Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Disco Disco Partizani! (75. Görev)

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Adrian Black
Ares'in Çocuğu
Ares'in Çocuğu
Adrian Black


Mesaj Sayısı : 173
Kayıt tarihi : 22/05/11

Disco Disco Partizani! (75. Görev) Empty
MesajKonu: Disco Disco Partizani! (75. Görev)   Disco Disco Partizani! (75. Görev) Icon_minitimeC.tesi Mayıs 28, 2011 2:19 pm

Yeni görevimin ilk gününün beklediğimden çok daha iyi geçeceğini nasıl tahmin edebilirdim ki? Ama bir melez olunca hayat böyle, sürprizlerle dolu. Korkularımın en başında, deşifre olmak geliyordu. Eğer gerçek kimliğim ortaya çıkarsa... Eğer rolümü yeterince iyi oynayamazsam... Neler olabilir, düşünmesi bile içimi ürpertiyordu. Korkularımın başında bu gelse de, diğerleri de hiç yabana atılacak cinsten değildi hani. Ya buradaki hayata uyum sağlayamazsam? Ya burada dışlanan, istenmeyen biri ilan edilirsem? Kendimi kanıtlama konusunda bir sorun yaşayacağımı düşünmüyordum açıkçası, bu göreve seçilecek kadar iyi bir melez olduğum düşünülüyorsa zaten, bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Fakat bu konuda da dengeyi iyi tutturmam, belki de dikkat edeceğim şeylerin başında geliyordu. Eğer hiç eğitim almamış bir melez gibi davranacaksam, diğer melezler ve Kheiron benim için bu şekilde düşünecekse... Yeteneklerimi, tecrübelerimi onlardan saklayıp bu konuda da rol yapmam benim için en iyisi olacaktı. Bu konuda sorun yaşamayacağımı umuyordum, çünkü rol yapma konusunda benden iyisi bulunamazdı. Diğer konularda ise... Kullanabileceğim tek taktiği, yani bekleyip görme taktiğini uygulamaya karar vermiştim.
İlk günümde Kheiron ile tanışmamız oldukça iyi geçmişti; ihtiyar beygirin iyi bir kalbi olduğunu anlamak için psikoloji konusunda uzman olmama gerek yoktu sonuçta, sentörün bir şeyden şüphelenmiş gibi bir hâli yoktu. Kamp müdürü Minerva'nın, yani Athena'nın o sıralarda kampta olmaması da benim için büyük bir avantajdı tabii, Bilgelik Tanrıçası olarak bu konularda Kheiron'dan daha tecrübeli ve yetenekli olduğu su götürmez bir gerçekti. Bir melez olduğumu, bir tanrının çocuğu olduğumu anlattıklarında sesli kahkahalar atmamak için kendimi epey zorladıysam da, bu konuda da taviz vermemiştim.
Bir sonraki aşama için, Lupa'ya ve onun zekasına şükrediyordum. Melez Kampı'nda bir tanrı tarafından sahiplenilmezseniz, Merkür Kulübesi'ne tıkılıp kalırsınız. Bu da benim en son istediğim şeydi, benim yerim Mars Lejyonu'ndan başka bir yer olamazdı asla. Bu konular da kafamı kurcalıyordu. Lejyon yerine kulübe demek... Tanrılara Antik Yunanca isimleriyle hitap etmek... Lord Jüpiter'e Zeus demek gerçekten zor gelecekti bana, bu aşikardı. Bir de dil konusu vardı tabii. Latince varken kim Antik Yunanca'yı tercih ederdi Jüpiter aşkına? Katlanacaktım artık... Uyum meselesi, zamanla alışacaktım; en azından öyle umuyordum... Tekrar düşününce Lupa'nın fikri dahiyane geliyordu bana. Kılıcım Assassin's Heart'ın biçimini değiştirmek... Onu Mars'ın ünlü silahı Kaos Kılıcı'na benzetmek... Bu sayede sahiplenilmeye gerek bile duymadan, Mars'ın, yani Ares'in oğlu olduğum anlaşılmıştı. Bunu nereden bulduğum konusunda uydurduğum hikaye de cidden epey gerçekçiydi, kendimi takdir ettiğimi inkar edemezdim.
Bana kampı gezdirmesi için seçtikleri Afrodit kızıyla oldukça iyi anlaşmıştım. Tamam, zaten bildiğim şeyleri sorarak cevapları karşısında şaşırmış gibi yapmak pek eğlenceli sayılmazdı, ama yine de kampı gezerken bana eşlik eden kızın bu denli güzel olmasına bir itirazım olamazdı. Bu kampta her şeyin, benim geldiğim yerden daha serbest, daha gevşek olduğunu anlamam zor olmadı. Bizler Roma Melez Kampı'nda ciddi bir eğitim görüyorduk, zorlu sınavlara tabi tutuluyorduk. Burada ise anladığım kadarıyla, melezleri zorlayabilecek tek şey, saçma bir tırmanma duvarıydı; tabii ona tırmanma duvarı denilebilirse... Altı üstü azcık lav püskürtüyor canım... Biz bunların çok daha zorlularıyla alıştırma yaptığımızdan, çocuk oyuncağı gibi gelecekti eminim bana.
Günün buraya kadar bu denli iyi geçmesi, hadi neyse bir derece anlaşılabilir... Fakat bundan sonrasına, en güzel rüyalarımda bile rastlayamazdım. Adını bile öğrenemediğim Afrodit kızı beni Mars Lejyonu'na, yani Ares Kulübesi'ne bıraktığında, kendimi evimde gibi hissettim. İster Romalı olsun ister Yunan, Savaş Tanrısı'nın çocuklarının bir ihtişamı vardı her zaman. Kulübenin kapısını açıp içeriye bir göz atmak amacıyla kafamı uzattığımda ise, büyük bir şok bekliyordu beni.
"Ooo! Yeni çocuk da gelmiş, alın içeri!" diye bir ses çınladı kulaklarımda. Bu yeni çocuk ben mi oluyordum acaba? Bu sorumun cevabını iki saniye sonra güçlü kolların beni kavrayarak içeri çekmesiyle öğrenmiş oldum. Etrafıma baktığımda ise, kelimenin tam anlamıyla afalladım. Burası bir kulübe olamazdı, bir diskodan hiçbir farkı yoktu. Sıradan ışıklar yoktu içeride, kulübe salonunun dört bir tarafı spot ışıklarla donatılmıştı. Pencereler kapalıydı, odanın bu karanlığını aydınlatan rengarenk ışıklar sürekli dans ediyordu. Yüksek sesle çalan dans müzikleri de hiç fena değildi doğrusu. Bir köşede açık büfe yemek servisi sunulduğunu tahmin ettiğim bir masa, diğer bir köşede ise feci hâlde bara benzeyen bir şey vardı... İçki yasak değil miydi yahu bu kampta? Bu manzarayı gördüğümde Romalı melezler olarak yaşadığımızın hayatın cidden bir işkence olduğunu düşündüm ister istemez, bir anlığına da olsa. Gözlerimi kulübenin sıra dışı durumundan ayırıp tam karşımda dikilen kıza verdiğimde ise, kızın benimle konuşuyor olduğunu fark ettim. "Hoş geldin aramıza. Ben kulübe lideri Hermia. Amanda da senin gibi bugün aramıza katıldı, biz de bu iki kardeşle bir kutlama eşliğinde tanışalım dedik."
Amanda'nın kim olduğunu bilmiyordum, ama barın yanında duran, çevresi Ares çocuklarıyla sarılmış bir kız gözüme çarptığında; onun Amanda olduğunu anlamam zor olmadı. O sanırım buraya benden daha çabuk alışmıştı, şimdiden gülüp eğlenmeye başlamıştı. Artık kendimi tanıtmazsam ayıp olacağını düşünüp, kısaca tanıtmaya çalıştım kendimi. Bunun üzerine ise Hermia'nın yanında duran bir çocuk da katıldı konuşmaya: "İçkiler için Hermes çocuklarına teşekkür etmeliyiz, drahmiye acımadık gerçekten de bu sefer. Ares Kulübesi Ares Kulübesi olalı böyle parti görmedi. Bugün eğitimlere kimse gitmeyecek, sabaha kadar partileyeceğiz. Bu nasıl bir parti mi olacak? Bunu göreceksin."
Çocuğun yüzündeki pis gülümsemeden hiç hoşlanmamıştım. Roma Melez Kampı'na yeni gelen çocukların kafalarını klozete soktuğumuz zaman attığımız klasik bakışa benziyordu biraz, acaba burada da böyle bir adet var mıydı Mars çocukları arasında? Olsa da olmasa da, Ares Kulübesi beklentilerimi karşılamıştı. Hatta biraz aşmıştı bile diyebilirdim, burayı gerçekten seveceğime kanaat getirmem zor olmamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://fantasia.my-rpg.com
Misafir
Misafir




Disco Disco Partizani! (75. Görev) Empty
MesajKonu: Geri: Disco Disco Partizani! (75. Görev)   Disco Disco Partizani! (75. Görev) Icon_minitimePaz Mayıs 29, 2011 1:55 am

Marcus ile kampa gelişimizi unutmama imkan yoktu. Kim derdi iki yakın arkadaşın tanrı çocuğu olabileceğini? Hiç beklemiyorduk böyle bir şeyi. Satirimiz orta yaşlarda biriydi. Bizi canavarlardan korumaya çalışıyordu. Marcus ile aynı zamanda kampa gelmek gerçekten çok mutluluk verecek bir şeydi. Ardımda bırakınca üzüleceğim sayılı kişilerden biriydi. Benim Ares çocuğu olduğum çok barizdi aslında. Yolda saldıran canavarlar yüzünden satirimiz yaralanmıştı. Onu kurtarmak yerine cebinden paralarını alarak kaçmıştık. Neyse ki kampa çok az bir mesafe kalmıştı. Yoksa bizde o canavarlara yem olabilirdik. Marcus'un fikriydi buda. Benimse hiç vicdanım sızlamamıştı. Bu kadar sert oluşumdan belliydi aslında Ares çocuğu olduğum. Kampa girdiğimizde oldukça şaşırmıştık ikimizde. Beklentilerimizin çok dışında bir yerdi burası. Günümüzden bir yere ait değil gibi, yıllar öncesine ait... Kamp içinde ilerlemeye başladıkça şaşkınlığımız artmaya devam ediyordu. Yanımıza oldukça güzel, danışman ve Afrodit kızı olduğunu söyleyen biri gelmişti. Afrodit kızı olmasına şaşmamak gerekirdi. Böyle bir güzellikle zaten yalnızca Afrodit kızı olabilirdi. Mitolojiye olan ilgim sayesinde biliyordum bir çok konuyu. Ancak melez falan daha önce duyduğum bir şey değildi. Ares çocuğu olduğumu söylediğimde bana şaşkın gözlerle baktı. Bunun nedenini çözmeye çalışırken Marcus durmuş kahkaha atıyordu. Koluna bir şaplak geçirdikten sonra yolumuza devam ettik. Marcus 3 büyüklerden birinin oğlu olduğu için, hele ki Zeus'un oğlu olduğu için baya torpilliydi. Kız onunla daha yakından ilgileniyor gibiydi. Bu durumu göz ardı etmeye çalışırken kulübeme gelmiş olduğumu fark ettim. Marc ve kız yanımdan ayrıldıktan sonra bavulumla bir başıma kaldım. Kapıyı iterek içeri girdim. Pek heyecanlı olduğum söylenemezdi. Ancak kardeşlerimle tanışma fikri beni sevindirmiyor değildi. İçeri girdiğimde kendimi güvende hissetmiştim. Tam olarak evimde gibi. İçeride kimse yok gibiydi. Ben yavaşça yatakların olduğu kısma giderek boş olduğunu tahmin ettim bir yatağa uzandım. Ardından birden karşımda 13-14 tane melez görünce korktuğumu itiraf etmeliyim. Sanki hepsi beni korkutmak için bekliyormuş gibiydi. Hızla yataktan kalktım. ''Şey, ben Amanda. Yeni kardeşiniz.'' dedim gülümseyerek. Genelde girişken biri olduğum için tanışma konusunda da sıkıntı çekeceğimi sanmıyordum. Hepsiyle teker teker tanıştıktan sonra kulübe lideri Mia ''Parti zamanı!'' diye bağırdı. Bu partinin ne derece eğlenceli olduğunu tahmin edemiyordum. Birden herkes parti için hazırlıklara başlarken bende yerleşmeye başlamıştım.
Bu bavulumu hızla yerleştirip kardeşlerime yardım etmem gerekiyordu. Bu işlem gerçekten kısa bir zaman almıştı. Ben tam olarak toparlandığım da ortamın çoktan parti için uygun hale geldiğini gördüm. Diskoyu aratmayacak ışıklar, yemekler ve içki! Bu kampta içki yasak değil miydi yani? İçki benim için önemli bir ayrıntı sayılmazdı. Çok içmeyi sevmezdim zaten. Merakıma yenik düşerek ''İçki yasak değil mi yani?'' diye soramadan edemedim. Hemen Mia atlayarak ''Aslında yasak. Ama kimin umurunda?'' dedi gülümseyerek. Ares çocukları böyleydi işte. Kural tanımaz, şımarık ve sert. Ait olduğum yerdeydim şimdi. Kardeşlerimle kaynaşmam uzun sürmemişti. Hepsi birbirinden iyiydi. Gülüp eğlenmeye başlamıştık bile, müzik eşliğinde.

Kapı açılınca bir an basıldığımızı düşündüm. Athena'nın burada olmadığını söylemişlerdi ama kısa sürelik bir endişe yaşamıştım. Elinde bavuluyla uzun boylu oldukça yakışıklı biri içeri girdi. Benim gibi yeni kardeşti o da. "Hoş geldin aramıza. Ben kulübe lideri Hermia. Amanda da senin gibi bugün aramıza katıldı, biz de bu iki kardeşle bir kutlama eşliğinde tanışalım dedik." dedi Mia. Herkese karşı güler yüzlüydü liderimiz. Adrian kendini tanıttıktan sonra Stephan "İçkiler için Hermes çocuklarına teşekkür etmeliyiz, drahmiye acımadık gerçekten de bu sefer. Ares Kulübesi Ares Kulübesi olalı böyle parti görmedi. Bugün eğitimlere kimse gitmeyecek, sabaha kadar partileyeceğiz. Bu nasıl bir parti mi olacak? Bunu göreceksin." dedi. Adrian bavulunu yatağa attıktan sonra içkilerin olduğu yöne doğru ilerleyince nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu anlamamın pek zor olmayacağını düşündüm. Kardeşlerime alışmak zor olmayacaktı. Tek sorun kulübenin biraz pis oluşuydu. amanda her zaman için temizlik delisi biriydi. Böyle bir ortamda ne kadar dayanabilirdi bir fikri yoktu. En kısa sürede temizlik yapmayı kafaya koymuştu. Sert kurallarına kardeşlerinin de ayak uydurmasını diliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Terra M. Winchester
Hestia Rahibesi/Kılıç Eğitmeni
Hestia Rahibesi/Kılıç Eğitmeni
Terra M. Winchester


Mesaj Sayısı : 749
Kayıt tarihi : 18/02/11

Disco Disco Partizani! (75. Görev) Empty
MesajKonu: Geri: Disco Disco Partizani! (75. Görev)   Disco Disco Partizani! (75. Görev) Icon_minitimePaz Mayıs 29, 2011 1:55 pm

Tüm günü yeni kardeşimizin gelişine hazırlık yapmakla geçirmiştik. Başka bir deyişle parti hazırlığı ile. Fakat daha hazırlamaya fırsat bulamadan yeni kardeşimiz Amanda kapının önünde bitivermişti. O yüzden hazırlıklara Amanda geldikten sonra başlamıştık. Amanda ise o sıralarda kulübeye yerleşmekle meşguldü. İçkileri temin etmek sorun olmamıştı. O işle kurnaz suç ortaklarımdan biri olan bir Hermes oğlu ilgilenmişti. İlgilenmişti ilgilenmesine ama drahmileri bayılmaktan kurtulamamıştık. Ama yeni kardeşimiz için bu kadar hazırlık az gelirdi. Biz parti hazırlığını yaparken Amanda da yerleştikten sonra bize yardım etmeye başlamıştı. Kısa bir süre sonra kulübe tam bir diskoya dönüşmüştü. Amanda meraklı bir şekilde "İçki yasak değil mi yani?" diye sordu. Mia hemen atılarak "Aslında yasak. Ama kimin umurunda?" diye cevap verdi. Bu sırada yaptığım işi bırakarak onları dinliyordum. Bu seneler önce edindiğim bir alışkanlıktı. İnsanların konuşmalarını dinlemek -tabii siz o konunun içinde değilseniz- rahatsız edici olabiliyordu. Bu gerçek pek umrumda değildi açıkçası.

Kapının açılmasıyla o anda içtiğim viski yüzünden boğuluyordum. Akciğerlerim parçalanacakmış gibi öksürürken gelenin kim olduğuna baktım. Geleni görünce derin bir oh çektim. Gelen Athena değil, elinde bavuluyla uzun boylu ve yakışıklı bir çocuktu. 18-19 yaşlarında gibi görünüyordu. Hımm, galiba aramıza yeni bir kardeş daha katılmıştı.

Mia hemen kendini tanıttı. "Hoş geldin aramıza. Ben kulübe lideri Hermia. Amanda da senin gibi bugün aramıza katıldı, biz de bu iki kardeşle bir kutlama eşliğinde tanışalım dedik." Her zamanki gibi güleryüzlüydü. Bu arada Stephan da "İçkiler için Hermes çocuklarına teşekkür etmeliyiz, drahmiye acımadık gerçekten de bu sefer. Ares Kulübesi Ares Kulübesi olalı böyle parti görmedi. Bugün eğitimlere kimse gitmeyecek, sabaha kadar partileyeceğiz. Bu nasıl bir parti mi olacak? Bunu göreceksin." dedi. Stephan haklıydı bu konuda.

Mutfak masasının orada oturmuş mutlu mesut içki içerken akıllarına nerede estiyse Mia ve Amanda gelip tam karşıma oturdular ve kendilerine bir bardak içki koyup aralarında konuşmaya başladılar. Bir saniye ya! Tam karşılarında oturuyordum ve beni görmezden geliyorlardı! Kendimi hatırlatmasını bilirim ben!

Çok az bir miktar içtiğim içkiyi bardağın içinden tam karşımda oturan Mia'nın yüzüne fırlattım. Mia'nın yüzü tamamen içkiyle kaplandı. Hah ha! Mia öfkeyle tabureden kalkıp benim peşimden koşturduğunda ben çoktan merdivenlerin son basamağına gelmiştim bile. Galiba Mia benim onun yüzüne içki dökmemin şokuyla bir süre hareket edememişti. Odama girip "Mia beni yakalayamaz ki!" diye bağırdım çocuklar gibi kıkırdayarak. Bağırırken bir yandan da çengelli kancamı arıyordum. Çengelli kancayı daha geçen yıl keşfetmiştim. Eğer pencere bir ya da ikinci kattaysa çengelli kanca pencerenin önüne tutuluyordu ve çengelli kanca tutulunca da senin yapan gereken tek şey duvarda tırmanmak oluyordu. Bayağı işime yaramıştı. Sonunda bulduğumda kapının önüne küçük bir koltuk çektim ve pencereye çıktığım gibi aşağıya atladım. Aklımda bir plan vardı. Ne yapacağımı biliyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Disco Disco Partizani! (75. Görev)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hermes'den Görev [Görev 56] (Ormanın devamı)
» Babamdan Görev Alıyorum [Görev]
» Hermes'ten görev/ 58. görev
» Hermes'ten görev-2/ 58. görev
» Hermes'den Görev [Görev 56]

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Kulübeler :: Ares Kulübesi-
Buraya geçin: