Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Kulübe Temizliği*Denetleme 14 | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Kulübe Temizliği*Denetleme 14 Çarş. Haz. 22, 2011 7:04 am | |
| Sabah burnuma gelen kızarmış ekmek kokularıyla uyanmak benim için büyük bir zevkti.Gerinerek üzerimdeki sabah mahmurluğunu atmaya çalıştım.Gözlerimi ovuşturarak iyice kendime geldikten sonra sıcacık yatağımdan kalktım.Terliklerimi giyerek banyoya koştum ve elimi yüzümü yıkayarak serinlemeye çalıştım.Tanrım, hava ne kadar sıcaktı ! Uykumda terlemiş olduğumu fark ederek pijamamın üstünü değiştirip yeni bir tişört giydim.Pijamamın altını değiştirmeden kulübemizin mutfağına doğru ilerlemeye başladım.Bakalım bu güzel kokulu kahvaltı hangi ellerin eseriydi ? Kokulara git gide yaklaşırken acıktığımın daha da çok farkına varmıştım.Hevesle mutfak kapısını açarak içeri girdim ve içerideki kokuyu zevkle ciğerlerime doldurdum.''Imm, nefis kokuyor.Neler yaptınız böyle ?'' diye sordum masanın yanındaki sandalyeyi çekip otururken.Lucy elindeki birkaç kızarmış ekmek koyduğu tabağı bana uzatırken ''Helen ve Summer biraz erken kalkmışlar da.'' dedi gülerek.''Hep erken kalksınlar bence.'' dedim alaycı bir şekilde.Helen sandalyesine otururken kıkırdıyordu.Ben kızarmış ekmeğimi iştahla ısırırken mutfaktan içeri biraz telaşlı görünen Summer girdi.Ağzımdaki lokmayı çiğneyip ona ne olduğunu sormayı planlarken Helen benden erken davranıp ''Ne oldu Summer ? '' diye sordu.Sıcak çayımdan ufak bir yudum alırken Summer tazgahların üzerini kontrol ediyordu.Eliyle başını kavrayıp ''Of, sanırım babamın bana aldığı bilekliği kaybettim.'' dedi.Ellerime yapışan kırıntıları temizlerken ''Odanı iyice kontrol ettiğine emin misin, eminim buralarda bir yerdedir.'' dedim.Summer gözleriyle etrafı tararken bizlerle konuşmaya da devam ediyordu.''Her yere baktım; odama, salona, banyoya... Ama yok işte !'' Sinirlerinin allak bullak olduğu belliydi.Onu teselli etmenin bir işe yaramayacağını bildiğim için diyecek bir şey bulamadım.Lucy tezgaha yaslanmış düşünceli bir şekilde ''Nasıl bir şeydi peki ? Yani, bileklik ?'' dedi.Summer oflayarak masanın başındaki bir sandalyeye oturup ''Gümüştü, üzerinde adım yazılıydı.'Summer K' yazıyordu.Desen falan yoktu, dümdüz, sade, gümüş bir bileklikti işte.'' dedi.Herkes düşüncelere dalmıştı.Summer'a yardım etmek için yol arıyorduk.Ama etrafı aramaktan başka yapabileceğimiz bir şey yoktu.Yerimden kalkarak ''Bir daha arayalım.İnce bir şey olduğu için muhtemelen bir yerlere girmiştir.'' dedim.Summer başını kaldırarak ''Her yere baktım diyorum.Hiçbir yerde yok.'' dedi umutsuzca.Helen da yerinden kalkarak ''Bir daha aramaktan bir şey kaybetmeyiz değil mi ?'' dedi.Lucy de Summer'ı ellerinden tutup oturduğu yerden kaldırdı ve ''Merak etme buharlaşmış olamaz değil mi ?'' diyerek onu avutmaya çalıştı.Summer da 'peki'anlamında omuz silkerek peşimizden yürümeye başladı.Kulübeden sadece ben, Lucy, Helen ve Summer uyanıktı.Diğer kardeşleri rahatsız etmeden her yere bakmalıydık.Arama işini daha kolay hale getirmek için ''Peki ala; ben ortak salona bakayım, Helen mutfağı iyice kontrol etsin, Lucy sen de banyoya bakarsın, Summer sen de odanı tekrar ara.'' dedim.Herkes başıyla onaylayarak bilekliği aramaları gereken yerlere doğru dağıldı.Ben de ortak salona girerek bakışlarımı keskinleştirip her yeri aramaya başladım.Önce salondaki masaların, sehpaların, büfelerin, kitap raflarının üzerlerine bakmakla işe koyuldum.Masa ve sehpaların örtülerinin altını bile kontrol etmeme rağmen bileklik hiçbir yerden çıkmamıştı.Salondaki ufak kütüphanemizi de kitapların aralarına kadar kontrol etmiştim ama bileklik buralardan çıkacak gibi değildi.Bilekliğin burda olmadığından emin olmak için koltuk yastıklarının altlarına bile bakmıştım.Lucy banyo ışığını söndürmüş salona doğru ilerlerken başını iki yana sallıyordu.Kısık sesle ''Banyoda yok, kirli sepetinin içine bile baktım ve inan bana kokuşmuş çorapların aralarına bakmak benim için kolay olmadı.'' dedi.Kıkırdayarak ''Belki Helen bulmuştur.'' dedim.Lucy de ''Belki de.'' diyerek kolumdan tutup beni mutfağa doğru götürdü.Helen dolapları kontrol ediyordu.Çöktüğü yerden doğrularak ''Burada değil.'' dedi.Summer sinirle mutfaktan içeri girmişti.''Yine baktım ama yok işte.'' dedi.Üzüldüğü her halinden belliydi.Kendini sandalyeye bırakarak titreyen sesiyle ''Benim için manevi değeri büyüktü, anlıyorsunuz değil mi ?'' dedi.Hepimiz ''Tabi tabi.'' diyerek onu onaylıyorduk.Mutfak masasının başında Summer'ı teselli etmeye çalışıyorduk.Yaklaşık on dakika boyunca hiç konuşmadan oturmuştuk.Helen sarı saçlarıyla oynarken ''Belki de Hermes Kulübesi'ne uğramamız gerekir.Anlarsınız, yani onlar biraz şey...'' dedi.Lucy Helen'ın sözünü tamamlayarak ''Hırsız !'' diye haykırdı.Summer ''Sizce onlar mı almıştır ?'' dedi hafif heyecanla.Ben de kardeşlerime katılarak ''Evin her yerini talan ettik, başka nerde olabilir ki?'' dedim.Summer kararsız bir şekilde ''Bundan emin değilim, yani onların kulübesini basmaya değer mi ?'' diye mırın kırın etmeye başladı.Helen eliyle Summer'ın omzunu okşarken ''Eğer senin için önemliyse değer.'' dedi.Summer bize minnettar bakışlarla bakarken ''Tamam o zaman.'' dedi.Lucy ellerini ovuşturarak ''Sanırım baskına gidiyoruz.'' dedi haylaz bir çocuk gibi.Üzerimi değiştirmek için odama giderken gerçekten dört Athena Kızı olarak Hermes Kulübesi'ni basacağımıza inanamıyordum.(Rp out: Evet kardeşler, bu RP'de de her RP'de olduğu gibi birinciliğe oynayalım ! ) | |
| | | Helen Grace Burton Athena'nın Çocuğu/Mitoloji Tarihi Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 366 Kayıt tarihi : 23/10/10
| Konu: Geri: Kulübe Temizliği*Denetleme 14 C.tesi Haz. 25, 2011 1:30 am | |
| Summer'in bileziğinin kaybolması üzerine Hermes kulübesini basma fikrini verdiğime inanamıyordum. Aslında sadece Hermes çocuklarının bu konuda yayılmış bir ünleri vardı ve ben de tahmin yürütmüştüm. Kulübeyi basmak aklımın ucundan bile geçmemişti ama bileziği bulmak için şu an yapabileceğimiz tek şey buydu. Hepimiz dışarı çıkmak üzere giyinmek için odalara dağıldık. Ben şimdiden heyecanlanmaya başlamıştım. Her gün kulübe basıyor değildik(!) Oysa ki ne kadar sakin bir sabaha uyanmış ve harika bir kahvaltı hazırlamıştım. Herkes mutlulukla kahvaltısını edip, enerji toplayacak, böylece temizlik için herkes dinamik olacaktı. Tabi bu planlarımız Summer'in bileziğinin kaybolmasıyla -çalınmasıyla- tümden değişti. Ben kısa şortumu ve salaş tişortumu üzerime geçirdikten sonra saçlarımı toplayıp kulübenin önüne çıktım. Lucy'i görünce yanına gittim. Hermes kulübesine doğru dönmüş düşünceli düşünceli bakıyordu. Benim geldiğimi görünce gözünü kulübeden ayırmadan gülerek konuşmaya başladı. ''Kimbilir içeride neler vardır. Kaybolan eşyalarını orada bulursan hiç şaşırma.'' Lucy'e katılarak gülmeye başladım. ''O değil de, daha önce hiç kulübe basmamıştım. Bu çok tuhaf olacak.'' Lucy sırıtarak, ''Benim de bu konuda deneyimli olduğum söylenemez.'' dedi. Ben heyecanımı bastırmaya çalışarak kıkırdarken, Andy ve Summer yanımıza geldiler. Andy ''Biz hazırız.'' diye kararlılıkla söze girdi. Lucy tamam anlamında başını salladı ve ''Oraya gidince sadece alıp almadıklarını soracağız. Ve aramak istediğimizi söyleyeceğiz. Eğer izin vermezlerse yapabileceğimiz bir şey yok. Ve unutmadan oraya kesinlikle kavga etmek için gitmiyoruz. Bunu sakın unutmayın!'' Andy, Summer ve ben başımızı sallayıp 'Tamam, evet, pekala..' gibi mırıltılar çıkardıktan sonra Lucy eliyle işaret etti ve Hermes kulübesine doğru yürümeye başladık. Kararlılıkla attığımız adımlar Hermes kulübesine yaklaştıkça teklemeye başladı. Summer mağdur olduğu için telaşlı görünmüyordu. Lucy'de büyük ihtimalle olayı diplomatik yollarla çözeceğini düşünüyordu. Ama Andy ve ben tedirginlik içindeydik. Kulübenin önüne gelince Lucy bir adım atıp kulübenin kapısını çaldı. Açılmasını gereksiz bir uzunlukla bekledikten sonra tekrar kapıyı çaldı. İkinci çalışının hemen ardından kapıyı kulübe lideri Raina açtı. Bizi görünce ilk şaşırdı ama sonra kocaman bir gülümsemeyle hepimizi selamladı. ''Merhaba, Lucy ve kardeşleri.'' Biz arkadan el sallarken Lucy konuşmaya başladı. ''Selam Raina. Biz bir konuda konuşmak için gelmiştik. Acaba içeri gelebilir miyiz?'' Raina bunu duyunca yüzündeki kocaman gülücük söndü. Durumu toparlamak için tekrar gülümsedi ama bu ilk sefer ki gibi değildi. Hepimize tek tek bakıp, ''Aslında şu an içerisi pek uygun değil.'' Elini sallayarak ''Bilirsiniz temizlik arifesindeyiz.'' dedi gülerek. Lucy'e tekrar baktı ve ciddiyetle, ''Bir şey mi oldu?'' diyerek sordu. Lucy sakince Summer'i gösterdi ve ''Summer'i tanıyorsundur. Bugün onun bileziği kayboldu. Her yere baktık ama hiç bir yerde bulamadık. Başka bir bilezik olsaydı size kadar gelmezdik, ama bu Summer'a babasından hediye ve onun için çok değerli. Eğer senin için sorun olmazsa içeri girip etrafa bir bakmak istiyoruz.'' Lucy son cümlesini yavaş yavaş ve vurgulayarak söylemişti. Raina şaşırmış gibi görünmüyordu. Gülümsemeye devam ederek, ''Ah öyle mi? Çok üzüldüm Summer ama bileziğin burda olduğunu sanmıyorum. Belki de kampta bir yerde düşürmüşsündür?'' Summer'in sinirlenmeye başladığı her halinden belli oluyordu. ''Olabilir ama onu bulan kişi belki de sizin kulübenizdendir?'' dedi soruya soruyla karşılık vererek. Raina, Summer'in sorusundan sonra gülümsemeyi bıraktı. Biraz düşünüp ''Bana bir dakika izin verin.'' dedi ve kapıyı yüzümüze kapadı. Kapalı kapının ardından gelen fısıltıları duymaya başlamıştık ki kapı tekrar açıldı. Raina kapıyı sonuna kadar açıp ''İstediğiniz gibi arayabilirsiniz, ama bilezik dışında başka hiçbir şeyi alamazsınız.'' dedi. Lucy, anlaşmayı onaylıyor muyuz diye bize dönüp baktı. Hepimiz çaresizce başımızı salladık. Lucy, Raina'ya dönüp, ''Pekala. Anlaşmanıza uyuyoruz.'' dedi. İçeri adımını attı ve ardından biz de kulübeye doluştuk..
En son Helen Grace Wilson tarafından C.tesi Haz. 25, 2011 4:45 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Summer Katherine Ramsey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1643 Kayıt tarihi : 08/12/10
| Konu: Geri: Kulübe Temizliği*Denetleme 14 C.tesi Haz. 25, 2011 3:48 am | |
|
Yataktan düşmüşçesine aniden gözlerimi açıp daldığım derin uykudan uyandım. Gerçekten yataktan düşüp düşmediğimi anlamam için ellerimle yatağımı kontrol etmem gerekti. Yataktan düşmemiştim. Ama nedense öyle hissetmiştim. Yatağımdan yavaşça doğruldum ve komidinimin üzerinde duran minik, yeşil çalar saati elime aldım. Dört buçuk. Ancak elimdeki çalar saat bir saat geri olduğundan şu an kampta saatler beş buçuğu gösteriyor olmalıydı. Aslında kalkmak için daha erkendi ancak kendimde uyku namına bir şey sezmiyordum. Birkaç dakika amaçsızca çalar saati inceledikten sonra yerine bıraktım. Dolabıma yaklaşırken "Bugün şık görüneceğim bir şeyler seçeceğim." dedim kendi kendime. Fakat dolabımı açıp içindeki takvimin bugün denetleme günü olduğunu belirttiğini gördüğümde bugün şık görünmeye pek de gerek olmadığını anladım. Askılara tek tek göz gezdirdim ve sonunda sonunda ihtiyacım olan kıyafetleri buldum. Eskiden mor olan ancak yıkana yıkana lila rengine dönen askılı bir bluz ve siyah bir kapri.
Kıyafetlerimi üzerime geçirdikten sonra pencerenin önüne giderek perdeleri açtım. Hava henüz aydınlanmamıştı. Gözlerimi ovuşturdum ve yüzümü yıkamadığımı hatırlayarak lavabonun yolunu tuttum. Soğuk yüzü birkaç kez yüzüme çarptım ve lastik tokalarımdan birini alarak saçımı at kuyruğu yaptım. Banyodan çıktıktan sonra yapabileceğim şeyleri aklımdan geçirdim. Daha çok erken olduğu ve kardeşlerim uyanmadığı için tek başıma yapabileceğim bir aktivite seçmem gerekiyordu. Sanırım takılarımın bulunduğu çekmeceyi düzenleyebilirdim. Hem böylece bugünkü temizlik için de ilk adımı atmış olacaktım. Çekmecemi açtığımda yerinde bir karar vermiş olduğumu gördüm çünkü çok karışmıştı. Tüm takılarım birbirine girmişti. Önce bu durumu umutsuz vaka olarak nitelendirdim fakat bir yerden başlamam gerektiğini biliyordum. Çekmecemi daha yeni düzenlemeye başlamıştım ki 'Hazır takı çekmecemi düzenlerken...' diye düşündüm. 'babamın hediye ettiği bilekliği taksam hiç de fena olmaz.' Bu düşünceyle birlikte çekmecemi tamamen boşalttım ve tüm takılarımı tek tek inceledim. Fakat babamın verdiği bilekliği bulamamıştım. Tüm takılarımı yavaşça, birer birer inceledim tekrar. Yine yoktu. Son bir kez daha şansımı denedim ancak nafile... Bilekliğim takılarımın arasında değildi. Onu kaybettiğimi düşünmek istemiyordum. Benim için çok büyük değeri vardı çünkü. Hem daha bakılacak bir sürü yer vardı. Belki de başka bir yere koymuş ya da düşürmüştüm.
Aramaya odamdan başladım. Her köşesini didik didik aradım. Çekmecelerimi, dolaplarımı, çantalarımı, kıyafetlerimin ceplerini... Yoktu. Kendi kendime endişelenmemem gerektiğini tekrarlayarak lavaboya doğru yürüdüm. Oradaki çekmeceleri de büyük bir dikkatle aradım. Burada da değildi. Umudum git gide azalıp yerini karamsarlığa bırakırken bir de salona bakmaya karar verdim. Bir yandan da ses çıkartmamaya çalışıyordum. Kardeşlerimin uykularının benim yüzümden bölünmesini istemezdim. Salona geçtiğimde yine aklıma gelen her yere baktım. Ama hala yoktu işte. Tam gözyaşlarımın yanaklarımdan süzüleceğini hissettiğim bir anda mutfaktan gelen sesler üzerine oraya gittim. Kahvaltı hazırlanmıştı bile. Herhalde kendimi bilekliğimi aramaya vermiş olduğumdan Andy, Lucy ve Helen'ın uyandıklarını fark edememiştim. Yanlarına yaklaşınca Helen bana neler olduğunu sordu. Demek halimden telaşlı olduğum anlaşılıyordu. Onlara bilekliğimi her yerde aramama rağmen hiçbir yerde bulamadığımı ve bu bilekliğin benim için ne kadar değerli olduğunu anlattım. Bana kulübeyi tekrar aramayı önerdiler. Onlara her yere baktığımı söylesem de Helen'ın ''Bir daha aramaktan bir şey kaybetmeyiz değil mi ?'' demesiyle buna razı oldum. Hepimiz kulübenin çeşitli yerlerini aramaya başladık. Ben odamı bir kez daha gözden geçirecektim. Aslında pek umudum yoktu ama yine de odamı iyice araştırdım. Ve bulamadım. Suratım asık bir şekilde mutfağa girdim ve "Yine baktım ama yok işte." dedim. Görünüşe göre onlar da bilekliğimi bulamamışlardı. Başımı yere eğdim ve hüzünlü bir sesle "Benim için manevi değeri büyüktü, anlıyorsunuz değil mi ?" diye sordum. Beni onayladılar. Ardından da beni teselli etmeye giriştiler. Fakat bilekliğim bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Bir süre sonra Helen'ın Hermes Kulübesi hakkında söyledikleriyle birlikte o kulübeyi ziyaret etme kararı aldık. İçimde ufak da olsa bir umut kırıntısı doğmuştu ama onları da boşu boşuna rahatsız etmek istemiyordum doğrusu. Yine de bakmakta yarar vardı.
Hermes Kulübesi'nin kapısını çaldığımızda içimde hala bir umut taşıyor ve bilekliğimin bu kulübeden çıkmasını umuyordum. Kulübeye girmemiz çok da kolay olmamıştı ama sonuçta bunu başarmıştık. Aslında şu an içinde bulunduğumuz durum çok garipti. Bu yüzden birkaç dakika boyunca kimse konuşmadı ancak Lucy kendini toparlardı ve "Pekala, aramaya salondan başlayabiliriz sanırım." dedi. Bu sırada göz ucuyla Raina'ya bakıyordu. Raina omuzlarını umursamazca silkti ve "Yalnızca etrafı fazla dağıtmayın. Bugün denetleme var." diyerek bizi yalnız bıraktı. Biz de hep birlikte salonu aramaya başladık. Halıların altlarına koltukların aralarına, çekmecelere vb. teker teker baktık. Ancak bilekliğimi bulan kimse çıkmamıştı. Bunun üzerine artık umudumu tamamen kaybetmeye başladığımı anlayan Andy yanıma gelerek elini omzuma koydu ve "Üzülme Summ, bilekliğini er ya da geç bulacağız. Merak etme." dedi. Bu arada Helen ile Lucy de diğer odalara bakmak için Raina'yı ikna etmeye çalışıyorlardı. Raina'dan zar zor izin aldıktan sonra Helen beni kolumdan tutup başka bir odaya doğru çekti. İçimden babamın hediyesi olan bilekliğin bulunması için annem Athena'dan yardım istedim ve bu geldiğimiz yeni odayı aramaya başladım.
| |
| | | Andrea Grace Harvey Athena'nın Çocuğu
Mesaj Sayısı : 609 Kayıt tarihi : 18/01/11
| Konu: Geri: Kulübe Temizliği*Denetleme 14 Perş. Tem. 07, 2011 2:41 pm | |
| Helen'ın bu çılgınca önerisi üzerine Hermes Kulübesi'ne gittiğimizde içimde bir muzurluk hissi vardı. Haylaz bir çocuk yaramazlık yapmak üzereyken ne hissediyosa sanki ben de o duyguları yaşıyordum. Summer'ın kaybolan bileziğini bulma 'operasyonu' artık bir oyun haline gelmiş gibiydi benim için. Her ne olursa olsun o bileziği bulmaya kararlıydık ama. Dört kişi sanki bir çeteymişiz gibi Athena Kulübesi'nden çıkmış Hermes Kulübesi'ne doğru ilerlerken Summer'ın yüzüne yansıyan o umut ışığını görebiliyordum. Summer'ın bileziğinin Hermes Kulübesi'nde olduğu ihtimali biraz uçuk bir ihtimaldi ama yine de olasılığı yok değildi. Gerçi her ne kadar bu suçlama biraz ağır bile olsa Hermes çocuklarının kötü şanı yüzünden bunu düşünmemek elde değildi. Hermes Kulübesi'nin kapısına dayanmıştık. Birkaç kere tıklattığımız tahta kapı güler yüzlü, sevecen Hermes kızı Raina tarafından açılmıştı. Her ne kadar şu an bir baskın yapmak üzere olsak da kulübe olarak Hermes çocuklarıyla bir sorunumuz yoktu. Raina kapıyı açıp bizi neşeli bir şekilde karşılamıştı. Lucy konuya girerek durumu uzatmadan ''Selam Raina. Biz bir konuda konuşmak için gelmiştik. Acaba içeri gelebilir miyiz?'' dediği zaman Raina'nın yüzü solmuştu bile. Pek de hoş bir iş için gelmediğimiz belli oluyor olsa gerek. Raina önce bizi içeri almayacakmış gibi bir tavırda bulunsa da Lucy'nin ikna edici sözleri ona fazla itiraz ekme hakkı bırakmamıştı. Raina zor durumda kalıp ''İstediğiniz gibi arayabilirsiniz, ama bilezik dışında başka hiçbir şeyi alamazsınız.'' dediği zaman dördümüz de birden sevinçle içeri girmiştik. Etrafı fazla dağıtmamak ve bileklik dışında hiçbir şey almamak şartlarıyla içeri girdiğimizde aramaya kulübenin ortak salonunda başlamaya karar verdik. Dört kardeş bir çeşit paylaşım yaparak kulübenin salonunun çeşitli yerlerini ararken Summer için değerli olan o bilekliği bulmaktan başka bir şey düşünmüyorduk. Salondaki koltukların yastıklarının, örtülerin, halıların altlarına dair akla bile gelmeyecek yerleri aramıştık. Yaklaşık yirmi dakikadır el birliği ile salonun her yerine bakmıştık ama istediğimiz sonuca ulaşabildiğimiz pek söylenemezdi. Salonu aramayı yavaş yavaş bırakırken Summ'ın umudunu yitirdiği ışığı sönen gözlerinden belli oluyordu. Pek beceremesem de onu teselli etmek istercesine "Üzülme Summ, bilekliğini er ya da geç bulacağız. Merak etme." dedim bir elimi omzuna koyarken. Summ çaresizce bana baktı ve hiçbir şey demeden başını eğdi. Ben Summer'ın yanındayken Lucy ve Helen ise Raina'yı diğer odaları da aramak için ikna etmeye çalışıyordu. Bileklik sadece salonda değil, kulübenin her yerinde olabilirdi. Tüm ihtimalleri denemeliydik. Tüm kulübeyi ayaklandırmamızın ve her yeri talan etmemizin nedeni basit bir bileklik bile olsa önemli olan o bilekliğin değeri değil Summer için ne ifade ettiği idi. Onun üzülmesini hiçbirimiz istemezdik ve sonuna kadar şansımızı deneyecektik. Raina'yı zorlayarak izin koparan Lucy ve Helen zaman kaybetmeden diğer odaları aramaya başlayacağımızı belirtmişlerdi. Herkes birer odayı üstlenirken o bilekliği bulacağımıza dair olan inancımı ve umudumu kaybetmemeye çalışıyordum.
Ben aramasını üstlendiğim odayı en ince detayına kadar aramaya başlamıştım. Yatağın altına, çekmecelere, pencere önlerine hatta bazı saksıların içlerine bile bakmayı düşünmüştüm. Daha sonra durumu abartmamaya ve Raina'yı daha fazla kızdırmamaya karar vererek durumu tadında bırakarak sadece görünen yerlere bakmaya devam ettim. Odanın adeta altını üstüne getirdiğim söylenebilirdi. Hiçbir şeyi gözden kaçırmak istemiyordum. Hermes çocukları hırsız oldukları gibi kurnaz ve zekilerdi. Başkasından çaldıkları bir şeyi ortada, görünür bir yerde bırakmayacak kadar kurnaz olduklarına emindim. Bu yüzden bir bilekliğin saklamak amacıyla koyulabileceği her yere bakmaya özen gösteriyordum. Odada bulunan aynanın önündeki küçük kutuları karıştırırken odadan içeri Helen girdi. Kapının eşiğinden hafif bir ses tonuyla ''Her yeri aradım, ama yok. Sende bir şey var mı ?'' diye sordu. Başımı 'hayır' anlamında sallarken kutunun içerisinden hışımla çıkardığım saati elimde sallayarak ''Buna inanamıyorum! Bu saati bulamadığım için kafayı yiyecektim neredeyse, hatırlıyor musun doğum günümde Summer'ın hediye ettiği saatti ve ertesi gün kaybolmuştu. Bir kere bile taktığım söylenemezdi ama sanırım başkaları benim yerime takmış!'' dedim saatin yıpranan kayışını gösterirken. Her ne kadar saati geri almak istesem de bir anlaşmamız vardı, kulübeden Summer'ın bilekliği dışında başka hiçbir şey alamazdık. Gerçi bu saati geri alsam da artık kullanılabilir bir yanı kalmamıştı. Sinirle saati yerine bırakırken Helen'la beraber odadan dışarı çıktık. Lucy ve Summer'ın seslerinin geldiği yere doğru giderken ne diyeceğimizi düşünüyorduk. Vereceğimiz cevap Summer'ı daha da üzecek, umutsuzlandıracaktı. Ama yalan söyleyecek halimiz de yoktu. Summer'la Lucy'nin olduğu odaya girerken Summer bizden önce davrandı ve ''Lütfen bulduğunuzu söyleyin.'' dedi. Bir yandan Helen'a bakarken bir yandan da çaresizce ''Hayır, ikimiz de bulamadık.'' dedim başımı eğerken. Summer'ın rengi iyice solmuş, yüzü iyice düşmüştü. Onu böyle görmekten hiç ama hiç hoşlanmıyordum. Lucy sakince odadaki koltuğa otururken ''Sanırım bir hata yaptık ha.'' dedi. Helen ise her zamanki duruma olumlu tarafından bakan iyimser haline bürünerek ''Hiç değilse denedik. Değil mi?'' dedi. Summer ayaklanarak odanın kapısına doğru ilerlerken ''Kızlar hepinize gerçekten çok teşekkür ederim ama sanırım şansımız yaver gitmeyecek. Daha fazla zaman kaybetmeyelim.'' dedi ince sesiyle. Helen ve Lucy'le birbirimize bakarken ona itiraz etmeden odadan çıktık. Kulübenin çıkış kapısına giden uzun koridorda ilerlerken kimsenin ağzından tek kelime çıkmamıştı. Summer mutsuz görünüyordu ve onu neşelendirmek için elimizden hiçbir şey gelmiyordu. Lucy her zaman yaptığı gibi nazik davranarak ''Kulübeyi aramamıza izin verdiğin için çok teşekkürler Raina, sanırım aradığımızı bulamayacağız. Sana iyi günler.'' dediği zaman Raina öncekinden biraz daha sert ve kaba bir ses tonuyla ''Durun bakalım. Size kulübeyi dağıtmamanızı söylemiştim. Zaten temizlikte kimsenin yardım ettiği yokken şimdi eskisinden daha da dağınık bir kulübeyi nasıl toplayacağız acaba?'' dedi salondaki her yere dağılmış kitap ve yastıkları gösterirken. Evet sanırım biraz fazla dikkatsizdik. Helen durumu kurtarmaya çalışır gibi ''Üzgünüz, elimizden geldiğince dikkatli olmaya çalışmıştık. Ama sanırım elimizden bir şey gelmez.'' dedi. Summer ise hala konuşmuyordu. Lucy ise bağdaştırdığı kollarını kucağında tutarken Raina sinsi ve pek de hoşuma gitmeyen bir gülümsemeyle ''Aslında elinizden bir şey gelir.'' dedi. Lucy arkasını dönüp bize bakarken aramızda hiçkimse Raina'nın neyi kastettiğini anlamamış gibiydi. Lucy tekrar Raina'ya dönerek ''Açık konuş Rai.'' dedi. Raina elini beline koyarak patronluk taslarmışcasına bir hava içerisinde ''Dağıttıklarınızı hemen toplayın.'' dedi. Bize seçenek hakkı bırakmadan odasına doğru giderken isyan etmeye başlamıştım bile. ''Ama bu haksızlık, bizim kendi kulübemizi temizlememiz gerekirken bir de başka kulübelerle zaman kaybedemeyiz!'' diye bağırdım. Herkesin dikkatini çekmeye çalıştığım şey şuydu; bugün temizlik denetlemesi vardı ve biz bunun adına hiçbir şey yapmamıştık, zaman ise oldukça azalmıştı. Lucy elinden bir şey gelmeyeceğini anlatmaya çalışan bir omuz silkme hareketiyle ''Raina haklı, dağıttıklarımızı onların üzerine bırakamayız. Bir an önce başlasak iyi olur.'' dedi. Buna gerçekten inanamıyordum. | |
| | | Alexandra Bethany Daniels Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1854 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Kulübe Temizliği*Denetleme 14 Cuma Tem. 08, 2011 12:02 am | |
| | |
| | | | Kulübe Temizliği*Denetleme 14 | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|