Kulübemden dışarı çıktığımda hava kararmak üzereydi.Üzerime ince bir tişört, altıma ise mini kot şortumu giymiştim.Ayağımdaki beyaz ayakkabılarla tam bir tatil beldesindeymişim gibi hissediyordum.Yolda saçlarımı gevşek bir tokayla tuttururken nereye gittiğim hakkında bir fikrim yoktu.Belki kulübeleri dolaşır ve takılacak birilerini arardım ya da yalnız başıma kafamı dinlerdim.İkinci seçenek kulağa daha iyi geliyordu.Uzun zamandır tek başıma kalmamıştım.Yaşadıklarımı değerlendirecek bir zamanım bile olmamıştı.Long Island Kıyısı'na ya da plaja uğrayıp gün batımını izlemek rahatlatıcı olabilirdi.Adımlarımı plajın olduğu yere doğru yönlendirerek temiz havayı teneffüs edip ciğerlerime doldurdum.Günün yorgunluğunu üzerimde taşıyor gibiydim.Günlerdir dersliklere uğramaktan, antreman yapmaktan tükenmiş hissediyordum.Uzun zamanın yorgunluğu üzerime çökmüştü ve bunu tek başıma taşıyordum.Yanımda olanlar azalmıştı artık.Bazı kavgalar bazı dostlukları sonlandırmaya yetmişti.Yanımda olmasını istediklerim yanımdaydı ama yine de yalnız hissetmek canımı acıtıyordu.Hayatım ne zaman bu kadar dramatikleşmişti acaba ? Eskiden eğlenceli bir kızdım, her zaman gülüyor, eğlenmeyi biliyordum.Şimdiyse tüm benliğimi sadece melez eğitimime adamış gibiydim.Bu kötü bir şey değildi ama tüm hayatımın bundan ibaret olmasını da istemiyordum.Evet çalışkan olmalıydım, annem gibi ama yine de eğlenmeyi de hak ettiğimi düşünüyordum.Belki de kampta toplu bir parti düzenlenmesini sağlamalıydım, eğlenceli olurdu.Sanki gerçekten bir parti düzenleyecekmişim gibi bunları düşünmem bile ne kadar saçmaydı.
Gözlerimi ovuşturarak kendime gelmeye çalıştım.Ensemde hissettiğim serin rüzgar beni rahatlatıyordu.Plaja girdiğimde etrafta kimse görünmüyordu.Plajın diğer ucunda gördüğüm birkaç melez dışında plaj sakindi.Yan yana sıralanmış şezlonglardan üzerinde kum olmayan, sağlam bir tanesine yavaşça oturdum.Güneşin batmasına yaklaşık yarım saat olmalıydı.Güneş batana kadar burda oturur dalgaların sesini dinler, kendimi esen rüzgarın verdiği serinliğin rahatlığına bırakırdım.Ne kadar da huzur dolu ! Sanırım şu sıralar ihtiyacım olan tek şey de huzurdu.Belki de biraz mutluluk.Mutlu olduğumu gerçekten hissetmeyeli uzun zaman olmuştu.Dramatik ilişkilerimden, yaşadığım ayrılıklar, ihanetler canımı acıtmıştı.Bunu hiçbir zaman kimseye söyleme cesaretim olmamıştı.İnsanlara incindiğimi söyleyecek kadar cesur bile olamamıştım.Şimdi ihtiyacım olan sadece biraz mutluluktu, beni mutlu eden biriydi.Zihnimden bu düşünceleri geçirirken plajdaki yumuşak kumun üzerine düşen gölgeden birinin yaklaştığını hissedebiliyordum.Kafamı çevirip arkamı döndüğümde gelen kişi tanıdık geliyordu.Yüzüne biraz daha dikkatle baktığımda simasının tanıdık geldiğimi fark etmem uzun sürmedi.Hangi tanrı ya da tanrıçanın oğlu olduğunu hatırlayabilmek için kendimi zorlarken.Onu arenada antreman yaparken görmüştüm.Adını ya da kulübesini bilmiyordum.Ona baktığımı fark etmesini istemediğim için başımı hemen önüme çevirip denizi ve güneşi izlemeye devam ettim.Çocuk yanımdaki şezlonga oturup sessizce beklediği zaman benimle konuşmayacağını zannetmiştim ancak bu düşüncelerin ardından gelen sakin sesiyle ''Merhaba.'' dedi.Başımı yavaşça ona çevirip biraz daha dikkatli baktım.Siyah saçları ve siyaha yakın gözleriyle etkileyici olduğu inkar edilemezdi.Onu incelediğimi anlamadan ''Sana da.'' dedim.Şu an her ne kadar yalnız kalmaya ihtiyacım olsa da onu başımdan savmayı da planlamıyordum.