Yeraltı dünyası! Tüm melezlerin ölüm noktası. Sadece melezlerin değil her şeyin ölünce geleceği yer. Bu karanlığı ve korkunun içinde kendimi bilmeden koşuyordum. Vücudum ter havuzuna dönüştü resmen. Neden kaçıyordum ki? Henüz beş dakikalığına tanıştığım bir küçük tanrı bana ''KAÇ!'' dediği için. Her ne kadar onu tanımasam da hayatımı ona borçlu olduğumu bilmek onun dediklerini uygulayacağım anlamına geliyordu. Belki çoğu kişi dinlemezdi ama ben her zaman sadık olurdum. En iyi arkadaşım burnumu kırsa bile onun bunu kasten yapmayacağını bilirdim. İçinde bulunduğum durumda zaten kaçmaktan başka şansım yoktu. Birden koşmayı kestim. Kaçmam gerekiyordu ama nereye gitmem gerektiğini bilmeliydim. Fakat bir anda olduğum yere mıhlandım! Etrafım tamamen insanlarla çevrilmişti. Ne? İnanamıyordum! Bu insanların hepsi hareketsiz bir biçimde dikiliyorlardı. Nereye gideceğimi bile bilmiyordum. Birden, ''Geber melez!'' diye bağıran iğrenç bir sesin arkamdan geldiğini anlayınca yana atladım. Bana saldıran bir Fruia idi. İşte bu belediğim bir fırsattı. Silahımın yeni özelliklerini sınamak için. Eon'u çektim ve onunla bağlantı kurmaya çalıştım. Yakın mesafede kullanabilen uzun bir silah olması işime yarardı. Silahın metali elimde şekillenmeye başladı. Arka tarafı dahada uzadı ve şimdi onun ortasından tutuyordum. Öne tarafı da uzadı ve bir pala haline geldi. Şimdi hazırdım. Fruia üzerime saldırıya geçti. Bende harekete geçtim. Bir saniye sonra Fruia'nın ağzından Eonfhlankies'ı geçirmiştim. Bu onun mızrak olduğundaki adıydı. Fruia duman olup uçtu ve ben yoluma devam ettim.