Yeraltı Tüneli kazma günü gelip çatmıştı. Hafta sonları kardeşlerim ile belirlediğimiz günlerde kazı çalışmaları yapar ve Yeraltı Tüneli'ni genişletirdik. Bu tünelin çıkışını kardeşlerim ile kazacağımıza dair yeminler etmiştik ama durumumuz vahimdi. Yeraltı Tüneli'nin sonunu hala bulamamıştık. Haftalarca çalışsakta bulamadığımız bu tünel çıkışını hiç bulamayacağımızdan şüphe ediyorduk. Kardeşlerim üzgün ve sinirli biçimde kazmaları ve kürekleri ile vuruyordu. Tyler, onları motive edip bir makine yapmamızı ve tüneli öyle kazmamızı önersede sonu olmayan bir tüneli asla kazamazdık. Bu tünelin, yine kamp içinde bir yere çıkacağını çok iyi biliyordum ve bu yüzden huysuz tavırlar ile kardeşlerime bakıyordum. Diğerleri ise Tyler'in gaza getirmesine gelmişlerdi ve daha hızlı kazmaya başlamışlardı. Tyler de her ne kadar bu tünelin sonunun olmadığına inansada bu tüneli yapmanın bizim takım çalışmamızı arttıracağına inanıyordu. Onları üzmemek için mutlu görünmeye çalışsamda bunu beceremediğim suratımdan belli idi. "Çocuklar, siz kazmaya devam edin. Ben toprak dolu kovaları bırakıp hemen yanınıza geleceğim." dedim. Bana bakmadan hepsi birden kafalarını aşağı yukarı onaylarcasına salladılar ve işlerine hızla devam ettiler. Dışardaki melezlerin Hephaistos Çocukları'nı merak ettiklerini biliyordum. Elbet bazıları bizden toka yapmamızı, silahını poker kağıdına dönüştürmemizi isteyeceklerdi. Onlar bizi kullanacağına biz kendimizi kullanarak iş yapacaktık. Mağaranın gizli kapılarını tek tek açtıktan sonra karşıma babam çıktı. Yine halisünasyon görüyordum. Artık halisünasyon gördükçe çıldırdığımı daha iyi anlamaya başlıyordum. "Yine efendim baba?" dedim çok kısık bir ses ile. Bu cılız sesimden üzgün olduğumu anlamıştı ama beni sevindirecek birşey getirdiği için mutlu görünüyordu. "Seni mutlu edecek şeyin anahtarı bende. Geceleri kardeşlerinden gizli kazı çalışması yaptığını biliyorum ve sana bu yüzden bir hediye getirdim. Kardeşlerin ile biraz daha ilgilenmelisin. Onların sorunları ile kendi sorunların gibi ilgilenmesini de bilmelisin. Eduard'ın kayıp olması ile lider sensin ama bu birşeyi değiştirmez. Lider olduktan sonra sana hiçbir özellik gelmedi. Sadece birkaç yere gidebilme yetkin ve kardeşlerine kurallar getirme özelliğin var." dedi. Dedikleri harfi harfine haklıydı ama bu beni mutlu edeceğine daha da üzmüştü. "Sorun yok. Sana getirdiğim hediyeyi kendi ellerim ile yaptım. Yaptığım şey normal bir Gladius. Styks Nehrinde benim tarafımdan yapıldı ve çok dikkatlice işlenildi. Tam bir Demirci Oğlu'na yakışacak bir silah. Eminim işine yarayacaktır Alex." dedi. Biraz olsun mutlu olmuştum ama yinede istediklerimi elde etmemiştim. "Tünelin çıkışını biliyor musun baba?" dedim biraz daha gür bir ses ile. "Bilemem. Kendin çalışarak öğrenmek istemez misin?" dedi. "Şeyy... Aslında Hayır." "Ahahaha! Bu çocuğu seviyorum!" dedi. Gladius'u elime verdikten sonra ortalıktan yok oldu. Belimdeki kemerime kılıcımı geçirdikten sonra gülerek kardeşlerimin yanına geldim. "Hadi hızlanın çocuklar! Sonunu bulacağımız bir tünel var!" diye bağırdım sevinçle. Eskisinden çok daha hızlı ve güçlüce çalışmaya başlamışlardı kardeşlerim.