Canım inanılmaz derecede çilek çekiyordu. Muhtemelen hamileliğimden kaynaklanan bu durum sonucunda günlerdir çilek istiyordum. Fakat kulübemizde ya çilek yoktu, ya da ben bulamamıştım. Abilerimden birine kulübede çilek olup olmadığını sormaktan korkuyordum ve artık iyice paranoyaklaştığım için kız kardeşlerimden birine bu soruyu sorarken abilerimden birinin bunu duyabileceğini düşünüyordum. Kısacası gereksiz korkaklıklar yüzünden delicesine istediğim çileği günlerdir yiyemiyordum. Çilek hasretiyle yanıp tutuşurken göz ucuyla masama baktım. Masamın üzerinde harita vardı, gülümsedim ve kendimi öne iterek yatağımdan kalktım. Haritayı incelerken gözüme Kamp Marketi ve Bay D.'nin Tarlaları çarpmıştı. Muhtemelen Kamp Marketi'nde vardı fakat henüz daha benim drahmilerim yoktu. Bay D.'nin de ne olduğunu bilmiyordum. Korkunç bir yaratık, belki de bir canavar? Herhalde bunu sormamdan bir zarar gelmezdi. Salona doğru ilerledim, Sel üçlü koltukta oturuyordu. Çaprazındaki koltuğa oturdum. Yeşil gözleri daha önce hiç görmediğim şekilde parlıyordu, elinde bir papatyayla oynuyordu ve bunu muhtemelen ona Trist vermişti. Sel'e dönerek sordum. "Bay D. kim veya ne oluyor?" O sırada yanımızdan geçen Robyn bize garipseyerek baktı. Onun odasına girmesini bekleyen Sel, Robyn odanın kapısını kapatınca anlatmaya başladı. "Üzümler ve Şaraplar Tanrısı'nın kısaltılmışı. Hatta burada bir tarlası var; çilek, üzüm, elma bol bulunur. Ama bana sorarsan gitmeni önermem, hele bu halinle." dedi ve ardından tekrar papatyasına döndü. Gülümsedim, Sel'e teşekkür ederek odama gittim. Dolabımı açtım ve hızlı bir şekilde üzerime turuncu kamp tişörtümü geçirdim. Saçımı bol bir şekilde tepeden topladıktan sonra hazırdım, elimde harita Bay D.'nin Tarlalarına doğru ilerlemeye başladım. Yolda ilerliyordum, tam karşımda bir elme ağacı gördüm ve gülümsedim. Sanırım olmak istediğim yere gelmiştim. Yerde duran kırmızı, sulu, tatlı, minik meyveleri görünce çığlığı bastım. "Çilek..." dedim ve yere eğildim. Bir yandan cebime dolduruyordum, diğer yandan ağzıma. Çileklere adeta tapınırcasına bakarken birden arkamda bir nefes hissettim. Gözlerim büyümüştü, karnımı tuttum. Gerçekten korkuyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum, son kez çileği ısırdım.