Sabah erkenden kalkıp ahırlara gitmek bana göre değildi. Ancak elimde değildi ki? Acilen onu görmek istiyordum. Durun, durun! Tahmin ettiğiniz gibi değil. Görmek istediğim bir pegasus… Kısacası sahipleneceğim pegasus. İçimden bir ses oraya gitmem gerektiğini söylüyordu. Yatağımdan yavaşça kalktım ve üstümü değiştirmeden kulübeden çıktım. Herhalde beni pijama ile görseler deli olduğumu düşünürlerdi. İstemeden de olsa gülümsedim ve ahırların yolunu tuttum. Beni orada birinin beklediğini hissediyordum. İçimdeki sıkıntının nedeni buydu belki de… Babamın bana sunduğu hediyeyi almak için fazlaca geç kalmıştım. Rüzgara aldırış etmeden zar zor yürüyordum. Neyse ki ahırların kapısına varmıştım. Büyük kapıyı yavaşça araladım ve berbat kokulu yere adım attım. Tamam gerçekten berbat kokuyordu. Rose buraya uğramıyor muydu yahu? Bunu düşünmeyi bırakıp pegasuslara baktım. Hepsi uyuyor gibiydi. Eh herhalde… Onlarda canlıydı yani. Uyumayacaklar mıydı? Birkaç adım attıktan sonra sağ tarafta uyanık bir pegasus gördüm. Bu o’ydu işte! Benim güzel pegasusum… Doğum günümde babamın hediye ettiği o güzel pegasus. Krem rengi gibi olan tüyleri her zaman ki gibi parıldıyordu. Aynı şekilde fakat biraz daha koyu renk olan yelesi ile kuyruğunun birkaç tutamı kırmızı gibi koyu ve canlı renklerle süslenmişti. Birkaç parçası da örülmüştü. Bu da babamın eklediği birkaç süs müydü? Gülümsemem ile birlikte pegasus kişnedi. İşaret parmağımı dudaklarıma değdirerek susması gerektiğini belirttim. ‘‘Şt! Sessiz ol bakalım.’’ Pegasus başını öne eğdi ve burnunu koluma değdirdi. ‘‘Hey seni şirin varlık. Demek sen benim doğum günü hediyemsin. Hayatımda aldığım en değerli hediyesin.’’ Bir isimde koymam gerekiyordu. Ne olabilirdi ki? Ah tabi ki… ‘‘Adın Lola… Beğendin mi?’’ Lola beğenmişçesine kişnedi ve şeker arar gibi ellerimi yokladı. Hemen yan tarafta duran torbadan şeker aldım ve biraz Lola’ya verdim. Onunla birkaç dakika sohbet ettikten hemen sonra saatime baktım. Vedalaşma vakti gelmişti. Biraz üzüldüğünü belli ediyordu ancak yine de beni anlıyor gibiydi. Eh kardeşlerim yok olduğumu görünce çıldırabilirdi. Lola ile vedalaştıktan hemen sonra kulübeme döndüm. Tabi Lola’ya, gezinti sözü vermiştim. Benim gibi bir Hades kızını yumuşatacak pegasusun olabileceği aklıma bile gelmezdi doğrusu. Gözlerimi kapattım ve içimden babama bir teşekkür gönderdim. Lola benim için her şeyden, herkesten farklıydı. Babamdan aldığım ilk hediyeydi.