12.04.2010
Kesinlikle (!) normal bir gündü. Reneé’i çok özlemiştim. Cidden akademideki tek dostum oydu, tabi James’i saymazsak. Reneé garip bir kişilik, okula sık sık gelmez ama geçen hafta McDonalds’da gördüm. Birkaç –onun kadar garip- arkadaşlarıyla tıkınıyordu. Beni gördüğüne şaşırmamış gibi görünüyordu; Ama yediği tam porsiyon hamburgeri bırakıp, yağlı elleriyle bana sarılmıştı. Her neyse babamla bugün alışveriş merkezine gittik, oradan da ev için perde almaya… Babamın hatasıydı. Beyaz perdeyi renkli çamaşırlarla yıkamıştı. Annem olmadığından beri düzenimiz alt üst olmuştu. Gece 10.30’da yatmak yerine 11.00’e kadar oturuyorduk. Okulda da yeni gelen hocanın dersimize girdikten sonra istifasını vermesi beni etkilemişti. Bugün sınıf arkadaşlarım; James ile aramızda bir şey olup olmadığını sordular. Anlamıyorum onları… İnsanın hiç erkek arkadaşı olmaz mı? Neyse babam çağırıyor gitmeliyim. Garip günler geçirmemek dileğiyle…
15.04.2010
2 gün okula gitmemiştim. Gitmek istedim ama babam ‘’Etraf tehlikeli’’ diyerek okula göndermemişti, işime gelmişti zaten. Babam 2 günden beri bana garip davranıyordu. Reneé beni ziyarete gelmişti. Ziyaret demeyelim 1 gün bizde kaldı. Aramızda parti yaptık; cips, film, karaoke… Çok eğlenmiştik. Sonra babam pizza çağırtmış onu yedik kolayla beraber. Sonrada uyuya kalmışız. Sanırım saat 3’tü emin değilim; ama Reneé yataktan kalkmış, odadan çıkıyordu. Önce tuvalete falan gidiyor diye düşündüm; fakat sanki dikkatlice, gizlice gidiyor gibiydi. Bana baktığını fark ettim ve hemen gözlerimi kapadım. Kapının sesini duyar duymaz yatakta doğruldum ve ben de ayağa kalktım. Yavaş yavaş dışarıya çıktım. Reneé babamla fısıldanıyordu;
‘’Daha değil, hazır olduğunu sanmıyorum.’’
‘’Ya ben? Oraya gideli 2 sene oldu. 17 yaşına kadar beklemedim.’’
‘’Ama sana canavar saldırdı.’’
‘’O farklı... Hem bir canavarın saldırmasını bekleyemeyiz. Ölebilir.’’
‘’Hazır olacağım.’’
‘’Hayır. Hiçbir zaman hazır olamayacaksın. Hiçbir zaman bir melezi yetiştiremezsin. En fazla bir hafta sonra onu götüreceğim. Onun bizim gibilere ihtiyacı var.’’
‘’Ama… Hayır, buna izin vermem.’’
‘’Buna…’’ Etrafa bakındıktan sonra devam etti.
‘’Buna mecbursun.’’
Gölgelerini izliyordum. Babam konuşmadı. Nefes alışverişinden endişeli olduğu belliydi. İyi de, Ne oluyordu burada? Son 2 hafta boyunca böyleydi. Hem… Hem ‘canavarlar’ da neyin nesiydi? Bunun benimle bir alakası mı var? Reneé 17 yaşına kadar neyi beklemedi? Çok kafam karışmıştı, midem bulanmayla başladı. Düşecek gibi oldum, ama kendimi tuttum. Burada olduğumun farkında olmamalıydılar. Adımlar yaklaşmaya başlayınca koridordan uzaklaştım ve odama yatağıma yattım. Biraz sonra Reneé olduğunu sandığım kişi içeriye girdi. Yatağımın başında durdu ve sonra kulağıma eğildi.
‘’Yakında her şeyi anlayacaksın. Seni şüphelendiren hiçbir şeye bulaşma.’’ Dedi ve odadan çıktı. Gözlerimi tekrar açtım ve kalktım. Pencereye doğru yürüdüm, dışarıya baktığımda gözlerime inanamadım. Ay ışında bizim evin önünde bir yaratık, onun üzerinde de Reneé vardı! Yaratık dediğim kanatlı bir attı! Hayal görmeye başladığımı düşünmüştüm ve dünü atlattım. Bu gün okulda ise Reneé’i göremedim. Bütün günü tek başıma geçirdim. James yanıma gelip neyim olduğunu sorunca onu bir köşeye çekip ‘’Bak bir şeyim yok! Okuldaki dedikoduları duymadım deme! Bir süre okulda karşılaşmayalım.’’ James şaşırmıştı; ama yüzündeki ifadeyi görünce e ‘’Tamam’’ dedi. Sonra sinirden okulda duramayacak durumda olduğumu fark ettim ve izin alıp eve erken gittim.
Eve gelir gelmez kendimi yatağa attım. Dün gece olanlar kafamda tekrarlanıyordu. Akşam yemeğine kadar odamdan çıkmadım. Şimdi saat 21.07 ve kendimi çok bitkin hissediyorum. Uyumalıyım.
20.04.2010
Son zamanlarda buraya yazmayı ihmal ediyorum. Nedense babam şu sıralar bir şeyi kafaya takmış. Bana kılıç kullanmayı öğretiyor. Şu 6 gün önce olanlarla alakası olabileceğini düşünüyordum. Bugün de okul sonrası saat 7’e kadar çalıştık. Bir dakika… 6. Gün… ‘’En fazla 1 hafta sonra onu götüreceğim.’’ Neler oluyor? Bu benimle ilgiliyse 1 gün sonra bir şeyler olacaktı. Bu şey her neyse, buna hazır olacağıma yemin ediyorum.
21.04.2010
Bu gün okula gitmedik yani ben ve Reneé… Bütün gün oturup duvarlara bakındık. Babam aradı ve bu akşam eve gelmeyeceğini söyledi. Neyse ki yanımda Reneé vardı. Onun yanındayken kendimi çok iyi hissediyordum. Yemek yapmayı üşendiğimiz için dışarıdan pizza söyledik. Reneé bugün çok durgundu, sanki bir şeyler düşünüyor, olan olayların sorumlusu oymuş gibiydi. Reneé bugün o neşeli Reneé değildi.
Saat gecenin 12’siydi. Reneé kalkıp çantasına bir şeyler koyuyordu.
‘’Gidiyor musun Reneé?’’dedim. Uykulu gözlerle…
‘’Hayır, Gidiyoruz!’’
‘’Reneé iyi misin? Saat yarıma geliyor!’’
‘’Giyin Jenna!’’ dedi ısrarcı bir tavırla.
Şaşkındım sadece şaşkın… Yoksa beni o bahsettikleri yere mi götüreceklerdi. ‘’Hadi Jen Çıkıyoruz!’’ dedi Reneé –Bana bazen Jen der.- Koşarak kapıdan çıktık. Sanki birisinden kaçıyorduk. ‘’Hadi gel’’ dedi ve karşısında bulunan o gördüğüm garip canavarı gösterdi. ‘’Onun adı Pegasus… Bizi melez kampına götürecek o.’’ Dedi. ‘’ Melez kampı mı?’’ dedim. Sanki bu kelimeyi daha önce bir yerden duymuştum.
‘’Bak Jen, biz Meleziz. Annemiz veya babamız bir tanrı veya tanrıça, kısacası biz normal insanlar değiliz. Bizim diğer çocuklardan farkımız: Sürekli peşimizde dolaşan canavarlar var ve biz bu canavarlardan korunmak amacıyla kamp sınırlarına geçmemiz gerek. Benimde sürekli okula gelmememin sebebi bu. Kampa gidince canavarların bize saldırması olanaksız’’dedi ve Pegasus denen şeye bindirmeye çalıştı beni. ‘’Ha bu arada! Telaşlanma baban biliyor.’’ Dedi ve yol almaya başladık.
Bu Pegasus’la oraya varmak bu kadar eğlenceliyse, orasını düşünemiyordum. Bir an önce oraya varmak istiyordum, Sabırsızlanıyordum.