Kahraman Dostum

Sabah erkenden kalkmıştım.Kimse sıcak suyu bitirmeden önce banyoya girdim ve kısa bir duş yaptım.Üzerimi değiştirip saçlarımı topladıktan sonra hemen yanıma almam gereken şeyleri hazırlamaya koyuldum.Her zamanki meşhur sırt çantama para, drahmi ve nektar gibi şeyleri tıktıktan sonra sessiz adımlarla mutfağa doğru ilerledim.Dolaptaki şekerlikten bir avuç küp şeker alıp cebime doldurduktan sonra kulübeden dışarı çıktım.
Evet, yine kamptan kaçış planı yapmıştım.Her kamptan kaçışımda başıma kötü bir şey geliyordu ve ben hala akıllanmıyordum.Ama bu konuda kendime engel de olamıyordum.Çoğu kardeşim çeşitli göreve çıkıyordu, çoğu kardeşimin de kampta yapması gereken sorumlulukları vardı.Benim ise kamptan çıkmam için bana engel olacak hiçbir işim yoktu.Pegasus ahırlarına doğru hızlı adımlarla yürüyordum.Bu sefer yakalanırsam diye kamp görevlilerinin beni tanımaması için yanıma aldığım şapkayı çantamdan çıkarıp kafama geçirdim.Ahırlara vardığımda heyecanla içeri girdim ve bıyıklarını oynata oynata uyuyan pegasusum Felix'in yanına gittim.Onu uyandırmak için çenesinin altını gıdıkladım ve havadayken huysuzluk yapmaması için cebime koyduğum küp şekerleri ikişerli üçerli olarak yedirmeye başladım.Felix onu uykudan uyandırmama rağmen huysuzluk yapmamıştı aksine verdiğim küp şekerlerle keyfi daha da yerine gelmişti.Tek koluma taktığım çantanın diğer sapını da koluma takarak ahırlardan dışarı çıkmaya başladım.Hızla Felix'in sırtına atladım.Felix'in kulağına eğildim ve ''Havalan oğlum.'' dedim.Beni hemen anlıyordu.Kanatlarını açtı ve bir kuğunun suda yüzmesi gibi havada süzülmeye başladı.Kamptan başarıyla çıkmayı başarmıştım.Bu işte giderek ustalaştığımı hissediyordum.Kim bilir bu kaçıncı kaçışımdı? Felix'le özgürce uçarken kendimi çok huzurlu hissediyordum.Nereye gideceğim hakkında bir plan yapmamıştım.Yukarıdan güzel görünen bir yere inerdim herhalde.Derin derin nefes alarak temiz havayı ciğerlerime doldururken Felix sarsılmaya başladı.Bunun önemli olmadığına karar verip Felix'i yükseltmeye devam ederken bu sefer Felix nerdeyse düşüyordu.Kanatlarını çok hızlı ve dengesiz bir şekilde açıp kapamaya başladı.Bir sorun olduğunu anlamıştım.Felix'in sırtında durmakta iyice zorlanıyordum.Felix'i alçaltmaya başlayarak görebildiğim boş bir araziye iniş yaptırmıştım.Felix yere indiğinde bir deve gibi dizlerinin üzerine çökmüştü.İnleme gibi garip sesler çıkarıyordu.Hemen sırtından indim ve onun karşısına geçtim.Acı çekiyor gibiydi.Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.Acaba ona nektar versem mi diye düşünürken daha sonra bunun tehlikeli olabileceğine karar verip vazgeçmiştim.Felix'in bu hali beni hem korkutuyor hem de üzüyordu.Nereye indiğimize baktığımda 100 metre kadar ileride bir baraj olduğunu gördüm.Barajı daha yakından görmek için yürüdüğümde buranın çok etkilenerek araştırdığım Hoover Barajı olduğunu görmüştüm.Eğer Felix'in başına böyle bir olay gelmeseydi buraya geldiğim için çok mutlu olurdum herhalde.Burayı niye bu kadar sevdiğimi ben de bilmiyordum.Sanırım ben suyu seviyordum.Tabii ya, su ! Sırtımdaki çantamdan nektar dolu şişeyi çıkardım ve şişenin kapağını açarak içindeki nektarı yere boşaltmaya başladım.Nektar tüm melezler için değerli bir şeydi.Ama şu anda tek derdim Felix'ti.Çantamı yerde bırakarak şişeyi aldım ve baraja doğru yürümeye başladım.Daha hızlı hareket etmem gerektiğine karar vererek koşmaya başladım.Barajın yanındaydım.Dizlerimin üzerine çöktüm ve dengemi sağladıktan sonra elimdeki şişeyi barajın serin sularına daldırdım.Şişeyi ağzına kadar doldurduktan sonra kapağını kapattım ve Felix'in yanına doğru koşmaya başladım.Şişeden elime biraz su dökerek Felix'in suratına sürdüm.Felix hafifçe silkindi ve elimdeki kalan suyu yalamaya başladı.Ona elimden biraz daha su içirerek geri kalan suyu da üzerine döküp serinlemesini sağladım.Bir şişe su daha onu kendine getirebilirdi.Tekrar baraja doğru yürüdüm ve şişeyi doldurdum.Yere çökmüş şişenin kapağını kapatırken arkamdaki hırlama sesleri beni endişelendirmişti.Yavaş yavaş arkama döndüğümde karşımda bir cehennem tazısı duruyordu.Tekrar önüme dönüp kılıcımı çıkardım ve hızlı bir hareket yaparak cehennem tazısına saldırdım.Canavar daha da öfkelenmişti.Ağzından salyalar akıtarak bağırıyordu.Kılıcımı tekrar savurdum ama hiçbir şey olmuyordu.Bir dahaki hamlemde ise kendimi yerde bulmuştum.Elimden düşmüş olan kılıcımı almaya çalışırken cehennem tazısı hırlayarak üzerime doğru yürüyordu.Ben ellerimle geri geri giderken arkama baktım ve eğer biraz daha gerilersem kendimi barajın serin sularında bulacağımı fark ettim.Sonumun böyle olacağını hiç düşünmemiştim.Son bir umutla kılıcıma uzanmaya çalışırken arkadan kişneyerek iki ayak üstüne kalkan Felix canavarı yere devirmişti.Onun bu saldırısı sayesinde kılıcımı alarak cehennem tazısının karnına sokmayı başarmıştım.Canavarın toz olarak yok olmasından sonra derin bir nefes aldım ve şişedeki suyu kafama diktim.O an karşımda duran Felix'in de ağzı açık bana baktığı gördüm.Şişeyi onun başından aşağı döktükten sonra Felix neşeyle harıldamaya başlamıştı.Ona sıkıca sarılarak ''Teşekkür ederim oğlum.Hayatımı kurtardın.'' deyip yelesini okşadım.Felix'in biraz daha iyi olduğundan emin olduktan sonra sırtına atladım ve tekrar havalanmaya başladım.Hemen kampa geri dönerek April'ı buldum ve Felix'i kontrol etmesini istedim.Onun iyi olduğundan emin olmak istiyordum.Benim kadim dostum Felix'in iyi olmasını istiyordum.

# Rp bitmiştir.