| Tuzaklarla Dolu Macera 2 | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Calvin Drake Westin Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 233 Kayıt tarihi : 06/12/10
| Konu: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Çarş. Haz. 22, 2011 7:50 am | |
| Troy'un getirdiği halatla ilk önce ben, sonra Troy, ondan sonra da Elen indi. Artık labirentteydik ve çıkış noktasını bulamayacaktık. Bir duvarın önümüze geçmesiyle de girdiğimiz yerden de çıkamayacaktık. Birbirimize baktıktan sonra yürümeye başladık. Nereye gittiğimize dair en ufak fikrim yoktu ama şimdiden kendimi iyi hissetmeye başlamıştım. Yeraltında olmayı seviyordum. Burası benim yuvam gibiydi. Troy çantasından bir el feneri çıkardı ve yaktı. Şimdi hiç yokken önümüzü görebiliyorduk. Troy'dan el fenerini aldım ve duvarları incelemeye başladım. Duvarlar tahtadanmış gibi görünüyordu. Ancak elimle duvara vurunca tahtadan değil değişik bir madden olduğunu anladım. Bu madde hangisi olduğunu ise çözememiştim. İçerisi küf kokuyordu ve çok havasızdı. Elen de bundan rahatsız olmalı ki "Burası çok havasız, her an boğulabiliriz." dedi. Ona ışığı tutarak "Gelmeseydin boğulmazdın." dedim. Elen "Hıhı!" dedi ve yüzünü döndü. Ben de tekrar önüme bakıp yürümeye devam ettim. Adımlarımı hızlandırmaya başladım çünkü Elen, her ne kadar itiraz etsem de haklıydı. Burada gittikçe oksijen azalıyordu. Eminim ki labirenttin diğer yerlerinde durum böyle değildi. Daha öncede ben buraya gelmiştim ve bayağı macera geçirmiştim ama şimdiye kadar hiç boğularak öleceğim aklıma gelmemişti. Benim adımlarımı hızlandırmamla Elenn ve Troy da hızlandı. Kısa bir süre sonra yüzüme hava gelmeye başlamıştı. Bu oksijendi. Rahatladım ve yeni geldiğimiz yeri incelemeye başladım. Fazla fark yoktu. Sadece burada duvarlarda desen vardı. Ne deseni olduğunu anlamamıştım ama hiç güzel durmuyorlardı. İncelememi bitirip yürümeye devam ettim. | |
|
| |
Troy Woodville Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 53 Kayıt tarihi : 25/10/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Çarş. Haz. 22, 2011 9:12 am | |
| Calvin'e feneri verdikten sonra çantamdan iki fener daha çıkardım. Kayalardan aşağı indiğimiz ipin son birkaç metresini kesip çantama attım ne olur ne olmaz diye. İçerde hava neredeyse yok gibiydi. Calvin duvarları inceliyordu, ben ve Elena ise fenerleri ileri yöneltmiştik.
Birkaç dakika yürüdükten sonra yol ikiye ayrıldı ve sağa tarafa saptık. Bu yol sola doğru kavisliydi. Buradan da sağa sola döndük. Geldiğimiz yönleri kaybetmemeye çalışıyordum ama bu nerdeyse imkansız gibiydi. Her bir yöne döndüğümüzde sanki tam aksi yönde gidiyorduk.
Yürüdüğümüz hava daha iyiydi şimdi. Bir yandan da hafif hafif soğumaya başlamıştı. Neymiş, yeraltına indikçe hava ısınırmış, saçmalığın önde gideni. Yol yine ikiye ayrılmıştı bu sefer de sağa döndük ve yüzüme buz gibi bir hava çarptı. Üçümüz de otomatik olarak durup birbirimize baktık. Yavaş yavaş yürümeye devam ettik Calvin'in bir elinde kılıç vardı, diğerinde fenerini ileri tutuyordu. Elena da kılıcını çıkarmıştı ve o da fenerini ileri tutuyordu. Bu sefer de ben duvarlara bakıyordum, sanki biraz aşınmış gibiydi.
Duvarlarda garip desenler vardı ve kırmızı renkler üstlerinde parlıyordu.
"Hey! Şu kırmızı renkleri fark ettiniz mi?" diye sordum.
Calvin ve Elena irkilerek bana ve sonra da duvara baktılar. İkisinin de ağızları bir karış açık kalmıştı. Tamam yani labirente girdiğimizden beri ilk kez konuşmuştum ve herhalde biraz fazla bağırmıştım.
"Ne yani? Hadi ama biraz fazla bağırdım diye mi böyle-" herhalde ben bir şeyi atlamıştım. Duvarlara bir kez daha baktım ve diğer duvarlarda böyle kırmızı bir renk yoktu. O kadar dikkatsiz olduğuma inanamıyordum. "Yoksa bu-"
"Evet... kan..." diye cümlemi tamamladı Calvin. Kanı elledim ve taze olduğunu anladım.
Elena "Eğer bu kan tazeyse, sanırım misafirlerimiz var." diye durumu açıkladı.
Calvin toparlanarak "Evet, kendinize dikkat edin!" dedi ve ben de ilahi bronzdan kılıcımı çıkardım.
"Tamam, bu iş aynı gerilim filmlerine dönmeye başladı. Sanırım yolu değiştirmemiz gerek." dedim ve geldiğimiz yönün tersine giderek ilk ayrımdan sağa döndük. Hızlı ve emin adımlarla ilerlemeye başladık. Sağımda giden Elena bir şeye takıldı ve daha ne olduğunu anlamadan Calvin de sol tarafta tok bir sesle takılıp düştü. Calvin hemen toparlanınca ben de Elena'nın yanına gittim ve elinden tutup kaldırırken yumuşak bir şeyin üstüne bastığımı hissettim. Feneri o tarafa doğru çevirdim ve bağırmamak için kendimi zor tuttum ama Elena tutamadı ve bir çığlık attı. Ses labirentin derinliklerine kadar yankılandı.
Fenerin ışığında görüldüğü kadarıyla bir insan bedeni vardı burada. Işığı diğer tarafa çevirince orda da iki insan bedeni gördük. Ve tiz, soğuk garip bir kahkaha duyduk. Işıkları karşıya çevirdiğimizde karşımızda üç tane kız duruyordu. Ama bunlar sokaklarda rastlayabileceğiniz vitrinlere bakan kızlara pek benzemiyorlardı. | |
|
| |
Calvin Drake Westin Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 233 Kayıt tarihi : 06/12/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Çarş. Haz. 22, 2011 9:40 am | |
| Elen ve Troy'la beraber labirentin içlerine doğru ilerlerken duvarda kan lekeleri gördüm. Labirentte bir sürü engelle karşılaşacağımızı biliyordum ama kan beklemiyordum. Buradan uzaklaşmaya karar verdik ve geldiğimiz yönün tersine biraz yürüyerek sağ döndük. Ancak burada yürüyemeden Elen'in düşüş sesini duydum ve hemen ardından ben de kendimi yerde bulmuştum. Garip bir şeye takılıp düşmüştüm. Bu bir taş olmadığından yüzde yüz emindim. Ayağa kalktığımda Elen'in çığlığı tüm labirentte yankılandı. Hemen başımı onların baktığı yöne çevirdim ve ölmüş insan bedenlerini yani cesetler gördüm. Takıldığım şey demek bir cesetmiş. Ölüler Tanrısı Hades'in oğlu olduğumdan cesetten hiç etkilenmemiştim ama Elen'in yüreğine inmişti. Ona sakin olmasını söyledikten sonra cesete dokundum. Neredeyse yeni ölmüştü. Troy etrafa göz gezdiriyordu. İki ceset daha vardı. Cesetlerin ardından üç kız gördük. Üçü de birbirinden güzeldi ve bize biraz tatlı biraz vahşi yüzleriyle bakıyorlardı. Ben de onlara çarpık bir gülümsemeyle baktım. En öndeki kız dişlerini gösterdi. Onda vampir dişleri vardı. Gülümsemem iyice yüzüme yayıldı ve "Empusa'lar." dedim. Labirentte üç katil kız yani empusalarla karşılaşmıştık. İşimiz pek kolay olmayacaktı. Cesetlerinde anlaşılan pek kolay olmamıştı ama onlardan bizim bir farkımız olacaktı o da biz ceset olmayacaktık. Kılıcımı iyice kavradım ve arkadaşlarıma göz ucuyla baktım. İkisi de hazırdı. Özellikle de Elen intikam için mücadele edecek gibiydi. Bir an "Cesetler tanıdık mı ki?" diye düşündüm ama sonra kız milletinin böyle şeyleri abarttığını hatırladım. | |
|
| |
Troy Woodville Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 53 Kayıt tarihi : 25/10/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Çarş. Haz. 22, 2011 6:01 pm | |
| Empusa'ların yüzlerindeki ifade ancak bu kadar açık olabilirdi: Hani bir restorana gidip yemeğinizi yersiniz ve hesabı ödedikten sonra hesaba dahil olmayan tatlılar gelir ya, aynen öyleydi. Anlaşılan onlar için zahmetsizce ayaklarına gelen yemektik. Ben ortada, Elena sağımda, Calvin de solumdaydı. Üçe karşı üçtük. Avantajlarımız; bizim kılıçlarımız vardı ve Hades'in oğlu bizim tarafımızdaydı. Dezavantajlarımız ise; onlar bizden daha hızlıydı, sivri dişleri vardı ve bu pek önemli olmasa da onlar topraktan yaratılmış canavarlardı. Herhalde şu anda en güçlü oldukları andalardı. Calvin başından beri bunu bekliyormuş gibi bana doğru "Ortadaki benim," diye mırıldandı. "Nasıl istersen dostum." dedim ve saldırıya geçtik. Soldaki empusa bunu beklemiyordu, ona Calvin'in saldıracağını sanıyordu. Kılıcı yüzüne doğru savurdum ve eğilip uzun tırnaklarıyla alttan bir darbe attı. Zıpladım ve üstüne basark arkasına doğru geçtim. Bu arada bir empusanın üstüne basıp zıplamak hiç akıllıca değilmiş bunu öğrendim. Ben arkaya zıplarken o da kendi gücüyle beni daha hızlı fırlattı ben yalpalayarak ayaklarımın üstünde dururken üstüme atıldı ve altından geçtim. Dönerken kılıcı da son sürat savurdum ve bacaklarından birinde derin bir çizik açıldı. Bunu beklemeyen empusa bir ab şaşırdı ve bu süre bana yetti. Hızlıca kılıcı kaldırdım ve karın boşluğuna sapladım ve yok oldu. Kavganın diğer tarafına baktığımda Calvin'le iri olan empusa eşit durumdaydılar. Calvin saldırıyor empusa geri çekiliyor sonra da empusa saldırıyor ve Calvin geri çekiliyordu. Elena ise yardım görse pek de kötü olmazdı hani yanına gittim ve kılcı empusanın dizine doğru savurdum, çok derin olmasa da bir çizik açıldı. O andan faydalanan Elena kılıcını empusanın göğsüne sapladı ve o da yok oldu. Şimdi bir tane kalmıştı. Elena Calvin'in yanına gitti ve ben de arkasına geçtim. Refleksleri çok iyiydi. Tam saldırıcakken arkasına döndü ve tırnaklarıyla sol kolumda üç kesik bıraktı. Calvin arkadan kılıcını empusanın koluna doğru savurdu ve empusa bir çığlık attı. "Sonunda şu gülümseme yok oldu, şimdi daha rahatız." dedi Elena. Sanırım yanılmıştı. Çok sinirlenmiş görünen empusa, beni bir kenara atarak Calvin'e de hatırı sayılır bir şekilde geçirdi ve Calvin de yere düştü. Empusa Elena'nın arkasına geçip onu boğazından yakaladı ve vahşice bir şekilde gülümseme devam etti. İşte bu planda yoktu, aslında zaten plan da yoktu. | |
|
| |
Elena Martin Hephaistos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 445 Kayıt tarihi : 21/11/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Çarş. Haz. 22, 2011 10:35 pm | |
| Karşımıza önce cesetler çıkmıştı sonra da Empusalar. Maceramız gerçekten süper gidiyordu. Kılıçlarımızı çekmiştik ve savaş başlamıştı. Bu empusalar gerçekten çok ukalaydı. Sağdaki empusa benimdi. Ona doğru hızla geldim ve kılıcımı savurmaya başladım. Bu empusa çok hızlıydı. Benim kılıcım daha inmeden o kaçmış oluyordu. En sonunda çareyi üzerine atlamakta buldum. Böylece onu yerinde tutuyordum. Empusayla boğuşmaya başladım. Bir ben onu yere yapışık tutuyordum, bir o beni yere yapıştırıyordu. Kılıcımı ona saplamaya çalışıyordum ama aynı zamanda onu öyle tutmaya çalıştığım için saplayamıyordum. En sonunda empusa bana tırnaklarını geçirdi ve kılıcım yere düştü. Hemen almaya yeltendim ancak empusa buna izin vermedi. Bu sırada Troy geldi ve kılıcını empusanın dizine sapladı. Ben de hemen yerden kılıcmı aldım ve son hamleyi yaparak empusanın işini bitirdim. Üç empusanın ikisi yok olmuştu. Sadece biri kalmıştı ve Calvin hala onu öldüremediğine göre çetin cevizdi. Troy ile beraber Calvin'e yardıma geldik. Kısa sürede empusayı yaralamayı başardık ve "Sonunda şu gülümseme yok oldu, şimdi daha rahatız." dedim. Ancak yanılmıştım. Empusa Troy'u bir kenara fırlattı, Calvin'i de yere düşündü. Sonra da benim boğazımdan yakaladı. Maalesef empusa yine öne geçmişti ve bu gülümsemesinden de belli oluyordu. Canımı çok acıtıyordu. "Bırak beni!" diye bağırdım. Ancak empusa oralı bile olmadı. Geri eri giderek uzaklaşmaya başladık. Empusanın sivri tırnakları boğazımda olduğu için hiçbir şey yapamıyordum. Troy ve Calvin de bir şey yapamıyordu. Troy "Bırak onu!" dedi. Ancak empusa bir kahkaha attı ve ışık hızına yakın bir hızla oradan ayrıldık. Beni de yanında götürmese olmuyordu sanki. Şimdi empusayla yalnız kalmıştım ve esirdim. Büyük ihtimalle diğer cesetlerde olduğu gibi beni de öldürecekti. Yaşam buraya kadarmış. | |
|
| |
Troy Woodville Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 53 Kayıt tarihi : 25/10/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Çarş. Haz. 22, 2011 11:24 pm | |
| Empusa pis pis sırıttı ve ışık hızında oradan çıktı. Calvin'le hayretten ağızımız açık kalmıştı. Elena resmen ortadan kaybolmuştu hem de bir labirentte. Ağzım açık gittiği yönden arkaya doğru bakakaldım. Bu boşluğu ona nasıl bırakmıştık. Calvin koluma doğru vurdu ve bana "Hadi! Ne bekliyoruz, hemen peşinden gidelim. Elena'yı daha fazla uzağa götürmeden onu bulmamaz lazım." dedi. "Evet, eğer kaybolursa onu bulmamız neredeyse imkansız, tabii-" cümlemi Calvin tamamladı, "bir de ölme ihtimali var..." "Ama böyle bir şey olmayacak. Hadi çantanı al." dedim ve o yönden koşmaya başladık. Elena'nın fenerini çantama attım. Artık bizim fenerlere de çok ihtiyacımız kalmamıştı, çünkü labirentte biraz ışık vardı. Yine de birini önümüzde tutuyorduk. Yerlerde kan damlaları vardı ve bu hem iyiye hem de kötüye işaretti. İyi olan tarafı Elena hala yaşıyordu. Kötü tarafı ise yerde o kadar fazla kan olmasa da bu kadar kan kaybetmesi kötü olabilirdi. Epey bir koştuktan sonra biraz yavaşladık ve kan damlaları yoğunlaşmaya başlamıştı. Demek ki empusa da yavaşlamıştı. O zaman buralarda bir yerlerde olmalıydı. Calvin'e bir bakış attım, sonra da "Sanırım bir tahminim var ama doğru çıkmamasını umuyorum." dedim. Feneri kapattık ve temkinli ve hızlı adımlarla yürümeye devam ettik. Eğer Elena'yı buralarda bulamazsak daha sonra bulma şansımız nerdeyse yoktu. Çünkü normal bir labirentten değil; canavarlarla dolu, büyük bir şehrin altındaki ve gittikçe yayılan bir labirentten bahsediyorduk. Şimdi düşünüyorum da eğer Elena'ya bizimle gelmesine izin vermeseydik o da gidip Kheiron'a haber verseydi bunların hiçbiri başımıza gelmeyecekti. Tabii daha doğrusu eğer ben Calvin'in aklını çelmeseydim böyle bir durumda olmayacaktık. Biraz daha ilerledikten sonra yüzüme yine buz gibi bir hava çarptı. Aynı şey Calvin'e de olmuş olmalıydı ki ikimiz de aynı anda birbirimize baktık. İlk konuşan Calvin oldu. "Çok yaklaşmış olmalıyız." Evet anlamında başımı salladım. İleriden sağa bir dönüş vardı ve burası daha çok bir odayı andırıyordu. Köşede iki tane empusa pis pis sırıtarak bir şeyler hakkında tartışıyorlardı. Diğer bir köşede ise bir tanesi birtakım aletlerle uğraşıyordu. Odanın öbür ucunda ise yine iki tane empusa eski pis bir masada oturuyorlardı. Arkalarında ise bir sandalye üzerinde Elena iplerle sandalyeye bağlanmış tedirgin bir şekilde oturuyordu. Empusalardan biri buz gibi bir sesle "Yemeği ne zaman yiyeceğiz?" diye sordu masada oturan iki empusaya. Masadakilerden biri de "Gelecek olan bir arkadaşımız daha var, şimdi değil." diye cevap verdi. "Ama ben acıktım, siz zaten avlanmıştınız, ben yemek istiyorum." "O zaman git de kendin avlan, bunu yemeyeceksin." ilk konuşan ayağa kalktı ama masadaki de kalkınca hemen yerine oturdu. Belli ki bir dövüş olursa kendisi kaybedecekti. Calvin'le biraz geri gittik ve "Bir planım var ama bu kadar kişiyle işe yarar mı bilmem." dedim Calvin'e. "Sonuçta bir plan,hadi anlat." "Tamam. Bak önce odadan bir iki tanesini çıkarıp yok etmemiz lazım daha sonra ise Elena'yı kurtarabiliriz. Şimdi ilk önce bir şekilde onlardan birini dışarı çekmemiz lazım. senin bir fikrin var mı?" Calvin'n bir fikrini olmasını umuyordum çünkü ben aklım durmuştu artık. | |
|
| |
Calvin Drake Westin Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 233 Kayıt tarihi : 06/12/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Perş. Haz. 23, 2011 12:07 am | |
| Troy ile bir süre yürüdükten sonra empusaların inine gelmiştik. İn dedim çünkü 5 tane empusa vardı. İşin üzücü tarafı ise Elen'in bir sandalye de elleri bağlı yemek konumuna düşmüş olmasıydı. Onu bir şekilde buradan kurtarmak gerekiyordu. Biraz gerileyerek odanın içini iyice tararken Troy "Bir planım var ama bu kadar kişiyle işe yarar mı bilmem." dedi. Buna sevinmiştim çünkü benim bir planım yoktu. "Sonuçta bir plan, hadi anlat." dedim. Troy sözlerine odaya bakarken başladı. "Tamam. Bak önce odadan bir iki tanesini çıkarıp yok etmemiz lazım daha sonra ise Elena'yı kurtarabiliriz. Şimdi ilk önce bir şekilde onlardan birini dışarı çekmemiz lazım. senin bir fikrin var mı?" Son cümleyi ise bana bakarak söylemişti. Soruyu bir daha düşündüm. Bir fikrim var mıydı? Aklıma en basit yöntem geldi. Genellikle hep işe yarardı. "Ses çıkaralım kontrol için muhakkak birileri gelir." dedim. Troy onlara doğru baktı. Sonra tekrar bana döndü. Daha iyi bir fikir olmadığından kabul etmek zorundaydı. Troy "Tamam, nasıl ses çıkartacağız?" diye sordu. Yere baktım. Sadece küçük taşlar vardı. Bir sürü taş topladım. Sonra Troy'a geri çekilmesini söyleidm. Bayağı bir geriledikten sonra taşları duvara bütün gücümle fırlattım. Taşlar az da olsa ses çıkarmıştı. Belki o mesafeden bir insan duyamazdı ama empusalar rahat duyarlardı. Beklediğim gibi de oldu. Troy ile kulaklarımız açmış dinlerken bir empusanın "Neydi bu?" diye sorduğunu duyduk. Hemen ardından başka bir empusa "Git bir bak." dedi. Anladığım kadarıyla sadece bir tane empusayı çekebilmiştik. Empusanın sesini duyabiliyordum. Gittikçe bize doğru yaklaşıyordu. Troy'a baktım ve "hazır mısın?" der gibi baktım. Troy evet manasında başını salladı. | |
|
| |
Elena Martin Hephaistos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 445 Kayıt tarihi : 21/11/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Perş. Haz. 23, 2011 12:48 am | |
| Empusa beni oda gibi bir yere götürmüştü. Burası buz gibiydi ama sadece bununla kalmıyordu. Oda da dört tane daha empusa vardı. Hepsi beni yiyecek gibi bakıyordu ve ne yazık ki bu mümkündü. Korkmaya başlamıştım. Tek umudum Calvin'le Troy'un beni kurtarmasıydı. Ancak bu labirentte beni bulacaklarından dahi şüpheliydim ki burada da beş empusayla savaşmaları gerekecekti. Empusa beni sertçe bir sandalyeye oturttu ve ellerimi arkadan bağladı. Kanayan koluma baktım. Hala şarıl şarıl kan akıyordu. Empusaların özellikle de koluma baktıkları dikkatimden kaçmamıştı. Bir empusa beni ne zaman yiyeceklerini sordu. Birini bekliyorlardı. En azından o gelesiye kadar ben ölmeyecektim. Sabırsızca bekleyerek bir kaçış yolu ararken bir ses duyuldu. Ben duydum mu duymadım mı arasında kalmıştım ama empusalar duymuştu. Biri sesin ne olduğunu sordu. Biri de ayakta duran empusaya bakmasını söyledi. Empusa hiç itirazsız sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladı. Beynimden sesin ne olabileceğini düşündüm. Başka canavarların sesi miydi? Hayır, empusalar hissederlerdi. En sonunda aklıma dank etti. Troy ve Calvin beni kurtarmaya gelmişlerdi. Beni bulmayı başarmışlardı. İşte şimdi moralim yerine gelmişti. Ben de onlara yardımcı olmalıydım ama nasıl? Elim kolum bağlıydı. Kılıcım ise empusadaydı. Zorlayarak iplrden kurtulmaya çalıştım ama olmuyordu. Buradaki bütün empusalar dikkatlerini sese vermişlerdi. Giden empusa hala geri dönmemişti. Bu sevindiriciydi. Biraz daha bekledikten sonra gidene emir veren empusa diğer iki empusayı da yolladı. Empusalar tereddüt etse de mecbur bu isteğini yerine getirdiler. | |
|
| |
Troy Woodville Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 53 Kayıt tarihi : 25/10/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Perş. Haz. 23, 2011 6:02 am | |
| İki elimi birleştirdim ve yanımda Calvin'le beklemeye başladım. Empusa tam kavisli yoldan bize doğru adım atınca Calvin elime bastı ve onu empusanın üstüne fırlattım. Calvin tam üstene atladı (daha doğrusu yarı atladı yarı düştü). Ve empusanın ağzına yoğun biçimde tutkal döktü. Bmylece o daha fırsat bulamadan Calvin onu bizim olduğumuz yere doğru çekti ve kılıcı karnına batırdım, anında yok oldu.
Biraz daha bekledik ve içerden bir sesin iki empusaya da bir öncekine ne oldu diye bakmaya göndediğini duyduk. Hemen kafamdabir plan daha oluşturdum. Calvin'i karşı köşeye gitmesini söyledim ve ne yapması gerektiğini anlattım. İki empusa bize doğru gelirlerken elimdeki ipi (bu, labirente inerken sonunu kestiğim ipti) sıkıca tuttum. İki empusa etraflarına dikkatle bakarak yanımıza kadar geldiler. Calvin'e işaret ettim ve ipi aynı anda kaldırdık.
Empusalardan biri yere düştü ve diğeri de ona takılıp düştü. Eğer bu bir film olsa gülerdim ama buna zamanım yoktu. Calvin'le aynı anda harekete geçtik ve kılıçlarımızı çekip empusaların ikisini de sırtlarından vurduk. O ikisi de yok olduktan sonra içerde sadece iki empusa kalmış olmalıydı. Calvin'le içeri dalıcaktık ama önce biraz zaman kazanmak için bir şeyler yapmamız gerekiyordu.
Elena'nın çantasını karıştırmaya başladım. "Napıyorsun? Geri kalanlara rujla ve pudrayla mı saldıracağız yani?" diye fısıldadı şaşırmış görünen Calvin.
"Tabii ki hayır. Bazen Elena'nın bir Hephaistos kızı olduğunu unutuyorsun dostum." dedim ve aradığım şeyi buldum. Bu ilahi bronzdan yapılmış yirmi beş-otuz santimetre boyunda bir hançerdi. Calvin'e "Şimdi önce içeri birimiz girecek ve odanın bir köşesine geçerek bir iki saniye de olsa diğerine zaman kazandıracak. Ben önce içeri dalarım, senin için hançer atmak uygun mu?"
"Hayır hiç sanmıyorum attığım şeyleri pek vuramam. İçeri ben gireceğim ve hançeri sen atacaksın." Tam ben itiraz edecekken "Unutma ben Hades'in çocuğuyum, buralarda avantajım var." dedi ve ben de itiraz edemedim. Plan tamamdı. Empusaların inine doğru yavaşça ilerledik ve köşeden içeri baktık. Çok güzel, işte şimdi arkadaşları gelmişlerdi ve üç taneydiler. Ne şans ama?
Plan hâlâ geçerliydi. Üçe kadar saydık ve sonra Calvin içeri hızlıca girdi ve üç empusa şaşkın şaşkın baktılar ve anında toparlandılar. İçlerinden biri "Demek kapıya servis, ha?" dedi ve Calbin'in üstüne atıldı. Tam o sırada saklandığım yerden çıktım ve hançeri son hızla en irileri olan empusaya doğru fırlattım, empusa bir çığlık attı ama yok olmadı. Evet, ikinci büyük şans, ne güzel. Hançer empusanın omzuna gelmişti ama yeterince delememişti demek ki. İleri doğru atıldım ve kılıcımı bacağına savurdum, derin bir çizik açıldı ve empusa bir çığlık daha attı.
Tam ben kılıcı göğsüne batıracakken yer sallanmaya başladı ve bir metre geriye düştüm. Empusa bu sırada hançeri çıkardı ve yere attı. O da yalpaladı ama düşmedi. Üçüncü büyük şans. " Hadi ama tam öldürüyordum." diye bağırdım ve kalktım ayağa ama hareket edemedim. Aşağı baktığımda ayakkabılarımın yerin altına doğru indiklerini gördüm. Bileklerime kadar yere battım ve etrafıma bakınca batanın sadece ben olmadığımı anladım. Herkes batıyordu, Calvin de dahil. Sonra birden durdu ve Calvin bunun içinden rahatlıkla çıktı ama biz çıkamadık. Bunu Calvin yapmıştı. Sonra yanındaki empusaya kılcını batırdı ve o da yok oldu. Bunu yapmak için ne kadar enerji harcamıştı acaba?
Ben de kılıcımı ileri doğru savuruyordum ama şimdi diğer empusalara ulaşamıyordum. Onlar da boş bir çabayla battıkları yerden çıkmaya çalışıyorlardı. Sonra Calvin diğer birini daha öldürdü ve böyle bir enerji harcadığı için yere düştü ve toprak yeniden eski halini aldı ben de hepsinden önce hareket edip hançeri fırlattığım empusanın göğsüne kılıcımı batırdım. Dİğeri nerede diye arkamı dönerken ani bir yumrukla kendimi yerde buldum ve kılıcım elimden fırladı.
Sivri dişlerini göstererek gülen empusa üstüme doğru yürümeye başladı. Ben demin fırlattığım hançeri bulmaya umuduyla yerlere baktım ama o benim çok ilerimde kalmış olmalıydı. Ama yerde yoktu. Sonra bir kılıç tam empusanın karnından geçti ve burnumun ucunda durdu. Empusa yok oldu ve arkasından sırıtan Elena çıktı.
"Biraz yardım fena olmaz diye düşündüm."
"Çok iyi düşünmüşsün." dedim ve ben de sırıttım.
Elena hançere ulaşıp iplerini kesmişti ve kılıçla empusaya öldürmüştü. Empusa yok olurken Elena'yla ben Calvin'in yanına gittik. Ona biraz ambrossia yedirdik ve Elena'nın koluna pansuman yaptım. O da biraz ambrossia yedi. Çantalarımızı, kılıçları ve hançeri alıp oradan hızla uzaklaşmaya başladık. Ve bir çıkış aramaya başladık. | |
|
| |
Calvin Drake Westin Hades'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 233 Kayıt tarihi : 06/12/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Ptsi Haz. 27, 2011 9:52 pm | |
| Troy'un yaptğı plan pek işe yaramamıştı çünkü hem empusalar üç taneydi hem de çok güçlülerdi. Troy ne kadar uğraşsa da bir empusayı öldürememişti. Ben de mecbur kalarak tüm gücümü toparladım ve yerin bir bataklık gibi çökmesinin sağladım. Tam çökmüş değildi. Sadece empusalar ve Troy sıkışmıştı. Hareket edemiyorlardı. Çok büyük güç harcadığımdan dolayı bitkin düşüp yere oturmuştum. Ancak bu çöküş bana etki etmiyordu. Bazenleri Hades'in oğlu olduğum için seviniyordum. Zorlukla kılıcımı elime aldım ve ayağa kalktım. İki adım atarak bir empusanın yanına geldim ve onu yok ettim. Hem yeri aynı tutmak hem de empusa öldürmek çok zor bir işti. Kendimi sıkarak diğer empusanın yanına gittim ve zorlukla çırpınan empusaya kılıcımı savurdum. Empusa aniden öldü ve yok oldu. Görebildiğim kadarıyla tek bir empusa kalmıştı. Ancak onu öldürmeye halim yoktu. Bütün gücümü etkisizleştirerek yere yığıldım. Yer eski haline döndü ve göz ucundan gördüğüm kadarıyla Troy o empusaya saldırdı. Ben de bütün gücümü toparlamaya çalışıyordum. Gözlerimi kapattım ve yeraltının gücünü hissetmeye başladım. Bu bana güç veriyordu. Kısa bir süre sonra Elen'in sesini duydum. Gözlerimi açtım ve sese doğru döndüm. Troy da Elen de iyiydi. Empusalar ise yok olmuştu. Troy ile Elen yanıma geldi ve bana ambrossia yedirdiler. Etkisini hemen hissetmiştim. Şimdi kendimi daha iyi hissediyordum. Yattığım yerden doğruldum ve Troy'un Elen'in kolunu pansuman yapmasını izledim. Elen'in kolu da iyileşince kalktık ve her şeyimizi alarak labirentte ilerlemeye başladık. Artık tek aradığımız şey bir çıkıştı. Buradan çıkar çıkmaz Tiffany'nin yanına gidecektim ve ondan çok özür dileyecektim. Bunun için hızlanmaya başladım. Ben Hades'in oğluydum ve yeraltında yolu bulmam gerekiyordu. Tamamen hislerime güvenerek yürümeye başladım. Nereye gittiğimi biliyordum ama nereye çıkacağımı bilmiyordum. | |
|
| |
Elena Martin Hephaistos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 445 Kayıt tarihi : 21/11/10
| Konu: Geri: Tuzaklarla Dolu Macera 2 Salı Haz. 28, 2011 10:24 pm | |
| Troy ve Calvin sonunda beni kurtarmaya gelmişti. Ancak tek başlarına yapabilecekleri bir iş değildi bu. Biraz yardımıma ihtiyaçları vardı. Hançerim bana doğu gelnce sandalyeyi devirdim ve kendimi zorlayarak hançeri aldım. Hemen ellerimdeki ipleri, sonra da ayaklarımdaki ipleri kestim. Etrafıma bakındığım da Troy'un başı dertte olduğunu gördüm. Hemen hançerimi büyük bir ustalıkla empusaya attım. Böylece son empusayı da öldürmüş oldum. Bitkin düşen Calvin'e yardım ettikten sonra Troy benim yaralanan kolumu da tedavi etti. Gidebilecek duruma geldiğimizde eşyalarımızı topladık ve bir çıkış bulma ümidiyle yürümeye başladık. Calvin önden gidiyordu ve yer altı hislerine güvenerek çıkışı bulmaya çalışıyordu. Ben ise sadece etrafıma bakıyordum ve başka canavarlarla karşılaşmamak için babama dua ediyordum. Çok geçmeden duvarlar değişmeye başladı. Bu duvarları daha önce hiç görmemiştim ama Troy'un yüzüne bakılırsa doğru yolda olduğumuzu gösteriyordu. Uzun bir süre daha yürüdükten sonra Calvin durdu birden ve ben ona çarpmamak için kendimi zor frenledim. Troy "Ne oldu?" diye sordu. Calvin ikimizin de yüzüne baktıktan sonra "Delta işareti arayın." dedi. Demek ki gelmiştik. Hemen duvarları incelemeye başladık. Aradığımız küçük üçgenimsi şey yani delta işaretiydi. Kısa bir süre geçtikten sonra Troy "İşte!" diye bağırdı ve tavandan sesler gelmeye başladı. İki saniye sonra ise tavan açılmıştı. Hemen labirentten çıktık ve gündüz ışığına çıkmanın keyfini yaşadık. Tabii Calvin'e bakılırsa o ışığa pek memnun olmamıştı. Calvin cebinden bir drahmi çıkardı ve yola fırlattı. Çok geçmeden Gri Kızkardeşler ile kampa döndük. Kampa döner dönmez ise ben ve Calvin Apollon kulübesine gittik. Calvin'in Tiff'i, benim Mark'ı görmeye ihtiyacım vardı.
Rp Bitmiştir! | |
|
| |
| Tuzaklarla Dolu Macera 2 | |
|