-Gerçekten yaşayacağını mı düşünüyorsun?
Yaşlı ve çirkin Minotor,ağzından salyalar akıtarak beni nasıl mideye indireceğini planlıyordu.Hemen kaçmam gerektiğini biliyordum;ama artık koşacak gücüm kalmamıştı.Sıradan başlayan bu günün ilerleyen dakikalarında bir sürü canavar avlamak zorunda kalmıştım.Sanırım şimdi,av ben olacaktım.
***
Saat her zamanki gibi, 07.00'da çalmaya başladı.Yavaşça yatakta doğruldum ve perdenin kenarını kıvırarak dışarıya baktım.Birkaç erkenci melez dışında,dışarısı oldukça boştu.Yataktan kalkıp yüzümü yıkamak üzere banyoya gittim.Yüzüme soğuk su çarparak uykumu açtım ve doğruca gardırobumun yanına gittim.Hava av için oldukça uygundu.Üzerime av kıyafetlerimi giydim ve ok çantamı alarak kulübeden çıktım.
Ormana giden yolda ilerliyordum.Plajın önünden geçtiğin sırada,Kherion endişeli bir şekilde yanıma geldi.Ağzını açtı;ama hiçbir ses çıkmıyordu.Beni üzmek istemediği çok açıktı;fakat ne olduğunu hemen öğrenmeliydim.
-Kherion,neler oluyor?
-Iı,Lena.Annen,başı dertte.
Boğazım düğümlenmişti sanki.Hayatım da her zaman yanımda olan,tek akrabam,öz annem...Ondan ne isteyebilirlerdi ki?
-Kim...
Daha lafımı bitirmeden Kherion cevap verdi:
-Minotor.
Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.Minotor!Öyleyse onu öldürmem gerekecekti.
-Lena,eve gidemezsin.Bu çok tehlikeli.
-Elbette,gitmeyeceğim.Kendimi tehlikeye atamam.
Ama sevdiklerim için biraz tehlike yaşamalıyım.
***
O gece herkes uyuduğunda,sessizce yatağımdan kalktım ve kulübenin kapısına doğru ilerledim.Kapıyı yavaşça örttüm ve hızla ahırlara koştum.Ahırın gıcırdayan kapısından içeri girdiğimde,atlar huzursuzca kişnedi.Hemen Silverylight'ın olduğu yere gittim ve onun bağlı olduğu ipi çözdüm.
-Pekala Silver.Küçük bir yolculuğa çıkacağız.Eve gidiyoruz.
Silver mutlulukla kişnedi ve birlikte evin yolunu tuttuk.
Bu yolculuğun zorlu olacağını biliyordum,bu yüzden buna hazırlıklı çıkmıştım yola.Yerden bize doğru atılan oklara karşılık veriyordum;fakat bir ok Silver'ın kanadına isabet etti ve yere yuvarlanmaya başladık.Yere düştüğümüzde Silver acıyla kişnedi,ve bu arada bizi ok yağmuruna tutan drakonlar etrafımızı sarmıştı.Gece daha yeni başlıyordu!
Silver'a çektirdikleri acı yüzünden çok sinirlendimiştim.Yayıma iki ok birden taktım ve altı drakonda ikisini devirdim.Kalan dört tanesi kılıçlarıyla beni sıkıştırmaya çalıştılar,ben de yayımı omzuma astım ve hançerimi belimden çıkardım.Hızlıca onlara doğru koştum ve ikisinin sırtına hançerimi sapladım.Sadece iki tane kalmıştı;ama bunlar en büyükleriydi.Onlar yavaşça üzerime doğru gelirken ben etrafta kullanabileceğim bir silah aradım,herhangi bir şey.En sonunda yakınımızda bir su birikintisi olduğunu keşfettim.Poseidon kızı olduğum için suyu kontrol edebiliyordum.Suyu kendi tarafıma çektim ve sonra son hızla onlara doğru püskürttüm.
Silver'ın kanadı kırıldığı için yola yaya devam etmek zorunda kalmıştık.Küçük bir koruluğa geldiğimizde,birinin bizi takip ettiğine dair şüphem kalmamıştı.Artık takipçinin iyice yaklaştığına emin olduğum sırada;arkamdan hızla atılan bir bıçak,kulağımı ıskalayarak yanımızdaki ağaca saplandı.Hemen yayımı gerdim ve arkamı dönerek canavarı aradım.Peşimizdeki canavarın bir mantikor olduğuna şüphe yoktu.Saklandığı çalıyı nişan alıp okumu atacakken,çalıdan hızla bir bıçak uçtu ve koluma isabet etti.Kolumun koordinasyonunu yitirmiştim,neyse ki ok yine de mantikora isabet etmişti.
-Şimdi hangimiz kazandık?Sen öldün,ben de yaralandım!Bu seni tatmin etti mi?
Çok sinirlenmiştim.Ben burada aptal bir mantikorla uğraşırken,Minotor anneme her türlü işkenceyi yapıyor olabilirdi.
Tişörtümün kolunu keserek,yaramı sardım ve yola devam ettim.Silver da çok yorulmuştu;fakat ikimiz de annemi kurtarmamız gerektiğinin farkındaydık.
Birkaç saat sonra New York'taki evimize varmıştık.Kapıya şiddetle vurdum.Annem hıçkırıklarını saklayamayarak kapıyı açtı ve boğarcasına bana sarıldı.
-Ben iyiyim,ormanda olduğunu öğrendi.Senin peşinde!
Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti.Onu omuzlarından tutarak sarstım.
-Ben iyiyim.Meraklanacak hiçbir şey yok.Belki birbirimize rastlamayacağız bile!
Konuşacak durumda değildi.Ona sarılıp her şeyin iyi olacağını söyledim;ama kalamazdım.Gözümün yaşlarını sildim ve vakit kaybetmeden yoluma devam ettim.
-Belki de annem haklıdır Silver.Kampa çok az kaldı ve Minotor ortalıkta yok.
Normalde böyle bir durumda koşarak kampa gider ve işimi şansa bırakmazdım;fakat şu an koşacak halim bile yoktu.Kolumun acısı git gide büyüyordu ve ben umutsuzca Minotor!a rastlamamayı diliyordum.Dilekler her zaman gerçekleşmez.
-Gerçekten yaşayacağını mı düşünüyorsun?
Yaşlı ve çirkin Minotor,ağzından salyalar akıtarak beni nasıl mideye indireceğini planlıyordu.Hemen kaçmam gerektiğini biliyordum;ama artık koşacak gücüm kalmamıştı.Sıradan başlayan bu günün ilerleyen dakikalarında bir sürü canavar avlamak zorunda kalmıştım.Sanırım şimdi,av ben olacaktım.Yardım olmadan bu Minotoru öldüremezdim.Silver bana yardım edecek durumda değildi.Tek başımaydım ve teslim olmaya karar vermiştim.
Öne doğru bir adım attığım sırada yanımızdan akan nehirlen üç tane parlak ışık çıktı.Su perileri!
-Poseidon kızı,yardımına geldik!
Üç peri hemen Minotor'un önüne çıktı ve onlar onun dikkatini dağıtırken ben de suya ulaşmaya çalışyordum.Yaramı suya değdirdiğim an,hızla iyileştim ve güçlendim.Hançerimi çıkardım ve Minotorun sırtına çıktım.Minotor sinirle beni aşağıya itmeye çalışıyordu;ama nafile!Hançerimi kafasına sapladım ve boynuzunu kırdım.O acıyla çığlık atarken ben,boynuzu kalbine sapladım ve onun ölümünü izledim.
-Teşekkürler.
Su perileri gülümseyerek nehire geri döndüler ve biz de kampın yolunu tuttuk.Bugün normal başlamış;ama alışılmadık bir şekilde bitmişti.Anneme bir şey olmamıştı ve Minotor da ,en azında bir süreliğine,melezleri rahatsız edemeyecekti.
Thalia'nın ağacına yaklaştığım sırada,ağacın altında bir silüet gördüm:Kherion!Sanırım bu hafta bulaşıkları ben yıkayacaktım.