Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Şarap yapımı dersi. (29 Haziran - 6 Temmuz) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Eryx von Dorff Dionysos'un Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 186 Kayıt tarihi : 06/05/11
| Konu: Şarap yapımı dersi. (29 Haziran - 6 Temmuz) Çarş. Haz. 29, 2011 3:54 am | |
| Dersim için pek heyecanlı değildim. Katılma zorunluluğu olanlar sadece kardeşlerimdi. Roma'da bu tarz şeylerle uğraşmaz sadece güçlenmeye bakardık. Burada ise rahatlamış sayıyorum kendimi. Ağır adımlarla dersliğin bana ayrılan bölümüne geldim. Öğrencilerimin oturması için sayıları on civarı olan bir sürü sandalye ve benim kürsüm. Onlara baba mesleği olan şarap yapımını öğretecektim. Arkamı döndüğümde rafta gerekli malzemeleri gördüm. Üzümler, kadehler, şarap şişeleri. Gerekli olan mayalar hatta maya besini bile vardı. Bunları getirdiği için kamp müdiresi tanrıça Athena'ya içimden teşekkür ettim. Öğrencilerime burada şarap yaptıramazdım. Bu iş çok zaman ve çok emek gerektiriyordu. Onlar için başka bir etkinlik yapmalıydım. Arkamda büyükçe bir üzüm bağı oluşturup onlara gerekli üzümleri seçtirebilirdim.
Yavaş yavaş öğrencilerim toplanmaya başlamıştı. Onlar gelince nedensizce heyecanlanmıştım. Önce kendimi tanıtmalı sonrada şarap yapımını özetlemeliydim. Sonra da planladığım tarzda dersimi işlemeliydim. Tamam işte bu kadar. Hepsi gelince söze başladım. " Merhaba, ben Eryx von Dorff. Liber yani Dionysos oğlu ayrıca şarap yapımı eğitmeniyim. " Biraz durdum. Herkes derse hazır oluncaya kadar beklemeye başladım. Tanrılara şükürler olsun pek fazla uzun sürmedi. Herkes pür dikkat ağzımdan dökülecek sözleri bekliyordu. Boğazımı temizledim ve anlatmaya başladım. " Şarap, üretimi en çok emek ve çalışma isteyen içkilerden biridir. Kaliteli bir şarabın, daha bağlarda başlayıp, kadehinize gelene kadar süren uzun bir macerası vardır. Üzümün türüne göre seçilen bölge ve toprak yapısının uygunluğu, iklim ve hava şartlarının elverişliliği, kaliteli şarap yapımının ön şartlarıdır. Bu şartlar gerçekleştikten sonra, şarabın yapımı için seçilecek yöntemler ve bunların uygulaması esnasında gösterilecek özen, şarap kalitesi üzerinde yaşamsal önem taşır. Şarap yapımı en az on beş gün civarı sürer. Burada bunu yapamayacağımıza göre dersimi daha farklı bir şekilde işleyeceğim. "
Meraklı bakışlar üzerime yoğunlaşmaya başladı acaba ne diyeceğim diye merak ediyorlar. Bu gözlerinden ve tavırlarından belli. " Öncelikle şarap yapımı hakkında temel bilgi vereceğim. Şarap yapmak için önce üzümler bağlarından toplanır, ardından ezilir sonra, maya üzüm suyundaki şeker ile birleşir ve aşamalı olarak bu şekeri tüketerek alkole dönüşür. Maya aynı zamanda havada buharlaşan karbondioksiti üretir. Mayanın işlemi tamamlandığında üzüm suyu şaraba dönüşür. Üzüm şarabı kırmızı, beyaz veya rose yani pembe olur. "
Uzun konuşmamın ardından derin bir nefes alarak öğrencilerime ne yapmaları gerektiğini söyledim. " Evet! Geldik dersi nasıl işleyeceğimize. Arkamdaki boşluk alanda üzüm bağları yaratacağım. Buradaki üzümlerin bir çoğu kırmızı, beyaz yada rose şarap yapmanız gerekli olan üzümler. Diğerleri ise bozuk üzümler. Bunları ayırt etmeniz pek kolay olmayacak. Kırk dakikalık süre içinde bana bir kırmızı bir beyaz ve birde rose şarap için gerekli üzüm getireceksiniz. Bu işleri yaptıktan sonra şarap yapımı dersliğinden mezun olacaksınız. Kırmızı şarap için gerekli üzüm; sizin kara üzüm diye tabir ettiğiniz. Beyaz için daha açık renkli olanları genelde renkleri sarı, yeşil ve beyaz arasıdır. Rose içinse pembe üzüm bulmanız gerekecek. " Arkamı döndüm ve ellerimi iki yana açtım. Gözlerimi kısarak yerden gerekli bağları çıkardım. Bu kadar bağ çıkartırken çok fazla güç sarf etmiştim. Bunu öğrencilerime belli etmemek için kendimle savaşıyordum adeta.
Tekrar öğrencilerime döndüğümde hepsi ayağa kalkmış benim başla komutumu bekliyorlardı. Derin bir nefes aldım ve o sözleri söyledim. " Hazır! Başla! "- Spoiler:
Rp Out *Gecikme için özür dilerim. *Başarılar
| |
| | | Theodor Aquila Apollon'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 710 Kayıt tarihi : 30/10/10
| Konu: Geri: Şarap yapımı dersi. (29 Haziran - 6 Temmuz) Çarş. Tem. 06, 2011 2:54 am | |
| Melez Kampı... Burada hayatımın en güzel günlerini geçirmiştim. Tabi ilk günler tam bir işkenceydi ama zamanla buraya daha çok bağlanmaya başlamıştım. Varlığını yeni öğrendiğim kardeşlerimle sıkı ilişkiler kurmuş, bir şekilde hepsiyle akraba olduğum diğer kulübelerden melezlerle de arkadaş olmuştum. Bazılarıyla hala görüşüyordum, bazılarıysa bir göreve çıkıp dönememişlerdi. Onlara hissettiğim özlem her geçen gün artıyordu. Artık 27 yaşında olmamın verdiği sorumluluklar nedeniyle fazla yas tutamamıştım. İnsanların dünyasında bir şirket kurduğum için Kamp'a sık sık gelemiyordum artık. Ama yine de burada hala çok vakit geçiriyordum. Bütün işleri asistanlarıma bırakıp buraya koşarak geliyordum. Yine öyle yaptığım günlerin birinde kulübeye özlemle girdim. İçeride kimse yoktu, ama odalardan birinden sesler geliyordu. Bu oda en iyi anlaştığım kardeşlerimden biri olan Tiff'in odasıydı. Kapıyı çaldım ve içeri girdim. Onun da yeni geldiğini ve eşyalarını dizdiğini fark ettim. Tiff koşarak yanıma geldi ve bana sarıldı. Onunla uzun uzun sohbet ettik. Konu dersliklere gelince gözlerim parlayarak "On yedi yaşımdayken her türlü dersliğe katılmaya çaba göstermiştim. Hatırladığım kadarıyla bir tek Doğa Bilimleri Dersi'nden mezun olamamıştım. Çünkü oraya gidecek kadar geniş bir zaman hiç yaratamadım." dedim. Tiff de benimle aynı heyecanla "Haklısın Teo, derslikler eskiden çok popülerdi. Aslına bakarsan duyduğum kadarıyla şu an Şarap Yapımı Dersi varmış sanırım. Ben Doğa Bilimleri'nden mezun olduğum için gelmeyi düşünmüyorum, ama sen bir uğra istersen."dedi. Bu önerisini biraz düşündüm. Kamp'ta geçirdiğim yıllarda yüze yakın partiye katılmış olmalıydım. Hepsinde de şaraplar harikaydı, çünkü bizzat Dionysos'un çocukları tarafından yapılıyorlardı. Bu yüzden için için onları kıskandığım zamanlar olmuştu. Belki şimdi şarap yapmayı öğrenirsem normal arkadaşlarımı denek olarak kullanabilirdim. Bu yüzden Tiff'e harika önerisi için teşekkür ettim ve sonra buluşmak üzere plan yaptık. Ondan ayrıldıktan sonra kulübemden çıkıp dersliğin yapılacağı yeri aramaya koyuldum.
Büyük Ev'deki bir panodan dersliğin yapılacağı yeri öğrendikten sonra hızlıca oraya gittim, çünkü çok az bir sürem kalmıştı. Gittiğimde birkaç melezin geldiğini fark ettim. Bir de eğitmenimiz vardı. Onu daha önce görmediğimi düşünürken eğitmenimiz "Merhaba, ben Eryx von Dorff. Liber yani Dionysos oğlu ayrıca şarap yapımı eğitmeniyim." dedi. Liber dediğine göre Romalı bir melez olmalıydı. Yani bizi zorlayabilirdi ve bu hoşuma giderdi doğrusu. Herkesin derse odaklandığından emin olduktan sonra "Şarap, üretimi en çok emek ve çalışma isteyen içkilerden biridir. Kaliteli bir şarabın, daha bağlarda başlayıp, kadehinize gelene kadar süren uzun bir macerası vardır. Üzümün türüne göre seçilen bölge ve toprak yapısının uygunluğu, iklim ve hava şartlarının elverişliliği, kaliteli şarap yapımının ön şartlarıdır. Bu şartlar gerçekleştikten sonra, şarabın yapımı için seçilecek yöntemler ve bunların uygulaması esnasında gösterilecek özen, şarap kalitesi üzerinde yaşamsal önem taşır. Şarap yapımı en az on beş gün civarı sürer. Burada bunu yapamayacağımıza göre dersimi daha farklı bir şekilde işleyeceğim." dedi. Bunlar bilmediğim bilgiler olduğu için dikkatli bir şekilde dinlemeye devam ettim. Melez olmak sürekli bir şeyler öğrenmeme neden olduğu için artık harika bir dinleyiciydim. Eryx gözlerimizin içine bakarak "Öncelikle şarap yapımı hakkında temel bilgi vereceğim. Şarap yapmak için önce üzümler bağlarından toplanır, ardından ezilir sonra, maya üzüm suyundaki şeker ile birleşir ve aşamalı olarak bu şekeri tüketerek alkole dönüşür. Maya aynı zamanda havada buharlaşan karbondioksiti üretir. Mayanın işlemi tamamlandığında üzüm suyu şaraba dönüşür. Üzüm şarabı kırmızı, beyaz veya rose yani pembe olur."dedi. Pembe renki üzümlerin varlığından haberdardım, ama bunlardan şarap yapıldığını bilmiyordum. Hatta hiçbir zaman böyle bir şarap içmemiştim -en azından kafam yerindeyken. Eryx uzun bir konuşma yapacağa benziyordu. Bu yüzden derin bir nefes aldı ve "Evet! Geldik dersi nasıl işleyeceğimize. Arkamdaki boşluk alanda üzüm bağları yaratacağım. Buradaki üzümlerin bir çoğu kırmızı, beyaz yada rose şarap yapmanız gerekli olan üzümler. Diğerleri ise bozuk üzümler. Bunları ayırt etmeniz pek kolay olmayacak. Kırk dakikalık süre içinde bana bir kırmızı bir beyaz ve birde rose şarap için gerekli üzüm getireceksiniz. Bu işleri yaptıktan sonra şarap yapımı dersliğinden mezun olacaksınız. Kırmızı şarap için gerekli üzüm; sizin kara üzüm diye tabir ettiğiniz. Beyaz için daha açık renkli olanları genelde renkleri sarı, yeşil ve beyaz arasıdır. Rose içinse pembe üzüm bulmanız gerekecek." dedi. İşte bu dersliğin bana kattığı şey buydu: yeni bir içki türü. Sanırım bundan sonra uzun bir süre rose şarabı içeceğim, diye düşündüm. Ama şimdilik derse odaklanmalıydım. Eryx arkasını döndü ve bir anda yüzlerce bağ oluşturdu. Bunu yaparken yorulmuş olmalıydı. Ama bir Roma melezinden, hele ki en az on yıldır bunu yapan birinin yorulmasını beklemem biraz hata olabilirdi. Eryx bize döndüğünde yüzü hafiften solmuştu ama hal ve hareketlerinde bir değişim yoktu. Sesini yükselterek "Hazır! Başla!"dedi. Bizi adeta bir yarışa hazırlamıştı.
Eryx'in başla demesiyle birlikte üzümleri koymam gereken tahta kovalardan üç tane kaptım. Sanırım tahta yerine metel bir kova kullansaydık üzümün tadı değişeceği için bu kovayı kullanıyorduk. Yine de bana çömlek bir kova bile verselerdi ben üzüm toplamaya başlardım. İlk başta büyüyüp büyümediği veya çürük olup olmadığı en kolay anlaşılan kara üzümden başladım. Yaptığım şey önce üzüm demetinin renginin yeterince koyu olup olmadığına bakmaktı. Renginden tatmin olduktan sonra rastgele bir üzüm seçiyordum ve üç parmağımla yumuşaklığını kontrol ediyordum. Hemen ezilen olursa o demeti hiç almıyordum. Çok sertlere denk gelirsem tadına bakıyordum ve ona göre kovaya yerleştiriyordum. Sonunda kara üzüm kovam doldu ve açık renkli üzümlere geçtim. Bunlar kara üzümlere göre daha zordu çünkü hepsinin rengi aynıydı. Bunlarda beş tane denek seçerek kontrol yapıyordum. Bazıları gerçekten ekşi oluyordu. Bunları direk bırakıp başka bir bağa geçiyordum. Artık ellerim ezik ve çürümüş üzümler yüzünden yapış yapışlardı. Bazı üzüm demetleriyse elimden kayıp yere düştükleri için beni bir öfke nöbeti geçirmeye zorluyorlardı. Kovamdaki beyaz üzümlerden de tatmin olduktan sonra sıra en çok zorlanacağımı düşündüğüm pembe renkli üzümlere geldi. Malesef bu bağa benden önce bir sürü melez gelmişti ve bana pek de geniş olmayan bir seçim hakkı tanımışlardı. Yani artık bir tanesi çürümüş diye tüm salkımı heba edemeyecektim. Bu yüzden bu üzümleri tek tek toplamaya karar verdim. Ayrıca sıkmaktan çekindiklerim için de başka bir taktik geliştirmiştim: koklamak. Çok güzel gözüken birkaç üzümü kokladıktan sonra beynim komut vermekte zorlanmamaya başladı. Bu sayede pembe renkli üzümleri de kolayca toplamayı başarmıştım. Son birkaç üzüme geldiğim sırada başıma arılar musallat oldu. Sanırım üzümün cezbedici kokusuna onlar da kapılmıştı. Biriyle fazla inatlaştığım için beni sokma girişiminde bulundu. Ondan kurtulduğumu sandığım bir anda ayağa kalktım ve tüm kovalarımı Eryx'e doğru taşımaya başladım. Malesef arı da benim kadar inatçıydı ve parmağımı soktu. Antik Yunanca da birkaç küfür savurmama neden olan ufaklığı anında ayaklarımın altında ezdim. Kovalarımı Eryx'in önüne koydum ve bir miktar su alıp alamayacağımı sordum. O da yerini gösterdi ve gidip yıllar önce girdiğim Şifa Sanatları dersinde öğrendiğim şekilde parmağımın acısını dindirdim. Beklemek amacıyla sandalyelere döndüğümde Dionysos çocuğu olmayıp da bitiren ilk melezin ben odluğumu fark ettim ve mutlulukla yerime oturdum. Şimdi sıra sürenin bitmesinde ve Eryx'in üzümlerimizi kontol etmesindeydi. Açıkçası bu en çok eğlendiğim derslik olmuştu. | |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Şarap yapımı dersi. (29 Haziran - 6 Temmuz) Perş. Tem. 07, 2011 3:24 am | |
| Kulübede tek başıma oturmak, artık bir amacımın olmadığını düşündürüyordu bana. Öylece duruyordum tavana yüksek ve bombeli olan kulübemde... Kulübede kimse kalmamıştı. Hatta belki de kampta bile kimse kalmamıştı. Herkes değişen derslik sistemine ayak uydurmak için koşuşturup duruyordu. Tüm kamp zorunlu derslerinden mezun olup rahatlamak istiyordu fakat bu sırada, geride kimse kalmamıştı adeta. Bu koşuşturmaca içinde bana yer olmadığını, mitoloji dersine de girdikten sonra anlamıştım. Ben, eski ders sisteminde neredeyse tüm dersliklere girip mezun olmuştum ve geriye de zorunlu olmayan dersler kalıyordu. Arenaya gitmeyi düşündüm ama muhtemelen kimse yoktu. Tek başıma antrenman yapmayı da oldum olası sevememiştim. Gezebileceğim bir yer bile yok muydu? Hiç sanmıyordum... Benim yerim belki de sadece bu kulübenin içiydi. Yavaş hareketlerle yataktan kalktım ve kulübede dolaşmaya başladım. Üzerimde ne olduğu umurumda bile değildi çünkü kulübede zaten hiç kimse yoktu. Mutfağa vardığımda sandalyelerden birine çöktüm. Artık yatmaktan bile yorulduğumu yeni yeni fark ediyordum. Dalgın dalgın etrafı süzerken gözüm masanın üstünde kalan kırmızı üzüm tanesine takıldı. Masada tam elimi koyduğum yerin yanında duruyordu. Birden elimi kaldırdım ve üzümün üzerine son gücümle vurdum. Üzüm ezilmişti bile. "Vay be, ilk defa sabahları çalar saat dışında bir şey kırdım." Sakince ayağa kalktım ve tekrar odama doğru ilerledim. Ezilen üzüm, bana tek bir şey hatırlatıyordu; şarap... Doğa Bilimleri Sınıfı'nın alt dallarından biri olan Şarap Yapımı Dersliği'ne hala yetişebilirdim. Aslında açık olduğunu düşündüğüm bir de Astroloji Sınıfı olsa da, açıkçası hiç mi hiç ilgimi çekmiyordu. Sıkıntıdan patlamak üzere olduğum için adımlarımı ve hareketlerimi hızlandırdım. Üstüme çabucak salaş bir şeyler giyip kulübenin kapısına doğru ilerliyordum. Kulübeden çıktığımda yüzüme hafif bir rüzgar çarpıp saçlarımı dalgalandırmıştı. Evet, kampta olmanın en iyi yanlarından biri de buydu. İçeriye giren hava bile kontrol ediliyordu. Etrafa baktığımda adeta in cin top oynadığı için rahat hareketlerle ve etrafıma bakarak yürüyordum. Aslında kayda değer bir şey olmadığı için bir süre sonra etrafıma bakınmayı da bırakmıştım. Sadece dersliklere yaklaştıkça melez sayısı artıyordu. Fakat bu artış gerçekten kayda değer ve büyük bir artıştı. Yine her zamanki tavırlarımla hareket etmeye başladım. Vücudumu dikleştirip başımı ileriye sabitledim. Sadece gideceğim yöne bakıyordum. Dersliğe doğru yaklaştığımda birkaç melezin daha içeri girdiğini gördüm. Sonuçta büyük bir kalabalık olmasını beklemiyordum zaten. Bildiğim kadarıyla sadece Dionysos çocuklarının mezun olması gereken bir derslikti. Yavaş adımlarla içeri girdim ve kısa bir süre etrafa baktım. Pek tanıdık kimse yoktu. Sadece Theodor vardı fakat onunla dersten sonra da konuşabilirdim. Yavaş adımlarla ön sıralara ilerledim ve boş bir yere oturdum. Boş yer bulma konusunda da açıkçası pek zorlanmamıştım. Birkaç dakikalık kısa bir bekleyişten sonra eğitmenimiz de gelmişti sonunda. Çocuğu hiç tanımıyordum fakat birkaç kere görmüş olabilirdim. Eğitmen olduğuna göre pek de yeni bir melez sayılmazdı doğrusu. "Merhaba, ben Eryx von Dorff. Liber yani Dionysos oğlu ayrıca şarap yapımı eğitmeniyim." Evet, bir Romalı daha vardı işte. Onunla iyi anlaşacağımdan pek emin değildim. Sonuçta Romalılar bile yeri geldiğinde birbirlerine düşman kesilebilirlerdi. Kampta çok fazla olmamasına rağmen, birkaç Romalı vardı ve ben hepsine güvenmiyordum. "Biraz iyimser yaklaşsana Marcus..." diye düşündüm. Çocuk birkaç saniyelik duraklamadan sonra öğrencileri kontrol etti. Konuşmasına devam ediyordu. "Şarap, üretimi en çok emek ve çalışma isteyen içkilerden biridir. Kaliteli bir şarabın, daha bağlarda başlayıp, kadehinize gelene kadar süren uzun bir macerası vardır." Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bu "Kadehinize gelene kadar süren uzun bir macerası vardır." kısmı ilkokulda işlediğimiz derslere benziyordu. İçimden [i]"Hey, burada bize bebek bakıcılığı da mı yapacaksın?" demek geçiyordu fakat dersin akışını bozamazdım. Bu yüzden susmaya karar verdim. "Üzümün türüne göre seçilen bölge ve toprak yapısının uygunluğu, iklim ve hava şartlarının elverişliliği, kaliteli şarap yapımının ön şartlarıdır. Bu şartlar gerçekleştikten sonra, şarabın yapımı için seçilecek yöntemler ve bunların uygulaması esnasında gösterilecek özen, şarap kalitesi üzerinde yaşamsal önem taşır." Evet, bu kısım belki de dersin en önemli noktalarından biriydi. Bölge ve toprak yapısının uygunluğu... Bir şarabın nerede yapıldığını bilemezdik fakat kim bilir? Belki de bir gün işe yarardı. Bir Dionysos çocuğu için gerçekten önemli bilgilerdi bular. Açıkçası pek ilgimi çekmiyordu, yine de dinlemeye devam ettim. "Şarap yapımı en az on beş gün civarı sürer." Lanet olsun, ne diyordu bu eğitmen? On beş gün mü? Ne yani, buraya on beş gün boyunca gelip şarap mı yapacaktık? O an derslikten çıkıp gitmeyi düşündüm; fakat eğitmenin bir sonraki sözü sakinleşmemi sağlamıştı. "Bunu yapamayacağımıza göre dersimi daha farklı bir şekilde işleyeceğim." Ne yapacağımızı merak etmeye başlamıştım. Sanırım ders git gide daha da zevkli ve garip bir hale gelecekti. Yine de eğitmenin hızlı olmasını istiyordum. Çünkü oldum olası prosedürleri hiç sevmemiştim ve her ne kadar kulübede sıkılmış olsam da herhangi bir derslikte bütün günümü de geçirecek değildim. "Öncelikle şarap yapımı hakkında temel bilgi vereceğim. Şarap yapmak için önce üzümler bağlarından toplanır, ardından ezilir sonra, maya üzüm suyundaki şeker ile birleşir ve aşamalı olarak bu şekeri tüketerek alkole dönüşür. Maya aynı zamanda havada buharlaşan karbondioksiti üretir. Mayanın işlemi tamamlandığında üzüm suyu şaraba dönüşür. Üzüm şarabı kırmızı, beyaz veya rose yani pembe olur." Ah, lanet olsun. Neredeyse hiçbir şey anlamamıştım. İçimden ayağa kalkıp "Lanet olsun dostum, ben kimya dersinden kalmış biriyim!" diye bağırmak geçiyordu fakat bunun yerine sessiz kalıp anlamaya çalışacaktım. Sonuçta bağırıp gürültü çıkararak "çoğu zaman" hiçbir sonuca varılamazdı, değil mi? "Evet! Geldik dersi nasıl işleyeceğimize. Arkamdaki boşluk alanda üzüm bağları yaratacağım. Buradaki üzümlerin bir çoğu kırmızı, beyaz yada rose şarap yapmanız gerekli olan üzümler. Diğerleri ise bozuk üzümler. Bunları ayırt etmeniz pek kolay olmayacak. Kırk dakikalık süre içinde bana bir kırmızı bir beyaz ve birde rose şarap için gerekli üzüm getireceksiniz. Bu işleri yaptıktan sonra şarap yapımı dersliğinden mezun olacaksınız. Kırmızı şarap için gerekli üzüm; sizin kara üzüm diye tabir ettiğiniz. Beyaz için daha açık renkli olanları genelde renkleri sarı, yeşil ve beyaz arasıdır. Rose içinse pembe üzüm bulmanız gerekecek." Evet, bundan pek hoşlanmadığımı itiraf etmeliyim. Derslikten mezun olmak için, üzüm mü toplamamız gerekiyordu? Yani tamam, on beş gün boyunca buraya gelip şarap yapamazdık ve bu alternatif bir yöntem olabilirdi. Yine de bana pek akıllıca gelmemişti. Aslında bana akıllıca gelmemesinin de pek önemi yoktu. Bu ders Dionysos çocukları içindi ve onlar için yeterince yararlı bilgilerdi bunlar. Dersin içeriğini bozmanın gereksiz olduğunu biliyordum. Aslında bunu yapamazdım, farkındaydım. Eğitmen odaklanmaya başladı ve ellerini iki yana açtı. İlk önce ne yaptığını çözememiştim fakat birkaç saniye sonra farkına vardım. Eğitmen dersin içeriğini anlatırken "Üzüm bağları yaratacağım." demişti. Sanırım bu işi yapmak için odaklanıyordu. Arkamızda uzun ve çok sayıda üzüm bağları çıkmaya başlamıştı. Evet, bunları yapmak için eğitmen de büyük bir güç sarf etmiş olmalıydı. Onu takdir ediyordum fakat bunu daha fazla düşünmedim. Eğitmen gözlerini açtı ve bize döndü. Onun komutu ile birlikte üzümleri toplamaya başlayacaktık. Üç tane kova almıştım elime. Eğitmen "Başlayın!" dediği anda üzüm bağlarına doğru harekete geçtim. Burada daha fazla durmak istemiyordum.
Üzüm bağlarına doğru giderken üç ayrı üzüm toplamam gerektiğini biliyordum. Kırmızı şarap için, kara üzüm toplamam gerekiyordu. Rose için pembe, beyaz içinse yeşil üzüm toplamam gerekiyordu. Neden bu şarapları, üzümlerinin renklerine göre isim vermemişlerdi? Böylesi bizim için çok daha kolay olurdu belki de. Rose şaraptan başlamaya karar verdim. İlk önce pembe üzümleri toplayacaktım yani. Bağlara yaklaştım ve ilk önce üzümlerin görünüşlerine baktım. Üzerinde çürük, çarpma veya herhangi garip bir görüntü varsa onları almıyordum. Eğer üzümlerin görünüşlerinde bir problem yoksa sonra da yumuşak olup olmadıklarına bakıyordum. Çok sert veya çok yumuşak olanları almıyordum. Çünkü çok sert olanlar olmamış, çok yumuşak olanlar da çürük olabilirdi. Ne olursa olsun bu derslikten mezun olmak istiyordum. Bu kadar zamanımın boşa gitmesine dayanamazdım yoksa. Bir süre sonra neredeyse hiç ilerleme kaydetmeyi başaramadığımı gördüm. Üzümleri birer tane olarak görürsem bu işin sonsuza kadar uzayacağını düşünüyordum. Ben de farklı bir yöntem kullanmayı denedim. Onları bir bütün olarak düşünecektim ve buna göre toplayacaktım. Bir üzüm salkımına bakıp içinden birkaç tane üzümü inceliyordum. Sonra da ağzıma atıp çiğniyordum. İçindeki herhangi bir bozukluğa karşı da önlemimi almalıydım. Eğer üzümler sağlam çıkarsa salkımı alıyordum; kurtlu, çürük veya başka bir bozulmasını etkileyecek faktör olursa bırakıyordum. Rose şarap için toplamam gereken pembe üzümler bittiğinde, beyaz şaraba geçmeye karar verdim. Beni en çok zorlayan faktör ise böcekler, solucanlar ve örümcekler gibi canlılardı. Onlardan nefret ediyordum fakat onları öldürmeye çalışırsam zamanımı boşa kullanmış olacaktım. Bu yüzden onları görmezden gelip işime odaklanmam gerekiyordu. Yine de bu o kadar zordu ki... Derin bir nefes aldım ve birkaç saniye bekledim. Etrafa hiçbir heyecan belirtisi göstermemem gerekiyordu. Birkaç saniye derin derin nefes aldıktan sonra yeşil üzümleri toplamaya başladım. Pembe ve yeşil üzümlerde işim kolaylaşıyordu çünkü kısmen içini ve üzerindeki çürük gibi şeyleri görebiliyordum. İşimin kara üzümde daha da zorlaşacağının farkındaydım. Yine de gayret edip bu derslikten mezun olacaktım. Hiç isteksiz başladığım işe gayret gösterdiğimi fark ediyordum. Aslında bu da iyi bir şeydi. Yeşil üzümleri de, pembe üzümlere yaptığım gibi ayırıyordum. Fakat her üzümü çiğnemeden önce siliyordum çünkü belki de bunların üzerinde örümcekler, tırtıllar veya böcekler gibi sürüngenler geziyor olabilirdi. Lanet olsun, bunun düşüncesi bile iğrenç! Çok zorlanmadan yeşil üzümleri de bitirmiştim. Bundan sonra işin zorlu kısmı başlıyordu. Kara üzümlerde hepsine çok dikkatli bakıyordum. Üzerindeki herhangi bir çürük bile çok zor belli olduğu için dikkatimi vermem gerekiyordu. Son derece konsantre olmuş bir durumdaydım. Yani şöyle ki, üzümler, ellerim ve sürüngenler dışında hiçbir şey göremiyordum. Bu iş beni çok yormaya başlamıştı. Kovanın henüz yarısını bile doldurmayı başaramamıştım. Öyle ki tam pes edip derslikten çıkmaya hazırlanıyordum ki gözüme bir üzüm bağı çarptı. Ona gittiğimde kara üzümler adeta parıldıyordu. Birkaç tanesini dikkatle inceledikten sonra üzerilerinde bir çizik dahi olmadığını gördüm. Birkaçını ağzımda çiğnediğim zaman ise sorunsuz olduklarını anında anlamıştım. Yaklaşık iki üç salkım kara üzümü kovama boşalttıktan sonra eğitmene teslim etmek üzere yola koyuldum. Artık kulübeme gidip iyi bir dinlenme molasını hak etmiştim. | |
| | | Eryx von Dorff Dionysos'un Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 186 Kayıt tarihi : 06/05/11
| Konu: Geri: Şarap yapımı dersi. (29 Haziran - 6 Temmuz) Paz Tem. 10, 2011 3:14 am | |
| | |
| | | | Şarap yapımı dersi. (29 Haziran - 6 Temmuz) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|