Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz

Aşağa gitmek 
+2
Mantalon Soluric
Claire Angel Deeply
6 posters
YazarMesaj
Claire Angel Deeply
Afrodit'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Büyü Teknikleri Eğitmeni
Afrodit'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Büyü Teknikleri Eğitmeni
Claire Angel Deeply


Mesaj Sayısı : 3332
Kayıt tarihi : 31/10/10

Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Empty
MesajKonu: Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz   Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Icon_minitimeSalı Tem. 12, 2011 10:00 am

Sabahın neşesi yüzüne vurarak gözlerini açtı. Heyecanlıydı. Çünkü bugün büyü eğitmeni olarak ilk dersini verecekti. Önceden Pegasus eğitmeniydi ve hep pegasusları çok sevmişti. Hâlâ da çok seviyordu. Fakat bu sene Athena gelmiş ve büyü teknikleri eğitmenliğini teklif etmişti. Bir yanda bir sene yaptığı pegasus eğitmenliği diğer yanda ise hep küçüklüğünden beri istediği büyü eğitmenliği… Büyü eğitmenliğine yatkınlığı Afrodit kızı olduğu için oldukça fazla vardı. Pegasus eğitmeni olmadan önce büyüyü istemiş fakat daha oraya melez eğitmeninin alınmadığı için eğitmen olamayıp o da pegasus eğitmeni olmuştu. Halinden de çok memnundu. Bir pegasusu olmadığı halde pegasus eğitmeni olmak çok zevkliydi ama hep büyü eğitmeni olmakta istemişti ve bu sene bu fırsat ayağına gelmişti. Biraz düşündükten sonra Athena'nın teklifini kabul ederek artık büyü eğitmeni oldu. Bugün büyü tekniklerinin ikinci dersiydi. Fakat birinci dersi arkadaşı Alexis verdiğinden dolayı biraz sonra vereceği ders onun ilk dersi olacaktı.

Hemen üstüne mini eteği ile şık bluzunu giydi. Kıyafetine uygun topuklu ayakkabılarını da seçmeyi ihmal etmedi. Sarı, uzun saçlarını düzleştirdikten sonra bluzuyla uygun olan makyajını yaptı. Çantasına birkaç bir şey attıktan sonra dersliğe doğru yürümeye başladı. Dersliğe geldiğinde saatine baktı ve telaşa kapıldı. Yarım saat sonra herkes burada olacaktı ve o daha hiç hazırlık yapmamıştı. Hemen arkadaki odaya geçti. Öğretmenlerin odasına... Oradan birkaç alması gereken malzemeleri aldı. Hazırlıklarını tamamladı ve öğrencilerinin gelmesini bekledi.

***

Öğrenciler yavaş yavaş gelip otururken tanıdığı arkadaşlarına selam verdi. Herkes oturduğunda ise "Hoş geldiniz arkadaşlar. İlk önce tanıyanlar beni zaten tanır ama tanımayanlar için ismim Claire... Claire Angel Deeply. Afrodit kızıyım ve bu benim ilk dersim. Bu yüzden oldukça heyecanlıyım ama işimi iyi biliyorum merak etmeyin." dedi. Derslikte hafif kıkırdamalar oluştu. Onları susturarak konuşmaya devam etti. "Bu dersimiz de özel güçlerimizi kontrol edip uygulamasını öğreneceğiz. Herkesin bir özel gücü var ama birçoğunuz bunu daha keşfedememiş ve birçoğunuzda kullanmayı beceremiyor. Dert etmeyin. Bu dersimizden çıktığınızda özel güçlerinizi öğrenmiş ve onları kullanabiliyor olacaksınız." diyerek en sıcak gülümsemesini yüzüne kondurdu. İçerde tanıdığı tanımadığı her kes gülümseyerek ona karşılık verdi. "Evet, şimdi benim özel gücüm annemden aldığım büyükonuş yeteneği. Bu özel gücümü başta bazılarınız gibi keşfedemedim ama keşfettiğim anda da özel gücüm üstünde çalıştım çalıştım çalıştım ve şimdide özel gücümü ustalıkla kullanabiliyorum. Şimdi bunu size de göstereceğim. Bana yardımcı olacak bir gönüllü var mı?" diye konuşmalarına devam etti. Birbirlerine bakışan melezlerden bir tanesi ayağa kalktı ve yanına geldi. Bu Mantolon'du. Hekate oğlu... Onu tanıyordu. Çok iyi arkadaşlardı. Bu yüzden işi daha da kolay olacaktı. "Hoş geldin Mantolon." dedikten sonra konuşmalarına devam etti: "Şimdi ben senin üstünde özel gücüm olan büyükonuş yeteneğimi kullanacağım. Buna izin veriyor musun?" Mantolon arkadaşlarına baktıktan sonra "Kötü bir şey olmayacağına garanti veriyorsan izin veriyorum." dedi. Gülümseyerek "Garanti veriyorum merak etme. Seni etkim altına alacağım sadece. Ben ne istersem isteyim yapma. Gerçi buna olanak yok ama en azından dene." dedi ve öğrencilere baktı. "Özel güçlerimizi kullanırken ilk aşamamız ve aşamaların en önemlisi konsantre olmaktır. Bütün zihnimizi işimize vermeliyiz ki yanlış sonuçlar doğurmasın. Şimdi ben konsantre olacağım beni dikkatle izleyin." dedikten sonra Mantolon üzerinde iyicene konsantre olmaya başladı. Gözlerini kapamış bir şekilde dudaklarıyla bir şeyler fısıldadı sonrada gözünü açtı. "Mantolon bana masadaki suyu getirir misin?" diye sordu. Mantolon masada bardakta duran suyu hiç tereddüt etmeden getirdi. Öğrencilerine tekrar baktı ve "Artık Mantolon benim etkim altında. Ben ne istersem yapar." dedi. Hayretler içinde kalan öğrenciler kendilerini belli ediyordu. Bazıları ise hiç şaşırmıyordu. "Mantolon şimdi bardağın içindeki suyu yere dök." dedi. Mantolon, Claire'in hala etkisi altında olduğu için bardağı ters çevirerek suyu yere döktü. Claire ise "Başka yapmasını istediğiniz bir şey var mı?" diye gülümseyerek sordu. İçlerinden kalkan bir öğrenci "Saçını çeksin!" dedi. Bunu üzerine Claire "Mantolon saçını acıtmadan çek." dedi ve Mantolon saçını çekti. "Aaa” diye şaşkınlık sesleri yükselirken Claire "Evet bu kadar yeter bu 2.aşamaydı. Özel gücünüzü kullanabilme. Son aşama ise özel gücünüzü bitirme. Çoğunuz özel gücünü kullansa bile bitirmiyor yada bitiremiyor. Bu da sonradan başına büyük belalar aşıyor." dedi ve tekrar konsantre olarak bir şeyler fısıldadı. Sonra da "İşte bu kadar. Tekrar konsantre olarak işinizi bitiriyorsunuz. Mantolon nasıl hissediyordun?" dedi gülümseyerek. Mantolon, Claire'in etkisinden kurtularak "Çok garipti. Hiç bir şey yapamadım. Sanki boşluğa düşmüş gibiydim.Bana kötü bir şey yaptırmadın değil mi Claire?” dedi. Sınıftan kahkahalar yükseldi. Kahkahalar dinince "Bana güven… Evet, şimdi siz gelip tek tek özel güçlerinizi anlatacaksınız. Bende size yardımcı olacağım. Kimden başlayalım? Mantolon hazır ayaktayken senden başlayalım mı? Hadi bakalım senin özel gücün ne?" diye sordu ve Mantolon'un özel gücünü anlatmasını bekledi.



Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mantalon Soluric
Hekate'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Hekate'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Mantalon Soluric


Mesaj Sayısı : 97
Kayıt tarihi : 05/02/11

Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Empty
MesajKonu: Geri: Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz   Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Icon_minitimeSalı Tem. 12, 2011 12:35 pm

Ellerim ceplerimde yavaşça sıralarında oturan öğrencileri bir bir geçiyordum. Bir kulağım öğrencilerin fısıldaşmalarında, diğeri de sinir bozucu ruh ikizimdeydi. "Neden gönüllü oldun Mantasalak. Şimdi sınıfa rezil olacaksın. Ben de keyifle seni izleyeceğim. Komik bir gösteri gibi olacak." Bunca zamandır nasıl oluyor da benim ruh ikizim olduğunu bir türlü anlayamamıştım. Anlamaya da zamanım yoktu. İki kulağımı da sınıftan çıkan uğultuya verdim. Sınıfın karşısında durduğumda kendimi bir korkuluk gibi hissettim. Sırada oturanların gözleri bana bakmak istemiyormuş gibi bakıyordu. Buna alışıktım."Hoş geldin Mantolon. Şimdi ben senin üstünde özel gücüm olan büyükonuş yeteneğimi kullanacağım. Buna izin veriyor musun?" Claire son derece emin ses tonuyla bana, kendimi ona teslim ettiğimi onaylamamı istiyordu. Mantadark'ın söylediklerine kulak asmayıp Claire'e büyükonuş yeteneğinin zararı olup olmayacağını sordum. Aldığım cevap Mantadark'ı küçük düşürmeye yetmişti.

Soğuk gözlerle sıramda oturan Mantadark'a baktım. Yüzünde hala şapşal gülümsemesiyle bana bakıyordu. Artık ona bakmamalıydım. "Şimdi ben konsantre olacağım beni dikkatle izleyin." Mantadark'la bakışmaktan Claire'in söylediklerinin sonunu anlayabilmiştim sadece. Claire'e baktığımda gözlerini kapattı ve dudaklarını hafifçe kıpırdattı. Kontrol altına alınmayı sevmezdim. Sırf Claire için bu riski göze almıştım. Gözlerini açtığında içimde garip bir şeyler hissettim. "Mantalon bana masadaki suyu getirir misin?" Vücudum istemsizce masaya doğru hareket ediyordu. Kaslarımı istediğim gibi oynatamıyordum. Hareket eden bir robot gibiydim. Ellerim masadaki suyu yavaşça aldı ve Claire'e getirdi. "Mantalon şimdi bardağın içindeki suyu yere dök." Şimdi de kolum ters dönmüştü. Bardağın içindeki su boşalmıştı. Onunla birlikte ben de bir boşluğun içine düşmüştüm. Hiçbir şey yapamıyordum. Kendi bedenime hapis olmuş gibiydim. Kontrolümü geri kazanmak için hiçbir şey yapamıyordum. Üzerime bir ferahlık çökmüştü. Ferahlıkla birlikte bir yorgunluk gözlerimin kapanmasına çalışıyordu. Fakat Claire'in büyükonuş yeteneği nedeniyle göz kapaklarımı bile hareket ettiremiyordum. "Saçını çeksin!" Biraz eğlence istedikleri çok açıktı. Ellerim irademle zorlanmadan saçımı çekmişti. Sıramda oturup gülen Mantadark yanına Mantalight'ın oturmasıyla buharlaşmıştı. Mantalight soğuk gözleriyle bana bakıyordu. Aynada kendimi görnüş gibi oldum. "Kimden başlayalım? Mantalon hazır ayaktayken senden başlayalım mı? Hadi bakalım senin özel gücün ne?" Konuşma sırası bana gelmişti. Ellerimi ceplerimin daha derinine soktum ve söze başladım. "Benim gücüm bedenimin anka kuşu şeklinde mavi alevle çevrelenmesi. Gücümün kaynağı ateş elementine dayanıyor. Mavi alev, kırmızı alevden daha sıcak ve plazma haline daha yakındır. Mavi anka kuşunun şeklini bozmadan iki dakika boyunca tutabiliyorum. Etrafımı çevrelediği ve çok sıcak olduğu için bana büyük oranda bir savunma sağlıyor." Sözlerime devam ederken ilk defa gücümle tanıştığım güne geri döndüm. "Gölün üzerindeydik. Vücudumun fazla ısınması sonucu bedenimden mavi alev yükselmeye başlamıştı. Ani bir telaşla kendimi gölün serin sularına bırakmıştım. Emily'le sakin geçen kano yolculuğumuzu tehlikeli bir olayla sonlandırmıştık." Bunları anlattıktan sonra kulaklarımı Claire'e çevirdim. "Mavi alevden anka kuşunu daha uzun tutabilmek için tek bir elemente odaklanmalısın. Hekate çocuğu olduğun için diğer elementlere de hükmedebiliyorsun. Alevin daha iyi bir savunma yapmasını istiyorsan sıcaklığı sabit tutmalısın. Daha önce de söylediğim gibi konsantrasyon çok önemli. Bunları aklında bulundurursan gücüne tam olarak hakim olabilirsin." Bunları bildiğimi ona söylememem benim için daha iyi olacaktı. Şimdi karşıma kocaman buz kütleleri çıkmıştı. Claire benden bunları özel gücümle eritmemi istiyordu. Ellerimi yavaşça havaya kaldırdım. Gücümü açığa çıkarmaya hazırdım. Vücudumu kasmaya başladım. Kollarım, bacaklarım kilitlenmişti. Mavi alevin vücudumu yaktığını hissedebiliyordum. Kollarım ve bacaklarım tamamen mavi alevle çevrelenmişti. Vücudum alevlerle kaplanırken karnıma bir ağrı saplanmıştı. Bu sabah kahvaltıya oturmadığımı hatırladım. Dersi geçebilmek için bunu başarmalıydım. Alevleri iki dakika kadar tutabildiğim için bütün gücümü alevi güçlendirmek için kullanacaktım. Dişlerimi sıkmaya başladım. Vücudum kasılma limitine gelmişti. İki elimin arasında mavi bir alev topu oluşturdum. Tam güce ulaştığımda mavi alevin hızlı bir şekilde elimden püskürmesini izledim. Bir ayağımı geriye atarak kendimi uçmamaktan kurtarmıştım. Buz kütlesi çok yavaş bir hızla eriyordu. Daha hızlı alev püskürtmeliydim. Sol ayağıma kramp girmişti. Olduğum yerde kalmıştım. Ellerim arasındaki alev topunu biraz daha küçülttüm, alev gücünü sıkıştırıp buzu daha hızlı eritebilmek için. Buzların erimesi hızlanmıştı. Buzlar eridikçe sınıfı hafif bir sis kaplıyordu. Bacağımdaki krampa daha fazla dayanamadım ve bütün kaslarımı serbest bıraktım. Mucizevi bir şekilde mavi alev çevremde su gibi dalgalanıyordu. Kalan son buz kütlesi de eriyince vücudumdaki alev yavaşça söndü. Sol elimi açtığımda Surakatz elimde belirmişti. Sol elimle Surakatz'dan destek alarak sırama yürüdüm. Sol bacağımın iyi bir tatile ihtiyacı olacak.


En son Mantalon Soluric tarafından Çarş. Tem. 13, 2011 8:46 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isabelle Coco Franke
Poseidon'un Çocuğu
Poseidon'un Çocuğu
Isabelle Coco Franke


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 01/09/10

Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Empty
MesajKonu: Geri: Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz   Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Icon_minitimeÇarş. Tem. 13, 2011 5:05 am

Özel gücümün suyu etkilemek dışında bir özelliği daha olduğuna inanmayı çok istiyordum. Ama geçen uzun zaman sonucu özel bir yeteneğim olmadığına karar vermiştim bile.
Kardeşlerim ve etrafımdakiler ne kadar söylerse söylesinler bir dersle yeteneğimin ortaya çıkacağını hiç sanmıyordum. Bu yüzden kimseyi dinlemeyip kendime defolu damgasını yapıştırıp, kulübede bir köşeye kapandım.
Kahvaltı edeceğimiz bir sabah Luna yanıma geldi ve beni son kez denedi. ''Hadi ama Bells! Bugün derslik var. Ben gidiyorum ve sen de benimle geliyosun. Kendine bunu yapamazsın, gücünün kendi kendine ortaya çıkmasını bekleyemezsin. Bu derslik bunun için var.'' Redederek başımı salladım. ''Hayır Luna. Benim gücüm filan yok. Herkeste olmak zorunda değil, bu Afrodit çocuklarının olayından. Hepsinde Büyükonuş var. Bende de suyu kullanma var. Hepimizde olduğu gibi. Bundan fazlası yok.'' Luna bıkmış bir vaziyette yatağın üzerine çöktü. ''Ben yalnız gitmek istemiyorum. Benimle gel lütfen.'' dedi. Üzülerek ona baktım. Yine inatçılığım tutmuştu. ''Ben derslikleri pek sevmiyorum Luna. Biliyorsun.'' Diyerek bahane aradım ama Luna pes edecek gibi görünmüyordu. Hızla kalktı ve dolaptan kıyafetlerimizi çıkarıp yatağın üzerine serdi. ''Bu dersliğe Poseidon çocuklarının gitmesi zorunlu ve sen de bunu sadece bizim gitmemizin zorunlu olduğu bir parti gibi düşün.'' diyerek kapıya doğru koştu. ''Burda bekliyorum. Hemen giyin!'' Hızla kapıyı kapattı. Poflayarak zorla ayağa kalktım ve Luna'nın seçtiği kıyafetleri üzerime geçirdim. Saçlarımı salık bıraktım ve hafif bir ruj sürdüm. Kapıyı açtığımda Luna olduğu yerde beni bekliyordu. Hazırlanmış olduğumu gördü ve ben kararımı değiştirmeden kulübeden çıkmamız için acele etti. Kulübeden çıkarken dersliğe doğru hızla ilerleyen melezleri gördük. Luna koluma girerek onlara yetişmeye çalıştı. Dersliğin kapısına vardığımızda Claire'i içeride öğrencileri selamlarken gördük. Luna kolumdan çekti ve sınıfa girip arkalardan bir sıra seçip oturduk.
Eğitmenin Claire olması beni çok rahatlattı. Claire'i severdim ve eğitmenlik konusunda gerçekten iyi olduğunu düşünüyordum. "Hoş geldiniz arkadaşlar. İlk önce tanıyanlar beni zaten tanır ama tanımayanlar için ismim Claire... Claire Angel Deeply. Afrodit kızıyım ve bu benim ilk dersim. Bu yüzden oldukça heyecanlıyım ama işimi iyi biliyorum merak etmeyin." diyerek dersi başlattı. Sınıftakiler Claire'in heyecanlı olduğuna kıkırdarken ben odaklanmaya çalışmakla meşguldum. "Bu dersimiz de özel güçlerimizi kontrol edip uygulamasını öğreneceğiz. Herkesin bir özel gücü var ama bir çoğunuz bunu daha keşfedememiş ve bir çoğunuz da kullanmayı beceremiyor. Dert etmeyin. Bu dersten çıktığınızda özel güçlerinizi öğrenmiş ve onları kullanabiliyor olacaksınız."İşte bu benim sorunumdu. Ne kadar inatçı olsam da aklımdan umarım bu işe yarar diye geçiriyordum. Claire sıcak bir gülümsemeyle bize baktı. O güler gülmez herkes aptal aptal gülmeye başladı. -Ben de dahil!- Afrodit çocuğu olmanın verdikleri.
Claire sınıfı toparlayabilmek için hemen konuya geçti, "Evet, şimdi benim özel gücüm annemden aldığım büyükonuş yeteneği. Bu özel gücümü başta bazılarınız gibi keşfedemedim ama keşfettiğim anda da özel gücüm üstünde çalıştım çalıştım çalıştım ve şimdi de özel gücümü ustalıkla kullanabiliyorum. Şimdi bunu size de göstereceğim. Bana yardımcı olacak bir gönüllü var mı?" Az önceki sınıfça gülme vakasından sonra buna hangi akıllı gönüllü olur ki diye düşünmüştüm ki bir melez ayağa kaltı. Çocuğu bir iki kez kulübelerin orda görmüştüm. Ama ki olduğunu bilmiyordum. Çocuk sırasından yavaşça çıktı ve Claire'in yanına gitti. "Hoş geldin Mantolon." dedi Claire. Tuhaf bir ismi var diye düşündüm ki sonra hatırladım. Mantolon Hekate'nin oğluydu. "Şimdi ben senin üstünde özel gücüm olan büyükonuş yeteneğimi kullanacağım. Buna izin veriyor musun?" diye sordu. Çocuk biraz çekinir gibi oldu ama tahminimden istekli çıktı. "Kötü bir şey olmayacağına garanti veriyorsan izin veriyorum." dedi. Claire yine gülümsedi ve "Garanti veriyorum merak etme. Seni etkim altına alacağım sadece. Ben ne istersem isteyim yapma. Gerçi buna olanak yok ama en azından dene." dedi ve ekledi. "Özel güçlerimizi kullanırken ilk aşamamız ve aşamaların en önemlisi konsantre olmaktır. Bütün zihnimizi işimize vermeliyiz ki yanlış sonuçlar doğurmasın. Şimdi ben konsantre olacağım beni dikkatle izleyin."
Gözlerini kapayıp bir şeyler fısıldadı. Ya da ben öyle gördüm. Ardından gözlerini açtı ve Mantolonun gözlerinin içine baktı. "Mantolon bana masadaki suyu getirir misin?" Çocuk hiç tereddüt etmeden hızla masadan suyu aldı. "Artık Mantolon benim etkim altında. Ben ne istersem yapar." Bu gerçekten inanılmazdı. Tamam Afrodit çocuklarının bu özelliğini hepimiz biliyorduk ama canlı olarak görmek çok tuhaftı. "Mantolon şimdi bardağın içindeki suyu yere dök." dedi Claire komut vererek. Çocuk boş bir hareketle bardağı ters çevirdi.
Claire sınıfa dönerek başka yapmasını istediğiniz bir şey var mı diye sordu. Sınıftaki bazı salaklar saçını çekmesini söylediler. Claire bunu yumuşatarak, saçını acıtmadan çekmesini söyledi. Mantolon saçını çekerken sınıftakiler şaşkınlıkla karışık güldüler. "Evet bu kadar yeter bu 2.aşamaydı. Özel gücünüzü kullanabilme. Son aşama ise özel gücünüzü bitirme. Çoğunuz özel gücünü kullansa bile bitirmiyor yada bitiremiyor. Bu da sonradan başına büyük belalar aşıyor."dedi ve tekrar odaklandıp gözlerini kapadı. Açtığında Hekate oğlu eski haline döndü. "İşte bu kadar. Tekrar konsantre olarak işinizi bitiriyorsunuz. Mantolon nasıl hissediyordun?" Çocuk şaşkınlıkla, "Çok garipti. Hiç bir şey yapamadım. Sanki boşluğa düşmüş gibiydim. Bana kötü bir şey yaptırmadın değil mi Claire?” Çocuğun saflığına bütün sınıf güldü. Claire kahkahaları bastırmak için, ''Bana güven… Evet, şimdi siz gelip tek tek özel güçlerinizi anlatacaksınız. Bende size yardımcı olacağım. Kimden başlayalım? Mantolon hazır ayaktayken senden başlayalım mı? Hadi bakalım senin özel gücün ne?"
Çocuk kendi gücünü uzun uzun anlattı. Ya da ben sıkıldığım için bana öyle gelmişti. Tam olarak ne dediğini de hatırlamıyordum ya neyse..
Çocuk yerine giderken Luna aniden elimi tuttu ve havaya kaldırdı. Ne olduğu anlayamadan Luna'ya bakıyordum ki, Claire yumuşak sesiyle ''Bells, sıra sen de!'' dedi. Luna başarısını alkışlarken, ayağa kalkmamak için bahane bulmaya çalışıyordum ama Claire'e bakınca bunu yapmamam gerektiğini anladım. Zorla sıradan kalktım ve Claire'in yanına vardım. Ben yanına gelince Claire, ''Selam Bells!'' dedi. Başımı sallayarak ona karşılık verdim. ''Sanırım diğer kardeşlerin gibi sen de suya hükmedebiliyorsun?'' Ciddi olmaya çalışarak ''Evet sayılır.'' dedim. ''Peki onun dışında başka bir şey yapabiliyor musun?'' Kollarımı arkamda birleştirerek, ''Evet nefesimi suyun altında uzun süre tutabiliyorum.'' Claire düşündü ve ''Tahmin ettiğimiz gibi Poseidon çocuklarının özellikleri ve sen yeteneğini çoktan keşfetmişsin Bells. Ama henüz onu geliştirmemişsin.'' Duraksadı ve bana baktı. Hem şaşırmış hem de haklı çıktığım için sevinmiştim. ''Ne yani bir kovaya su doldurmaktan fazlası mı var?'' Claire gülerek, ''Elbette! Tanrılar artık çocuklarına özel bir yetenek bahşetmekten çekinmiyorlar Bells. Bizler onların en önemli askerleriyiz. En azından Olimpos'ta böyle görülüyoruz. Yani anlayacağın bazı genetik özelliklerinin dışında verilen güçlerin var. Suda nefesini tutabilmen genetik. Ama suya hükmedebilmen pek öyle sayılmaz. Diğer kardeşlerinden de bunu yapabilen vardır ama gücüne göre bu değişir.'' Hala şaşkınlıkla bakıyordum. Arkada oturan Luna'da bana sevinçle gülüyordu. ''Şimdi seninle çok küçük bir test yapacağız ve sonra sana vereceğim talimatları kendi başına yalnız olduğun bir gün çalışacaksın. Bu şekilde gücünü yönetmeyi öğrenmiş olacaksın.'' Peki dercesine başımı salladım. Claire Mantolon'un yere dökmüş olduğu suyu gösterdi. ''Suyu bardağa geri koymanı istiyorum Bells. Sadece odaklan. Hazır mısın?'' Yapabileceğime inanarak, ''Hazırım!'' dedim. Claire yanımdan ayrıldı ve ''Odaklan!'' dedi. Suya baktım ve gözlerimi kapadım. Bardağa ,bardağa, bardağa! Gözlerimi açtığımda suyun yerden toparlanmakta olduğunu gördüm. Konsantrasyonu dağınık biri için bu çok fazlaydı. Dikkatimi bu sefer bardağa yoğunlaştırdım ve elimi uzatıp suyu havaya kaldırdım. Bir bardak su etrafında hiç bir şey olmadan havada uçuyordu. Elimi bardağa doğru hareket ettirdim ve bıraktım. Su bardağın üzerinde durdu ve yavaşça içine geri doldu. Yaptıklarıma inanamayarak baktım. Daha önce hiç bu kadar basit olmamıştı ve daha önce kimsenin önünde yapmamıştım. Sınıftakiler beni alkışlamaya başladıklarında utançtan kızardığımı iliklerme kadar hissettim. Claire yanıma geldi ve ''Tek yapman gereken odaklanmak ve bağlantıyı koparmamak. Bu kadar basit!'' diyerek göz kırptı. Bu kadar basit olmasına inanamayarak sırama geçtim.
Luna bana cesaret vererek gülümsedi. Yanına oturduğumda ''Ben sana demiştim!'' dedi. Ona hızlıca sarıldım. Başka bir melez Claire'in yanına giderken ayrıldık ve ilgiyle melezi dinlemeye başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mirabella LaPiere
Demeter'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Demeter'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mirabella LaPiere


Mesaj Sayısı : 863
Kayıt tarihi : 01/11/10

Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Empty
MesajKonu: Geri: Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz   Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Icon_minitimePerş. Tem. 14, 2011 3:01 am

    Doğa sessizliğini tüm sükunetiyle koruyordu, kimsenin duyamadığı fakat kulağına her defasında ilişen bitkilerin cılız sesleri adeta bir muhabbete dönüşüyordu Bella için. Gücünü ilk Fransa’dayken sarayda keşfetmişti. Taş duvarların kenarlarında biten sarmaşıklar, büyük bir ihtişamla ahşap pencerenin kenarına doğru uzanıyordu. Yeşilin her tonu küçük kızın hoşuna giderdi, çevresini kapatan duvarlar ona her daim sadece baş başa olduğu bir ütopyayı anımsatıyordu. Tıpkı olmasını istediği gibi, sadece kusursuzluğun yer aldığı bir dünya… Dışarıda ki halk ile pek alakadar olduğu söylenemezdi aslında, sadece tahta geçeceği ihtişamlı günlere olan hazırlığını yapıyordu. Saray içerisinde sadece belli başlı kişilerle görüşmek belki de onun için bir hapishaneydi. Kusursuz bir geleceği kurmak için harcanan eğitimler ve tüm bunların peşinden getirdiği kısıtlamalar. Fakat her şeye rağmen mükemmeliyetin eşiğindeydi, rüyalarını süsleyen ütopyada yaşıyordu. Çevresinde onu dinleyen hizmetliler dışında sadece penceresinin kenarını süsleyen bitkiler yer alıyordu. Söylemiştim ya, yeşilin her tonunu severdi diye. Odasını kapayacak durumda bile olsa onları bir kenara atamazdı Bella. Sıradan bir gün gibi görünse de onun için değildi aslında, bu kez penceresinin kenarında ki yeşil bahçeye hükmedebilmişti. Her ne kadar bunu bilerek yapmamış olsa bile; bitkilerin düşüncelerinde ki gibi komut verdiğini gördüğünde küçük kızın zümrüt yeşili gözleri hayret dereceğinde büyümüştü. O zaman babasından öğrendiği tek şey Tanrıların ona armağan olarak verdiği bir yetenek değildi, aynı zamanda bir melez olduğuydu.

    Clair’in vereceği dersliği duyunca zihninde eski hafızaları canlanmıştı. Artık küçük bir kız değildi, tahtın yasal varisiydi. Aynı zamanda özgürlüğünün de. Fakat yeteneği hakkında bilmediği pek çok konu vardı. Belki de öyle düşünüyordu? Düşünceli bir eda ile dersliğe doğru seri adımlarla ilerledi. Clair’in iyi bir eğitmen olduğunu her daim biliyordu, geçen yıllarda pegasus eğitmenliğini de Afrodit’in güzel melezi yönetmişti. Her ne kadar Clair’in derliğine gitmeye fırsat bulamasa bile antrenmanlarda ki başarısını biliyordu. Dersliğe girdiğinde herkes yerine geçmiş, Clair’in dudaklarından dökülen cümleleri bekliyordu. Kimisi gücünü keşfetmiş, kimisi ise daha ne olduğunu bile bilmiyordu. Lakin tüm herkesin tek ortak noktası bu ders konusunda bir deneyim elde etmekti. Zümrüt yeşili gözlerini Clair’e çevirdi, adeta derse kilitlenmişti. “Evet, şimdi benim özel gücüm annemden aldığım büyükonuş yeteneği. Bu özel gücümü başta bazılarınız gibi keşfedemedim ama keşfettiğim anda da özel gücüm üstünde çalıştım çalıştım çalıştım ve şimdide özel gücümü ustalıkla kullanabiliyorum. Şimdi bunu size de göstereceğim. Bana yardımcı olacak bir gönüllü var mı?” Gönüllü mü? Oh hayır, kesinlikle hayır. Büyükonuş karşısında yaşayacaklarını şimdiden tahmin edebiliyordu. Lakin eğitmenin Clair oluğunu göz önünde bulundurduğunda düşüncesi bir an tersine dönmüştü. Gönüllü olacak kişiye herhangi bir zarar vermeyeceğini iyi biliyordu Mirabella. Sınıf içinde oluşan sessizlik Mantalon’un ayağa kalkmasıyla kısa sürmüştü. Tüm gözler çocuğa ve Clair’e kenetlenmişti. Çoğu kişi gibi, zihninde yaşanacak olaylar hakkında kısa çaplı bir senaryo kurmuştu Mirabella, ama herkesin dediği gibi kendisine söylediği tek şey vardı; neler yaşanacağı? Çocuk kızın önüne geldiğinde Clair bir şeyler mırıldandıktan sonra sınıfta büyük bir sessizlik oluşmuştu. Mantalon adeta bir kuklaya dönmüş gibiydi; bu durum Mirabella’ya sarayda ki hizmetlilerini anımsatmıştı. Her ne isterse onarla yaptırmak küçükken en keyif aldığı oyunlardan biriydi, Clair’den tek farkı yetenek yerine sadece belirli bir konuma sahip olmasıydı. Yalnız duvarlar arasında sözü geçecek bir konum. “Mantolon bana masadaki suyu getirir misin?” Çocuk kızın dudağından dökülen her bir kelimeyi harfi harfine uyguluyordu. Neler hissettiğini Mirabella bir an merak etmişti, lakin Mantalon’un yerinde olduğunu düşününce zihninde kurduğu küçük senaryo bir anda yok olmuştu. Clari yeteneğini tanıtmak amacıyla çocuğa çeşitli komutlar vermeye devam ediyordu. Bardakta ki suyu yere dökmesini istediği sırada Mantalon elinde tuttuğu bardağı ters çevirerek suyu yere döktü. Kimileri Clair’e küçük sorular sorarak yeteneğinin başka neler yapılacağını öğrenmek istiyordu, genç kız ise sırasında oturmuş sadece yaşanan olayları bir seyirci gözüyle seyrediyordu. “Evet bu kadar yeter bu 2.aşamaydı. Özel gücünüzü kullanabilme. Son aşama ise özel gücünüzü bitirme. Çoğunuz özel gücünü kullansa bile bitirmiyor yada bitiremiyor. Bu da sonradan başına büyük belalar aşıyor.” Nasıl unutabilirdi ki? Çevresinde ki bitkileri yönetmeye başladığını keşfettiği sırada tüm sarayın bahçesini sarmaşıklarla kaplamıştı. Bahçıvan Dariel ve ekibi neredeyse bir ay boyunca otları temizlemek için güç bir çalışma yapmışlardı. Clair çocuğun üzerinde ki etkisini yok ettikten sonra Mantalon girmiş olduğu transtan çıkmıştı. “Çok garipti. Hiç bir şey yapamadım. Sanki boşluğa düşmüş gibiydim. Bana kötü bir şey yaptırmadın değil mi Claire?” Mirabella, Mantolon’un sözlerine hafif bir tebessümle karşılık vermişti sadece, babası her daim diğerlerinden farklı olduğunu vurgulamasını istemişti. Heyhat bu konuda pek başarılı olduğu söylenemezdi Mirabella’nın. “Bana güven… Evet, şimdi siz gelip tek tek özel güçlerinizi anlatacaksınız. Bende size yardımcı olacağım. Kimden başlayalım? Mantolon hazır ayaktayken senden başlayalım mı? Hadi bakalım senin özel gücün ne?” Çocuk kendi özel gücünü anlatmaya başlamıştı, aslında sahip olduğu güç ilginçti. Anka kuşlarını her daim seven biri olmuştu, bundan ötürü Mantolon’un gücü ilgisini çekmişti Bella’nın. Sıranın kendisine gelene kadar herkes özel güçlerini tek tek anlatıyordu, Clair ise nasıl kullanacaklarını öğretmeyle meşguldü. Fakat en çok Isabelle’nin gücü ilgisini çekmişti genç kızın. Suyun zarif bir şekilde süzülüp bardağın içine birikmesi oldukça görkemliydi.

    Sıranın kendine gelmesiyle duyduğu sesle irkilmişti; “sıra sende Mirabella.” Heyecanlandığı kesindi, ama sakin olmaya çalışacaktı, en azından elinden geldiği kadar. “Benim gücün bitkilere zihnimde ki düşünceleri uygulatabilmem, düşüncelerime göre verdiğim komutları uyguluyorlar.” Aslında gücü bir nevi büyükonuş yeteneği gibiydi Tanrıların ona olan armağanı, sadece insanlar yerine bitkilere yaptırıyordu. “Peki bunu yaparken zorlanıyor musun?” Clair’in sorduğu soru oldukça çelişkiliydi Mirabella’ya göre, gücünü kullanırken rahatlıkla istediğini yaptırabiliyordu lakin bazen istediği gibi olmuyordu. Tıpkı “Sarmaşıkları, ağaçlara, ve yer altında ki köklere dahil komut verebiliyorum. Lakin kimi zamanlar başaramıyorum.” Son söylediği söz onu kamptaki serüvenlerinde yaşadığı olaylara götürmüştü. Pek ağaçların olmadığı bir vadideyken yaşadığı saldırı gözleri önüne gelmişti genç kızın. Ağaçlara verdiği emir sayesinde kökler yer altından çıkıp hızla yaratığa doğru yaklaşıp bedenini sarmaya başlamışlardı. Canavarın birkaç dakika sonra köklerden kurtulmak için ettiği mücadele sona ermişti. Her ne kadar başarmış olsa bile o gün bunu çok zor yaptığını anımsamıştı Mirabella. Ağaçların vadiye uzak olmasından ötürü aralarında ki bağı kolay oluşturamamıştı. “Pekala küçük bir oyuna ne dersin Bella?” Clair’in dediklerinden pek bir şey anlamamıştı, “oyunumuzun adı uzak yakın, dışarıda bulunan bitkileri pencerenin pervazına kadar getirmeni senden istiyorum.” Clair pencereyi araladığında dışarıdan envai çeşit bitkinin kokusu sınıfa dolmuştu, adeta bahar dersliğin içerisinde başlamış gibiydi. Yapacağından oldukça kuşkuluydu Mirabella, vadide dahî zor başardığı zaman aklına geldikçe gözünde içinde bulunduğu durum imkansız kavramına bir adım daha yaklaşıyordu. “Hazır mısın?” Clair’in sorusuna kendisinden emin bir ifade ile hiç tereddüt etmeden yanıtladı, “evet.” Zümrüt yeşili gözleriyle dışarıya doğru baktığında ilkten kuşku duymuş olsa bile ardından hissetmiş olduğu kararsızlık yok olmuştu. Doğanın tüm ihtişamın benliğinde hissediyordu, her bir bitkinin meltemle olan dokunuşunu, ağaçtan süzülerek toprağa kavuşan her yaprak sanki kendi parçası gibiydi. Lakin onun için sorun bunu başarıp başaramayacağıydı. Düşüncelerini tıpkı önceki sefer yaptığı gibi dışarıya doğru yoğunlaştırdı, sadece doğa ile baş başa gibiydi, sınıfta onu izleyen kişileri umursamıyor tek düşündüğü ağacın gövdesine dolanmış olan bir grup sarmaşıktı. Ağacın gövdesini süsleyen bitkiler yavaş yavaş hareket ederek var oldukları konumdan ayrılmaya başlamışlardı. Sarmaşığın birbirini kenetleyen yaprakları yeni açan bir çiçek edasıyla bir bütün olmaktan çıkıyordu. İhtiyar ağacın kalın gövdesini terk ederek yeşil çimlerin arasında bir yılan edasıyla dersliğin penceresine yaklaşmaya başlamışlardı. Çimler arasında süzülen sarmaşıklar dersliğin duvarına yönelerek yukarı doğru ilerlemeye başladı, pencerenin pervazını yeşil bir çerçeve gibi çevreleyen bitkiler hızla birbirine kenetlenerek tıpkı ağacın gövdesinde olduğu gibi pervazın kenarlarına dolanmaya başlandı. “Sadece bitkiler ile olan bağını koparmamalısın, uzak yada yakın fark etmez.” Pencerenin pervazında ki bitkilere bakarak Clair’in sözlerinde haklı olduğunu düşündü. Ama daha da önemlisi başardığı işle kalmamaktı, bunu çalışarak ilerlete bilmekti.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lena H. Bryce
Artemis Avcısı/Sanat ve Zanaat Eğitmeni
Artemis Avcısı/Sanat ve Zanaat Eğitmeni
Lena H. Bryce


Mesaj Sayısı : 3383
Kayıt tarihi : 23/01/11

Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Empty
MesajKonu: Geri: Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz   Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Icon_minitimePerş. Tem. 14, 2011 1:56 pm

''Nasıl yani? Özel gücü olmayan tek avcı ben miyim!''

Kendimi avcı olduğumdan beri ilk defa bu kadar yetersiz hissediyordum. Üç avcı oturmuş laflıyorduk;ve konu birden özel güçlere gelmişti. Lexi vahşi hayvanları yönetebiliyordu. Sat ise ayın enerjisini kullanıyordu. Peki ya ben? Hiçbir şey yapamıyordum işte!Ok atan,ava giden,sıradan bir avcıydım. Lexi ve Sat bu duruma bozulduğumu anlamışlardı. Sat omzumu sıvazlayarak ''Ah,Lena. Kendini boşuna üzüyorsun. Biz senden daha eskiyiz. Sen de gücünü mutlaka bulacaksın.'' dedi. Gülümsemeye çalışarak onlara baktım. Belki de haklıydılar. Bir gün ben de gücümü bulurdum belki. Sat ve Lexi'ni ellerini tutarak ''Umarım Sat. Sizin gibi özel olmayı çok isterim.'' dedim. Sonra onlara iyi geceler diledim ve Sat'in şık,düzenli odasını terk ettim.
***
''Saatin alarmını kalkabileceğin bir saate kurarsan kimse uyanmaz Lena!''
Chels elinde İspanyol şarabı Porto'yu,diğer elinde alarmı kapatılmış saatimi tutuyordu ve oldukça kızgındı. Ağzının kenarındaki ıslaklığı koluyla sildi ve saati üzerime fırlatarak odadan çıktı. Bu kız kesinlikle kafayı bulmaya çalışmamalıydı! Ne zaman şarap içse,başımıza değişik olaylar gelirdi.
Sonuçta 'Chels baskını' yüzünden istemeyerek kalktım. Peluş terliklerimi ayağıma geçirip desensiz perdelerimi açtım. Penceremden plajı görebiliyordum ve bugün yakamoz vardı. Muhteşem! Bu doğal güzellik karşısında yüzüme hayranlık dolu bir gülümseme yayıldı. Bu görüntüyü sabah olana kadar izleyebilirdim;fakat ne yazık ki işlerim vardı. Saati sabahın 03.00'üne boşuna kurmamıştım herhalde.
Yüzüme soğuk su çarparak uykumu açtım ve doğruca gardırobuma gittim. Avcı olmanın güzel yanlarından biri ne giyeceğinizi düşünmemekti,en azından ava giderken. Hemen siyah şortumu,tişörtümü ve gümüş çizmelerimi çıkardım gardıroptan. Çizmelerimi ayağıma geçirdiğim sırada Lexi içeri girdi. İki adımda yanıma geldi ve ''Ava gelmeyi arz eder miydiniz Leydi Lena?'' diye sordu alaycı bir sırıtışla. Ona sevimli bir gülümsemeyle ''Ben dünden hazırım küçük hanım.'' dedim çizmemin fermuarını çekerken.
Ok çantamı da almamla odadan çıktık. Gümüş rengi duvar kağıtlarıyla kaplı koridorda ilerlerken ''Ava kimler geliyor?'' diye sordum. Lexi kafasını yana doğru eğerek ''Chels sarhoş,Sat uyanamadı.Yani Kath,sen ve ben.'' dedi. Başımla onayladım ve ''Güzel,Kath'in yanına gidelim o zaman.'' dedim.
Kulübemizin en hoş yerine gelmiştik:Büyük salon. Burası adına yakışacak derecede geniş ve şıktı. Her odanın aksine burada duvarlar açık renkti. Krem rengi duvarlar içinizi açarken,siyah deriyle kaplı koltuklar odaya asi bir hava katmıştı.Ahşap parkelerin üzerinde ilerlerken baba koltukta oturan Kath bize gülümsedi. Hızla rahat koltuktan kalkarak ''Nihayet gelebilidiniz.'' dedi. Lexi ile utangaç bir şekilde gülümsedik. Kath ''Tamam,yine affedildiniz.Haydi gidelim.'' dedi. Biz de ona uyarak kulübeden ayrıldık.
Gecenin üçünde tahmin edileceği gibi herkes uyuyordu. Zaten gece avlanmayı farklı kılan şeylerden biri buydu:Sessizlik. Evet. Biz avcılar sessizlik,yalnızlık,karanlık gibi kavramları severiz. Bunlar çoğu kişinin aksine bize güç ve ilham verir. Bu yüzden gecenin hoş sessizliğinde ilerlerken üçümüz de gülümsüyorduk.
Yürürken pek konuşmadığımız için etrafımı incelemeye başladım. İlk önce kulübelerin önünden geçtik. Her kulübenin ayrı bir güzelliği vardı.Hades kulübesindeki kuru kafaların ölümcüllüğü,Afrodit kulübesindeki hoş pembeliğin tatlılığı,Apollon kulübesinin kapısındaki altın lir heykelinin sanatsallığı şüphesiz müthişti. Fakat bana kalırsa içlerinden en güzeli, gümüş parıltılar saçan asi görünümlü Artemis kulübesiydi.
Kulübelerin olduğu geniş alanı geride bırakmıştık. Şimdi kano gölünün önünden geçiyorduk. Bu kısa bir yoldu ve her zaman aynı şeyi görüyorduk. Ay ışıklarının gölü bir aynaya çevirişi;ve Hades kulübesinin şakasına maruz kalan,yatağı göle taşınmış zavallı bir melez. Artık yeni şakalar bulmalıydılar!
Kano gölünü de geçince,plaja gelmiştik. Zaten bundan sonrası ormandı. Plaja gecenin üçünde uğrayacak çok az kişi vardı. Yalnız kalmak isteyen melezler ya da sevgililer dışında buraya gece gelen pek kişi olmazdı. Bu gün zaten tüm şezlonglar boştu. Zaten dolu olsaydı da pek dikkatimi çekmezdi herhalde;çünkü bu müthiş yakamozdan başka hiçbir şeye bakamıyordum. Transa geçmiş gibiydim. Ay'ın müthiş parıltısı beni etkisi altına almıştı. Bakışlarımı bu müthiş görüntüden ayırıp kardeşlerime baktığımda,tek etkilenenin ben olmadığımı fark ettim. Kath gözlerini yakamozdan ayırmayarak ''Ne hoş bir görüntü,değil mi? '' dedi. Lexi bakışlarını zorlukla bize çevirdi ve ''Evet;bu iyiye işaret. Güçlerimizi tamamıyla kullanabileceğiz. Dolunay bizi güçlü kılar.'' dedi. Sonra gümüş çizmelerine bakarak ''Haydi gidelim.Sabah olmadan dönmeliyiz.'' dedi. Kath ve ben başımızla onu onayladık ve ilerlemeye devam ettik.
Ormanın kasvetli,karanlık,kötü ve bir o kadar da gizemli havasına artık alışmıştım. Büyük bir ustalıkla ormanda ilerlemeye başlamıştık. Artık avcılığımın ilk yıllarındaki gibi canavar seslerinden korkmuyordum,aksine bu sesleri duymak hoşuma gidiyordu. Biraz sonra öleceklerdi çünkü. Hızlı ama sessiz adımlarla ilerliyorduk.Ormanın derinliklerine varınca uygun bir yer bulduk ve kendimizi kamufle ederek farklı ama birbirine yakın olan üç çalıya saklandık. Aradan beş dakika kadar geçmişti ki, kocaman bir drakon saklandığımız çalılık alana geldi. Kokumuzu almış olmalıydı;fakat bizi göremiyordu. Telaşla bir o yana,bir bu yana dönüyor;ağzındaki salyaları silmeye çalışarak bizi arıyordu. Kath sessizce yerinden çıktı ve hançerini belindeki kemerden çıkardı. Yavaşça ve ses çıkarmadan drakona doğru ilerlemeye başladı. Tam hançeri saplayacakken drakon hızlıca arkasını döndü ve Kath'in boğazını kavradı. Lexi hiddetle yerinden çıktı ardı ardına oklar atıyordu ama drakon hepsinden kurtuldu. Kath'in ölmesine izin veremezdim.Bir şeyler yapmalıydım. O anda her şey yavaşladı. Lexi'nin okları ağır çekimde uçuyordu,Kath ağır çekimde çığlık atıyordu ve drakon ağır çekimde oklardan kaçıyordu. Hatta drakona bakarken aklıma Matrix gelmişti. Garip olansa,tüm bu yavaşlıklara karşın,ben çok enerjik ve hızlıydım. Sanki üzerime vuran ay ışığının enerjisini emiyordum ve ışık gibi kayganlaşıyordum. Sanki,ışık oluyordum. Henüz neler olduğunu kavrayamazken,içimden gelen bir dürtüyle 'ışık hızında' drakonun yanına gittim ve hançerimi kalbine sapladım. O an her şey normal hıza döndü ve ben yere yığıldım sanırım.
***
Gözlerimi açtığımda kendimi odamda buldum. Güneş yeni doğuyor gibiydi. Saate baktım. 06.30'du. Belki de tüm gördüklerim rüyaydı. Bu yaşananların gerçek olmasına imkan yoktu çünkü. Ağrıyan yerlerimi ovuşturarak yatağımdan çıktım. Lexi ve Kath salondaydı. Hatta Sat de uyanıp onların yanına gelmişti. Onların yanına oturdum ve merakla kardeşlerimin gözlerine baktım. Hepsi bana endişeyle ve ilgiyle bakıyordu;fakat hiçbiri konuşmuyordu. Kath'in boynundaki morluğu görünce emin olmuştum,yaşadıklarım rüya değildi. Belimin ağrısından dolayı yüzümü ekşiterek ''Bana neler oldu anlamadım.'' dedim. Ben hala başıma gelenin adrenalin patlaması olduğunu düşünüyordum. Lexi,Kath'in elini tuttu ve '' Biz biliyoruz.Sen ışık oldun Lena.Evet,ışığa dönüştün! Özel gücün bu!'' dedi. Sonra ensişeyle Sat'e baktı. Kath'in boynunu göstererek ''Kardeşimizi kurtardın;fakat sen ölebilirdi.Gücümüzü ilk kullanışımızda çok fazla enerji harcarız. Bu nedenle bayıldın zaten. Yani eğitilmen gerekiyor.'' dedi. Onların endişeli bakışlarına karşın muzip bir şekilde gülümseyerek '' Tamam,yarın Büyü Teknikleri Dersi'ne giderim o halde!'' dedim. Biraz olsun rahatlamışlardı,sanırım.
Güneşin tepeye çıkmasıyla perdelerimi açtım ve ışığı içeri aldım. Üstüme her zamanki av kıyafetlerimin aksine açık renk bir kot şort ve beyaz kolsuz bir bluz giydim. Dalgalı saçlarımı saldım ve ders ile ilgili eşyalarımı alıp kulübeden ayrıldım.
Her derslikte olduğu gibi,yine sınıfa en son ben gelmiştim. Kalan son yere oturdum ve Claire'in konuşmalarını dikkatle dinlemeye başladım.
"Hoş geldiniz arkadaşlar. İlk önce tanıyanlar beni zaten tanır ama tanımayanlar için ismim Claire... Claire Angel Deeply. Afrodit kızıyım ve bu benim ilk dersim. Bu yüzden oldukça heyecanlıyım ama işimi iyi biliyorum merak etmeyin."
Claire bir Afrodit kızına yakışacak derecede güzel görünüyordu,her zamanki gibi. Sevimli gülümsemesini yüzünden hiç eksik etmese de heyecanını pek gizleyemiyordu. Bir ara bana baktı. Ona güven verici bir şekilde gülümsedim ve elimle harika gittiğini ifade eden bir işaret yaptım.
Bu dersimiz de özel güçlerimizi kontrol edip uygulamasını öğreneceğiz. Herkesin bir özel gücü var ama birçoğunuz bunu daha keşfedememiş ve birçoğunuzda kullanmayı beceremiyor. Dert etmeyin. Bu dersimizden çıktığınızda özel güçlerinizi öğrenmiş ve onları kullanabiliyor olacaksınız."
Özel güçlerinizi öğrenmek...Aklımadün gece yaşadıklarım gelmişti. Heyecanla ürperdim. Neyse ki Claire'in sevimli gülümsemesi beni derse çekti tekrar.
"Evet, şimdi benim özel gücüm annemden aldığım büyükonuş yeteneği. Bu özel gücümü başta bazılarınız gibi keşfedemedim ama keşfettiğim anda da özel gücüm üstünde çalıştım çalıştım çalıştım ve şimdide özel gücümü ustalıkla kullanabiliyorum. Şimdi bunu size de göstereceğim. Bana yardımcı olacak bir gönüllü var mı?"
İlk başta kalkmayı düşünmüştüm;fakat denek olmak için fazla yeniydim. Özel gücümü daha yeni öğrenmiştim ve sanırım bir gün için fazlasıyla macera yaşamıştım. Arka sıralardan bir çocuk kararlı bir şekilde oturduğu sıradan kalktı ve Claire'in yanına ilerledi. Bu Hekate Kulübesi'ndeki Mantalon'du. Claire onu tüm sınıfa tanıttıktan sonra büyükonuş yeteneğini uygulamay koydu. Mantalon'a bardak taşıma,su dökme ve saç çekme gibi emirler verdi. Herkes keyifle sırıtıyordu. Hatta onları izlerken ben bile biraz rahatlamıştım. Claire transı bozduktan sonra Mantalon endişeyle "Çok garipti. Hiç bir şey yapamadım. Sanki boşluğa düşmüş gibiydim.Bana kötü bir şey yaptırmadın değil mi Claire?” dedi. Hepimiz onun bu çocuksutavrına güldük. Fakat Claire bizi susturdu ve derse devam etti.
"Bana güven… Evet, şimdi siz gelip tek tek özel güçlerinizi anlatacaksınız. Bende size yardımcı olacağım. Kimden başlayalım? Mantolon hazır ayaktayken senden başlayalım mı? Hadi bakalım senin özel gücün ne?"
Mantalon çocuksu tavrını bırakıp havalı bir şekilde özel gücünü anlatmaya başladı. Anka kuşu ve ateş gibi kavramların dayandığı güç gerçekten muhteşemdi. Herkes hayranlıkla ona bakıyordu. Mantalon bu bakışları hiç takmıyormuş gibi yaparak yerine oturdu. Claire ona teşekkür etti ve tekrar biz dönerek ''Evet,sıradaki kim?'' dedi. İlk anlatanlardan olmak istemiyordum. Bu nedenle bir müddet bekledim. Belle ve Mirabella da güçlerini anlattılar. Hala konuşmak gelmiyordu içimden. Şu ana kadar konuşan herkesin güçleri o kadar fiyakalıydı ki... Yine de bundan sonsuza kadar kaçamazdım. En iyisi anlatıp kurtulmaktı. Parmağımı kaldırarak söz istedim ve Clarie'in onayıyla anlatmaya koyuldum.
''Benim gücüm ebeveynim Poseidon'dan değil;Leydim Artemis'ten geliyor. Gücümü dün gece avdayken keşfettim. Ay ışığına dönüşebiliyorum. Bulanık bir saydamlık ve hız kazanıyorum. Bu epey işe yarasa da,kötü yanları da var tabi. Yeni ay zamanında ve gündüzleri bu gücü kullanamıyorum mesela. Ve hala bu güçte çok yeniyim.''
Claire başıyla onayladı ve ''Buraya öğrenmek için geldin Lena. Gücün gerçekten çok hoşmuş. Ve öğrendiklerinle bu işte ustalaşacağına eminim.'' dedi. Claire'in beni cesaretlendirmesi hoşuma gitmişti. Gülümseyerek sırama oturdum ve sıradaki melezi dinlemeye başladım.

***
Sınıftaki her melez özel gücünü anlattıktan sonra,sıra uygulamalara gelmişti. Herkes özel gücünü Claire'in yardımıyla uygulamaya çalışıyordu. Benden önceki üç melez bu konuda başarılı olmuştu. Bu nedenle sıra bana geldiğinde üzerimde anlamsız bir stres hissettim.
Dersliğin penceresinden içeri giren ay ışığına kısa bir an gülümsedim. Ve sonra dolunaydan aldığım anlamsız güvenle tahtanın önüne çıktım. Daha önce özel güçlerimizi anlattığımız için herkes benim gücümü de biliyordu. Tahtanın önünde acemi bir öğrenci gibi dikilerek Claire'in talimatlarını bekledim.
''Pekala,sıra Lena'da. Lena ay ışığına dönüşebildiğini söylemişti. Bu nedenle Lena özel gücünü bize dersliğin önünde göstermeli.''
Claire sözünü bitirdikten sonra ona kaçamak bakışlar atarak dışarı çıktım. Yine beni cesaretlendirmesini istiyordum;çünkü şu an kendime pek güvenmiyordum. Tüm sınıf dersliğin önüne geldiğinde Claire benim karşıma geçti ve anlatmaya başladı.
''Şimdi,ilk önce iyice yoğunlaş. Ay ışığının niteliklerini aklından çıkarma ve ışığın enerjisini içinde hisset. Haydi,başla.''
Claire'in dediklerini harfiyen uygulamaya çalıştım. Ay ışığının yarı saydam görüntüsünü ve hızını içimde hissetmeye çalıştım;fakat düşünebilidiğim tek şey Kath'in morarmış boynunun görüntüsüydü. Gözlerimi açarken ışığa dönüştüğümü umuyordum;fakat kimse etkilenmiş görünmüyordu. Mutsuzlukla başımı yana devirdim ve Claire'e baktım. O pek şaşırmış görünmüyordu.
''İlk denemende gücünü yapamaman çok doğal Lena. Gücünü ne zaman keşfettiğini bize anlatır mısın?''
İstemeyerek dün geceyi anımsadım.
''Kardeşim bir drakon tarafından öldürülmek üzereydi. Onu kurtarmak için ileri atıldığım sırada ışığa dönüştüm.''
Claire anlayışla başını salladı. Bu tarz hikayeleri hep duyuyor olmalıydı. Bakışlarındaki anlayış yerini ciddiyete bıraktı. Boğazını temizledi ve konuşmasına devam etti.
''O an öfke,nefret ve korku dolu hissetmiş olmalısın. İşte bu tür duygular gücümüzü şiddetle arttırır. Ne yazık ki bu doğru değildir. Gücünü arttırmakla beraber,kontrolünü çok kolay kaybetmeni sağlar. Ayrıca gücünü uygulayabildiğin süreyide kısaltır.''
Bana hafifçe gülümsedi ve biraz daha yakınıma geldi. Sanırım üzerimdeki stresi azaltmaya çalışıyordu.
''Gücünü uzun süreli ve rahat uygulayabilmek için duygularını bir kenara bırakmalısın. Bunun yerine gücüne yoğunlaşmalısın. Her zaman sevgi ve nefret;korku ve cesaret gibi zıt kavramların ortasındaki ince çizgide olmalısın. Evet,şimdi bir dene.''
Başımı onaylarcasına salladım ve sınıfa sırtımı çevirerek yüzümü ay ışığına döndüm. Ay'ın beyaz ve asil ışınlarına son bir kez daha hayranlıkla baktım ve gözlerimi kapadım. Aklımdaki her şeyi silmiştim o an. Yaşadığım iyi kötü tüm anıları unutmuştum sanki. Sadece ışığın gücünü içimde hissetmek istiyordum.
Gözlerimi merakla açıp Claire'e baktım. Sınıftaki herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Claire'in yüzündeki güven verici gülümsemeye baktım. Evet,nihayet başarmıştım.
''Lena,seni görmekte zorlanıyorum. Işık gibi saydamlaştın. Şimdi bize hızını göstermek için bir şeyler yap.''
O bunu der demez plaja doğru koşmaya başladım. Kumların arasındaki kurumuş deniz yıldızını kaptığım gibi dersliğin önüne geri döndüm. Claire'in eline deniz yıldızını bıraktığımda yaklaşık 2 saniye geçmişti. Claire bana gülümsedi.
''Gerçekten de ışık hızıydı. Önemli bir aşama kaydettin Lena. Şimdi öğrenmen gereken bir şey daha var. Beni izle. ''
Claire beni tekrar diğer melezlerin önüne getirdi.
''Şimdi Lena,gücünü bana aktarmaya çalışacak. Tek yapması gereken elimi tutup odaklanması.''
Nerede durduğumu göremediği için elini boşluğa uzattı. Uzanıp elini tuttum ve dediği gibi odaklanmaya çalıştım. Işığa dönüştüğümdeki gibi kafamdaki her şeyi sildim. O an sadece ben,özel gücüm ve Claire vardık. Kafamı yana çevirdiğimde Claire'i zar zor seçebiliyordum. Başarmıştım.
Çok yorulduğum için tekrar eski halime döndüm ve Claire'in elini bıraktım. Claire bana gülümseyerek baktı.
''Tebrikler Lena.''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aldrick R. Carter
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Aldrick R. Carter


Mesaj Sayısı : 288
Kayıt tarihi : 25/02/11

Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Empty
MesajKonu: Geri: Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz   Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Icon_minitimeSalı Tem. 19, 2011 9:32 am

Çoğu zaman dersliklere sadece Marcus ve Aldrick giderdi ama bugün bütün kulübe erken kalkıp aile kahvaltısını yapmış ve büyü teknikleri dersine gitmek için hazırlanmaya başlamıştı. Neredeyse bütün kardeşlerinin özel güçlerini biliyordu. Leonard’ın bedenini şimşek kaplıyordu, Marcus şimşek hızında hareket edebiliyordu ve Drake kartala dönüşebiliyordu. Aldrick’in özel gücü ise şimşeği bir cisneye dönüştürebilmekti. Özel gücünü sadece bir defa kullanmış fakat bir daha ne kadar denediyse de bunu başaramamıştı. Bu yüzden de derse girmeyi çok istiyordu. Kılıcını çektikten sonra “ Bir gün sana ihtiyacım kalmayacak. “ diye mırıldanmıştı. Marcus “ Aldrick, hazır mısın ? “ diye sorduktan sonra üstünü değiştirmiş ve odasıdan çıkmıştı. Kulübeden çıktıktan sonra heyecanı artmıştı. Dersliklere beraber gidiyorlardı fakat parçalara bölünmüş haldeydiler. Drake,Leonard,Marcus ve Perseus önde gidiyorlardı. Arkalarında Adyalı ve Jennifer vardı ve en arkada Aldrick tek başına yürüyordu. Dersliklere yaklaştıkça etrafta olan melez sayısı artıyordu. Kardeşleri dersliğegirmişlerdi. Aldrick içeri girmeden önce kapıdaki Antik Yunanca tabeleya baktı. “ Büyü teknikleri dersliğine hoşgeldiniz. “

İçeri girdiğinde eğitmeninin eşi Thalia’nın kardeşi Claire olduğunu fark etmişti. Ona selam verdikten sonra kardeşlerinin yanına doğru yönelmeye başlamıştı. 28 yaşındaydı ama hala eğitim almak canını sıkıyordu. Eğer normal bir insan olsaydı eğitim 5-6 yıl önce bitecekti ama normal olmadığı için eğitim almaya devam ediyordu ve büyük bir ihtimalle de devam edecekti. Kardeşlerine bakıyordu. Hepsi muhabbet ederken o tek başına oturuyordu. Hayatı boyunca yalnızlığı sevmişti. Claire’nin masadan kalktığını görünce biraz da olsa oturuşunu düzeltmiş ve Claire’yi dinlemeye başlamıştı.

"Hoş geldiniz arkadaşlar. İlk önce tanıyanlar beni zaten tanır ama tanımayanlar için ismim Claire... Claire Angel Deeply. Afrodit kızıyım ve bu benim ilk dersim. Bu yüzden oldukça heyecanlıyım ama işimi iyi biliyorum merak etmeyin." Her zamanki merhaba konuşmasından sonra Claire’nin heyecanlı olduğunu fark etmişti. “ Umarım ki fazla heyecanlanmaz.” Diye mırıldandıktan sonra Claire’yi dinlemeye devam ediyordu. "Bu dersimiz de özel güçlerimizi kontrol edip uygulamasını öğreneceğiz. Herkesin bir özel gücü var ama birçoğunuz bunu daha keşfedememiş ve birçoğunuzda kullanmayı beceremiyor. Dert etmeyin. Bu dersimizden çıktığınızda özel güçlerinizi öğrenmiş ve onları kullanabiliyor olacaksınız." Çoğu kişi “ Zaten bu yüzden geldik “ diye mırıldanmaya başlamıştı. Aldrick dalga geçen birinin önüne yoğunlaştıktan sonra küçük bir şimşek çaktırmıştı. Çocuğun kapıdan çıkarken ki bağırmalarını dinlerken gülenlere bakıyordu. Kardeşi Marcus ve Claire’nin “ Bunu yapma Aldrick “ diyen bakışlarına incelerken gülmesine devam ediyordu. Claire gülmeleri susturduktan sonra "Evet, şimdi benim özel gücüm annemden aldığım büyükonuş yeteneği. Bu özel gücümü başta bazılarınız gibi keşfedemedim ama keşfettiğim anda da özel gücüm üstünde çalıştım çalıştım çalıştım ve şimdide özel gücümü ustalıkla kullanabiliyorum. Şimdi bunu size de göstereceğim. Bana yardımcı olacak bir gönüllü var mı? diye sorduktan sonra Mantalon’un ayağa kalktığını fark etti. Claire gülümseyerek "Hoş geldin Mantolon." "Şimdi ben senin üstünde özel gücüm olan büyükonuş yeteneğimi kullanacağım. Buna izin veriyor musun?" "Kötü bir şey olmayacağına garanti veriyorsan izin veriyorum." Demesinden sonra Aldrick tekrardan oturuşunu düzeltmişti. “ Eğlence zamanı “ diye mırıldanmıştı. Kardeşlerinin de aynı şeyi yaptığını görünce gülümsemişti. Herkesin kafasından aynı şey geçiyordu. Bir süreliğine de olsa, çok eğleneceklerdi.

Claire Garanti veriyorum merak etme. Seni etkim altına alacağım sadece. Ben neistersem isteyim yapma. Gerçi buna olanak yok ama en azından dene." Dedikten sonra gülümsemesine devam ediyordu Aldrick. "Özel güçlerimizi kullanırken ilk aşamamız ve aşamaların en önemlisi konsantre olmaktır. Bütün zihnimizi işimize vermeliyiz ki yanlış sonuçlar doğurmasın. Şimdi ben konsantre olacağım beni dikkatle izleyin." Sesi gittikçe ciddileştiği için Aldrick gülümsemesini kesmişti. Ciddi olacaktı, en azından deneyecekti.

"Mantolon bana masadaki suyu getirir misin?"
Klasik Afrodit kızı ve onun büyükonuş yeteneği diye düşünüyordu. Neler olacağını biliyordu ama yine de Claire’yi izliyordu. Mantalon suyu getirdikten sonra "Artık Mantolon benim etkim altında. Ben ne istersem yapar." Dedikten sonra eklemişti. . "Mantolon şimdi bardağın içindeki suyu yere dök." Demesinden sonra Mantalon’un suyu yere dökmesine hiç şaşırmamıştı. Büyükonuş yeteneğinde böyle olurdu , hele bir de onu kullanan Claire gibi biriyse diye aklından geçiriyordu Aldrick. Birisin “ Saçını çeksin ! “ demesi üzerine Claire saçını çektirmişti Mantalon’un. Evet bu kadar yeter bu 2.aşamaydı. Özel gücünüzü kullanabilme. Son aşama ise özel gücünüzü bitirme. Çoğunuz özel gücünü kullansa bile bitirmiyor yada bitiremiyor. Bu da sonradan başına büyük belalar aşıyor." "İşte bu kadar. Tekrar konsantre olarak işinizi bitiriyorsunuz. Mantolon nasıl hissediyordun?" demesinden sonra Mantalon "Çok garipti. Hiç bir şey yapamadım. Sanki boşluğa düşmüş gibiydim.Bana kötü bir şey yaptırmadın değil mi Claire?” demişti ve herkes gülmeye başlamıştı.

Claire tekrardan herkesi susturmuştu. "Bana güven… Evet, şimdi siz gelip tek tek özel güçlerinizi anlatacaksınız. Bende size yardımcı olacağım. Kimden başlayalım? Mantolon hazır ayaktayken senden başlayalım mı? Hadi bakalım senin özel gücün ne?" demesinden sonra Mantolon özel gücünü nasıl kullanacağını öğrenmiş, yerine oturmuştu. Birkaç kişiden sonra Aldrick elini kaldırmıştı. Claire Aldrick’i kaldırmıştı. Aldrick derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başlamıştı.

“ Merhaba millet. Ben Aldrick Carter. Zeus’un oğluyum ve özel gücüm şimşeği bir cisme dönüştürebilme. Buyur Claire, dinliyorum seni. “ dedikten sonra Claire’yi dinlemeye başlamıştı. Claire oflayarak “ Sanırım dışarı çıkmamız lazım. Buyrun.” Dedikten sonra herkesi dışarı çıkarmıştı. Aldrick büyük bir meydandaydı ve herkes oturmuş Aldrick’e bakıyordu. Claire “ Yoğunlaş ve bunu başar Aldrick. “ dedikten sonra diğerlerinin yanına gitmişti. Gözlerini kapattıktan sonra şimşeği düşünmeye başlamıştı. Babasının şimşeği bir cisme dönüştürdüğünü hayal ediyordu. Gözlerini açar açmaz önünde şimşeğin bulunduğunu fark etmişti. Claire alkışlayarak gelirken Aldrick “ Sanırım tam olmadı. Şimşeği getirdim ama bunu bir cisme dönüştüremedim “ demişti. Claire kafasını tamam anlamında sallayarak öğrencilerin yanına gitmişti. Aldrick bu sefer şimşekten bir zırh hayal ediyordu. Üstünde parıldıyordu ve çok sağlamdı. Bir anda diğer kişileri şaşırdıklarını fark etmişti. Gözlerini açtığında üstünde hayalindeki zırh vardı. Claire “ Sanırım bu sefer oldu.” Dedikten sonra alkışlamıştı. Diğer öğrencilerinde alkışladığını fark edince sevinmişti. Yerine otururken herkes zırhını dikkatlice inceliyordu.


En son Aldrick R. Carter tarafından Perş. Tem. 21, 2011 10:18 am tarihinde değiştirildi, toplamda 8 kere değiştirildi (Sebep : Rp'nin Tamamı Gözükmemişti.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claire Angel Deeply
Afrodit'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Büyü Teknikleri Eğitmeni
Afrodit'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Büyü Teknikleri Eğitmeni
Claire Angel Deeply


Mesaj Sayısı : 3332
Kayıt tarihi : 31/10/10

Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Empty
MesajKonu: Geri: Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz   Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz Icon_minitimePerş. Tem. 21, 2011 1:46 am

Ders bitmiştir!
Sonuçlar -bir aksilik olmazsa- 22 Temmuz Cuma günü açıklanacaktır!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Büyü Teknikleri Dersi / 13 Temmuz - 20 Temmuz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Alex Nike Büyü Teknikleri Dersi
» Büyü Teknikleri Dersi / 3 Haziran - 15 Haziran
» Şifa Sanatı Dersi |8 Temmuz~14 Temmuz|
» Okçuluk Dersi | 1 Temmuz ~ 8 Temmuz.
» Büyü Teknikleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Derslikler :: Büyü Teknikleri Sınıfı-
Buraya geçin: