkışı gibi sudan (yükseldi ve) ortaya çıktı. Heliopolis yaradılış efsanelerine göre , Atum/Ra tek bir erkek tanrı olduğu için , ancak masturbasyon yolu ile başka varlıkları meydana getirmiştir. Piramit metinlerine göre , Atum/Ra “ erkeklik organını elleri arasına alıp , fışkırtarak ikizleri meydana getirdi : Şu ve Tefnut .” Adını “kaldırmak” anlamına gelen bir sözcükten alan Şu, Yunan mitolojisindeki Atlas gibi gökyüzünü taşır. Şu, havayı sembolize etmektedir. Tefnet ise Şu’nun ikiz kardeşi olduğu gibi aynı zamanda karısıdır. Kökeni daha eskiye hatta Güneş kültüne dayandığı zannedilen Tefnet daha çok havadaki nemi ve yağmuru sembolize eder. Bazı metinlerde kardeşi Şu ile beraber , Güneş’in doğuşundan itibaren gökyüzünü taşır. Şu ve Tefnut'un iki çocuğu olduğu zaman dünya yaratıldı: Nut (gök) ve Geb (yer). Şu ve Tefnut karanlıklarda gezerken kaybolunca insanlar yaratıldı. Zira Re-Atum gözünü onları aramaya gönderdi ve onlara kavuştuğunda döktüğü sevinç gözyaşları insanlara dönüştü. Şok içinde kağıda baktım.Bu nasıl olmuştu?Yüzüğün büyülü olduğu kesindi;fakat parmağıma nasıl gelmişti?Aklıma dün gece gördüğüm rüyada Neftis'in son kez elimi tutuşu geldi.Sonra da sinsi bir gülümsemeyle yanımdan ayrılmıştı.Tabi ya!Elimi tutarken yüzüğü de parmağıma takmış olmalıydı.İlk başlarda hediyeyi istemememe rağmen içimde Neftis'e dua ediyordum.O ve küçük hediyesi olmasa bunu başaramayabilirdim.Sevinçle sırıtarak diğer sorulara baktım.Artık korkmuyordum.Hatta kendime -ve yüzüğe- oldukça fazla güveniyordum. 2-Osiris yeraltı dünyasının hakimi, ölümsüz yaşam için diriliş tanrısı, kural koyucu ve koruyucu tanrıdır.Öldükten sonra ölülerin lordu oldu. 3-Osiris'in kapatıldığı sandık Byblos kentinde karaya vurmuştur. Karaya çıktığı yerde ise süratle büyüyen bir ağaç sandığı gövdesinin içine almıştır. Byblos Kralı Malkandros bu ağacı gördüğünde hayran kalır ve ağacı kestirerek sarayına götürtür. 4-İsis,sandığı oğlunun ziyaretine giderken güvenli zannettiği bir yere bırakır;fakat Seth tabutu bulur ve Osiris'in bedenini tanır.Bedeni 14 parçaya ayırır ve parçaları mısır toprakları üzerine dağıtır. 5- Ptah: Mısır panteonunda en eski ve en büyük “Yaratıcı Tanrı”. Cennetleri ve dünyayı yaratmakla sorumlu. Memphis’in mumya yaratma Tanrısı. Mimari, mühendislik ve “yapı bilimi” ile özdeşleştirilir. İnsan başlı bir tanrıdır.
Amon:Hermopolis rahiplerine göre Yaratıcı Tanrı.
Horus – Osiris’le İsis’in oğlu. Cennetin hükümdarı, yeryüzünün kralı ve kutsal şahin olarak kabul edilir. Horus’un evrensel olduğu ve ezelden beri var olduğu fikri piramit yazılarında belirtiliyor.
Ra – Hermopolis güneş Tanrısı. Atmaca kafalı bir insan olarak temsil edildi.
Thot – Bilgeliğin Tanrısı. Yazma, Akıl ve Ay Tanrısı özelliği ile anılmıştır. İbiş kuşu başıyla resmedilmiştir ve elinde bir dolmakalem ve her şeyi kaydettiği parşömenler vardır. Hiyerogliflerin ve simyanın onun insanlığa armağanı olduğu söylenir. Yunan Tanrısı Hermes ile özdeşleştirilmiştir. Bir görüşe göre, Tarot kelimesi de Thoth’un adından türemiştir.
Anubis – (Anpu) Ölüleri koruyan ve yücelten Tanrıça. Çakal başlıdır. Piramit metinlerinde, Anubis Ra’nın oğlu olarak yer alır. Başka metinlerde ise Osiris ya da Seth ile ilişkilendirilir. Anubis Osiris’in ölümünden sonra onun vücudunun korunması işini üstlenir.
Kalemi bıraktığımda,sınav süremizde dolmuştu.Helen saatin sesiyle oturduğu yerden kalktı. ''Evet,sınav süreniz bitti.Kağıtlarınızı teslim edip çıkabilirsiniz.'' Sınav bitince derin bir nefes aldım ve kendi kendime gülümsedim.Tüm sorulara doğru yanıt vermiştim ve çok mutluydum.Sıra bana geldiğinde kağıdımı verdim ve çıktım.Diğerleri sorular hakkında konuşurken ben kulübeme doğru ilerlemeye başlamıştım.
- Spoiler:
Yazının büyüklük ayarlamalarında bazı yerlerde sorun var.Düzeltemedim,sorun olmaz umarım.
En son Lena Hunter tarafından Çarş. Tem. 06, 2011 10:42 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Aldrick R. Carter Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 288 Kayıt tarihi : 25/02/11
| Konu: Geri: Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz Çarş. Tem. 06, 2011 10:39 am | |
| Sabah uyandığında içinde hafif bir heyecan olduğunu hissedince değişik bir şekilde gülmeye başlamıştı Aldrick. Hayatı boyunca birçok sınava girmişti. Çoğunda sınıfın en rahatı o olurdu fakat bu sefer içinde anlayamadığı bir heyecan vardı. Bugün mitoloji tarihi sınavı vardı ve bütün hafta boyunca diğer eğitimlerine ara vererek bu sınava çalışmıştı. Aslında sınavlara çalışmayı sevmezdi ama bu sınavın Aldrick için zor geçeceği aşikardı. Mitoloji tarihi sınavına ne kadar çalışırsa çalışsın sınav anında ezberlediklerini unutacağını biliyordu. Bunun örneğini normal bir çocukken bir çok kez yaşamıştı. Mitoloji tarihi dersinin de ezberlemekle ilgili olduğu kesindi.
Kulübesinden aç bir şekilde çıkmıştı. Sınavı fazla umursamıyor gibi gözükmeye çalışıyor, fakat sınavda başarısız olmaktan çok korkuyordu. Mitolojiyle ilgili bilgiliçok iyi bildiğine emindi. Ama içinde hala biraz heyecan,biraz korku vardı.Sınavın yapılacağı yere doğru yürürken hızlı olmamaya dikkat ediyordu. Hızlı olmak onu paniğe sürükleyebilirdi ve panik Aldrick’in korktuğu şeylerin başında yer alıyordu. Paniğe kapılırsa sınavı geçemeyeceğine kesin gözüyle bakıyordu. Sınav salonuna girdiği zaman eğitmeninin soru hazırladığını, diğerlerinin öylesine oturup bilgilerini aklından geçirdiğini fark etti. Hemen güneş alan boş bir yere oturdu. Melezler, bilgilerini tazelerken çok garip durumlara giriyordu. Aldrick sınava başlamadan önce gülmenin iyi geleceğini düşündüğü için melezleri izliyordu. En sonunda eğitmeni Hepinize selam. Biliyorum bugün benim yerime Eduard'la karşılaşmaya bekliyordunuz. Ama işler tahmin ettiğimiz gibi gitmedi. Eduard işleri yüzünden gelemedi ve benden sınavı yapmamı rica etti. Sınavı klasik şekilde yapacağım ve sorularınız işlediğiniz gibi mısır mitolojisinden.'' Klasik sınavın daha da kötü olduğunu bildiği için derin bir of çekmişti. ''Pekala, işte sorularınız.'' Dedikten sonra sınav kağıtlarını dağıtmaya başlamıştı. ''Burada, soruları okurken problem yaşamayacaksınız. Süreniz 30 dakika ve başladı. Hepinize başarılar.'' Demesiyle sınav kağıdını bakacaktı ki aklına bir şey gelmişti. “ Athena yanımda olsun” diye mırıldandıktan sonra kağıdına bakmıştı. Sorular gerçekten zor gözüküyordu. Soruları içinden okumaya başlamıştı.
Sorular: 1.Yaratılış efsanesini yazınız.
2.Osiris ne tanrısıdır. Öldükten sonra ne tanrısı olmuştur?
3.Tabut ağaç olunca hangi kral onu sarayına götürür?
4.Seth, İsis'in tabutu bulması üzerine Osiris'i ne yapar?
5.Ptah,Amon,Horus,Ra,Thot ve Anubis tanrıları hakkında bilgi veriniz.
Ezberle arasının iyi olmadığını daha uyanınca düşünmüştü zaten. Şu anda sadece birinci sorudan emindi,onu da ilk ders Eduard söylemişti. Aldrick işinin çok zor olduğunun bilinciyle soruları çözmeye başladı.
1. Sorunun Cevabı:Mısırlılar İlk önce evrenin kaostan meydana geldiğini sanırlardı. İlk Tanrı Re-Atum ortaya çıkmış ve Şu (hava) ve Tefnut(su) ortaya çıkmıştır.Şu ve Tefnut’un iki çocuğu da Nut(gök) ve Geb(yer) dünyayı yaratmıştır. Sonrasında Şu ve Tefnut karanlıkta kaybolmuş, Re- Atum gözünü onları aramaya yollamış,onlara kavuştuğu zaman sevinç gözyaşları insanları oluşturmuştur.
İlk ve tek bildiği soruyu cevaplandırmıştı. Bu soruyu cevaplandırırken bile 10 dakikasını yediyse işinin zor olduğuna emindi. Uzun bir soluk aldıktan sonra soluğunu vermişti. Suratından akan terleri silerken babasındua etmeye başlamıştı bile.
2.Sorunun Cevabı: Osiris Mısır tanrıları’nın en önemlilerindendir.Tanrıça İsis’in hem karısı, hem kardeşi ve Horus’un da babasıdır. Dünya’nın kural koyucusudur ve bereketin simgesidir. Öldükten sonra yeraltının tanrısı olarak anılmaya başlanır.
Bu soruyu ilk soruya göre kolay bir şekilde çözmüştü. Ders anında not alırken, Osiris’den bahsedildiğini not defterine yazması ona şu anda çok yardım etmişti. İlkokul öğretmenine içinden teşekkür ettikten sonra, elini silkelemiş ve yazmaya devam etmişti.
3.Sorunun Cevabı: Osiris’in tabutu şimdi Lübnan’ın bulunduğu bölgede kurulu olan Byblos'ta bir sahile vurur ve onu bir ağaç örter. Byblos Kralı Malkandros ağaca hayran kalıp onu sarayına götürür.
Bu soruyu da rahat bir şekilde çözmüştü. Saate baktığı zaman 20 dakika kaldığını öğrenmiş ve gerçekten panik yapmaya başlamıştı. Sınavı yetiştirememe korkusundan dolayı eli titriyordu. Aldrick kendini ilk defa böyle hissediyordu ve bunun nedeni aşikardı. Sınav stresi!
4:sorunun cevabı: Osiris’in karısı İsis 4. İsis sandığı vatanına götürdükten sonra, Buto şehrine, oğlu Horus’un ziyaretine giderken sandığı, güvenli zannettiği bir yere saklayarak bırakır. Gece dolunayda avlanan Seth sandığı bulur ve Osiris’in bedenini tanır. Bunun üzerine, Seth Osiris’in bedenini 14 parçaya ayırır ve bu parçaları Mısır toprakları üzerine dağıtır.
Son 10 dakka kala herkes kağıtlarını vermeye başlamış, sadece birkaç kişi kalmıştı.Bunlardan birisi de Aldrick’di. Son soruyu 10 dakika da çözmesi çok zor gibi gözüküyordu fakat Aldrick zorlukları severdi.
5.sorunun cevapları
Phat: Eski Mısır'da evreni ve diğer her şeyi yarattığına inanılan tanrıdır. El sanatçılarının -özellikle heykelcilerin koruyucusu sayılırdı. Yunanlıların demircileri ve zanaatçileri koruyan ateş tanrısı Hephaistos'la özdeşleştirilmiştir. Ptah, en başlarda Mısır'ın başkenti olan Memphis'in yerel tanrısıyken, şehrin öneminin artmasıyla kültü tüm Mısır'a yayılmıştır. İnsanlarla Tanrılar arasında aracı olduğuna inanılan Apis'in kutsal ahırı, Ptah'ın tapınağıdır. Eşi Sekhmet ve oğlu Nefertium ile Memphis üçlüsünü oluştururlar. Elleri dışında tüm bedeni sakıca sarılmış, elinde bir asa taşıyan, kafası kazınmış bir insan olarak tasvir edilir. Mısır'ın en büyük tanrısı olarak bilinir.
Amon:Amon, Teb'in baş tanrısıdır. Eşi Ame-net'le birlikte ilk tanrılardan biridir. Kutsal hayvanları kaz ve koçtur. Orta Krallık Dönemi'nde sadece yerel bir tanrıydı ama Tebliler Mısır'a hakim olunca Amen önemli bir tanrı oldu. 18. Hanedan'dan itibaren Tanrıların Kralı oldu. Ünlü Amen Tapınağı Karnak, dünyanın en büyük dinî yapısıdır. 19. ve 20. Hanedanlar Amen’in “görünmeyen yaratıcı güç” olduğunu cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli olduğunu düşünürlerdi.
Ra: Ra, Mısır mitolojisinde güneş tanrısıdır. Kutsal merkezi Heliopolis'dir. Genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. Eski tanrı Atum'la bir tutularak; IV. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur. Kefren'den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. Ra daha sonra Horus'u da kapsamış ve Ra-Horakhty (ya da Ra-Horus) ismini almıştır.
Güneş Ra'nın sembolüdür; tüm vücudunu ya da gözünü temsil eder. Ra'nın sembolleri güneş sembolleridir, Phoenix'e benzer bir özelliği vardır; her sabah ateşlerin içinden tekrar doğar. E.A. Wallis Budge'a göre; Ra Mısır'ın tek tanrısı (monteizm) idi. Diğer tüm tanrılar ve tanrıçalar; Ra'nın parçalarını oluşturuyordu.
Thot : (Tahuti)ToT: Bilgeliğin tanrısı, Maat’la beraber zamanın başında kendi kendine yaratılmıştı veya Ra tarafından yaratılmıştı. Hermopolis’te Thoth’dan sekiz tane çocuk oluşturmuştu, en önemlisi “gizli olan Amen’di. Amen Teb’de Evrenin Lordu olarak takip edilirdi. Thoth isminin Mısır dilinde orijinali Thuti’dir ve Yunanca versiyonu Thoth’dur. Thoth ibis kuşu başıyla resmedilmiştir ve elinde bir dolmakalemve herşeyi kaydettiği parşomenler vardır. Tanrıları içeren neydeyse tüm temel görüntülerde Thoth görevli olarak görünürdü, ama özellikle ölülerin hükmünde görülüyor. Tanrılar’ın habercisi (ulağı) olmuş ve Yunanlılar’ın Hermes’iyle eş tutulmuştur.Osirian mitlerine göre Thoth Osiris’in veziri olmuştur (Şef tavsiyecisi ve papazı). O sa Khons gibi ay tanrısıdır ve zamanın, büyünün ve yazının tanrısıdır. Hiyeroglifleri icat edenin Thoth olduğu düşünülür.
Anubis(Anpu): Eski Mısır mitolojisine göre, Nephthys ve Seth'in oğlu olarakbilinir.Fakat aslında Osiris'in oğludur. Çakalların mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle beraber anılır. Ölen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve yüceltmektir. Bu yüzden mumyalamayla görevli kişiler Anubis maskesi takarlar. Ölen kişi diğer dünyada yargılanırken Anubis ona yardım eder. Anubis diğer dünyada ölülerin koruyucusu ve ölüler kentinin efendisidir. Anubis tanrılar arasında en korkutucu olanıdır Ölüleri tekrar hayata döndürme gibi bir özelliği de olduğu sanılmaktadır. Yüzünde bir çakal ısırığı vardır.Kutsal mumyalayıcı olarak da bilinir.
Son cümlesini yazdıktan sonra derin bir nefes almış ve rahatlamanın verdiği sevinçle gülmeye başlamıştı. Eğitmeni “ Süreniz Bitti ! “ dedikten sonra kağıdını biraz rahat biraz da endişe içinde vermişti . Fakat bugün çok önemli bir şey öğrendiği aşikardı. Aldrick Mitoloji Tarihini hiç sevmiyordu! | |
| | | Eduard Ryan Longrange Hephaistos'un Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1186 Kayıt tarihi : 31/10/10
| Konu: Geri: Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz Çarş. Tem. 06, 2011 9:45 pm | |
| Sınav, bitmiştir. Bundan sonra daha yazamazsınız. Ben ve Helen yazdığınız rp'lerin puanlamasını birlikte yapacağız. Ve ilk dersin ve sınav puanınızın ortalaması alınacak. Böylece ona göre bu rütbeyi alacaksınız veya almayacaksınız. Birkaç gün içinde açıklanır puanlarınız. ^^ | |
| | | | Mitoloji Tarihi Sınavı | 30 Haziran - 6 Temmuz | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|