Akşam yemeğinden sonra iyi bir uyku çekmeyi düşünüyordu Aldrick. Yemeğini babasına adak olarak sunduktan sonra kulübesine doğru yürümeye başlamıştı bu yüzden .Tam çıkarken kampın yardımcı müdürü Zeus kulübesini yanına çağırmıştı. Kulübe olarak yanına gitmiştik. Bize fısıldayarak “ Ejderha Peleus geçen günkü bir canavar dolayısıyla yaralandı. Bugünlük girişe sizden birisinin bakması lazım “ dediği zaman bir anda bütün gözler Aldrick’in üstüne kaymıştı. Aldrick uyumak istiyordu fakat belki karşısına bir minotor çıkabilirdi. “ Tamam , ben gidiyorum . “ demişti kendine güvenerek.
Hançeriyle zırhını kuşandıktan sonra Thalia’nın ağacının yanına gitmişti. Çok heyecanlıydı , bir o kadar da korkuyordu. Karşısına canavar çıkmasını çok istiyordu. Belki kendini bugün kanıtlayabilirdi. Herkes uyuduktan sonra Thalia’nın ağacının üstündeki Altın Post’a bakıyordu. Gerçekten de altındandı ve biraz garip geliyordu Aldirck’e. Nedeni, bu postun her şeyi iyileştirdiğini duymuştu. Bunu kendinde denemek için Altın Post’u yarasının üstüne koymuştu. Bir anda müthiş bir çığlık duymuştu. Sağ tarafına baktığı zaman , karşısında bir minotor duruyordu. Bir anda Altın Post’u yere bırakmıştı. Yüksek sesli bir savaş narası attıktan sonra minotora doğru koşmaya başlamıştı. Hançerini saplamaya gidiyordu . Ama minotor sinirliydi ve o siniriyle Aldrick’e çok şiddetli bir tokat atmıştı. Aldrick kendini yerde bulunca suratının kanla kaplı olduğunu fark etmişti. Minotor Altın Post’a doğru koşarken postu almış, suratının üstüne koymuştu. Suratı iyileşince hançerini minotorun kafasına fırlatmıştı . İşler Aldirck için daha da kötüleşiyordu. Bu sefer de hançer minotorun kafasında kalmıştı. Artık yapacak bir şey yok diye düşünürken , canavara başka bir kılıcın gittiğini gördü. Minotor acı bir çığlık attıktan sonra toz haline gelmişti. Çığlık yüzünden herkes Thalia’nın ağacının bulunduğu yere gelmişti. Aldrick etrafına bakınırken hem tebrikleri kabul ediyor, hem de o kılıcı fırlatan kişiyi düşünüyordu. Aslında kendisiyle gurur duyması gerekirdi fakat bunu yapmak istemiyordu. Bunu kendisi yapmamıştı çünkü. Düşüncesine devam ederken Marcus’un “Hadi , nöbet sırası bende “ dediğini duymuştu. Kulübesine giderken hala aklında kılıcı fırlatan kişi geçiyordu. Sanırım bir süre boyunca savaştığı anı rüyalarında görecekti.