Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
William Maxwell
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
William Maxwell


Mesaj Sayısı : 294
Kayıt tarihi : 20/01/11

Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Empty
MesajKonu: Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12   Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Icon_minitimePerş. Mart 24, 2011 11:44 am

Sabahın dokuzunda sırtımda büyük bir ağrı ile uyandım. Gözlerimi açtım. Yataktan kalkmaya çalıştığımda sırtımdaki ağrı dayanılmaz bir biçimde arttı. Kendimi geri yatağa bıraktım. Dün yaptığım dört saatlik kılıç antremanı sırasında ters bir, lafın gelişi bir diyorum, hareket yaptığım için sırtım tutulmuş olmalıydı. Bugünü tatil iğlan etmek için harika bir sebepti. Zaten çok da uykum vardı. Hem dün bir hafta yetecek kadar antreman da yapmıştım. Üstelik bugün çarşambaydı. Çarşamba? "Lanet olsun!" diye mırıldandım. Çarşamba haftanın en ızdırap dolu günüydü. Çünkü akşam saat beşte temizlik denetlemesi yapılırdı. Lucy'nin baskıları son ayın kulübesi seçilmemizden sonra biraz hafiflemiş olsa da yine de tepemizde dikiliyordu. Belki özel durumumdan dolayı beni bugünlük azad ederdi diye umuyordum. Kafamı kaldırıp etrafa bakındım. Kimse yatağında değildi. Melez akmpında genelde günler sabahın altısında başlardı. Belki birisi başka odalardadır diye bağırdım. "Kimse yok mu?" Zifiri sessizlik gereken yanıtı vermişti bana. Etrafa bakındım. Yatakların hepsi dağınık, yerlerde giysiler, kitaplar, çarşaflar, kağıtlar. Dün gece hatırladığım kadarı ile kulübenin diğer bölgeleri de farklı sayılmazdı. Kardeşlerimin bir planı vardır diye kendimi avutmak istedim ama hiç bir Athena çocuğu işini son ana bırakmayacağı için unuttuklarını anladım. Acı gerçekle karşı karşıyaydım. Ya son gücümler kalkıp bel fıtığı olmayı göze alarak kulübeyi temizleyecektim. Ya da tatlı uykuma yenik düşüp, kardeşlerimden birisinin kulübeye gelip durumu hatırlaması için dua edecektim. Akıllı bir insan olarak ikinci seçeneği seçmeliydim. Ancak sorumlu bir kardeş olarak da ilk seçenek beni bekliyordu.

Sonunda yaşadığım bu ikilemden etrafı temizlemeye karar vererek kurtuldum. Yanımdaki sehpadan destek alarak ayağa kalktım. Ortalığı temizlemek baya enerji isteyen bir işti. O yüzden önce ufak bir şeyler atıştırmaya karar verdim. Hazır sırtım da ağrıyor iken biraz ambrosia yemek ve bir miktar nektar içmek iyi olur diye düşündüm. Ulaşamayacağım yükseklikte olan ambrosia'yı telekinezi gücüm ile kendime çektim. Daha sonra mini buzdolabından çıkardığım nektarı alıp yemeye koyuldum. Yemeyi bitirdiğimde şimdiden kendimi iyi hissetmeye başlamıştım. Hala iş yapacak gücüm yoktu. Etkisini göstermesi için bir süre beklemek gerekiyordu. Masada ki sandalyeye oturdum. Beklerken zamandan kazanmak üzere zihnimle musluğu açıp bulaşık süngerini altına tuttum. Daha sonra deterjan şişesinden bir iki damla boşaltarak köpürmesini sağladım. Tek tek kirli tabakları suyun altına alarak temizlemeye başladım. Bulaşık yıkamak zihin gücüyle bile olsa en angarya işti. Ayrıca zihin gücüyle yapmak daha fazla enerji harcıyordu. Tabakların hepsi suyun altında iyice temizlendikten sonra havlu ile kurulanıyor daha sonra dolaptaki yerini alıyordu. Onbeş kardeş'in bir haftalık bulaşığı ise ordunun bulaşığıne denkti. Tabaklarla işim bittikten sonra sıra bardaklara gelmişti. Onlar nispeten daha kolaydı ama yinede fazla enrji tüketiyordu. Su doldur, çalkala, sünger ile sil, tekrar çalkala, suyu boşalt, havlu ile durula ve dolaba koy. yaklaşık 50 tane bardağı aynı şekilde yıkadıktan sonra sıra kaşık, çatal ve bıçaklara gelmişti ki onlar en kolayıyıdı. Hızlıca süngerle silip, kolayca durulanıp, çekmecedeki yerlerini alıyorlardı. Bir saat sonra Bütün bulaşıklar bitmişti. Sırtımın ağrısı biraz olsun hafiflemiş, rahatça yürüyebilecek hale gelmiştim. Ellerimi ıslatmadan bulaşıkları halletmiş olmak kendimi biraz olsun iyi hissetmeme neden olmuştu. En alttaki çekmeceyi açıp bir temizlik bezi aldıktan sonra, lavaboda ıslattığım bez ile mutfak dolaplarının tozunu almaya başladım. Bardaklaırn olduğu dolabı, iç tarafını silmek üzere açtığımda dolap kapısı kırıldı yere düştü. Düşerken yeni temizlediğim bardakların yarısını kendiyle birlikte yere düşürmeyi ihmal etmedi tabi. "Lanet olsun!" diye bağırdım. Şu anda böyle bir sakarlığa ihtiyacım yoktu. Zaten başımda yeteri kadar iş vardı ve zamanım kısıtlıydı. Zihin gücümle tüm bardak kırıklarını toplayarak çöp kutusuna attım. Dolap kapısını tamir etmem gerekiyordu. Kulübenin girişindeki dolaba gidip tamir kutusunu aldım. Tekrardan mutfağa gittim. Önce dolabın kapısını inceledim. Daha sonra kapının olması gereken yeri. Menteşelerden birisi gevşemiş bu yüzden ufak bir baskı nedeniyle düşmüştü. Kapıyı kaldırıp sabit yerine oturttum. Zihnimle menteşeyi sabitleyip bir tamir kutusundan bir vida çağırdım. Matkap ile vidayı iyice oturttuktan sonra, iki tane daha vida ile iyice sağlamlaştırdım. Artık dolap kapağı yerindeydi. Hızlıca toz alma işlemine devam ettim. Bütün dolapların, çekmecelerin, mini buzdolabının, masanın ve sandalyenin tozunu aldıktan sonra; süpürge ile yerleri süpürdüm. Sandalyeleri ve masaları onatıp onların altını da süpürdüm. Şimdi yerlerin silinmesi gerekiyordu. Islattığım bir beze hafifçe deterjan döküp yerleri bastıra bastıra sildim. Biraz sonra yorulduğumu farkedip oturdum. Bu sırada bez kendiliğinden silmeye devam ediyordu. Mutfakla işim bittikten sonra havalanması için camı açtım. Arkamdan kapıyı kapatarak kulübenin girişine geldim.

Azı bitmiş çoğu kalmıştı. Girişte bulunan ayakkabılığın tozunu almak için ıslattığım bezi sıkarken kardeşlerimin nasıl bu kadar sorumsuz olabileceğini düşünüyordum. Ayın kulübesi seçilmiş olabilirdik ama bu küstahlık ve kendini beğenmişlik yapmamızı gerektirmezdi. Athena çocukları olarak tarihi en iyi biz biliyorduk. Truva'nın küstahlığı ve zafer sarhoşluğu yüzünden yokulduğunu, aynı şekilde İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler'in küstahlığı yüzünden hem Amerika'ya hem de Sovyet Rusya'ya aynı anda saldırması sonucu büyük yenilgiyi tattığını en iyi bilen kişilerdik bizler. Bu hırslımla ayakkabılığı silmiyor adeta kazıyordum. Ayakkabılıkla işim bittiğinde korkudan parladığına yemin edebilirdim. Daha sonra içindeki ayakkabıları düzenli bir şekilde geri yerleştirdim. Asklıktaki ceketleri çıkartıp onu da parlayana kadar sildikten sonra tekrar yerine astım. Ceketleri de düzenli olarak geri yerine koydum. Yerleri çok kirli olduğu için temiz büyük bir bez alıp ıslattım, daha sonra eklediğim deterjanın köpürmesini bekleyip, tüm gücümle yerleris silmeye başladım. Silmeyi bitirdiğimde kafamı kaldırıp duvardaki saate baktım. On bir buçuk olmuştu saat. Duvarların da silinmesi gerektiğini farkettim. Bir kuvvet ona da başladım. Duvarlar ile işim bittikten sonra duvardaki saatinde camını sildim. Tekrar yerina astığım saate bakınca 12 olduğunu gördüm. Sadece beş saat kalmıştı ve hala kulübenin en zor dört bölümü temizlenmeyi bekliyordu. Yatakların olduğu yatak odası, salon olarak kullandığımız oda, tuvaletler ve korkunç çalışma odası. Asla zamanında yetiştiremeyeceğimi biliyordum.

Salona girdim ve etrafa şöyle bir bakındım kalan odalara göre nispeten daha kolay olacaktı temizliği. Yapmam gerekenleri hızlıca düşünerek nereden başlamam gerektiğini kestirmeye çalışıyordum. Yerler, duvarlar, vamlar ve koltuklar silinecekti, rafların tozu alınacak, eşyalar yerleştirilecekti; yerlerdeki kağıtlar ve çöpler toplanıp, süpürülecekti. Hızla yerdeki çöpleri tek tek toplayarak başladım. Bulduğum bir poşete doldurduğum çöpleri ve kağıtları odanın kapısının kenarına yığdım. Şimdi sırada rafların tozunu almak vardı. Islattığım bez ile bir koltuğun üzerine tırmanıp, rafların tozunu almaya başladım. Kaldırdığım gereksiz süs eşyalarının altında biriken tozları alıp tekrar yerine koyuyordum. Ne kadar gereksiz biblo vardı bu evde. hayır birşey değil sonra temizlik sırasında kafamıza patlıyordum böyle. Derin bir iç geçirdikten sonra yavaşça adımımı geriye doğru attığımda ayağım boşluğa gelmiş, dengemi kaybetmiştim. Düşmemek için tutunduğum rafın ağırlığımı taşıyamayacağı gerçeğini bilmek için fizikçi olmanıza gerek yoktu. Rafla birlikte kıçüstü yere düşmüştüm. Benimle düşen biblolar arasında kedi şeklinde olan birisi kucağıma düştüğü içiin sağ salim kurtulmuştu ancak diğerlerini kaybetmiştik. Sahiplerinin çok kızacağından emindim. Ama bende onlara çok kızgındım. O sırada kapının kapanma sesi yankılandı odada.Tüm gücümü toplayıp ayağa kalktım ve bağırdım. "Kim olduğunu bilmiyorum ama umrumda değil. Hemen buraya gelip bana yardım edeceksin!" Gerçekten gelen kişi Athena bile olsa umrumda değildi bu işi tek başıma bitirmem çok zordu, hele bugünkü sakarlık dalgası ile imkansızdı.

Not: Herkes unutmuş gibi yapsın bu denetlemenin teması unutmak ve sakarlık olsun diyorum. 20 satırdan aşağı rp görürsem karakterinizi öldürürüm. Cidden yaparım. Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
David Tyler
Athena'nın Çocuğu/Zeka ve Strateji Eğitmeni
Athena'nın Çocuğu/Zeka ve Strateji Eğitmeni
David Tyler


Mesaj Sayısı : 1997
Kayıt tarihi : 17/02/11

Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Empty
MesajKonu: Geri: Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12   Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Icon_minitimeCuma Mart 25, 2011 1:05 am

Şu kulübede sabah düzgün uyanmak mümkünmüydü ki ilk önce o cam kırılma seslerini duydum ve daha büyük bir şeyin kırılma sesi.Daha sonra ise daha farklı bir ses gelmişti artık dayanamamıştım kalktım şu pijamalardan kurtulup giyindim bu sakar da kimdi böyle.Ve sonra aklıma dank etti bugün çarşambaydı çarşamba olamazdı.Lütfen bugün bir görev gelseydi yarın dönebiliceğim çünkü bugün temizlik günüydü.Ve bu geçen sefer ki gibi o yastık savaşı gibi olucaksa hiç olmasa daha iyiydi.O tüyleri temizliyecem diye canım çıkmıştı.Tam odamdan çıkıcaktım ki ayağımı yerdeki lambaya vurdum.Tamam bu nasıl düştü hiç bir fikrim yoktu.Ama oda gerçekten çok kötü durumdaydı odam.Kapıyı açtım ve william arkasını dönmeden konuştu ya lambayı yada kapı sesini duymuş olmalıydı.Kim olduğunu bilmiyorum ama umrumda değil. Hemen buraya gelip bana yardım edeceksin!diyordu.Sonra arkasını döndü ve beni gördü Kusura bakma david temizlik iştededi.Sorun değil nasıl bir şey olduğunu biliyorum.dedim.Ve bir sandalyeye oturdum.William tekrar temizliğe başlamıştı ve benim oturduğumu gördü. David eğer hemen ordan kalkıp temizliğe başlamazsan senin için kötü olurdedi.Ben kalkmadım ve sonra sandalye tepetaklak düştü.NE olduğunu ilk anlamadım ama sonra ne olduğunu anlamıştım william telekinezi gücünü kullanmış olmalıydı.Off sırtım daki ağrı neydi böyle ya Hadi hemen başla Tamam bekle mutfakta bir ambrosia ve nektar iyimdedim.Ve mutfağa doğru gittim hemen ambrosia ve nektarı buldum iyip içtim biraz ve fazla yememek için bıraktım ve içeri döndüm.Wiliam yerdeki bibloları topluyordu off durumları kötüydü Şimdi ne yapim Williamdedim. Hey odanın halini gördüm demin hemen oraya git ve odanı toplamaya başladedi.


Hemen odama doğru gittim ve şu lanet olasıca lambaya gene vurdum.İlk şu berbat şeyi yerden aldım ve masaya koydum.Sonra yerde bir saat gördüm ve baktım ki bu kalkanım needle'dı tamam eğer çok uzaklaşırsam saat şeklinde cebime giriyordu.Ama yerde olmasıda hiç hoş değildi hemen kalkana dönüştürdüm ve yatağımın üstündeki çiviye taktım böyle çok iyi gözüküyordu.Sonra yatağımı düzeltmeye başladım.Çarşaflara falan baktım ve iğrenç şekilde olduklarını gördüm hemen onları yataktan aldım ve kirlik sepetine koydum sonra yedek çarşaflarımı ve kılıflarımı koydum ve yatağı düzelttim.Sonra yatağımın yanındaki dolapta çekmecenin birisini açtım ve içinde en son okuduğum kitabın olduğunu gördüm nasıl orda olabilirdiki ama neyse onu da ordan aldım ve kitaplarımı koyduğum yere koydum ama çok düzensiz olduklarını gördüm.Hemen kitaplarımı düzenlemeye başladım.Sonra ise dolabımdaki kıyafetleri topladım.Ve yerleri süpürdüm.Eşyalarımın tozunu aldım ve odama bir baktım bu odada işim bitmişti hemen odadan çıktım ve williamın yanına gittim saat daha 12.30'du iyi daha zamanımız vardı william ise dinleniyordu.Şimdi ne yapim williamdiye sordum. Mutfağa git ve orayı temizlededi.


Mutfağa girdiğimde bardakların olduğu yerde bardakların yarısının olmadığını gördüm.Ne olduğunu anlamadım ama sonra odamdayken sabah duyduğum sesler aklıma geldi.Hemen ordaki eşyaların tozunu almaya başladım.Bulaşıklara baktım ama çok iyi bir şey olmuştu.William onları yıkamıştı ama her zaman bir kötü haber olmak zorundaydı değilmi tam iyi yerleştirememişti.2 tane tabak düşüyorduki hemen kıvrak hareketlerle onları tuttum ama onların ardından düşen bir tabak için söyleyemem.Anlaşılan william bunları telekinize gücüyle yapmıştı ama fazla yorgun olmalıydı.Çünkü iyi yapamamış hemen hepsini çıkardım bir tanesi daha düşmeden onları düzenlemeye başladım ve sonra düşen tabağı da koydum.Çatalları bıçakları falan da düzelttim hepsi karışmış haldeydi.sonra herşeyin tozunu aldım.VE süpürgeyle yerleri süpürmeye başladım.Sonra fark ettim ki tabak elimi kesmişti bezle silmeye başladım.Ama hala sürüyordu kanama hemen bir yara bandı aldım ve onu bantladım.Ama yere kan damladığını gördüm.Hemen ıslak bir bez alıp orayı sildim.Mutfaktaki işim bitmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
William Maxwell
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
William Maxwell


Mesaj Sayısı : 294
Kayıt tarihi : 20/01/11

Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Empty
MesajKonu: Geri: Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12   Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Icon_minitimeÇarş. Nis. 13, 2011 6:21 pm

David'i azarlayıp mutfağa gönderdikten sonra yerdeki biblo kırıklarından kurtulup, delilleri yok etmeliydim. Elimdeki sağlam kedi biblosunu sehpahanın üzerine koydum. Yerdeki büyük parçaları elimle toplamaya karar verdim. Eğilip, kolumu uzatırken dirseğim son sağlam biblonun olduğu sehpahaya şidetli bir şekilde çarpıp, biblonun yere düşmesine neden oldu. Kırılacak kadar şiddetli düşmemişti. Tam rahatlayıp, derin bir nefes alacaktım ki çarpmanın etkisi ile dengesizce sallanmaya başlamış olan abajuru farkettim. Yüzümde garip bir ifadeyle bütün vücudum ile düşmek üzere olan abajura doğru atladığımda artık çok geçti. Üstelik yakalama girişimim işe yaramadığı gibi bir de sehpahayı devirip; koltuğun kenarında sorumsuz kardeşlerimden birisinin bıraktığı içeceği, yine koltuğun üzerinde açık bir şekilde bırakılmış antik bir kitabın üzerine dökülmesine neden olmuştu. Tabi ki abajur da tam kedi biblosunun üzerine düşüp kendisi ile birlikte biblonun da kırılmasına yol açmıştı. Yüksek sesle lanet okurken, daha fazla ıslanmadan önce kitabı kurtarmak amacı ile hızla hareket ettim. Ancak bugün şaka tanrısı (!) -her kimse- kurban olarak beni seçmiş olmalıydı ki. koltuğa doğru koşarken, ayak serçe parmağımı sehpahanın ayağına sert bir şekilde çarptım. Acı ile irkilmiştim. Refleks olarak çarptığım ayağıma bağlı dizimi karnıma çekip, diğer ayağım üzerinde zıplamaya başladım. Size benden bir tavsiye, ayağınızda çorapdan başka birşey yokken, yerde ise kırık kesici parçacıklar varken, özelliklede tek ayağınız üzerinde kesinlikle zıplamayın! Yoksa sonuç olarak parçacıklardan birkaçı ayağınızı kesip şiddetli bir biçimde kanamasına neden olabilir. Olur da bu aptallığı yaparsanız ve ayağınız kesilirse kaçınmak için kanayan ayağınızı yerdeki antik halının üzerine koymayın.(!) Zira kan lekesini halıdan çıkarmak deveye hendek atlattırmaktan çok daha zormuş. Hikayeme dönersek; acı içinde kendimi koltuğun üzerine attım. Tahmin edin hangi koltuk ?! Üzerinde az önce ıslanmış antik ve değerli kitabın olduğu koltuk. Şuursuzca kendimi bıraktığım koltuğun üzerinde duran kitabın sayfaları ıslaklığın da etkisi ile ortadan ikiye ayrılmıştı. Altımdan kurtarmak için çekerken cildi elimde kalan kitaba bundan sonra yapabileceğğim en büyük iyilik onu yakmak olabilirdi.

Sonunda zincirleme kazalar bitmişti. (ya da ben öyle sanıyordum çünkü son beş saniyedir zarar görmemiştim.) Kanayan ayağımı havaya kaldırdım. Çorabı delip ayağımın içine saplanmış olan porselen parçacığını çıkarttım. Okunduğu kadar zor değil inanın hele ki o adrenalin etkisi ile acıyı hissetmiyorsunuz bile. Yüksek sesle küfürler zavuruyordum. banyo çekmecesinden bana doğru süzülmesini sağladığım ilk yardım çantasını açarken David sesleri duymuş olacak ki koşarak içeri geldi. "Ne oldu?" diye sorduğunda kuvvetli bir sesle azarladım onu. "Kapa çeneni sen git... Git mutfağı temizle. " David gülmemek için kendini zor tutarak cevap verdi. "Zaten temizledim mutfağı." Sinirimden küplere binmiştim. Burnumdan soluyordum. Aynı ses tonuyla cevap verdim. "O zaman koş git kendi odanı temizle. Denetlemeye birkaç saat kaldı." David kısık kısık kahkahalar atarak odasına yöneldi. İlk yardım çantasından çıkardığım tentürdiotu bir parça pamuğa damlatarak ayağımdaki kesikleri temizledim. Daha sonra çıkardığım sargı bezini bütün ayağımı kaplayacak biçimde sardım. Bu kanamayı durdururdu. Birkaç saniye arkama yaslandım, gözlerimi kapatıp, derin derin nefes aldım. Kanama durana kadar bekleyemezdim. Zaman gittikçe daralıyordu. Stres ile ayağa kalktım. Yaralı ayağımın üzerine basmak oldukça zor oluyordu o yüzden fazla yüklenmemeye çalışıyordum. Ağırca ilerleyip, koridordaki çalı süpürgesini aldım. Yerdeki kırık parçaların hepsini kulübenin dışına doğru süpürdükten sonra, ıslak bir bez aldım ve yerdeki kan lekelerini temizledim. Halıdaki lekeler betondakiler kadar kolay değildi. Banyodan aldığım deterjanı halıya boca edip, bez ile silmeye başladım. yaklaşık on dakika uğraştıktan sonra kan lekelerinden kurtulmuştum. Şimdi sırada kitap sayfalarındaydı. Onları toplayıp çöp poşetine tıktım. Daha sonra koltuktaki ne olduğunu bilmediğim içeceğin lekelerini temizledim. Derin bir nefes aldım. Tüm bu işi yapmam yarım saatime mal olmuştu. Ama hiç bir ilerleme kaydedememiştim. Çünkü ben mahvetmeden önce de böyleydi salon. İşe her parça eşyanın tozunu almakla başladım. Bir yandan da kardeşlerime olan sinirimden içim köpürüyordu. Denetlemeye saatler kalmıştı ancak hiçbiri görünmemişti ortalıkta. Sadece David o da uyuya kaldığı için zorunlu olarak katılmıştı temizliğe. İki kişi yetiştirme şansımız neredeyse yoktu. Salonun tozunu aldıktan sonra, elektrik süpürgesi ile iyice süpürdüm. Yerleri, duvarları ve pencereleri silecektim. Sonra salon ile işim bitecekti. Önce duvarlardan başladım. Her hafta temizlenmesine ramen nasıl bu kadar kirlendiğini bir türlü anlamadığım duvarları özenle silmeye başladım. Boyumun yetişmediği kısımlarda telekinezi gücüm devreye giriyordu. İyi bir iş çıkarmıştım. Sıra pencerelerdeydi. Fısfıs şeklinde hazırlanmış deterjanı camlara sıkıp iyice temizledim. Kulübedeki en fazla pencere salondaydı. Tam altı farklı pencere. İşim bittiğinde hepsi parlıyordu. Bir tanesini açık bıraktım ki içerisi havalansın. Hemen temiz bir ıslak bez kaptığım gibi yerleri silmeye giriştim. Daha önceden zaten sildiğim halı yeterince temizdi. Direk beton kısma geçtim. Betonu temizlemek çok kolaydı. Arada bir kafamı kaldırıp saate bakıyordum. Zamana karşı yarıştığım için hızlı olmalıydım. O sırada odasını temizlemeyi bitirmiş David. banyoya geçiyordu. Ona bağırdığım için pişman olmuştum. Ancak temizlikten sonra ondan özür dilerdim. Şimdi zamanı değildi. Sonunda salon bitmişti. Kapısını kapatıp dışarı çıktım.

Hız kaybetmeden çalışma odasına girdim. Her zamanki gibi korkunç görünüyordu. Birkaç saniyeliğini ne yapacağımı bilemeden eblek bir şekilde etrafa bakındım. Çalışma kağıtları, taslaklar, çöpler, maketler, kitaplar, defterler, kalemler, cetveller ve bilimum kırtasiye gerekçleri yerde daha doğrusu odanın her tarafına yayılmış duruyordu. Bir yerden başlamak gerekiyordu. Yerdeki gereksiz kağıtları çöp poşetine doldurarak başladım. Lucy'nin Olimpos anıtı projesinin kopyalarından en az on tanesi yerdeydi hepsini hiç düşünmeden poşete tıktım. Summer'ın akıllı satranç tahtası çizimlerine de aynı muameleyi yaptım. Tabi Andy'nin bilim makalesi, David'in çok zor bulmacası, Helen'in Antik Yunan'da Çömlek Sanatı konulu araştırması, Sere'nin yazdığı kitabın ikiyüz eli yedinci sayfası ve Dicc'in çözümünü bulduğu matematik paradoksunun yazılı olduğu kağıda da. Hepsi bana kızacaklardı. Ama ödeşmiş sayılırdık. Ben de onlara kızacaktım. Kağıtlardan kurtulunca sonunda odanın zeminini parça parça da olsa görebiliyordum. Cetvelleri, kalemleri diğer gereçleri olması gereken yerlere koyarken elime gelen büyütecin nereye gitmesi gerektiğini bilemediğim için en yakındaki pencerenin pervazına koydum. Kardeşlerimin çalışma masalarına doğru yönelip düzeltmeye başladım. Summer her zamanki gibii en düzenli kardeşimizdi. Masasını toparlamak birkaç dakikamı aldı. David'in masasına doğru ilerlemeye başladığımda içerinin fazla sıcak olduğunu farkettim. Masayı toparlamaya başladım. Karikatür dergilerini çıkış tarihine göre düzenleyip masasının sol köşlesindeki evrak kutusuna koydum. Masa lambasının tozunu aldım. Çekmeceleri düzeltmek için açtığım sırada, burnuma keskin bir yanık kokusu geldi. kafamı çevirip arkamı döndüğüm. pencerenin önündeki perdenin alev aldığını gördüm. Bir Athena çocuğuna göre pek akıllı sayılmazdım. Nisanın ortasında saat öğlen onikide -güneşin dik açı ile vurduğu zaman diliminde- bir büyüteci pencere pervazına koymak pek akıllıca bir davranış olamazdı çünkü. Panik içinde etrafıma bakınıyordum. Odadaki yangın söndürücüsünü gördüğüm anda fırlayıp kaptığım gibi alevlerin üzerine sıkmaya başladım. Alevler azalıp sönmek yerine. Artarak alazlanmaya başladığında yangın söndürücü yerine tarımsal böcek ilacı tüpünü kullandığımı farkettim. elimdeki tüğü yer fırlattım. Yangın çıktığını farketmiş olan David elinde bir kova su ile koşarak içeri girdi. Elindeki kovanın mavi olduğunu görünce biranda zihnimde bir dalgalanma oldu. Bu sabah mavi kovaya şömineyi yakmak için kullandığımız benzini doldurmuştum. Onu durdurmak için öne atıldığımda artık çok geçti. Çoktan elinde tuttuğu kovadaki benzini alvelerin üzerine doğru savurmuştu. Alevler büyüyerek Summer'ın ve Andy'nin masasına yayılmıştı. Telaş içinde etrafıma bakınıyordum. Yapacak birşey olmalıydı. Hızlı düşünmeliydim. Birden kafamda şimşek çaktı. Kulübenin planlarını incelediğimde farketmiştim. Banyoya giden su boruları çalışma odasının duvarlarında geçiyordu. Hemen bir sandalye kaptığım gibi duvara geçirmeye başladım. Şaşkınlıkla beni izleyen David ne yapacağını şaşırmış, çığlıklar atıyordu. Sonunda kırmayı başardığım duvarın arkasında su borusunu görünce rahatladım. Telekinezi gücümle boruyu büküp suyun serbest kalmasını sağladım. Basınç nedeniyle fışkıran tanzikli su alevleri azaltarak dindirmeye başladı. Su basıncına dayanamayan borulardan birisinin üzeirndeki conta hızla fırladı. Olduğu yerde zıplayıp çığlıklar atan David'i alnının ortasından vurdu. Hızlı bir şekilde kafasına conta çarpan David bayıldı.

Telaşla onun yanına koştuğumda alevler neredeyse sönmüştü. Nabzını kontrol ettim. Hala yaşıyordu. Buzluktan hızla kaptığım buz torbasını David'in başına koydum. Kendine gelmesi ne kadar sürerdi bilmiyorum ama bekleyip risk alamazdım. Onu revire götürmem lazımdı. Kemen David'i sırtlanıp revire doğru var gücümle koşmaya başladım. Nefes nefese bütün kampı geçtim. Ana binanın çine girip David'i revire soktum. içerideki hemişereye durumu açıklamak, David'i sırtımda taşımaktan çok daha zordu. Hemşire bir yandan pavyon şarkıcıları gibi kahkahalar atıp bir yandan yatağa yatırdığım David ile ilgileniyordu. Açıkcası çok bozulmuştum. Soğuk bir ses tonu ile konuştum. "Benim Kulübeye dönmem lazım. Bekleme me gerek var mı?" hemşire kahkahaların arasından bir iki kelime konuşabilmişti. "Yok... Git... Ahahah." Tam kapıdan çıkmak üzereyken alaycı bir tonda bana seslendi. "Dikkat et kapıyı kırma çıkarken. Ahahahahah." Sinir içinde odadan çıktığımda söyleniyordum. "Koca karı ne olacak!" Merdivenlerden inemek üzere adımımı attığımda ayağım boşluğa geldi ve kıç üstü düştüm. Elli basamağı da kayarak aşağı indiğimde ellisinin de acısını arkamda hissediyordum. Ancak gururum önce geldiği için kırık çıkık var mı bakmadan önce arkamı dönüp hemşirenin orada olup olmadığını kontrol ettim. Kapı kapalıydı. Rahatlayıp ayağa kalktım. Sırtım, bacaklarım kollarım ağrıyordu. Yavaşça kulübeye doğru yol adım. Yolda kardeşlerimi görürde bir güzel azarlarım diye düşünüyordum. Ama kimseyi göremedim. Kulübeden içeri girdiğimde yerlerin ıslak olduğunu farkettim. Hemen hatırladım. Boru hala patlaktı. Bugün hayatta kalırsam kesinlikle ölümsüz olduğuma inanacaktım. Bütün tahlihsizlikler beni bulmuştu. Hala da bulmaya devam ediyordu. Patlak boruyu tamir etmek üzere çalışma odasına dikkatlice yürüdüm. Yerler bayağı kaygandı. Dikkatlice koridoru geçip, alet kutusunu aldım. Çalışma odasında su fışkırtan boruya baktım. Üzerimdeki tişörtü çıkartıp top haline getirdim ve su fışkıran yere doğru bastırdım. Bir süre tutmasını umdum. İngiliz anahtarını çıkartığım gibi David'i kafadan vuran contanın olması gereken yere yeniden conta taktım. Boruları birleştirip kapanmasını sağladım. Biraz da telekinezinin etkisi ile sonunda boruları kapattım. Rahatlayıp gerin bir nefes aldıktan sonra odaya bakındım. Ben temizlemeye çalışmadan sonunculuktan yırtabilirdik. Ancak şu anki hali ile sonunculuğu geçtim bütün kulübe kamptan kovulabilirdik. O sırada kulübenin kapısının açıldığını duydum. Umarım gelen kardeşlerimden birisidir diye düşünüyordum. Onları öldürebilecek kadar sinirliydim. Ancak şu durumda onlara ihtiyacım olduğu için sakin davranıp korkutmamaya çalışacaktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Serena Su Hanzadeoğlu
Athena'nın Çocuğu
Athena'nın Çocuğu
Serena Su Hanzadeoğlu


Mesaj Sayısı : 4815
Kayıt tarihi : 07/09/10

Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Empty
MesajKonu: Geri: Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12   Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Icon_minitimeSalı Nis. 26, 2011 2:13 am

Lanet olsun! Binlerce kere lanet lanet ve lanet olsun! İzmir dönüşü yolculuk hiç bu kadar beni sinirlendirmemişti. Üstüne üstlük yolda bir köpeğin üstüme çıkıp elbiselerimi tırmalaması, otobüste yanıma oturan kadının çocuğunun bir üstüme kusması ile rezil bir durumdaydım. Ah unutmadan bir de yağmur… Kafama meteor düşse daha iyiydi! Kampa girdiğim andan beri insanlar bana kahkahalar atarcasına bakıyordu. Hatta fısır fısır konuştuklarını da biliyordum. ‘Ay kızın tipine bak!’, ‘Nereden geliyor bu böyle?’, ‘Şu gıcık Athena kızını iyice bir benzetmişler ahaha!’ Tanrım amaçları neydi bunların? İşleri güçleri dedikodu… Zaten karşıma çıkan ve bana sinir sinir bakan çocuğa kükrememden sonra herkes sesini kesmişti. Kulübelerin olduğu bölüme gelince bile hala bağırıyordum. ‘‘Lanet olsun ya! Amacınız ne sizin? Ne oluyor burada, sirk mi? Tanrı Zeus adına of!’’ Sinirle kulübeye vardım ve kapıyı çaldım. Aç kapıyı, aç kapıyı, aç kapıyı… Hala açılmıyordu. Büyük ihtimalle kimse duymuyordu da… Sonunda kapıyı çalmadan açtım. Etrafa bakılınca bayılacaktım neredeyse… Buranın hali neydi böyle? Etrafta kokan deterjan ve sabun kokuları… Ah! Yemin ederim kafayı yiyebilirdim. Ben bunları düşünürken karşıma William çıktı. Perişan bir haldeydi. Ya diğerleri? O afacanlar neredeydi? ‘‘William! Neler oluyor burada kardeş?’’ William tam cevap verecekti ancak tipimi görünce keyifsiz hali gitmişti. Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Gözlerimi kısıp yüzüne baktım. Bavulumu yatağımın yanına koydum ve kapıyı kapattım. Sinsi bakışlarım hala çok sevdiğim kardeşimin üzerindeydi. Sorumu sakince yenilemeyi düşündüm. ‘‘Sevgili kardeşim William. Gülmek istiyorsun ama çok sinirliyim o yüzden gülme. Şimdi bana neler olduğunu anlatırsan ve bu neden bu halde olduğunu açıklarsan sana seve seve yardım edeceğim. Eh doğruya doğru ne olursa olsun bu pisliğe dayanamadığım için yine yardım edeceğim ama sinirim geçmeyecektir büyük ihtimalle. Bekliyorum kardeş.’’ Bir yandan da banyoya doğru ilerliyordum. Yüzümü yıkamak iyi gelecekti. William gerçekten iyi bir kardeşti. Üstelik onun benden bir yaş küçük olduğunu düşününce diğer erkek kardeşlerime oranla daha olgundu. Bir yandan yüzümü yıkıyor bir yandan da kardeşimi dinliyordum. ‘‘Ah Sere, seni bana Tanrı Zeus gönderdi galiba… Her neyse bugün temizlik günü ve kimse ortalıklarda yok. Sadece bir David vardı. Oda sakatlandığı için revire götürdüm ve şuan belim feci durumda… Her neyse bana yardım etmen gerek.’’ Kardeşime baktım ve şaka yapıyormuşçasına güldüm. Ona yardım edeceğimi adı gibi biliyordu tabi. ‘‘Tamam, ama önce bir duş alayım. Kirli bir halde temizlik yapamam. Sende o zamana kadar dinlen. Şu belinin ağrısı biraz geçsin. Sonra iş bölümü yapıp kulübemizi tertemiz yaparız haydi.’’ dedim ve göz kırptım. Kardeşim birazda olsa rahatlamış gibiydi ancak bu kulübe temizliğinin bitmeyeceğini ikimizde biliyorduk. O banyodan çıktıktan sonra rahatladım ve hemen duşa girdim. Kamp ve kulübem gibisi yoktu doğrusu…



Banyodan sonra hemen üstümü değiştirdim. Kirli eşyalarımı kirli sepetine topladıktan sonra Will’in yanına gittim. Oda yatağında sakince uzanıyordu. Gülümseyerek birazcık daha dinlenmesini söyledim. O bel ağrısını belirdim. Etrafa saçılmış çorap, tişört, kot gibi giyecekleri aldım ve yatağımın önünde duran sepete attım. Tabi birde teker teker dolapları kontrol etmem gerekiyordu. İlk dolap benim dolabımda. Tüm eşyalarım tertemizdi. Hepsi ütülü ve mis gibi kokuyordu. Will bile arkamda şaşkınlıkla bakıyordu. Kendimi dolabımı kapatıp diğer dolaplara geçtim. Hepsi asılmıştı asılmasına ancak ne ütülenmişti ne de temiz gibiydi. Üzüntüyle ve şaşkınlıkla Will’e baktım. ‘‘Ancak bu kadar oldu. Ne yapabilirdim ki?’’ dedi kırgın bir sesle. Kardeşimi üzmek istemezdim ancak ona da hak vermek gerekirdi. Bütün işleri tek başına yapamazdı ki. Hepsini alıp sepete attım. Teker teker uğraşacaktım anlaşılan. Sepetteki tüm giysileri çamaşır makinesine attığımda odaya tekrar geri döndüm. ‘‘William ben şimdi gidip banyoyu temizleyeceğim. Sende çalışma odasındaki kitapları sıraya dizebilir misin?’’ Will şaşkına dönmüştü. Sakladığı bir şey vardı ancak ne olduğunu bulamamıştım. Hemen kafasını sallayıp doğruca çalışma odasına koştu ve arkasından kapıyı kapattı. Şaşkınlığımı gizleyememiştim ancak hemen işime dönmeliydim. Banyoya gittiğimde her yerin berbat olduğunu bir kere daha gördüm. İlk önce küveti yıkayama başladım. Tertemiz yapmalıydım burayı… Banyo ve mutfak konularında diğerlerine oranla daha titizdim. Bu yüzden benim kaldığım kulübenin banyosu da harika olmalıydı. Sünger ile yavaş yavaş küveti ovuyordum. Ne zamandır bu küvet yıkanmıyordu ki? Gerçekten çok merak ediyordum. Musluğunda bir eksiği olmadığını denetleyince derin bir nefes aldım. Tamirden fazla anlamazdım ama musluk, küçük makineler gibi eşyaları düzeltebiliyordum. Kendime güvendiğimi düşününce bir kez daha gülümsedim. Şimdi sıra banyonun dolaplarında ve el yıkama bölümündeydi. Her yeri teker teker ovduktan sonra dolaplara geçtim. Küçük dolabı açınca bir yaratık ile göz göze geldim. Gözleri yoktu neredeyse… Büyük ince ayakları ve üzerinde parlayan görünmez ipliksi bir… Örümcek! Bu örümcekti. ‘‘Aaaaaaaa ÖRÜMCEK ÖRÜMCEK!’’ Çığlığım neredeyse tüm kulübe de hatta kampta yankılanıyordu. Birisi yardımıma koşmazsa her yeri yıkabilirdim. Neyse ki yardımıma Wil yetişti ve o örümceği oradan yok etti. Nefes nefese kalmış bir şekilde yere yığılmıştım. Sinirli gözlerle etrafı süzüyordum. Wil gelince konuşmaya başlamıştı. ‘‘Bir sürü ölümcül göreve katıldın. Çoğunu da korkusuzca büyük bir başarıyla tamamladın. Ancak bir örümcekten korkuyorsun. Seni anlayamıyorum Sere.’’ Ölümcük bakışlarımı üzerine diktim ve gitmesini sağladım. Dışarıdan pek korkmuşa benzemiyordu ancak bağırsaydım korkarak kaçabilirdi. Bu kampta üç büyüklerin çocukları bile bağırıp çığlık atmama dayanamazdı doğrusu. Yarım kalan işimi kalkarak tamamlamaya başladım. Küçük baykuş eşyalarını simetrik bir şekilde dizmeye başladım. Dolapta çok hoş duruyordu. Aynayı da sildikten sonra gülümsedim. Duvarları silmeyi de ihmal etmedim tabi… Biraz yoruyordu fakat değerdi. Banyoda işimin bittiğini düşünerek saate baktım. Neredeyse bir saat olmuştu. Çamaşır makinesinin yanına gidip yıkanan tüm çamaşırları çıkardım. Çıkardıktan hemen sonra daha fazla kirli bulunan diğer sepeti getirdim. Onları da –zorla olsa da- makineye tıkıp çalıştırdım. Şimdi sırada arka tarafa gidip bu çamaşırları asmak vardı. Daha çok işim vardı çok… Ütü ve perdeleri saymıyorum bile.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexandra Bethany Daniels
Afrodit'in Çocuğu
Afrodit'in Çocuğu
Alexandra Bethany Daniels


Mesaj Sayısı : 1854
Kayıt tarihi : 05/09/10

Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Empty
MesajKonu: Geri: Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12   Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12 Icon_minitimeÇarş. Mayıs 11, 2011 1:34 am

Değerlendirmede.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kulübe Temizliği ~ Denetleme 12
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kulübe Temizliği*Denetleme 14
» Kulübe Temizliği ~ Denetleme 8
» Kulübe Temizliği - Denetleme #6
» Kulübe Temizliği (5. Denetleme)
» Kulübe Temizliği - Denetleme #7

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Kulübeler :: Athena Kulübesi-
Buraya geçin: