''Yakalandın.'' Bu söz resmen kulaklarımda çınlıyordu. Bu sesin sahibinin bir melez olduğunu rahatlıkla anlayabiliyordum. Bu da herhangi bir şey için korkma gibi bir sebebimin olmadığını gösteriyordu. Ama yaramazlık yapıpta enselenen çocukar gibi hissediyordum kendimi. Daha bir tanecik olsun çilek bile yiyememiştim. Bana uzun gelen aslında çok kısa birkaç dakika içinde kendime gelmiştim. Çekinmem gereken hiçbir şey yoktu ki bunu da farkındaydım. Kendimden emin, bir o kadar da meydan okurcasına hemen karşımda gördüğüm kıza cevap verdim. ''Ben mi yakalandım? Sanırım bu durumda sen de yakalandın. Buraya başka bir şey yapmak için gelmiş olamazsın.'' dedim. Sözlerimin başında olduğu gibi hala yüzümde sinsi bir gülümseme vardı. Bu sözlerin ardından kızın çekineceği düşüncesi aklımdaydı. Fakat kızın sanki bana meydan okuyor gibi bir hali vardı. Bu iş gerçekten sinirimi bozmuştu. ''O zaman ikimizde aynı şey için burada değil miyiz?'' Evet bu doğruydu. Buraya birazcık çilek aşırmak ve içimdeki o çilek arzusunu dindirmek için gelmiştim. Kızın da herhangi başka bir sebepten dolayı burada olduğunu sanmıyordum. Ne cevap vereceğimi düşünürken bir yandan da kızı inceliyordum. Biraz kendinden emin biraz da şüpheci tavrım devam ederken bir cevap verdim. ''Sanırım, evet. Yani seni bilemem ama ben buraya biraz çilek aşırmak için geldim.'' Elimi de hemen yanımda duran çileklere daldırdım ve bir çilek alarak ağzıma attım. Çok lezzetliydiler. Eğilerek birkaç tane daha aldığım sıra da kız bana öylece bakıyordu. Hala da bir şey söylememişti. Bence orada öylece durarak vakit kaybediyordu. Birileri bizi yakalamadan çilek yiyip hemen buradan ayrılmalıydık. Yani ben ayrılmalıydım.